B sayfasından devam
68-) Ve izâ raeytelleziyne yehudune fiy ayatina fea'rıd anhüm hatta yehudu fiy hadiysin ğayrih* ve imma yünsiyennekeş şeytanu fela tak'ud ba'dez zikra me'al kavmiz zalimiyn;
İşaretlerimiz hakkında uygunsuz konuşmalara dalanları gördüğünde, başka bir konuya geçene kadar, onlardan yüz çevir... Eğer şeytan sana unutturur ise, fark ettiğin zaman artık zâlimler topluluğu ile beraber oturma. (A.Hulusi)
068 - Âyetlerimiz hakkında münasebetsizliğe dalanları gördüğün vakit da kendilerinden yüz çevir, tâ ki başka bir söze dalsınlar, şayet Şeytan bunu sana bir an unutturursa hatırına geldiği gibi hemen kalk, o zalimler gürûhu ile beraber oturma. (Elmalı)
Ve izâ raeytelleziyne yehudune fiy ayatina ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşanları gördüğün zaman. Ne yap? fea'rıd anhüm hatta yehudu fiy hadiysin ğayrih onlar başka konulara geçinceye kadar sen onlardan uzak dur.
Ayetlerimiz hakkında, belgelerimiz hakkında, buna Allah hakkında ileri geri konuşmalar da girer. Kutsallar hakkında, ilahi gerçekler hakkında, abuk sabuk, ileri geri konuşuluyorsa, hakaret ediliyorsa, küçümseniyorsa orada bulunma diyor. Onlar konuyu değiştirinceye dek oradan ayrıl.
ve imma yünsiyennekeş şeytan ve eğer şeytan sana bunu unutturursa, fela tak'ud ba'dez zikra me'al kavmiz zalimiyn; hiç değilse hatırladıktan sonra, zulme gömülmüş böylesi bir toplumla birlikte bulunma.
Aslında sevgili dostlar, Kur’an dostları, bu müthiş uyarılar kişinin imanına saygısını hatırlatıyor. Yani inancınıza önce siz saygı gösterin diyor. Karşınızdakinden, inancınıza katılmayanlardan, inancınızdan olmayanlardan saygı beklemeden önce, siz kendi inancınıza saygı gösterin.
Bunu nasıl ispat edebilirsiniz? İnancınıza saygısızlık yapıldığı yeri, eğer hiçbir şey yapamıyorsanız, onu engelleyemiyorsanız, ona mani olamıyorsanız terk ederek, yani ona katılım yapmayarak, onu protesto ederek gösterebilirsiniz.
Burada ahlaki bir protesto biçimi teklif ediliyor müminlere. Yani protesto, Kur’an a girmiş oluyor böylece. İnanca hakareti şiddete başvurmadan protesto etmek. Görüyorsunuz. Neden? Çünkü kendi inancınıza ancak o zaman saygılı olmuş olursunuz. Kendi inancınızı ancak o zaman ciddiye almış olursunuz. Unutmayın inancını ciddiye almayan, kendisini ciddiye almamış olur. Kendi inancına saygı göstermeyen, kendisine saygı göstermemiş olur.
Onun için kendinize saygınızı yitirmeyin diyor Kur’an ve bunun içinde inancınızın hafife alındığı, inancınızla dalga geçildiği, inancınız hakkında ileri geri konuşulduğu, ki bunun tartışma ile alakası yok. Bunun hakaret taşımayan eleştiri ile de alakası yok. Bu tamamen tahkir, hakaret, tezyif unsurlarını içinde barındıran konuşmalarla ilgilidir. Onun için böyle bir durumda bir müminin yapması gereken şey, inancına karşı ciddiyetini korumak için orayı terk etmek olmalı.
69-) Ve ma alelleziyne yettekune min hısabihim min şey'in ve lâkin zikra leallehüm yettekun;
Korunanlar, onlardan sorumlu değildir... Fakat gerçekleri de hatırlatmalılar... Belki onlar da korunurlar. (A.Hulusi)
069 - Gerçi Allah dan korkanlarla onların hesabından bir şey düşmez velâkin bir ihtar olur, belki sakınırlar. (Elmalı)
Ve ma alelleziyne yettekune min hısabihim min şey'in gerçi sorumluluk bilinci kuşananlar onlardan hiçbir şekilde sorumlu değildirler. Yani eğer orada otursanız dahi, eğer sorumluluk bilincini kuşanmışsanız, eğer ne yapacağınızı biliyorsanız, eğer inancınız konusunda eminseniz, onların sizin yanınızda böyle bir üslupla konuşmaları sizi sorumluluk altına sokmaz. Bunu da açıkça söylüyor Kur’an. Ama niçin buna rağmen onlardan yüz çevirin, orayı geçici de olsa terk edin teklifini getiriyor? Çünkü kendinize saygınızı kaybetmezsiniz diyor. Aynı zamanda karşıdaki insana, o terbiye sınırlarını aşan insana, terbiyenin, inançlara karşı saygı ve terbiyenin nasıl olması gerektiğini de öğretmiş olursunuz.
ve lâkin zikra Fakat bir hatırlatmadır.
İşte biraz önce yaptığım açıklama buydu. Yani orayı terk etmeniz, ona bir hatırlatmadır. Yani çizmeyi aşıyorsun, inançlara saygısızlık ediyorsun, insanları incitiyorsun. Seninki si konuşmak, tartışmak, eleştirmek falan değil, seninki si düpedüz terbiyesizlik demeye getirecek bir hatırlatmadır işte bu.
leallehüm yettekun; umulur ki saygıda kusur etmezler.
Evet, Kim saygıda kusur etmez? Elbette ayrılanlar. Çünkü inançlarına saygıda kusur etmemeleri ancak böyle mümkündür. Düşünün inandığınız değerlere hakaret edilen bir yerde, bu hakareti hiç tepki göstermeksizin, kabullenir gibi sessizce duruyorsanız, siz Allah’a saygıda kusur ediyorsanız demektir. Siz inandığınız hakikatlerden emin değilsiniz, en azından ona bedel ödemekten kaçıyorsunuz demektir.
Sorumluluğun bireyselliği hatırlatılıyor bu ayette. Öncelikle bireyselliği. Görevini yap gerisini merak etme deniliyor yani.
70-) Ve zerilleziynettehazu diynehüm le'ıben ve lehven ve ğarrethümül hayatüd dünya ve zekkir Bihi en tübsele nefsün Bima kesebet* leyse leha min dunillahi veliyyün ve la şefiy'un, ve in ta'dil külle adlin la yü'haz minha* ülaikelleziyne übsilu Bima kesebu* lehüm şerabün min hamiymin ve azâbün eliymün Bima kânu yekfürun;
Dinlerini bir oyun ve eğlence edinmiş, kendilerini dünya hayatının aldatmış olduğu kimseleri, kendi hâllerine bırak. Ancak bununla beraber hatırlat ki; bir nefs, yaptıkları sonucu helâke düşmesin! Onun Allâh dûnundan ne bir Veliyy'i ve ne de bir şefaatçisi olmaz... Her fidyeyi verse de, ondan alınmaz! İşte bunlar yaptıklarının getirisi yüzünden rehin tutulacak olanlardır... Onlar için yakıcı bir içecek ve hakikat bilgisini inkâr etmeleri nedeniyle de acı bir azap vardır. (A.Hulusi)
070 - Bırak o dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayat kendilerini aldatmış bulunan kimseleri de bu vesile ile şunu ihtar et ki bir nefis kendi kesbiyle besalet kabzasına düşmeye görsün o vakit Allahın huzuru celâlinde ona başka ne bir sahabet eden bulunur ne bir şefaat, her türlü fidyeyi denkleştirse bile kabul edilmez, onlar azâbın kabzai besaletine teslim olunmuş kimselerdir, nankörlük ettiklerinden dolayı onlara sâde hamîmden bir şerab ve elîm bir azâb vardır, (Elmalı)
Ve zerilleziynettehazu diynehüm le'ıben ve lehven ve ğarrethümül hayatüd dünya Çok ilginç, inançlarla, inanılan değerlerle dalga gecen, alay eden, onları küçümseyen, tahkir eden insanların genel yapısını ele alan bu ayet diyor ki; İndi, dünya hayatına dalarak eğlenceyi ve geçici zevklerini din haline getiren kimseleri, kendi başına kendi haline bırak. Zaten başkalarının inancını hafif gören, küçümseyen, onları alaya alan biri aslında, kendisinin inancı olmayan, daha doğrusu eğlenceyi, oyunu, oynaşı inanç haline getiren biridir. Ciddiyetsiz biridir.
Kendi inancında ciddi olan hiç kimse, bir başka inanca hakaret etmez. İnkar eder, ama hakaret etmez. İnkar etmekle tahkir etmek ayrı şeyler. İnkar etmekle onun inancını alaya almak ayrı şeyler.
İnkarcı sadece kendisine etmiş olur. Çünkü kabul edip etmemek ona kalmış bir şeydir. Ama hakaret eden kendisine etmemiş olur, hakaret etmiş olan o inanca mensup olanlara hakaret etmiş olur. Onun için bu ikisi arasında ciddi bir fark var. Ve diyor ki Kur’an, dünya hayatına dalarak eğlenceyi ve geçici zevklerini din haline getiren kimseleri kendi başına bırak. Kendi haline bırak.
Bu ibare Yani; elleziynettehazu diynehüm le'ıben ve lehven ibaresi, iki anlama gelir dil açısından. Cümlenin yapısı, sentaksı açısından iki anlama birden gelir bu ibare.
1 – Dinlerini oyun ve eğlence edinenler,
2 – Oyun ve eğlenceyi, geçici zevklerini Din edinenler.
Ben ikinci anlamın bugünün insanlığına çok daha fazla şey söylediğini düşünüyorum. Oyun ve eğlenceyi Din haline getirenler. Bakınız etrafınıza, böylelerini göreceksiniz. Böylelerini hayatından tanıyacaksınız. Onların sahte bir dininin olduğunu göreceksiniz. Allah’ın ayetlerine kulak vermeyen, dinlerini ciddiye almayan, mensup oldukları inanç sistemi ile araları iyi olmayan etrafınızda ki laubali insanlara bakınız. Aslında onlar kendilerine sahte bir din bulmuşlar. Onu göreceksiniz.
Nedir o? O geçici zevklerini, eğlencelerini dinleri haline getirmeleri. Onu göreceksiniz. Onunla heyecanlanırlar. Bakarsınız akşama dek kaygıları odur. Eğlenceleridir, zevkleridir, hobileridir, fobileridir her neyse. Özel zevkleridir, koleksiyonlarıdır ama onu bir din haline getirmişlerdir.
Bugün futbolun, bugün müziğin, bugün hatta bir takım sanat dallarının bir din haline getirilip o dallarda ileri giden insanların, görsel, işitsel bir takım sanat dallarında önde olan insanların ilah, ilahe diye isimlendirilmesi boşuna mıdır sanıyorsunuz. Pop ilahesidir diyor. Pop tanrıçası diyor. Bu müziğin dinleşmiş biçimi. Futbol ilahı diyor, bu sporun dinleşmiş biçimi.
Aynen putperest toplumlarda olduğu gibi. Oyunu, eğlenceyi, zevklerini din haline getirme. Akşama dek onunla oyalanıyor. Tek heyecanı var. Tuttuğu takımın galip gelmesi. Başka hiçbir davası yok, hiçbir ciddi bağı yok hayata. Allah ile hiçbir ciddi ilişkisi yok. Tek endişesi, tek zikri demek lazım buna. Evet zikir, tam yerine oturdu. Tek zikri var, o da kendi takımının galip gelmesi. Onu, ondan daha büyük hiçbir şey heyecanlandırmıyor. İşte size eski yunanda, kadim Yunanda olduğu gibi oyun ve eğlencenin din haline dönüşmüş biçimi. Bu tipleri, o sahte dinleri ile baş başa bırak diyor Kur’an.
ve zekkir Bihi en tübsele nefsün Bima kesebet fakat, bunu onlara hatırlat ki her insan işledikleri sebebiyle rehin tutulacak, leyse leha min dunillahi veliyyün ve la şefiy'un ve ne kendisini Allah’a karşı koruyacak ne de kayıracak kimse bulamayacak. ve in ta'dil külle adlin la yü'haz minha ve kendisi için en yüksek fidyeyi verse bile bu ondan asla kabul edilmeyecektir.
ülaikelleziyne übsilu Bima kesebu İşte bunlardır işlediklerinden dolayı rehin tutulacak olanlar. Yani eylemlerine karşılık kendileri rehin alınacaklar. Onun için Hz. Peygamber;
- Kızım Fatıma, Allah’ın elinden nefsini satın al, babam peygamber diye güvenme. Vallahi senin içinde bir şey yapamam.
Formunda haberler rivayet edilir. Resulallah’ın böyle dediği söylenir. Allah’ın elinden insanın nefsini satın alması, işte bunun tam tersidir. Rehin tutulması. Kendi eylemlerine karşılık insanın rehin tutulması. Daha doğrusu kendi günahının insanı mahkum etmesi. Kendi suçları tarafından insanın mahkum edilmesi budur.
leyse leha min dunillahi veliyyün ve la şefiy'un ne kendisini Allah’a karşı koruyacak, ne de kayıracak kimse bulamayacaktır. ve in ta'dil külle adlin la yü'haz minha ve kendisi için en yüksek fidyeyi verse bile bu ondan asla kabul edilmeyecektir. ülaikelleziyne übsilu Bima kesebu işte bunlardır işlediklerinden dolayı rehin tutulacak olanlar.
lehüm şerabün min hamiymin ve azâbün eliymün Bima kânu yekfürun; Onlar küfürlerinden, ısrarlı inkarlarından dolayı gelecek için yakıcı bir umutsuzluk, geçmiş için şiddetli bir vicdani azap çekeceklerdir.
Benim bu son, ayetin bu son cümlesini gelecek için yakıcı bir umutsuzluk Hamiym..!
Hamiym lügatlarda İbn Manzur’un Lisan-ul Arab’ında, Tac-ul Aruz’da, Firuz Abadi’nin Kanvus’un da ve diğer büyük lügatler de hem en şiddetli yakıcı, hem de en şiddetli üşütücü, yani şiddetli soğuk ya da şiddetli sıcak anlamlarına birden gelebiliyor.
Şu bir gerçek ki Kur’an düşünce sistematiğinde ahirete ilişkin tüm sıfatların, isimlerin, kavramların sembolik olması zorunludur. Çünkü gayb dır. Gabya ilişkin tasvirler, gayba ilişkin nitelemeler, gayba ilişkin ifadeler mutlaka sembolik olmak zorundadır. Çünkü gaybı, bizim düşünce dünyamıza indirebilmek için, bizim düşüncemizin kapasitesine giren, algı sınırlarına giren kelimelerin kullanılması lazımdır ki, biz onu bir nebze de olsa algılayalım.
Onun için cennete ilişkin, cehenneme ilişkin, ahirete ilişkin, hesaba ilişkin bir takım kavramlar hep mecazi kavramlardır ve bunlar tabii ki bizim o olayı kavramamız içindir. Onun için burada da hamiym; çok yakıcı sıcak, sıcaklık, kavurucu sıcaklık anlamına gelen Hamiym’i bendeniz, gelecek için yakıcı bir umutsuzluk ve onun arkasından gelen; ve azâbün eliymün ibaresini de şiddetli bir vicdani azap biçiminde çevirdim. Geçmiş için şiddetli bir vicdani bir azap.
Bu çevirimi şundan dolayı yaptım; Kur’an da Allah dostlarından söz eden bir çok ayet şöyle biter.
ve la havfün aleyhim ve lâ hum yahzenûn; Bakara/62
Onlar için, -Havf Arap dilinde sadece gelecek için kullanılır, hüzün de sadece geçmiş için kullanılır. Onun için biz bu ayeti tırnak olmaksızın şöyle çeviririz.- Onlar için, Allah dostları için gelecek kaygısı yoktur, geçmişten dolayı da üzülmeyeceklerdir. Buradaki de tam tersidir diye düşünüyorum. Allah düşmanlarının ahiretteki durumu da tam tersidir. Nedir? Onlar gelecekten dolayı korkunç bir umutsuzluk, yakıcı bir umutsuzluğa düşecekler, geçmişte yaptıklarından dolayı da vicdan azabına, şiddetli bir vicdan azabına duçar olacaklardır. Tabii ki Allah’u alem. Allah en iyisini bilir.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
46. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/06/30/islamoglu-tef-ders-en%E2%80%99am-056-08246/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder