27 Temmuz 2011 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. En’am (133-135)(49-B)



A sayfasından devam



133-) Ve Rabbükel Ğaniyyü Zür rahmeti, in yeşe' yüzhibküm ve yestahlif min ba'diküm ma yeşaü kema enşeeküm min zürriyyeti kavmin ahariyn;

Rabbin Ğaniyy'dir, ZürRahmet (rahmet sahibi)'dir... Eğer dilerse sizi ortadan kaldırır; sizden sonra dilediklerini halife kılar... Başka bir halkın zürriyetinden sizi inşa ettiği gibi! (A.Hulusi)

133 - Rabbin ganiy, merhametli, yoksa dilerse sizi ortadan kaldırır, arkanızdan yerinize dilediğini getirir, nasıl ki sizi başka bir kavmin zürriyetinden inşa buyurdu. (Elmalı)


Ve Rabbükel Ğaniyyü Zür rahme

Bütün bu ayetlerin ardından böyle gülümseyen bir ayetin gelmesi Kur’an ın sistematiği açısından kaçınılmazdı ve o geldi. Allah’ın sınırsız ve sonsuz rahmetini hatırlatan bir ayet geldi ve dedi ki; Ve yalnızca rabbindir kendi kendine yeten ve yalnızca rabbindir rahmet sahibi, sınırsız rahmet sahibi olan.

El Ganiyy, Allah’ın isimlerinden, isim sıfatlarından, esma-ül Hüsna’sından biridir. Zengin diye tercüme edilir. Ama eğer kelimenin eğer Arap dilindeki köküne gidersek, kendi kendine yeten anlamına gelir. Çünkü çölde en büyük zenginlik, yeterli olmaktır. Kendi kendine yetmektir. Hatta yetenden fazla, yeterinden fazla servet sahibi olmak, çölde bir belaya sahip olmaktır.

1 -  Onu koruyamaz çadırda. Onu muhafaza edemez.

2 – Sık sık göçtüğü için o sırtına yük olur.

Onun için el Ganiyy kendi kendine yeten demektir. Ki Allah kendi kendine yeter. Allah için kullanıldığında, Lam’ı tarifle kullanıldığında mutlak manada Ganiyy demektir ki bu şu anlama gelir; Hem kendi kendine yeten, hem de kendi dışındaki tüm mahlukata yeten tek varlık anlamına gelir. İşte bu nedenle Allah’tan başka hiçbir varlık, kendi kendine yetmez. Onun için El GaniyyEl Ganiyy değildir. değildir. Belki Ganiyy dir ama

İnsanın kendi kendine yettiğini zannetmesi, işte o şirktir dostlar. Şirk o dur. Kendi kendine yettiğini zannetmesi diyorum bakınız. Yetmesi demiyorum, yetmez çünkü. Yüreğinin atışına dahi sahip olamayan, zihninin işleyişine dahi sahip olamayan, kendine ait sandığı zihnine dahi dur diyemeyen, söz geçiremeyen bir insan, nasıl kendi kendine yetecektir söyler misiniz bana? Doğarken muhtaç, ölürken muhtaç, yaşarken muhtaç, yatarken muhtaç, kalkarken muhtaç ve hayatının her anında Allah’a ihtiyaç duyan.

Sadece Allah’a değil, dışındaki eşyaya da ihtiyaç duyan; Havaya, suya, toprağa yere, göğe ihtiyaç duyan bir insan Allah’a nasıl ihtiyaç duymaz ve bunun nasıl farkına varmaz. Havasız yaşayamayan, havasız bir saat hayatta kalamayan insan, Allahsız nasıl hayatta kalır. Onun için;

Ve Rabbükel Ğaniyy Senin rabbindir kendi kendine ve tüm mahlukata yeten. Tabii ki insana da yeten. Zür rahme asıl burası önemli ve rahmetin kaynağı, sınırsız ve sonsuz merhametin menbaı olan senin rabbindir.

Burada ki senin rabbin ibaresi ifadesi adeta Kur’an a muhatap olan her bir insanın kafasına vururcasına, aklına sok bunu, bunu zihninden çıkarma, yüreğine iyi sok bunu. Bu hakikati unutma ki sınırsız merhamete sahip olan tek varlık ancak, seni terbiye eden, seni görüp gözeten, sana bakıp, seni yedirip içiren, seni yaratan, yaşaman için gerekli düzeneği kuran, senin ayakta kalman için lazım olan her şeyi de yaratan.

Dikkatinizi çekerim bu söylediğim, bu saydığım tüm şeyler, Rabb isminin anlamlarıdır. Rububiyyetin anlamlarını sayıyorum ben size şu anda. Evet, senin rabbin. Onun için burada ki  Ve Rabbüke çok daha anlamlı bir kolerasyon oluşturuyor. Zür rahme ifadesi ile. Çünkü Allah, yarattıklarına olan rahmetini, rububiyyet sıfatı ile tecelli eder. Yani Allah’ın rububiyyetinin tecellisi işte rahmetinin tecellisidir. Onun için Rahmet, rububiyyet sıfatının mahlukata bir tecellisidir. Terbiye eder.

Kahrıyla da terbiye eder,  lutfuyla da. Ama Lutfuyla terbiye eder, çünkü Rahiymdir.

Yoklukla da sınar, varlıkla da. Ama sınamalarının tamamı insanın lehinedir. Din gönderir, kurallar belirler, ilkeler koyar, koyduğu ilkelerin, belirlediği kuralların hiçbir kendisi için, kendi ihtiyacı için değildir çünkü O muhtaç değildir.

Neden? El Ganiyy, Hu vel Ganiyy, o kendi kendine yetendir. Kendi kendine yetenin ihtiyacı olur mu? Kendi kendine yetmeyen insanın lehine koyar kuralları. Onun yararı için koyar. Onun için burada da;

Ve Rabbükel Ğaniyyü Zür rahme Yalnızca rabbindir kendi kendine yeten, yalnızca rabbindir rahmet sahibi, sınırsız merhamet kaynağı olan ibaresi üstteki ayetlerle birlikte düşünüldüğünde insan topluluklarına, Allah’ın sık sık uyarıcı göndermesi, peygamber göndermesi, onlara verdiği aklın, iradenin üzerine bir de onları vahiyle doğru yola çağırması hep işte onun rahmetinin, sınırsız rahmetinin bir eseridir.

in yeşe' yüzhibküm O dilerse sizi ortadan kaldırır, ve yestahlif min ba'diküm ma yeşaü ardından da dilediğini sizin yerinize geçirir. kema enşeeküm min zürriyyeti kavmin ahariyn; Tıpkı sizi başka insanların soyundan var ettiği, yarattığı gibi.

Dikkatinizi çekerim, böyle bir rahmet cümlesinin ardından bir dehşet uyarı geliyor. O dehşet uyarı, tarihe bizi döndürüyor ve aslında bu uyarı Kur’an da sık sık gelir. Bir başka ayet hatırlıyorum.

İn yeşe' yüzhibküm ve ye'ti Bi halkın cediyd;. Fatır/16

Eğer siz ona sırt dönmeye, O’nun vahyine sırt dönmeye, kendi kendinizi inkar etmeye, onun size verdiği nimetleri inkar etmeye, aklınıza ihanet etmeye, iradenize ihanet etmeye devam ederseniz, yani ümitsiz bir vakıa haline gelirseniz o zaman sizi götürür siler, kökünüzü kazır,  İn yeşe' yüzhibküm ve ye'ti Bi halkın cediyd; yerinize yepyeni bir yaratık getirir. Yepyeni bir tür yaratık.

Gerçekten korkunç bir tehdit aynı zamanda, ilahi tehdit. Belki insandan evvel yer yüzünü imar ile görevli olan, yer yüzünün halifeliğine atanan varlık, insandan farklı idi. Ondan evvel belki daha başka varlıklar vardı ve belki yeryüzünü imar ile görevlendirilen, yer yüzünün halifesi olan varlıkların değişmesinin sebebi de buydu. Artık ümitsiz vakıa haline gelen varlık yeryüzünden siliniyor, yepyeni bir yaratık türü ortaya çıkıyordu ve Allah’ın yasası buydu. Böyle temel bir tehdit ile geliyor ayet.

Bir başka ayet yine hatırlıyorum:

..men yertedde minküm an diynihı fesevfe ye'tillâhu Bi kavmin yuhıbbuhüm ve yuhıbbuneHU.. Maide/54

O’nun nizamından, O’nun hayat düsturundan, O’nun getirdiği dinden kim yüz çevirirse fesevfe ye'tillâhu Bi kavmin   Allah zaman gelecek onun yerine yepyeni bir toplum getirecek.

Burada daha önce okuduğum ayet gibi temelden bir dönüşüm yok. Ama insanlık nesli içerisinde bir dönüşüm var. Yani bu ne demek? Uygarlık sancağını sizin elinizden alır, eğer sırt çevirirseniz, ebedi gerçeklere, hakikate, ona layık olanların eline veririz. Hatta hiç ummazsınız, dün beğenmezsiniz, dün ondan habersiz olduğunu zannedersiniz. Ama onların yüreğini İslam’a açar ve onların eline İslam’ın yüce sancağını tutuşturur.

Hakikatin sancaktarlığını onlar yaparlar eğer siz Allah’a karşı baş kaldırırsanız, eğer siz imana karşı görevinizi yapmazsınız, eğer siz kendinize yabancılaşırsanız.

Ne gibi? Tarih bunun en canlı şahidi dostlar. Tıpkı bir zaman Medine’nin taşıdığı sancağı bir dönem gelip Kufe’nin, bir dönem gelip Bağdat’ın, bir dönem gelip Şam’ın, bir dönem gelip Kahire’nin, bir dönem gelip Endülüs’ün, Gırnata’nın, bir dönem gelip İstanbul’un taşıdığı gibi. Bir dönemde gelir hiç ummadığınız, hiç tahmin edemeyeceğiniz bir başka yer taşır.

Neden böyle değişir? İşte o değişimin sebebi bu yasadır. Allah’a sırt dönen toplumun elinden Allah, hakikatin yeryüzündeki mümessili olma görevini, imtiyazını alır, Hakikati layıkıyla temsil edecek bir başka topluma verir.

Siz Nasrettin Hocanın yaptığı gibi elindeki tüm pasta malzemesini kapıp giden karganın ardından, tarifesi bendedir diye elinizdeki kağıdı sallayabilirsiniz, ama bu hiçbir şey ifade etmez. Eğer o tarifeyi ortaya koyacak malzemeyi kaptırmışsanız, yani vahye sırt dönmüşseniz, babanızın 3 kıtada at koşturmuş olması, dedelerinizin İslam’a şu kadar yüzyıl hadim olması, hizmetçi olması, hiçbir şeyi değiştirmez. Çünkü İslam kimsenin babasından evladına kalan bir miras değildir.

İslam nesillerin alın teri ile, yürek teri ile, zihin teri ile kazanacakları ilahi bir madalyadır.


134-) İnne ma tu'adune leatin ve ma entüm Bi mu'ciziyn;

Muhakkak ki (size) vadolunanlar kesinlikle gelecektir... Siz (vaadini yerine getirmesi konusunda onu) acze düşüremezsiniz! (A.Hulusi)

134 - Size edilen va'd-ü vaîd muhakkak başınıza gelecektir, siz onun önüne geçemezsiniz. (Elmalı)


İnne ma tu'adune leat Kuşkusuz tehdit edildiğiniz şey mutlaka gerçekleşecektir. ve ma entüm Bi mu'ciziyn; ve siz ona asla engel de olamayacaksınız.

Yukarıdaki ayeti hatırlayın. Eğer bu tehdide, bu belaya hak kazanmışsanız, bunu hak etmişseniz yani, kesinlikle gerçekleşeceğinden emin olabilirsiniz. Ama nasıl gerçekleşecek diye sormayın, toplumların alt üst oluş gerekçeleri çok çeşitlidir. Daha önce işlediğimiz dersteki bir ayeti hatırlasanıza. Orada gerçekten de çok ilginç bir sosyal ilkeye, yasaya dikkat çekmişti Kur’an. Demişti ki; “toplumların ya aniden kendilerine bela veririz, ya da yavaş yavaş onları sosyal bir çöküşe, sosyal bir bozuluşa götürürüz. Onları içinden bozarız.”

 Onun için toplumların değişme süreci, toplumların bozuluş nedenleri çok farklı olabilir. Bütün bu nedenleri aslında tek bir sebebe irca edip bu toplum hak etti demeniz ve gerçekte Allah’ın bir yasası olduğunu bilmeniz şart. Devam ediyoruz;


135-) Kul ya kavmı'melu alâ mekanetiküm inniy amil* fe sevfe ta'lemune men tekûnu lehu akıbetüddar* innehu la yüflihuzzalimun;

De ki: "Ey halkım, elinizden ne geliyorsa hepsini yapın! Muhakkak ki ben de yapacağım (gücümün yettiğini)! (Dünya) yurdunun sonuçta kimin olacağını yakında bileceksiniz"... Muhakkak ki zâlimler, kurtuluşa ermezler. (A.Hulusi)

135 - Ey kavmim, de: Bütün kuvvetinizle yapın yapacağınızı ben vazifemi yapıyorum, artık yakında bileceksiniz: Dünya evinin sonu kimin olacak? Şu muhakkak ki zalimler felâh bulmazlar. (Elmalı)


Kul ya kavmı'melu alâ mekanetiküm inniy amil De ki, Vahyin birinci muhatabı peygambere öncelikle, de ki; “Ey halkım, siz kendinize yakışanı yapın, ben görevimi yapıyorum.” O bunu demeyi hak kazanmıştı. Hz. Peygamber yürek rahatlığı ile bunu demeyi hak kazanmıştı.

Sahi..! Biz de hak kazandık mı? Mesela bu ayet bizi de muhatap alıyor. Biz de bu ayeti muhatap alabilecek liyakate sahip miyiz? Yani; “Ey iman düşmanları, siz elinizden geleni, size yakışanı yapın. Çünkü kötüye kötü yakışır, çirkine çirkin yakışır, Habibe, habis yakışır. Pis pisler içindir. Siz size yakışanı yapın, siz size yakışanı söyleyin, siz size yakışan yerde durun. Siz size yakışanlarla ahbaplık, dostluk kurun. Siz sizin gibilerin arkasına takılın, ben yalnızca görevimi yapıyorum.” Diyecek kaç kişi var aramızda.

Zaten görevini yapsaydı eğer insan o zaman peygamberlerin uğradığı şeyler belki biraz daha küçüğü ile onunda başına gelecekti. Çünkü oluklar çift birinden nur akar, birinden kir. Bu iki çift oluk yani bu birbirine zıt olan oluklar, insanlık tarihi boyunca devam etmiş ve akmış, ve bu olukların tabi olduğu yasa da hiç değişmemiş.

Önce suskunlukla karşılarlar, görmezden gelirler hakkı ve hakikati. Onda başarılı olamazlarsa bu kez yalan ve iftiraya baş vururlar. Alaya başvururlar. Alay ederler. Dalga geçerler, küçümserler, hafife alırlar. Sizin ağırlığınızı yol etmeye çalışırlar. Onda da başarılı olamazlarsa 3. aşamaya geçerler. Fiziki işkence yaparlar. Size acı çektirirler, size sıkıntı verirler, sizi taciz ederler. Onda da başarılı olamazlarsa son aşamaya geçerler, varlığınızı ortadan kaldırmaya çalışırlar. Direkt varlığınızı hedef alırlar. Tüm peygamberlerin geçtiği aşamalardır bunlar. Hakikatin düşmanları tarafından tüm peygamberler işte böylesine şeylerle muhatap olmuşlar ve eğer siz de vazifenizi yaparsanız siz de bunlara muhatap olursunuz. Onun için diyebiliyor muyuz;

ya kavmı'melu alâ mekanetiküm inniy amil ey toplumum, ey halkım. Siz size yakışanı yapın ey inkarcı toplum. Ey hakka karşı direnen toplum. Ey ücretsiz bir biçimde kendilerini hakikate davet ettiğim halde bir türlü hakka gelmemekte ısrarcı olan toplum. Ben bana düşeni yapıyorum. Görevimi yapıyorum. Siz de size yakışanı yapın. Diyebiliyor musunuz.

fe sevfe ta'lemun ve nasıl olsa zamanla anlayacaksınız. Neyi anlayacaksınız?

men tekûnu lehu akıbetüddar Kimin mutlu sona ulaşacağını nasıl olsa zamanla anlayacaksınız.

innehu la yüflihuzzalimun; Kesin olan şu ki, zalimler asla mutlu sona ulaşamazlar.

Burada hem bu dünyada ki mutluluk kastedilmiş, Hem de öte dünyada ki mutluluk kastedilmiş. Ama öncelikle bu dünyaya ilişkin olarak anlamak lazım. Akıbetüddar ibaresini. Çünkü hakikatin başarısı elbette banko başarıdır.i Ancak hakikati temsil edenler o hakikati tam bir biçimde temsil ediyorsa. Onun için hakikatin başarısından korkmayın, o hakikati temsil edip etmediğinizden korkun. Hakikatin başarısını tartışmayın. Çünkü Hakikat bizatihi başarının ta kendisidir. Sizin o hakikati nasıl ve ne kadar temsil ettiğinizi tartışın.

Burada da söylenen zaten odur. Hakk, El-Hakku Ya'lû Velâ Yu'lâ Aleyh Hakk daima üstündür. Hakk daima galiptir. Hakk daima Altındır. Çamura düşse de öyledir. Hakk kendisine el uzatan hiç kimse olmasa da güçlüdür. Güçlü oluşunu dışındaki bir odaktan değil, bizatihi hakikat oluşundan alır. Onun için Hakk şiddete ihtiyaç duymaz. Hakk teröre ihtiyaç duymaz. Çünkü Hakkın gücü bizatihi özünden gelir.

Yalan şiddete ihtiyaç duyar. Yalanın teröre ihtiyacı vardır. Çünkü yalanın özünden kaynaklanan gücü yoktur. Batılın kendisinden kaynaklanan gücü yoktur. Dışarıdan ona güç takviyesi gerekir. Onun için batılın teröre ihtiyacı vardır. Batılın şiddete ihtiyacı vardır.

Hakkın propagandaya da ihtiyacı yoktur. Sadece duyurulmaya ihtiyacı vardır. Hakikatin reklamı olmaz. Çünkü bizatihi kendi kendisini tanıtır zaten. Sadece duyuru yapılır. Duyurulur hakikat. Ekstradan reklamını yapmanıza gerek yok. Hakikat için yalan söylemenize gerek yok. Çünkü ne kadar övseniz zaten hakikati layığı ile övmüş olamazsınız. Onun için hakikat söz konusu olduğunda reklam sözcüğü boşlukta kalır. Propaganda sözcüğü boşlukta kalır. Hakikate davet edilir. Hakikatin propagandisti olmaz, davetçisi olur. Devam ediyoruz.

innehu la yüflihuzzalimun; Kesin olan şu ki; zalimler asla mutlu sona ulaşamayacaklar.


Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
49. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/07/21/islamoglu-tef-ders-en%E2%80%99am-128-14449/ bulabilirsiniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder