20 Temmuz 2011 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. En’am (103-107)(47-E)

D sayfasından devam


103-) La tüdriküHUl ebsaru ve HUve yüdrikül ebsar* ve HUvelLatıyfül Habiyr;

Ebsar (görme - değerlendirme organları) O'nu idrak edemez; O, ebsarı idrak eder (değerlendirir)! "HÛ"; Latif'tir, Habiyr'dir. (A.Hulusi)

103 - Onu gözler idrâk etmez, gözleri o idrâk eder, öyle lâtif öyle habîr o. (Elmalı)


La tüdriküHUl ebsar hiçbir beşeri görüş ve tasavvur O’nu kuşatamaz. ve HUve yüdrikül ebsar Fakat O, her türlü beşeri görüş ve tasavvuru kuşatır.

Ne muhteşem ifadeler değerli dostlar. Hiçbir beşeri insani görüş ve tasavvur O’nu kuşatamaz, fakat her türlü insani tasavvuru ve görüşü O çepeçevre kuşatır.

Biraz önce; her ne ki aklınıza geliyor, O; o değildir. Demiştim ya. Onu da kapsayan daha muhteşem bir ifadedir bu. Allah’ın aşkın varlığına, Allah’ın mutlak varlığına en güzel getirilmiş bir açıklamadır bu ayet.

O’nun zatı sadece insanın sadece göz ufkunu aşmaz değerli dostlar. Tasavvur ufkunu da aşar. Her tür insani tasvir ve tasavvurun ötesindedir Allah. Çünkü özgül ağırlığa sahip değildir. Yani yaratılmamış olduğu için yaratıklar tarafından kavranıp kapsanamaz. Yaratıklar, O’nu yaratılmışlıkları hali ile nasıl algılasınlar. O’nun sonsuz büyüklüğünü bir tek şekilde algılayabilir insan, sadece bir tek şekilde.

Nedir o şekil? O şekil kendi küçüklüğünü, kendi haddini, kendi sınırlılığını, kendi yetersizliğini algılamaktır. Haddini bilen, Allah’ın sınırsızlığını bilir. Kendini bilen onun içindir ki rabbini bilir. Kendi küçüklüğünüzü bilirseniz, Allah’ın sonsuz büyüklüğünü bilmiş olursunuz.

Büyüksün ilahi büyüksün büyük,
Büyüklük yanında kalır çok küçük. (Ali Haydar Bey)

Diyordu ya hak dostu, büyüklük bile çok küçük kalır O’nun yanında.

ve HUvelLatıyfül Habiyr; Yalnızca O’dur her şeye nüfuz eden, her şeyden haberdar olan.

Latıyf, habir ile geldiği yerde bu ikinciyi, yani her şeyden haberdar olma sıfatını açıklayıcıdır. İzah edici ve tamamlayıcı bir anlam kuşanır. Latıyf. Nüfuz edilemez oluşuna bir göndermedir Allah’ın. Nüfuz edilemez fakat her şeye o nüfuz eder. Nüfuz ettiği içindir ki haberdar olur. En ince sırlarınıza, yüreğinizin 40. odasına, yüreğinizin en kapalı kutusuna, yani kara kutusuna kadar uzanır ve içinizden geçenleri bir bir bilir. Bu Allah’ın Latiyf oluşunun işte tecellisidir özelliğidir.


104-) Kad caeküm basâiru min Rabbiküm* femen ebsara feli nefsih* ve men 'amiye fealeyha* ve ma ene aleyküm Bi Hafiyz;

Gerçek şu ki, size Rabbinizden değerlendirilesi deliller gelmiştir... Kim basîretiyle gelenleri değerlendirirse kendi lehine, kim de basîretsiz olursa kendi aleyhinedir... Ben, üzerinize muhafız değilim! (A.Hulusi)

104 - Hakikat Rabbinizden size bir çok basiretler geldi artık kim gözünü açar görürse kendi lehine, kim de körlük ederse kendi aleyhinedir ve o halde ben size karşı muhafız değilim. (Elmalı)


Kad caeküm basâiru min Rabbiküm doğrusu Rabbiniz tarafından size anlama ve kavrama araçları verilmiştir. Rabbiniz tarafından size kavrama ve anlama araçları verilmiştir. Aslında bugün tefsir ettiğimiz tüm ayetlerin bir dip akıntısı gibi altından akan şey bu. Yani insana verilen akıl nimeti, irade nimeti, muhakeme yeteneği nasıl doğru kullanılır. Bu izah ediliyor. Yani bu ayetlerde Allah anlatılmıyor, insan anlatılıyor ve insana Allah’ın bahşettiği en büyük nimet olan akıl yetisi, akıl yeteneği, doğru nasıl kullanılır bu söyleniyor. Onun için insan eğer kapasitesinin sınırlarına tırmanmak istiyorsa, yüreğinin çeperlerine tutunarak Allah’a kulak vermek zorundadır. Allah’ı dinlemeden insan, ne kendisini tanıyabilir, ne de kapasitesini tam kullanabilir. İşte bu ayetler bunun en güzel örneğidir.

femen ebsara feli nefsih* ve men 'amiye fealeyha artık kim görmek isterse kendi lehine, kim de körlüğü tercih ederse kendi aleyhinedir. Açık, yeterince açık ve yeterince net. Kim görmek isterse kendi lehine, kim de gözlerini kapatırsa sadece dünyayı kendisine zindan etmiş olur. Güneşe hiçbir zararı olmaz. Yarasaların güneşe zarar veremedikleri gibi. Gözünü kapayan hakikati görmek istemeyen insan sadece dünyayı kendisine zindan etmiş, hayatını karartmış olur.

ve ma ene aleyküm Bi Hafiyz; Ben sizi engelleyecek değilim. Yani buradaki Hafiyz’ı ben, engelleyecek biri olarak çevirdim. Korumak, bekçilik yapmak anlamına gelir. İradeyi görmezden gelmemi benden beklemeyin diyor cenabı Hakk. Verdiğim iradeyi, verdiğim aklı görmezden gelmemi yok saymamı, size akılsızmış gibi, iradesizmiş gibi muamele etmemi, sizi dinamik kaderden çıkarıp ta statik ve durgun kadere bağlamamı benden beklemeyin diyor.

Unutmayın değerli dostlar, hepinizin affına sığınarak söylemek zorundayım ki hayvanlar yularla hadlerini bilirler, insanlar akılla hadlerini bilirler. Zaten yular anlamına gelen Ukal ile akıl, aynı kökten gelir. İnsana yular gerekmez. Çünkü aklı vardır. Ama aklı olmasına rağmen haddini aşıyorsa, tecavüz ediyorsa o zaman yularını koparmış bir mahluk gibi onun bunun sınırına, hatta kendi sınırlarına tecavüz edecek, Allah’ın koyduğu sınırlara tecavüz edecek ve haddini unutacak, kendisine karşı yabancılaşacaktır.


105-) Ve kezâlike nusarrifül ayati ve liyekulu dereste ve linübeyyinehu likavmin ya'lemun;

İşte biz, işaretleri çeşitli şekillerde evirip çevirip açıklıyoruz. "Sen gerekeni öğrenmişsin" desinler ve bilen bir toplum için de, onu iyice açıklayalım diye. (A.Hulusi)

105 - yine âyetleri böyle şekilden şekle koyuyoruz ki hem o körlük edenler sana ders almışsın desinler, hem onu ilmi şânından olanlar için tebyîn edelim. (Elmalı)


Ve kezâlike nusarrifül ayati ve liyekulu dereste ve linübeyyinehu likavmin ya'lemun; işte böylece biz mesajlarımızı çok boyutlu olarak dile getiriyoruz ki sen iyi ders almışsın diyebilsinler ve kavrayabilen insanlara onu açıklayabilelim.

Burada sen iyi ders almışsın liyekulu dereste iyi öğrenmişsin. Desinler ibaresini bir çok eski müfessirimiz sanki Resulallah’a müşrikler tarafından yapılan bu ayetleri bu mesajları sen bir başkasından getiriyorsun ithamına gönderme bir atıf olarak tefsir etmişler, ama ben bunun için herhangi bir makul gerekçe görmüyorum. Ayeti bir bütün olarak ele aldığımızda gayet açık diye düşünüyorum. Böyle bir yoruma girmenin de gerekli olmadığını düşünüyor ve zaten ayetin bitiş cümlesi; ve linübeyyinehu likavmin ya'lemun; ve kavrayabilen insanlara onu açıklaya bilelim ibaresi de, sen iyi ders almışsın diyebilsinler. Yani bu menfi anlamda değil, müspet anlamda söylenmiş bir ibare olarak geliyor bana. Onun için o tip rivayetleri burada anmıyorum.


106-) İttebı' ma uhıye ileyke min Rabbike, lâ ilâhe illâ HU* ve a'rıd anil müşrikiyn;

Sana Rabbinden vahyolunana tâbi ol! İlâh yok, sadece "HÛ"! Şirk inancında olanlardan yüz çevir! (A.Hulusi)

106 - Rabbinden sana ne vahy olunuyorsa ona tâbi' ol başka ilâh yok ancak o, müşriklere bakma.


İttebı' ma uhıye ileyke min Rabbik Sen, Rabbinden sana vahy olunana uy.

Evet, bütün bunlardan sonra, 3 pasajdan; rububiyet, nübüvvet ve uluhiyet delilleri sıralandıktan sonra ayet getirdi doğrudan peygambere sözü çevirdi, ilahi kelam ilk muhatabına yöneldi ve diyor ki; Sen rabbinden sana vahy olunana uy.

lâ ilâhe illâ HU varlığın en büyük hakikati dile getiriliyor. Ondan başka ilah yoktur. ve a'rıd anil müşrikiyn; ve başkalarına ilahlık yakıştıranlardan da yüz çevir. Bu uyarı aynı zamanda ilahi vahyi tüm zamanlara taşıyan hepimiz için geçerlidir.


107-) Velev şaAllahu ma eşrekû* ve ma ce'alnake aleyhim hafıyza* ve ma ente aleyhim Bi Vekiyl;

Eğer Allâh dileseydi, şirk inancında olmazlardı! Seni onlar üzerine muhafız koymadık! Sen onlara Vekiyl değilsin. (A.Hulusi)

107 - Allah dilese idi müşrik olmazlardı, biz seni onların üzerine mürakıb göndermedik, sen onlara vekil de değilsin.


Velev şaAllahu ma eşrekû eğer Allah dileseydi onlar şirk koşmazlardı.

Hepimize yine uyarı devam ediyor. Evet Allah bunu dilemedi.

Neyi diledi? Seçmeyi diledi. Akıl verdi, irade verdi. İrade verdiği için iradesi yokmuş gibi davranmadı. İradeyi verdi ve seç dedi. İyiyi kötüden ayırabilecek yetenektesin. Yeteneğini kullan, yüreğinin teri ile kazan kazandığını. Dedi.

ve ma ce'alnake aleyhim hafıyza biz seni onlara bekçi yapmadık. ve ma ente aleyhim Bi Vekiyl; ve sen onların yaptıklarından asla sorumlu değilsin.


“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”


47. videonun sonu.
47. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/07/07/islamoglu-tef-ders-en%E2%80%99am-083-10747/  bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder