Değerli Kur’an dostları,
bir sonraki suremiz Ğaşiye suresi. Ğaşiye suresi adını, ki sarıp sarmalayan
manasına geliyor. Elğaşyü; sarmak, sarmalamak, kaplamak, kuşatmak. Duman gibi,
bulut gibi, karanlık gibi şeylerin bir şeyi sarıp sarmalaması. Dahası;
kelimenin kullanımından sarıp sarmalanan şeyin yuvarlaklığını da, küreviyetini
de anlıyoruz. Burada manevi manada da kullanılabilir, maddi manada da
kullanılabilir.
Suremiz ismini ilk
ayetinden alıyor. İniş zamanı ihtilaflı fakat 9. yıl gibi geliyor fakire. Çünkü
surenin içeriği boykotun sonlarına doğru veya boykotun hemen ardından indiği
kanaatini uyandırıyor.
Konusu son saat ve
kıyamet. Dünya hayatının geçiciliğini ifade ediyor sure. Yeniden dirilişi inkar
edenlerin kâinat kitabını okumaya davet ediyor. Muhatabın vicdanının
zincirlerini kırıp harekete geçirmeye çağırıyor. Yani vicdanın zincirlerini
kırmazsa eğer o zaman vicdanı kör ve sağır olmuş olduğunu bize söylüyor.
Başkası değil isterse peygamber olsun, eğer vicdanının üstünü kapatmışsa biri,
ona kimsenin uyarısının fayda vermeyeceğini açıkça söylüyor sure.
Fezekkir innema ente müzekkir (21)
öğüt ver, uyar. Çünkü sen öğütçüden başka, uyarıcıdan başka bir şey değilsin.
Leste 'aleyhim Bimusaytır (22) sen
onların jandarması değilsin, polisi değilsin. Aslında berceste ayetler.
Bu girizgâhtan sonra inşaAllah
sureyi tefsire geçebiliriz.
Rahman, rahiym Allah
adına.
1-) Hel etake hadiysülğaşiyeh;
Sana
Gaşiye'nin (bütün insanları örtüp bürüyen o
büyük tecelli - kıyamet) haberi geldi mi?
(A.Hulusi)
01 - Geldi
mi sana o Gaşiye hadîsi. (Elmalı)
Hel etake hadiysülğaşiyeh kasvet
gibi sarıp sarmalayan olayın haberi, kasvet gibi kuşatan ve bürüyen olayın
haberi, sana geldi mi? Nedir bu olay. Hel etake nin cevabı buna istifham-ı
takriri denilir ki, aslında soru suretinde gelse de cevaptır. Kad etani; evet
bana geldi. Veya Kad etake; işte sana geldi manasına gelir aslında.
Ğaşiye Kıyametin isimlerinden bir
isimdir diyor müfessirlerimizden bazıları. Oysa ki sıfattır. Dişilik “t” si ile
isme dönüşmüştür, yani “t” ismiyet “t” sizidir. Bu manada surenin ismi olmuştur
zaten el Ğaşiye. Ama bürüyüp kuşatan manasını daha önce zikretmiştim.
2-) Vucûhun yevmeizin haşi'ah;
O gün
yüzler (vardır)
zilletle yere bakar! (A.Hulusi)
02 - Bir
takım yüzler o gün eğilmiş zillete düşmüştür. (Elmalı)
Vucûhun yevmeizin haşi'ah bazıları
vardır o gün tir tir titremektedir, tabir caizse yıkılmıştır. Haşi’ah; hurda
haş olmuştur. Ğaşiye yi şimdi öğrendik. O hesap gününün veya son saatin
dehşetini ifade ediyor. Vucûhun yevmeizin haşi'ah Vucûh; vech in çoğulu.
Vech; yüz demektir. Yüzler. Fakat yüz Arap dilinde de, o dilin en güzel metni
olan Kur’an da da küllü kasteden cüz olarak geçer. Zatı ifade eder. Onun için
Bazıları diyorum bazı yüzler değil. Bazıları vardır o gün yıkılmıştır, mahvolmuştur.
Bu hesap gününün dehşetini ifade eden bir ayet.
3-) 'Amiletün nasıbetün;
(Örf - âdet olarak) çalışmış
(ibadet etmiş)
boşa yorulmuş! (A.Hulusi)
03 - Çalışmış
fakat boşuna yorulmuştur. (Elmalı)
'Amiletün nasıbetün işi bitmiş eli
kolu dökülmüştür. Daha ne diyeyim. Nasıl açıklayayım ki.
[Ek bilgi; Dünyada Allah’ın
istediği biçimde inanmadıkları, Allah’ın istediği kulluğu yaşamadıkları için
zillet içinde yüzleri önlerine düşmüş kimseler, cehennemde sürekli kendilerini
yo-racak, kendilerini insanlıktan çıkaracak çok pis ve yorucu işlere
sürülecekler. Dünyada gururlanarak Allah’a kulluğa yanaşmayanlar,
Allah’ın kendilerinden
istediği Müslüman’ca bir hayata karşı müstekbirce bir tavır takınanlar,
Müslümanlığı zor ve ağır görenler, bu tutumlarına karşılık cehennemde
zincirler, kelepçeler, prangalar ve bukağılar takılmış olarak cehennemin
yüksekliklerine tırmanıp, alçaklıklarına yuvarlanarak çok yorucu ve kahredici
işlere sürüleceklerdir.
Dünyada Allah için en küçük
bir meşakkate bile katlanamayan, Allah için çok küçük bir fedâkârlığı bile göze
alamayan bu kâfirler, orada çok yorucu işlere sürüleceklerdir. Hâkka sûresinde
şöyle buyruluyor:
“Sonra
cehenneme yaslayın! Sonra onu boyu yetmiş arşın olan zincire vurun.” (Hâkka 31,32)
Yine Mü’min
sûresinde de şöyle buyruluyor:
“Kitaba ve
Resullerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler, artık ilerde bilecekler. O
zaman boyunlarında zincirler ve halkalar olduğu halde sürükleneceklerdir.”
(Mü’min 70-72)
Ya da bu adamlar dünyada
çalışıp çabalamışlar, ama tüm amelleri, tüm yaptıkları, tüm enerjileri boşa
gitmiştir. Zira amel, Allah’ın istediği biçimde olmalıdır. Çalışma, Allah’ın
belirlediği yasalara uygun olmalıdır.
Kâfirler de dünyada çalışıp
yorulurlar, mü’minler de. Kâfirlerin takip ettiği dinleri, hayat programları
olduğu gibi, mü’minlerin de bir dinleri, bir hayat programları vardır. Lâkin
birisi Allah’ın belirlediği bir kulluk programını icra adına koşturup
yorulurken, ötekilerin koşturmaları, yorulmaları Allah yolunda olmadığı için
onlarınkilerin tamamı boştur, boşa gitmiştir. Kehf sûresi bunu şöyle anlatır:
“Ey
Muhammed! “Size, amelce en çok kayıpta bulunanları haber vereyim mi?” de. Dünya
hayatında, çalışmaları boşa gitmiştir, oysa onlar, güzel iş yaptıklarını
sanıyorlardı.” (Kehf 103-104)
Dünya
hayatında amelleri boşa giden ve insanların en zararda olanlarını size haber
vereyim mi? Onların dünya hayatında tüm sa’yleri, tüm mesaileri, tüm yaptıkları
ve kazandıkları boşa gitmiştir. Ya da onlar tüm çabalarını, tüm plan ve
programlarını dünya adına harcamış kimselerdir. Yani bunlar dünyayı kıble
edinmiş, tüm plan ve programlarını dünyayı kazanmak adına yapmışlar, dünyalık
elde etmek, dünyada zengin ve başarılı olmak üzere yapmış insanlardır. Tüm
yatırımlarını dünyada kalıcı ve âhirete intikal etmeyici şeylere yapmışlardır.
Dünyada zengin olmak ve
dünyada başarmak onların tek amacıydı. Âhiret adına bir endişeleri yoktu. Bu
yüzden hayatlarında Allah’ı diskalifiye etmişler, peygamberi unutmuşlar,
kitabı, hesabı yok farz etmişlerdir. Hesabı yok farz edince de kendilerini her
türlü sorumluluktan azâde saymışlar ve tıpkı hayvanlar, ipini koparmış danalar
gibi sorumsuzca bir hayat yaşamışlardır. Bunu yaparken de çok iyi bir şey
yaptıklarını zannetmişler, böylece hayatlarını mahvetmişler. Tüm yaptıkları
boşa gitmiş, kendilerini de, kendilerine verilen imkânlarını da boşa
harcamışlardır. Çünkü yaptıkları ve kazandıklarının tamamı dünyada kalmıştır.
Zaten bu tür insanlar sermayelerini bile kaybetmiş insanlardır. Sermayeyi
kaybeden birinin kâr etmesi de düşünülemez.
“Bunlar, Rablerinin âyetlerini
ve O’na kavuşmayı inkâr edenlerdir. Bu yüzden işleri boşa gitmiştir. Kıyâmet
günü Biz onara değer vermeyeceğiz.” (Kehf 105)
İşte bunlar Rablerinin
âyetlerini, Rablerinin hayat programlarını reddeden ve O’na kavuşmayı inkâr
eden kimselerdir. Allah’ın kendilerine yol göstermek üzere gönderdiği kitabının
âyetlerini inkâr etmişler, Allah’ın âyetlerini örtmüşler, âyetleri
gündemlerinden düşür-müşler, âyetlerden habersiz bir hayat yaşamışlardır.
Yaşadıkları bu hayatın sonunda kendilerinden hesap sorulmayacak zannederek
yaşamışlar, bu nedenle de tüm amelleri boşa gitmiştir.
Rabbimiz buyurur ki, “Biz
onlar için kıyâmet günü her hangi bir tartı da tutmayacağız.” Onların amelleri
asla değerlendirilmeye tâbi tutulmayacaktır. Yani, amellerinin hiçbir değeri
olmayacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar, isterse büyük büyük ameller işlesinler,
fabrikalar, yollar, köprüler kursunlar, açları doyurup çıplakları giydirsinler,
değil mi ki tüm bu amellerinin yaptırıcısı Allah değildir, o halde bunların hepsi
boştur. Onların dünya hayatında tüm sa’yleri, tüm mesaileri, tüm yaptıkları ve
kazandıkları boşa gitmiştir. Ya da onlar tüm çabalarını, tüm plan ve
programlarını zaten dünya adına yapmış, tüm enerjilerini dünya adına harcamış
kimselerdir. (Besairu-l Kur’an Ali Küçük)]
4-) Taslâ naren hamiyeten;
Kızgın
bir ateşe maruz kalır (o yüzler)! (A.Hulusi)
04 - Kızışmış
bir yaslanırlar. (Elmalı)
Taslâ naren hamiyeh tarifi imkansız
kızgın bir ateşi boylarlar onlar. Yani neden işinin bittiğini, neden elinin
kolunun döküldüğünü anlıyoruz. Tarifi imkansız kızgın bir ateşi boylayacaklar. Naren hamiyeh; Yani Taslâ aslında bir önceki surede
açıklamıştık. Yaslanacak, kızgın bir ateşi tutuşturmak için kullanacak Allah bu
tipleri diyor. Naren hamiyeh aslında
hamiyeh insanı içinden tutuşturan ateş manasına gelir.
Humma da oradan gelir. Ateşli
hastalık, humma. İnsanın içini yakan. Bu iç tabii beden olmadığı için bu iç
aslında manevi iç. Yürek yakan bir ateştir bu. Yüreği düşünün ki cehennem
olmuş. Demek ki aslında insan cennetini de kalbinde taşıyor, cehennemini de
kalbinde taşıyor. Ya rabbi kalplerimizi cehennem kılmaktan koru.
5-) Tüska min 'aynin aniyeh;
Kızgın
bir kaynaktan içirilirler! (A.Hulusi)
05 - Kızgın
bir memba’dan sulanırlar. (Elmalı)
Tüska min 'aynin aniyeh nasıl
çevireyim, zehir gibi bir umutsuzluk pınarından içerler. Zehir gibi min ‘aynin aniyeh; zehir gibi bir
umutsuzluk pınarından sulanırlar, içerler.
{Atlanan ayetler; (6-7)
6-) Leyse lehüm ta'amün illâ min dariy'ın;
Onlar
için Dari' (zehirli - yırtıcı bir diken?)den başka yiyecek yoktur. (A.Hulusi)
06
- Yiyecekleri yok ancak bir darî'. (Elmalı)
Kur'an ın bazı yerlerinde,
cehennemliklerin zakkum ve irin'den başka yiyeceklerinin olmadığı ifade
edilirken, burada kuru bir diken'den başka yiyeceklerinin olmadığı
anlatılmaktadır. Bu iki farklı ifade arasında bir çelişki yoktur, çünkü
cehennemde farklı farklı dereceler vardır. Cehennemliklerin suçlarına göre,
yani her suç için, ayrı bir azabın verilmesi söz konusudur. Şu şekilde de
anlaşılması mümkündür. Onlar zakkum yemekten kaçınacaklar ve onlara irin
verilecektir. Ondan da kaçınacaklar ve bu kez onlara yemeleri için kuru diken
verilecektir. Kısaca onlara sevdikleri bir yiyecek verilmeyecektir. (Ebu-l ‘Ala
Mevdudi-Tefhimu-l Kur’an)
“Onlar için kuru dikenden
başka yemek yoktur.” Tek gıdaları şüpheler ile hiçbir yarar sağlamayan, bilakis
rahatsızlık veren demagoji, ihtilaf, safsata gibi ilimlerdir. (İbn.
Arabi-Tevilat)
7-) Lâ yüsminu ve lâ yuğniy min cu'ın;
Ne
besler ne de açlıktan kurtarır. (A.Hulusi)
07 -
Ne besler ne açlıktan kurtarır. (Elmalı)
“Allahu Teâlâ cehennemliklere
cehennem azabına denk bir açlık duygusu verir. Onlar da acıyla yardım isterler.
Kendilerine Dari ile yardım edilir. Onlar sonra tekrar yardım isterler ve
kendilerine boğazlarından geçmeyen bir yiyecekle yardım edilir. Dünyada iken bu
tür şeyleri boğazlarından su ile geçirdiklerini hatırlarlar ve su aramaya
başlarlar. Allah da onların susuzluğunu iyice şiddetlendirir, sonra onlara
kaynar sıcak sudan zorla ve sıkıntı ile içirir. Suya yüzlerini yaklaştırdıkları
zaman yüz derileri soyulur. Pişer ve kızarır. Bu su karınlarına gittiği zaman
orayı paramparça eder.” (Hazin tefsiri 6/498)(Besairu-l Kur’an- Ali Küçük)
“O ise beslemez…” nefse güç
vermez, “açlığı gidermez…” nefsin isteğini, hırsın bilme ve araştırma dürtüsünü
tatmin etmez. Bedbahtlardan bazı kimselerin zehirli, kuru diken şeklindeki
yiyecekleri suretinde haşredilmeleri de mümkündür. Bazılarının zakkum dikeni,
bazılarının da irin suretinde haşredilmeleri gibi. (İbn. Arabi- Tevilat/2)}
8-) Vucûhun yevmeizin na'ımetün;
O
süreçte nimetin eseri görülen nice yüzler de (vardır). (A.Hulusi)
08 - Bir
takım yüzler de o gün mesuttur. (Elmalı)
Vucûhun yevmeizin na'ımeh fakat o
gün buna mukabil böyle bir dünya var o ahirette. Bir başka dünya daha olacak.
Bu kötülerin dünyası, bir de iyilerin dünyası olacak; O dünyayı da Kur’an ımız
mesani; çift kutuplu özelliği ile nasıl izah ediyor, nasıl açıklıyor, nasıl ele
veriyor.
Vucûhun; bazıları da vardır, tabii
kelime lafzen kelime manasıyla bazı yüzler. Ama bazıları da vardır o gün yevmeizin na'ımeh
nimete gark olmuşlardır. Nimete boylarına kadar batmışlardır tabir caizse. Her
bir hücreleri nimetin lezzetiyle sevinmektedir.
9-) Lisa'yiha radıyetün;
(Hakkıyla yaptığı)
çalışmalarının getirisinden razıdır! (A.Hulusi)
09 - Sayinden
hoşnuttur. (Elmalı)
Lisa'yiha radıyeh öyle bir nimet ki
bu, aslında gayretinin meyvesinden hoşnut olmuştur. Lisa'yiha radıyeh bu nimet
gayretinin meyvesidir manasına gelir. Gayretinin meyvesinden razı olmuştur,
hoşnut olmuştur.
10-) Fiy cennetin 'aliyeh;
Âli bir
cennettedir! (A.Hulusi)
10 - Yüksek
bir Cennette, (Elmalı)
Fiy cennetin 'aliyeh kendini
tarifsiz bir cennette, yüce bir makamda bulacaktır bu güzel insanlar,
cennetlikler, iyiler.
11-) Lâ tesme'u fiyha lağıyeh;
Orada
boş laf işitmez. (A.Hulusi)
11 - Ki
onda lağviyyattan bir kelime işitilmez. (Elmalı)
Lâ tesme'u fiyha lağıyeh orada boş
bir lakırdı işitilmeyecek, işitmeyecektir. Aslında cenneti anlamdan ve amaçtan
yoksunmuş gibi tasavvur etmeyi reddediyor bu ayet. Hani Yasin suresinde var ya;
fiy şüğulin fâkihun. (Yasin/55) orada
insanlara zevk veren bir meşgale vardır. Yani bazıları haddini bilmezcesine;
Yahu boş otura otura ye iç yat sıkılırız falan diyecekse, böyle gevezelik
yapmasınlar. Orada meşgaleler zorunlu değil, insan kendine lezzet veren, zevk
veren, kendine neşe veren işi yapmakta serbest olacak. Evet, fiy şüğulin fâkihun bu. Dolayısıyla bu
ayetle o ayeti yan yana okuyabilir, anlayabiliriz.
Devam ediyor
b sayfasına geçiniz.
Ğaşiye
suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder