Yeni suremiz Buruc suresi. Buruc
suresi adını diğer suremizde olduğu gibi ilk ayetinden alıyor. Burçlar demek.
Burç aslında Kur’an dilinden batı dillerine de geçmiş, hepsinde de aynı manaya
geliyor. Burg diye anıyorlar onlar, telaffuz ediyorlar. Hamburg, Lüksemburg.
Yani bu isimler hep burc manasına gelen kelime. Arap dilinden alınmış kelimeler
bunlar.
Buruc suresi Mekkî bir sure. Necm
ile Hakka arasında indirilmiş ve indirilme zamanını bize ele veren bir sure
çünkü işkenceden bahsediyor. Mü’minlere işkencenin bu kadar ayrıntılı bir örnek
üzerinden, bu kadar ayrıntılı tasvir edildiği Kur’an da yer çok azdır, veya
yoktur desem daha doğru olur. Onun içinde 5 veya 6. yılda inmiş olması kuvvetle
muhtemel, çünkü Mekke de mü’minlere işkencenin zirveye çıktığı yıllar 5 ve 6.
Hassaten de 4. yılın sonu, 5. yıl idi. Habeşistan hicretinin başladığı yıl idi.
İlk tertiplerde, ilk nüzül
sıralamalarında Şems suresi ile Tiyn suresi arasına yerleştirilmiş.
Konusu belli, inanca baskı. Yani
aslında burada örgütlü devlet teröründen söz edilir. Sanki bu surenin ismini
şöyle açsak (Devlet terör suresi) de denilebilir. Veya örgütlü terör suresi
denilebilir. Veya iktidarın terörü suresi denilebilir. İktidar terörünü ele
veren, onu kınayan, onu yeren, onu yerden yere vuran, veyahut ta belki de daha
bir açılımıyla inanca baskıyı reddeden sure denilebilir.
Rahman, rahıym olan Allah adına.
1-) VesSemâi zâtilburûci;
Andolsun
o burçları barındıran Uzay'a! (A.Hulusi)
01 - O
Semai zatilbüruca. (Elmalı)
VesSemâi zâtilburûci burçlar sahibi
gök şahit olsun. Yine şahitlikle başladı. Şahit tutarak başladı. Neye şahit
olsun gök? Başlangıçta Allah’a şahit olsun. Varlığına ve birliğine şahit olsun.
Allah’ın şahit olduğuna şahit olsun. Allah’ın hesap soracağına şahit olsun. Bir
gün hesap gününün geleceğine şahit olsun. Başka? İnsana şahit olsun gök. Gök
kubbe altında işleniyor tüm suçlar. Gök kubbe altında işleniyor tüm zulümler, tüm
ah vahlar gök kubbe tarafından işitiliyor. Gök kubbe bunları saklıyor bu ahu
eninleri zayi etmiyor. Bir gün gelecek gök kubbede toplanan bu sesler Allah
tarafından bir bir şahit olarak dinletilecek.
Bugün pozitif bilim kâinatta gök
kubbeye saldığımız hiçbir sedanın boşa gitmediğini tespit etmiş durumda. İşte
size gök şahit olsun ayetinin açılımı. Gök nasıl şahit olur? Sesleri
biriktirerek, seslerin hiç birini zayi etmeyerek insanlığın başından bu güne
kadar insan ağzından çıkmış tüm iyi ve kötü, tüm adalet ve zulüm sözcüklerini
hafızaya kaydederek şahit olur. Bu da bir şahit değil midir.
Burç; ortada olan şey. Saray,
kale, burç. Zaten burç olarak ta anılıyor. Yine yıldızlar. Büyük yıldızlar,
takım yıldızlar, takım adalar. Bunların oluşturduğu suretler. Mesela aslan
sureti. Aslan burcu aslan suretini verdiği için. Balık burcu; balık, kova
burcu; kova, yengeç burcu; yengeç gibi olduğu için isimlendirilmiş zaten. Veya
12 burç. Koç, boğa, ikizler, yengeç, aslan, başak, terazi, akrep, yay, oğlak,
kova ve balık. 6.sı güneyde 6.sı kuzeyde bu burçların ki bunlar takım yıldız
kümeleri aslında. Bunların bulunduğu alana mıntıkat-ül buruç deniliyor. Yani
bütün bu anlamlara gelebilir.
Tabii ki burada ki burçla
günümüzdeki falcılığı ayırt etmek lazım. Hele hele günümüzde iyice çığırından
çıkmış olan arraflık ve kahinliğe dönüştürülen burçculuğu, buradaki burç
hakikati ile ayırt etmek lazım. Burçların, göğün, ayın, kâinatın insan ve
davranışlarıyla etkileşimi hiç şüphesiz ki gerçeklik payı olan bir husus. Ayın
özellikle kadın bedeni üzerinde ki tezahürlerini nasıl inkar edebiliriz. Fakat
buradan yola çıkarak insan iradesini ipotek altına alan ve kendi kendini
gerçekleştiren kehanete dönüşen burççuluğu asla tecviz ve tasvip edemeyiz.
Senin burcun, atıyorum başak
burcu, veya yengeç burcu. Yengeç burcundan olanlar çabuk pes edermiş. Hayda..!
bizimki hiçbir işi başaramıyor. Eline aldığı her iş yarım, hiç direnci yok,
sebatı yok, sabrı yok, hiç. Kendisine sorduğunuzda ben ne yapayım, burcum
yengeç, ben ne yapayım falan burçtanım. Bizimkisi her işte başarısız,
başarısızlığı da akılsızlığından kaynaklanıyor. Çünkü rabbimiz aklını
kullanmayanı pisliğe mahkum ederiz diyor. Ömrü pisliğe mahkum olmuş.
Soruyorsunuz niye pisliğe mahkum oldun? Eğer cevabını Allah’tan alacak olsa
aklını kullanmadığın için demesi lazım. Ama burççuluktan almaya başladığında;
ne yapayım benim suçum yok ki, falan burçta doğmuşum.
İşte böyle kendi kendini
gerçekleştiren bir kehanete dönüştüğünde insanoğlunun kendi iradesine hakaret
anlamına geliyor ve burada eli kolu bağlayan bir zincire, şeffaf bir zincire,
bir prangaya, bir akıl prangasına dönüştüğü için burççuluğu reddetmemiz
gerekiyor. Yoksa burç bilimini veya kânatla, tabiatla, göklerle, gök cisimleri
ile insanlar arasında ki hatta parçanın parçayla parçanın bütünle irtibatını
inkar etmek anlamına hiç gelmiyor tabii ki.
[Ek bilgi; İbn. Arabi’de
Astroloji.
Burçlar olarak nitelendirilen
takımyıldızlar eski çağda Babil'liler tarafından tespit edilmiş ve tasnife
sokulmuştur. 12 Burç olarak tasnif edilen takımyıldızların bu durumuna ait
bilgi bazı kaynaklarda o çağda yaşadığı ileri sürülen İdris Nebi'nin mucizesi
olarak da belirtilmiş ve bu ilmin kaynağının adı geçen Zât olduğu öne
sürülmüştür.
Daha sonra bu ilim
Yunanlılara, Mısır'lılara ve İslâm âlemine intikâl etmiştir. Burçlar denilince
akla gelen, Dünya ve üzerindekileri etkileyen 12 büyük takımyıldızdan söz
edilir. Bunlar sırasıyla şöyledir: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak,
Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova, Balık. (İbn. Arabi-F. Mekkiye)
İ. Hakkı Erzurumi’de
astroloji.
Bedenin terkibi bahsinin
ikinci fasıl, üçüncü nevi'nde ise Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri şu görüşü
anlatır:
"Allâhû Teâlâ'nın kudreti
ile, ulvî ecramın -planetlerin ve burçların- süflî cisimlerde -maddi yapılarda-
çeşit çeşit tesirleri daimî olduğundan, bütün halkın şekil, hâl, ahlâk ve tavrı
henüz ana rahminde nutfe iken rastgelen baht ve talileri tesirlerinden meydana
gelmiştir.
Ana rahmine nutfe vâhi olduğu
saatte, baba ve ananın tâlileri hangi işte ise, o, nutfenin zâtına tesirle
nakşıbend, yani işlenmiş olur.
Mesela saadeti, şekaveti,
anlayışlı, ahmak, bahil cömert, korkak, yiğit, sevgi, düşmanlık hırs kanaat,
himmet ve alçaklık, fakirlik ve zenginlik, rahat ve rahatsızlık, yaşama ve
yaşamama, ceml ve kemâl, kelâl ve melâl her ne hâl üzere ise, o nutfenin zâtına
tali olur. Çünkü o nutfe ceninin cisminin levhi mahfuzdur. Levhi mahfuz ise bu
âlemin mazharı, aynasıdır. Nitekim Habîb-i Ekrem (s.a.s) hazretleri şöyle
buyurmuştur:
- Saîd o kimsedir ki, annesi
karnında saîd olmuş; şakî o kimsedir ki, annesi karnında şakî olmuştur!..
Herkesin talinin tesirini remz
ve işaret ile duyurmuştur.
Halkın bütün şekil, sıfat ve mizaçları felekî vaziyetler
gereğince rahimlerde ayrı olunca, ecelî müsemmaları da mizaçlarına göre orada
muhtelif takdir olunmuştur. (İ. Hakkı Erzurumi-Marifetname)
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Mevlâna Celaleddin Rumî de
astroloji.
Pencereden giren ziya evin
içinde dolaşır ve yer değiştirir. Çünkü güneş bir burçtan bir burca intikal eder.
Her kim bir yıldıza irtibatı
ve münasebeti varsa o yıldızın hükmünde seyr-ü hareket eder.
Talihi Zühre yıldızı olursa
zevku taraba ve aşk u talebe külliyen mail olur.
Eğer kanlı ve zalim tabiatlı
Merih yıldızına mensup olursa; ceng, iftita ve husumet talebinde bulunur.
Yıldızların ötesinde bir takım
yıldızlar daha vardır ki onlarda yanmak, sönmek ve uğursuzluk diye bir şey
olmaz.
O yıldızlar şu meşhur 7 gökten
başka göklerde seyrederler.
Onlar envar-ı ilahiyyenin
şa’şaasına karşı rüsuhlu ve meleklelidirler. Ne birbirinden ayrı ne de
yekdiğerine muttasıldırlar.
Her kimin talihi yıldızların
ötesinde ki yıldızlardan olursa onun nefsi recm-ü tard hususunda kâfir yakıcı
olur.
O kimsenin hışmı Merih
yıldızının hışmı ve gazabı gibi değildir. Merih, mağlup iken galip görünmek
gibi ters gidişlidir. Yahut o kimse galip iken mağlup görünmekle (münkalip
rey)dir.
Şeklinde devam ediyor.
(Mesnevi 2. cilt748- 752..)
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Ahmed Hulusi de astroloji
Eskilerin "BURÇ"
kelimesiyle adlandırdığı takımyıldızlar yaklaşık 500-600 milyon ile milyarı
geçen sayılarda bir araya gelmiş Güneş benzeri yıldızlardan oluşmuştur. Ve
bunlar, evrene, kendi yapılarına uygun bir biçimde çeşitli kozmik ışınlar
yayarlar. Bunların yaydıkları ışınlar ise Güneş çevresinde dönmekte olan
Dünya'yı ve üzerindekileri, tüm sistemle birlikte sürekli bombardıman altında
tutarlar.
Güneş sistemindeki Plüton,
Neptün, Uranüs, Satürn, Jüpiter, Mars, Dünya, Venüs, Merkür isimli planetler
sürekli olarak bunlardan gelen tesirleri alırlar ve bir tür yansıtıcı görevi
görerek insan beyinlerini daimî olarak etki altında tutarlar.
Astroloji yıldız falı mıdır,
yoksa bir gerçek ilim mi?
Bize sorarsanız. İnsanlığın
oluş düzeni ve sistemi Astroloji ilminde mevcuttur. Nitekim Muhyiddini Arabî de
bu yüzden burçların tesirleri hakkında:
"Dünya'da ve cennetlerde
oluşan her şey burçların tesirleriyle meydana gelir" ifadesiyle konuya
işaret etmiştir.
Bu tesirleri fark edip, ancak
genel ilâhî nizam içindeki yerini değerlendiremeyen insanlar geçmişte ancak
Ay'a, Güneş'e ve diğer yıldızlara tapınma durumuna girdikleri için, daha
sonraki devrelerde bu konu kapatılmaya gidilmiştir.
Oysa... İlâhî düzen içinde
yağmurun rüzgârın, yenen yemeğin yeri ne ise, bu takımyıldızların ve onların
ışınımlarının yeri de odur!.. Her biri ne görev için var edilmiş ise, o görevi
yerine getirmektedirler. Onların bu tesirleri dahi ilâhî irade içinde kudreti
ilâhî ile meydana gelmektedir.
Nasıl, yediğimiz yemek,
içtiğimiz su belli bir enerjiyi oluşturup bedenimize yararlı oluyor diye
bunlara tapınmak gerekmiyorsa ve tapınılmıyor ise; aynı şekilde beyinlerimizin
çalışma düzeni üzerinde ilâhî takdir ve tedbir gereği olarak tesirli olan bu
burçlara ve planetlere de asla tapınılmaz ve onlar ilâh düzeyinde mütalaa
edilemez!.. Hâlbuki, bu gerçeğe rağmen Dünya üzerinde bugün Güneş'in oğluna
tapıp, bayrak edinenler mevcuttur.
Burçların yaymış olduğu ışın
türleri esas olarak dörde ayrılır. Bu türler eskiden yapılan tasnifte, şu
isimlerle belirtilmiştir:
Ateş; Koç - Aslan – Yay
Hava; İkizler - Terazi – Kova
Su; Yengeç - Akrep – Balık,
Toprak; Boğa - Başak – Oğlak
Şimdi önce bu dört gruptan söz
edelim.
"Ateş" grubunun en
bariz özelliği, bu gruptan olan kişilerin kendini beğenmiş, gururlu, dediğim
dedik, bir yapıda olmalarıdır. Daima çevrelerine hükmetmek isterler. Hep
zirveye tâliptirler.
"Hava" grubunun
özelliği ise havaî bir tip olmalarıdır. Sebatkâr olmazlar. Her konuya
dönüktürler. Fakat bir süre sonra o konudan bıkıp başka bir konuya merak
sararlar. Fedakâr ve çevreyi düşünen tiplerdir.
"Su" grubunun ortak
özelliği ise son derece duygusal bir kafa yapısına sahip olmalarıdır.
"Toprak" grubu
insanların ortak özelliği ise sâbit fikirli ve genelde maddeye dönük, paraya
bağlı olmalarıdır. (Ahmed Hulusi-İnsan ve sırları)]
VesSemâi zâtilburûc burçlar sahibi
gök şahit olsun.
2-) Velyevmilmev'ûdi;
Vaad olunmuş
o sürece! (A.Hulusi)
02 -
Ve o yevmi mev'uda. (Elmalı)
Velyevmilmev'ûd vaad olunan gün
şahit olsun. vaad edilen gün ne? Elbette ilk akla gelen hesap günü. Yevmil
hısab. Dahası Kur’an da ki Fatiha da ki ismiyle YevmidDiyn; din günü, deyn günü, borç günü, borç ödeme günü. Yani
adalet günü, hesap günü. Adaleti ahire için kullanmıyor Kur’an onun için bizim
de kullanmamamız lazım, Ahiret Allah’ın rahmet günüdür aslında. Mağfiretini
sonuna kadar açtığı gündür aslında. Allah ahirette rahmetiyle muamele eder. Bu
manada YevmidDiyn en doğru karşılık
olsa gerek yevmilmev’ud için.
Devam ediyor b sayfasına geçiniz
Buruc suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder