El Hamdu Lillahi
Rabbil'Alemiyn Vesselatü Vesselâmü alâ Resulüna Muhammedin ve alâ alihi
ve ashabihi ecmaiyn.
Rabbişrah liy sadriy;
Ve yessirliy emriy;
Vahlül ukdeten min lisaniy;
Yefkahu kavliy;
(Tâhâ 25-26-27-28)
Rabbim, göğsüme genişlik ver,
kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni. Amin!
Değerli Kur’an dostları bugün
Secde suresine başlayacağız. Kur’an da secde ismi ile yer alan bu sure i
celile, aslında Kur’an ın tamamının bir dip akıntısı gibi kaplayan, Allah’a
tazim ve itaatin de simgesi olan secdeyi isim olarak almış.
Secde Allah’a teslimiyeti ifade
eder. Bana; İnsanın Allah karşısında ki esas duruşu, dahası klas duruşun ne
olabilir diye sorsa biri, secde derdim. Secde kulun rabbi karşısında ki klas
duruşudur. Secde bir aşk hareketidir. Kulun acziyetini bilmesi, Allah’ın
sınırsızlığını bilmesi. Kulun yetersizliğini, Allah’ın yettiğini bilmesi ve bu
bilme hareketinin, bu bilme işinin insanda iç dünya inşa etmesi. Bu bilginin
inşa ettiği iç dünyanın doğal olarak insanın kaslarına yansıması ve Allah’ın
sınırsızlığını bilen yüreğin bedene doğal bir emir vererek onu secdeye
kapanması. İşte onun için secde bir aşk hareketidir. Evrensel besteyi insanca
söylemektir secde.
Secde Allah’ın insanı koyduğu
yere, insanın razı olduğunu ifade etmesidir. Secde Allah’ın insana verdiği
rolü, insanın pazarlıksız oynayacağına dair bir imzadır. Beden dili ile atılmış
muhteşem bir imza.
Evet sure adını 15. ayetinden
alır. Tirmizi camiin de bu sureyi bu adla anar. Yine Tirmizi nin Cabir Bin
Abdullah’tan naklettiği; Resulallah elif, lâm, mim; tenzil ve Tebârekelleziy
BiyediHİlMülkü, ve HUve 'alâ külli şey'in Kadiyr. (Mülk/1) surelerini uyumadan önce her gün okurdu. Rivayetinden
anlıyoruz ki Resulallah döneminde bu sure başka isimlerle de anılmış. Ki bu
hadiste anıldığı ad ilk ayetleri.
Mekkidir
suremiz ve kendi içerisinde bir bütünlüğe sahiptir. Onun içinde sure içerisinde
bazı rivayetlerin söylediği gibi Medine’de indiği rivayet edilen ayetleri, bu
rivayeti göz ardı edebiliriz çünkü bu bütünlüğü surede görüyoruz. Bu bütünlüğü
göz ardı edecek bir sahih delile de sahip değiliz.
Müslümanlara
karşı şiddete imaen de olsa sure atıf yapmaz. Buradan neyi çıkarıyoruz? Buradan
surenin iniş yılını yaklaşık çıkarıyoruz. Çünkü surede şiddete imaen de olsa
atıf yoksa eğer, henüz daha Mekke de Müslümanlara yönelik şiddetin başlamadığı
bir dönemde indiğini, bu dönemin de yaklaşık Mekke döneminin en geç 8. yılından
önce inmiş olması gerektiğini düşünebiliriz. Hatta sure 14. ayetinde bir atıfta
bulunur. Bu atıf Haşr suresinin 19. ayetine atıftır. Biz bu atfı dikkate
alırsak demek ki mutlaka bu surenin haşr suresinden sonra inmiş olması lazım,
ona bir atıf var çünkü haşr/19 a bir atıf olduğuna göre surede, bu sure haşr
dan sonra inmiş olması lazım. Haşr suresinin de Mekke de 4 ya da 5. yılda
indiğini biliyoruz. O halde bu sure en ilk 4 ya da 5. En geç 7 – 8. yılda inmiş
olmalıdır.
Vahye atıfla
başlar sure, ona iftira diye getirilir 1 ve 3. ayetlerde. Ahiret hayatını ele
alır tüm surelerde olduğu gibi. Çünkü Kur’an ın tamamı her surenin içinde
yansır. Yani her sure Kur’an ın tamamına tutunmuş bir aynadır aslında. Onun
içinde 4 ve 14. ayetler arasında ahiret işlenir.
Mü’minleri
ahirette kimsenin hayal bile edemeyeceği muhteşem sürprizlerin beklediğini
vurgular 17. ayet. Geçmişten ibretler ve örnekler verir. Mesela Hz. Musa ve
İsrail oğullarından verdiği gibi. Ve sure bu örneklerin ardından ilk ve son tüm
çağlardaki muhataplarına hitap ederek son bulur.
Nüzulde 73.
sırada yer alır, Nahl ve Nuh sureleri arasında yer alır. Çoğunluğun taksimatına
göre 30 ayettir. İstisnası Basralıların taksimatıdır ki, onlara göre de 27
ayettir. Yani surenin mahiyetinde metninde hiçbir eksiklik ya da fazlalık söz
konusu değildir, fakat bunların bölümlenmesi, taksim edilmesi, ayet olarak
rakamlandırılması hususu ekollere göre değişebilir. Bu kısa giriş bilgilerinden
sonra sureye geçebiliriz.
1-) Elif, Lâââm, Miiiym;
Elif,
Lâm, Mim. (A. Hulusi)
01 -
Elif, Lâm, mim. (Elmalı)
Elif, Lâââm, Miiiym bunlar hurufu
mukadda adı verilen heca harfleri. 29 surenin başında gelir Kur’an da.
İlginçtir bir tevafuktur, Arapça alfabesi de 29 harftir. Lâm elifi de sayarsak.
Yine ilginç bir tevafuktur bu harflerin başında geldiği 29 surenin hurufu
mukaddasını alt alta yazdığımızda ya birli ya ikili, ya üçlü, ya dörtlü, ya da
beşli kombinezonlara ulaşırız. Yani birden beşe kadardır harf sayısı. Arap
dilinde de bir kelime ya bir, ya 2, ya 3, ya 4, ya da 5 harflidir. Buradan yola
çıkarak şunu da söyleyince bu hurufu mukaddanın başında geldiği surelerin 3 ü
dolaylı olarak, geri kalanın tamamı dolaysız olarak vahye atıfla başlar. Bu 3
unsuru da birleştirdiğimizde bu harflerin manası değilse de işlevi ortaya
çıkmış olur. O da bu harfler insanların konuştuğu bir dilin Allah’ın vahyine
aracı seçildiğini gösterir. Kap olduğunu gösterir.
İşte göklerin dili, ulvi
manaları, yerlerin kelimelerinin içine böylece doldurup insan havsalasına ve
zihnine nüzul etmiştir. İnzal etmiştir. Tenzil etmiştir. İşte bu nüzul
insanlığın önüne çıkarılmış bir gök sofrası bir maidei ilahiyedir. Ey insan
Allah gök sofrasını açtı buyurmaz mısın. Budur, onun için elif, lâm mim bize
ilahi manaların insanın konuştuğu beşeri harfleri kanat takarak uçurulduğunu
göstermektedir ki Buradan yola çıkarak şöyle bir cümle kurabiliriz. Vahiy;
ayakları yerde, başı gökte bir hitaptır. Başını mana temsil eder, ayaklarını da
lafız, yani harflerden oluşan kelimeler.
2-) Tenziylül Kitabi lâ raybe fiyhi min Rabbil
alemiyn;
Kendisinde
kuşku olmayan Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsi (Kitap), Rabb-ül âlemîn'den ("İnsan"ların
Rabbinden) inzâl olmuştur! (Kurân'da pek çok yerde âlemler kelimesi ile
"insan"lara işaret edilmiştir. Bu iyi incelenmeli ve dikkatle
düşünülmeli.) (A. Hulusi)
02 -
İndirilişi bu kitabın, şüphe yok bunda, rabbül'âlemîndendir. (Elmalı)
Tenziylül Kitabi lâ raybe fiyhi min Rabbil
alemiyn bu ilahi kelamın indirilişi hiç şüphe yok ki Lâ raybe fiyh, hiç kuşku yok ki min Rabbil alemiyn alemlerin
rabbindendir.
İşte demiştik ya başında bu
harflerin geldiği 29 surenin 3 ü dolaylı gerisi dolaysız olarak vahye atıfla
başlar, bu da vahye atıfla başladı. Alemlerin Rabbine, mürebbisine inanmak,
vahye inanmayı zorunlu kılar. Bir zat ki O’nun alemleri terbiye ettiğini
düşüneceksiniz, inanacaksınız, bileceksiniz, ama vahyi inkâr edeceksiniz, yani
insanı terbiye etmeyecek..! Olur mu? İnsanı başıboş bırakacak..! Olur mu?
Evlâ leke
feevlâ (Kıyamet/34) yazıklar olsun sana ey insan. Sümme
evlâ leke feevlâ (Kyamet/35) sonra yine yazıklar olsun sana. Eyahsebul'İnsanu
en yutreke süda. (Kıyamet/36) yoksa insan başıboş bırakılacağını
mı sanıyor. İpini boynuna dolayıp da çayıra salacağımızı mı sanıyor. Yani
insanı şah eser olarak yaratıp ta ondan sonra ondan vazgeçmemizi düşünebiliyor.
Yani Allah olarak benim nazarım insan üzerindedir. İnsandan nazarımı
ayıracağımızı mı zannediyor insan. Yani bu aslında insanın kendisine hakareti
değil mi? Allah nazarını insandan çekerse insanın insanlığı kalır mı? Geriye ne
kalır. Et ve kemik mi bir insanı insan yapan. Allah’ı aldığınızda anlamı kalır
mı hayatın ve insanın. Onun için alemlerin rabbine inanmak vahye inanmayı
zorunlu kılar. Vahiy rahimiyet ve rububiyetin eseridir çünkü. Dedim ya,
göklerden inmiş bir maidedir, gök sofrasıdır.
3-) Em yekulunefterah* bel "HU"vel
hakku min Rabbike litünzira kavmen ma etahüm min neziyrin min kablike leallehüm
yehtedun;
Yoksa
"Onu uydurdu" mu diyorlar! Asla! O, senden önce kendilerine bir
uyarıcı gelmemiş toplumu uyarman için Rabbinden (olan) Hak'tır... Umulur ki (değerlendirip) hakikate
ererler. (A. Hulusi)
03 -
Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? Hayır, haktır o, rabbindendir: kendilerine
senden önce gocundurucu Peygamber gelmemiş olan bir kavmi gocundurasın diye
gerek ki hidayeti kabul edeler. (Elmalı)
Em yekulunefterah onlar, onu , o
uydurdu mu diyorlar? Böyle mi diyorlar. Veyahut ta; soru tarzında da alabiliriz;
Yoksa onlar onu o uydurdu diyorlar öyle mi? Şeklinde de alabiliriz, soru
tarzında da.
bel "HU"vel hakku min Rabbik
hayır o senin rabbinden bir hakikattir. litünzira kavmen ma etahüm min neziyrin min kablike
leallehüm yehtedun senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir
toplumu belki doğru yola gelirler diye uyarman için gönderilmiş, indirilmiştir.
Hemen burada Fatır/24. ayet
aklıma geliyor; …ve
in min ümmetin illâ halâ fiyha neziyr. (Fatır/24) hiçbir ümmet
yoktur ki ona bir uyarıcı gönderilmemiş olsun. Tahriyf edilmiş mesajı yok
hükmünde sayıyor. Çünkü burada kendilerine bir uyarıcı gönderilmemiş derken,
mutlak manada hiçbir zaman gönderilmemiş anlamına gelmiyor. Çünkü uzun bir
fetrete delalet eden ayette yine Kur’an da. Onun için uzun bir fetret
zamanından sonra, araya zaman girmiş, zaman girince de gönderilmiş olan
uyarıcı, gönderilmemiş gibi olur. Yani önceden gönderilmiş uyarıcıların uyarısı
tahriyf edilmiş. Tahriyf edilmiş uyarı yok hükmünde oluyor, sayılıyor. Onunla
te’lif edebiliriz. Yani burada uyarıya en çok muhtaç olan topluma
gönderildiğini anlıyoruz. Neden o bölge? Neden Kureyş, neden Necip, neden hicaz
dersek, sorarsak en çok uyarıya oranın ihtiyacı var. Demek ki en büyük ihtiyaç
sahibine öncelik tanımış.
4-) Allâhulleziy halekas Semavati vel Arda ve
ma beynehüma fiy sitteti eyyamin sümmesteva alel 'Arş* ma leküm min dûniHİ min
veliyyin ve lâ şefiy'* efela tetezekkerun;
Allâh,
O ki, semâlar (gökler veya nefs mertebeleri
olan bilinç düzeyleri) ve arzı (yeryüzü veya beden - beyin)
ve ikisi arasında olanları altı aşamada - süreçte (insan itibarıyla 6 aşama: 1.sperm/yumurta, 2.döllenme
(zigot), 3.geometrik hücre çoğalması, 4.hücre farklılaşması, 5.organların
oluşması, 6.farklılaşan organların işlevlenmesi - şuur ve duyuların oluşması. A.H.) yarattı, sonra Arş'a istiva etti (Esmâ özellikleriyle fiiller âleminde tedbirata başladı)... Sizin O'ndan başka ne bir Veliyy'niz ve ne de bir
şefaat ediciniz vardır... Hâlâ bunu düşünüp, değerlendirmiyor musunuz? (Bu âyeti iki yönlü düşünmek gerek kanaatimce. İnsanın dış
dünyası ve İnsanın varlığı olarak. A.H.) (A.
Hulusi)
04 - Allah,
o ki Gökleri ve Yeri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur,
sizin için ondan başka ne bir veliy vardır, ne bir şefi', artık düşünmez
misiniz? (Elmalı)
Allâhulleziy halekas Semavati vel Arda ve ma
beynehüma fiy sitteti eyyamin sümmesteva alel 'Arş gökleri, yeri ve
bu ikisi arasındakileri 6 aşamada fiy sitteti eyyamin 6 aşamada yaratan, sonra da
hükümranlık makamına kurulan Allah’tır.
Oluşumu tamamlanmamış bir gök ve
yerlerde günden 24 saat olarak söz edilemez. Dolayısıyla burada eyyam geçiyor
günler, yevm gün. Fakat bu günün bizim bildiğimiz manada bir 24 saat olmadığı
açık. Çünkü gökler ve yerin yaratılışından bahseden bir ayet okuyoruz. Oysa
bizim bildiğimiz gün zaten yer yüzünün kendi kozmik hareketiyle oluşan bir
zaman parçası. Kur’an da kaldı ki yevm ve eyyam; an, hatta uzun zaman. Veya
zamanın en kısa parçası, dönem, aşamalılık, kademelilik, barem baremlik
şeklinde de manalar taşır. Burada da aşamalılığa bir atıf var.
Bilinçli bir düzen ve nizama
işaret ediyor aslında fiy siddeti eyyam. Neden? Ol deyince olduran bir Allah.
Eğer aşama aşama yarattığını ısrarla söylüyorsa, burada verilen mesaj şu; nizam
ve intizamı öğrenin. Bakın istediğini istediği anda, istediği sürede, ya da
süresiz yapan bir Allah bile kendi yaratışını bir nizam ve intizam içinde
yapıyor. Kendisi için böyle bir aşamalılık, nizam intizam koyan Allah, sizin
için koymaz mı? Onun için ey insanoğlu bu noktada da “Tahalleku bi ahlâkıllah”
(Hadis) Allah’ın ahlakıyla ahlaklan, ki gerçekten de alacağımız en iyi mesaj bu
olsa gerek bu ibareden. Aşamalılığın bize verdiği öğüt bu.
Esteva alel 'Arş Hükümranlık makamına kurulmak. Aslında bu,
Yahudiler başta, hani onlar bu ibareyi böyle değil, literal manasıyla, lafzi
manasıyla anlayıp, 7. günde dinlendi. Diyerek Allah’a tatil isnat ederler.
Tatil isnadı aynı zamanda rehavet, tembellik isnadı. Allah yorulmaz ki. İşte bu
manada her tür Allah’ı hayat dışına alıcı tasavvuru ret içindir. esteva alel
'Arş ifadeleri. Yani bu ifadeyi nerede gördükse Kur’an da Külle yevmin
hüve fiy şe’n. (Rahman/29) O her an iş başındadır ayeti ile birlikte
düşüneceğiz ve Allah’a yamanmak istenen tatil düşüncesini reddettiğini
bileceğiz. Bu başta Yahudiler olmak üzere. Sapık her tür ilah inancının
içindeki atalet tasavvurunu ret içindir bu ibare.
ma leküm min dûniHİ min veliyyin ve lâ şefiy'
hesap günü sizi O’ndan koruyacak ne bir dost, ne de bir kayırıcı asla
bulamazsınız. efela
tetezekkerun peki halamı ders almayacaksınız? Yani hayatı bir sistem
ve nizam üzere yaratan, onun için amaç koymamış mıdır sizce. Hayatı böyle ince
ince dokuyarak, çok ince hesaplarla yaratsın da hayatın amacını koymasın, ona
bir amaç yerleştirmesin. Buna aklınız yatıyor mu? Ve bu hayatı sizin için
yaratsın da size bir amaç koymasın. Siz yaratılmışların şah eseri olunda
amaçsız olun, buna kafanız yatıyor mu? İşte bu buradan çıkaracağımız şey.
İnşa sorumluluğu, insanın
hayatının amacı. Yeryüzünde ki amacı hayatın inşası. Neye göre, yaratılış gayesini
gerçekleştirmek için hayatın inşası. Halifelik budur işte. Hilafet budur işte.
Yer yüzünde insanın halife seçilmesi. Yer yüzünde hayatın gayesine uygun bir
inşası. Bu inşayı insan yapacak.
Peki inşa edecek insana usta
derler değil mi, ama her ustalık bir çıraklıktan geçer, öğrenme sürecinden
geçer. Peki insana bu öğrenme sürecini kim verecek, kimin öğrencisi? İşte
vahyin öğrencisi olacak. Vahiy peygamberler aracılığı ile çırak yapar insanı,
muhatabı ve hayatın ustası haline getirir. Hayatı inşa etsin diye. Vahyin eli
ile ustalaşmamış insanlar hayatı imha ederler görüldüğü gibi.
Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
130. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder