29 Ocak 2013 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. AHZAB (51-53) (133-B)



A sayfasından devam

51-) Türciy men teşaü minhünne ve tü'viy ileyke men teşa'* ve menibteğayte mimmen 'azelte fela cünâha aleyk* zâlike edna en tekarre a'yünühünne ve lâ yahzenne ve yerdayne Bima ateytehünne küllühünn* vAllâhu ya'lemu ma fiy kulubiküm* ve kânAllâhu 'Aliymen Haliyma;

Onlardan dilediğini geriye bırakırsın, dilediğini de yanına alırsın... Uzlet ettiğin (sırasını geri bıraktığın hanımlardan) kimi (tekrar yanına almak) istersen, sana bir vebal yoktur... Bu, onların gözlerinin aydın olmasına, mahzun olmamalarına ve kendilerine verdiğin ile hepsinin razı olmalarına en uygundur... Allâh kalplerinizde olanı bilir... Allâh Aliym'dir, Haliym'dir. (A.Hulusi)

51 - Onlardan dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın, azl eylediğinden de arzu ettiğinde sana günah yoktur, Onların gözleri aydınlanıp mahzun kalmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur, Allah kalplerinizdekini bilir, Allah hem alîm hem halîm bulunuyor. (Elmalı)


Türciy men teşaü minhünne ve tü'viy ileyke men teşa' Onlardan dilediğini sonraya bırakabilir dilediğini de yanına alabilirsin. Hani hatırlayacaksınız bir önceki ayette rotasyondan bahsetmiştik. Resulallah kendisine izin verilmesine rağmen, ayrıcalık tanınmasına rağmen bunu kullanmadı ve ümmetinin tabi olduğu Nisa/3 ayetinde ki kurala tabi oldu. Kendisini sınırladı yani. Aktif ilişki kurduğu eş sayısını 4 le sınırlayıp diğerlerini de rotasyonma tabi tuttu. Yani bu 4 sayısı rotasyonla oluyordu. Eşlerini münavebe usulüyle ilişkide bulunuyordu. Onun için bu ayeti o ayetle, bir önceki ayetle birlikte anlamak lazım.

ve menibteğayte mimmen 'azelte fela cünâha aleyk ilişkini dondurup, yani azledip sonraya bıraktıklarından birini yeniden istemende senin için bir beis, bir vebal yoktur. Resulallah’ın kendisine tanınan ayrıcalığı kullanmak yerine demiştim ümmetiyle kendisini eşit tutma konusunda ki hassasiyetine bir atıf bu, Nisa/3. ayete uygun hareket etmesine bir atıf.

zâlike edna en tekarre a'yünühünne ve lâ yahzenne ve yerdayne Bima ateytehünne küllühünn bu, seni her görüşte onların gözlerinin parlamasını, ışımasını, gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini ve onlara verdiğin şeylerden onların razı olmalarını sağlar senin böyle yapman. Yani bir kısmı aktif ilişkide bulundukların tamam, ama öbürleri de sırasını beklemiş olur. Yani onlar da adeta dönüşümde sıra kendilerine gelince gözleri parlar, gönülleri cilalanır, memnun olurlar. Yani hepsine eşit derecede ilgi gösteremeye bilirsin, alaka gösteremeyebilirsin o yoğunlukta. Fakat bunu onlar arasında adil bir biçimde böyle bir rotasyonla, böyle bir münavebe ile sağlarsan hiç olmazsa ilginin kendisine, sıranın kendisine geleceğini umarak, bilerek umutla bekler ve gözleri parlar, sevinir, memnun olur, üzülmez buyruluyor.

vAllâhu ya'lemu ma fiy kulubiküm ve sadece Allah kalplerinizde olanı bilir. ve kânAllâhu 'Aliymen Haliyma Zaten Allah her şeyi bilir ve hilim sahibidir. Hilim; içinde af, hoş göre, bağış, yumuşak başlılık manalarının olduğu bir kelime. Fakat saflıkla uyanıklığı, aldatmakla hata etmeyi, kasıtla kasti yapmakla hataen yapmayı ayıran bir hoş görü bu. Kasti yapanı değil, hata yapanı affeder. Uyanıklık yapıp, açıkgözlülük kendince yapıp Allah’ı kandırmayı, hesap edeni değil, ama bir biçimde nefsine yanılıp yenilip de hata yapanı hoş görür. O bu manaya mündemiç. Bir manası da cezalandırmakta hiç acele etmez. Haliym.


52-) Lâ yehıllu leken nisaü min ba'dü ve lâ en tebeddele Bihinne min ezvacin velev a'cebeke husnühünne illâ ma meleket yemiynük* ve kânAllâhu alâ külli şey'in Rakıyba;

Bundan sonra (başka) kadınlar sana helal olmaz... Güzellikleri hoşuna gitse bile bunları başka eşlerle değiştirmek (olmaz)! Cariyelerin hariç... Allâh her şey üzerine Rakıyb'dır. (A.Hulusi)

52 - Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz, bunları başka zevcelere değiştirmek de olmaz, isterse husünleri çok hoşuna gitsin, meğer ki mülki yemînin ola, Allah her şeye gözcü bulunuyor. (Elmalı)


Lâ yehıllu leken nisaü min ba'd bundan sonra sana hiçbir hanım helal değildir.

Resulallah’ı yeni bir nikah yükünden tamamen kurtaran bir ayet bu. Dikkat buyurunuz yeni bir nikah yükünden kurtaran dedim. Gerçekten bu yükün altında eziliyor idi. Ki daha önceki derste biz bunu görmüştük. Onun için Resulallah’ı bazen görevini yapamaz hale getirebiliyordu bu. Bu ağır sorumluluk. Onun içinde o bunalabiliyordu. İşte bu yükten Resulallah’ı ek bir yükten, külfetten Resulallah’ı kurtaran ayettir bu. Muhtemel tüm adayların da önünü peşinen tıkamış oldu. Artık kimse Resulallah’a evlilik teklif edemeyecek, ondan böyle bir şey umamayacak, benim kızımla da evlense de ben de alemlere rahmet olan bir zatın kayın pederi olsam.

Resulallah’ın kıymetini sahabenin nasıl bildiğini daha önceki derste ifade etmiştik. Özellikle surenin girişinde evla Bil mu'miniyne (6) mü’minlere kendi canlarından daha öncelikli olduğunu ifade eden ayeti işlerken; “anam babam sana feda olsun” diyen bir insan halesiyle kuşatıldığını söylemiştik. Etrafında ki insanlar onu böylesine severlerdi. Böylesine seven insanların içerisinde eğer bir mahsuru yoksa şer’an, dinen ve vahyen bir sınır yoksa Resulallah’la dul kalan bir hanımın alemlere rahmet insanlığın efendisi ile evlenmek ve kıyamete kadar mü’minlerin annesi olarak anılmak istemesinden daha doğal ne olabilir. Bir kadın için bundan büyük bir ufuk mu olur. Resulallah’ın eşi, tüm mü’minlerin annesi. Kıyamete kadar adı Resulallah’ın adının yanında anılacak. Bu büyük şerefe nail olmak için kimler nelerini vermezdi ki.

Dolayısıyla bu ayeti anlarken muhtemel tüm adayların önünü tıkadığı şeklinde ki izahımı dikkate almak lazım. Yani artık Resulallah’ın daha fazla yük yüklenmesinin önüne ayet böylece geçmiş oldu. Tabii bu sadece tek taraflı değil, Resulallah arzu etse de bu yasak onun için de geçerliydi ki devamında o söyleniyor.

ve lâ en tebeddele Bihinne min ezvacin velev a'cebeke husnühünne illâ ma meleket yemiynük güzellikleri seni hayran bıraksa dahi sağ ellerinin altında bulunanlar hariç onlardan hiç birini değiştiremezsin. Güzellikleri seni hayran bıraksa, cezp etse dahi ifadesi gerçekten ilgi çekici, sadece bunu söyleyip geçeyim. Öyle ki Nebinin isteği bile bu kapıyı artık açamıyor.

Allah; Allah ve Resulünü tercih edenleri, hatırlayın 28 – 29. ayetleri bu surenin. Allah ve Resulünü tercih ediyorsanız. Yok dünyayı tercih ediyorsanız size onu vereyim demişti. Onlar da kimi tercih etmişlerdi? Allah ve Resulünü.İşte onlar Allah ve Resulünü tercih ettiği için bu ayetle ödüllendirildiler. Allah ve Resulü de onları tercih etti ve artık onlar, insanlık yaşadıkça adları Resulallah’la anılacak hanımlar olarak kaldılar ve onların üzerine başka biri gelmedi.

Elinin altında bulunanlar hariç. Daha önce bu ibareyi birkaç vesile ile açıklamıştık bugünkü dersimizde, Elinin altında bulunanlar Safiye, Cüveyriye, Reyhane, Mariye gibi Ya savaş esiri olarak Resulallah’a getirilmiş ve Resulallah onları azad edip nikahlayıp eşleri arasına almış, ya da Mariye gibi kendisine, Mesela Mariye annemizi Mısır hükümdarı Resulallah’a hediye olarak yollamıştı. Mariye gibi yine Resulallah’a gönderilmiş ve Resulallah onu eşleri arasına katmış olan kişiler annelerimiz kastediliyorlar.

ve kânAllâhu alâ külli şey'in Rakıyba hem zaten Allah her şeyi gözetleyendir. Yani senin halini de gözetliyor, görüyor, gözetiyor hatta. Hem gözetliyor, hem gözetiyor. Dolayısıyla burada bu ayeti kerimeler çok öznel, çok özel bir alan içinde gelmiş olabilir, böyle gözüküyor. Fakat bu ayeti kerimelerin tüm muhataplarına verdiği ibretlik öğütler var. Resulallah’ın şahsında rabbimizin merhameti, rahmeti, ilgisi, alakası ve peygamberleriyle olan, nebileriyle olan özel tabiri caizse ilişkisini de biz bu ayetler bağlamında görüyoruz.


53-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tedhulu buyuten Nebiyyi illâ en yü'zene leküm ila ta'amin ğayre nazıriyne inahü, ve lâkin izâ du'ıytüm fedhulu feizâ ta'ımtüm fenteşiru ve lâ müste'nisiyne li hadiys* inne zâliküm kâne yü'zin Nebiyye feyestahyiy minküm vAllâhu lâ yestahyiy minel Hakk* ve izâ seeltümuhünne meta'an fes'eluhünne min verai hıcab* zâliküm atheru likulubiküm ve kulubihinn* ve ma kâne leküm en tü'zû RasûlAllâhi ve lâ en tenkihu ezvacehu min ba'dihi ebeda* inne zâliküm kâne 'indAllâhi 'azıyma;

Ey iman edenler... O Nebi'nin evlerine, sizin için bir yemeğe izin verilmeniz dışında, girmeyin... (Bu da) onun (yemeğin pişme) vaktini beklemeksizin - gözlemeksizin (olsun)... Fakat davet olunduğunuzda girin... Yemek yedikten sonra da (ev halkı veya birbirinizle) lakırdıya dalmaksızın dağılın! Muhakkak ki bu (davranışınız - laubaliliğiniz), O Nebi'ye eziyet veriyor, fakat O sizden çekiniyor (bir şey diyemiyor kırmamak için)! Allâh, Hakk'ı açığa vurmaktan çekinmez! Onlardan (Nebi'nin eşlerinden) bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin... İşte bu, sizin kalpleriniz için de onların kalpleri için de daha temizdir... Sizin Rasûlullâh'a eziyet vermeniz de, O'ndan sonra O'nun eşlerini nikâhlamanız da ebeden olacak bir şey değildir... Muhakkak ki bu, Allâh indînde Aziym'dir. (A.Hulusi)

53 - Ey o bütün iman edenler! Vaktine bakmaksızın yemeğe izin verilmedikçe size Peygamberin evlerine girmeyin ve lâkin çağırıldığınız vakit da girin, yemeği yediğinizde de hemen dağılın, söz, sohbet için de izinsiz girmeyin, çünkü o, Peygambere eza veriyor, üzerine de sizden utanıyor, fakat Allah hakkı söylemekten sıkılmaz, hem haremlerine gerekli bir şey soracağınız vakit da bir perde arkasından sorun, öyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz ve hem onların kalpleri için daha temizdir, ve sizin Resulallah’ eza etmeniz olamaz, arkasından zevcelerini nikâh eylemeniz de olamaz. Çünkü o günah, Allah indinde çok büyük bulunuyor. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû siz ey imana erişenler lâ tedhulu buyuten Nebiyyi illâ en yü'zene leküm size izin verilmedikçe peygamberin evlerine girmeyin. Yani izinsiz eve girmeyin. Aslında bu ayetin emrettiği şey sadece bu durum için geçerli değil, hane mahremiyetinin sağlanması konusunda bir ayettir. Özel hayatın dokunulmazlığını dile getirir.

ila ta'amin ğayre nazıriyne inahü yemeğe davet edildiğinizde erken gelip yemeğin hazırlanmasını, pişmesini beklemeyin. ve lâkin izâ du'ıytüm fedhulu lakin ne zaman davet edildiniz o zaman içeri girin. Yani davet edildiğinizde içeri girin. Burada özellikle ayetin ilk muhatabı için geçerli olan ortamı iyi bilmek lazım.

Bir mescit var, Resulallah’ın mescidi ve o mescide açılan kapılardan girilen birer odalık evler var. Hepsi hepsi tek oda ve o mescide kamuya açık olan bir mekana açılıyor bu kapılar. Bunu hep gözümüzün önünde tuttuğumuzda bu ve müteakip ayetlerde ki edebe ilişkin, yine kadın erkek ilişkilerine ilişkin, yine budan önce gelmiş olan 33. 32, 34. ayetlerin; Ve karne fiy buyutikünne ifadesinde olduğu gibi Ve kırne fiy buyutikünne evlerinizde dahi vakarlı olun, ya da oturun, yani kararlı olun. Orada Allah’ın ayetlerini düşünün, hikmeti düşünün emirlerini hatırlayacak olursak, işte bu mimari tarzı içinde düşünmemiz lazım. Mescit ve mescide açılan birer gözlük haneler, evler.

feizâ ta'ımtüm fenteşiru ve lâ müste'nisiyne li hadiys yemeği yediğiniz zaman hemen ayrılıp dağılın gidin. Lafa dalmayın inne zâliküm kâne yü'zin Nebiyye feyestahyiy minküm çünkü böyle yapmanız peygamberi üzebilir. Fakat o sizden çekindiği için bunu dile getiremiyor. vAllâhu lâ yestahyiy minel Hakk fakat Allah hakikati söylemekten asla çekinmez. Yani o utanıyor, ama Allah’ta utanacak değil ya, haşa. Onun yerine Allah dile getiriyor. Yani Allah Resulünün üzülmesini istemiyor. Ona işte Rakıb oluyor, onu gözetiyor.

Allah Resulünün eşsiz sabır ve hayası dile geliyor bu ayette. Mü’minlerin onu el üzerinde tutmaları gerekirken sıkıntı vermeleri yasaklanıyor. Yani bilmeden de olsa Resulallah’a verilebilecek her sıkıntının, üzüntünün önüne geçiliyor. EnNebiyü evla Bil mu'miniyne min enfüsihim (6) Hatırlayın. Peygamber mü’minlere öz canlarından daha öncelikli evle idi ve bu ayet bağlamında söyleyeceğimiz önemli bir tespitte bedevi bir toplumdan, dünyanın en asil medeniyetini üreten, inşa eden bir toplum nasıl çıkarıldı.

İşte biz bu nasıl’ın cevabında vahyin yerini öğreniyoruz. Vahiy daha eve girmeyi, oturmayı, kapı vurmayı bilmeyen bedevi ağırlıklı bir toplumu eline alıp böyle yoğurdu, yeniden inşa etti onların tasavvurlarını, akıllarını, şahsiyetlerini ve toplumlarını öyle bir yoğurdu ve inşa etti ki bu toplum yer yüzüne gönül medeniyetini taşıdı. Yer yüzünün en asil medeniyetlerinden biri olan İslam medeniyetinin altına imza attı. Onun kurucu öznesi oldu bu toplum. Vahyin böyle bir toplumu yetiştirmede ki rolünü görüyoruz burada.

ve izâ seeltümuhünne meta'an fes'eluhünne min verai hıcabin bu da mü’min erkeklere. Adeta (Ey mü’min erkekler) hitabı var gibi okumamız gerekiyor. Onlardan bir şey isteyeceğiniz zaman kapı dışından isteyin. Ben kapı dışından diye çevirdim min verai hicabin, perde gerisinden demektir ama Hicab lafsen perde, engel, duvar, kapı, pencere, cam hatta mecazen göz kapağı anlamlarına gelir. Yani iki şey arasına gerilen perde, iki şey arasına gerilen engeldir ki burada kastedilen kapıdır aslında. Biraz sonra açıklamaya gelince söyleyeceğim;

zâliküm atheru likulubiküm ve kulubihinne bu sizin kalplerinizin de onların kalplerinin de daha temiz kalması için en uygun yoldur.

Peygamberin odalarına kamuya açık bir mekan olan mescidin içinden girilirdi. Yani Resulallah’ın hanelerinin, evlerinin kapıları mescide açılırdı. Bu kapılarda ki perdelerden bahsediliyor burada essetül bürha diye geçen hadislerde perdeler bunlar ki Resulallah’ın vefat hadisinde biz bu perde ile ilgili ayrıntıya da rastlıyoruz. Vefatına yakın olarak peygamberimizin perdeyi açıp mescide baktığını ondan sonra da başını çektiğini sonra perdeyi açıp dışarı çıktığını nakleden rivayet bu perdenin kapı olarak kullanıldığını da bize öğretmiş oluyor. Bu ayet 33. ayette ki Ve kırne fiy buyutikünne ile birlikte anlaşılmalı. Yani evlerinizde dahi vakarlı olun.

Tek odalık bir haneden söz ediyoruz, 3 – 5 odalı değil, 2- 3 odalı değil. Ki bazen bu hanelere çok yoğun misafirler geliyordu. Her taraftan gelen insanlar bu hanelerde ağırlanıyordu ve bu insanların çoğu ilk defa görülüyordu. Unutmayın yeni bir din, yani İslam, yeni öğretiliyor, vahyi insanlar yeni kucaklıyorlar ve ömründe hiçbir şey görmemiş bir bedevi lideri, reisi kalkıyor, geliyor ve ilk defa hayatında hem din iman hem de medeniyet öğrenecek. Böyleleri ile muhatap oluyordu Resulallah. Daha beteri ile oluyordu. Din ve imana değil birazda çıkar için gelenler Uyeyne Bin Hısn el Fezari gibi. Ki bunlar Müellefe i kulup ana başlığı, Kalpleri İslam’a ısındırılacaklar ana başlığı altında değerlendiriliyordu. Bu da onlardan biriydi. Mesela bu adam için sanım rad ül ulüf te şöyle hadise anlatılır;

Resulallah’ı görmeye gelen kalpleri İslam’a ısındırılacakların başında gelen ve hamga ül arab, Arapların en ahmağı lakaplı bu adam, ki reis çok büyük bir kitleye riyaset ediyor, başkanlık yapıyor. Bedevi bir kabilenin reisi. Çok kaba saba bir adamdı. Geliyor Resulallah’ın ne kapıyı haber falan vermeden, hiçbir şey yapmadan doğrudan dalıyor. Ev içi kıyafeti rahatlığıyla Hz. Aişe ile orada sohbet etmekte olan Resulallah şaşırıyor. Hz. Aişe o anda telaşa kapılıverip üzerine daha örtücü bir şeyler almaya çalışıyor ama tabii adamın yaptığı gerçekten de saygısızlık karşısında donakalıyorlar. Adamı dışarı çıkarıyorlar ama bir kez bu dalışı tabir caizse yapmış oluyor. Bu bedeviliği yapmış oluyor. Ve bu da tabii çok incitiyor. Hane mahremiyetini bilmiyorlar. Özel hayata karşı çadır muamelesi yapıyorlar, bedevi çadırına girer gibi giriyorlar.

Dolayısıyla böyle bir ortam düşündüğümüzde bu öğütlerin gerçekten ne kadar önemli olduğunu ama sadece o ortam değil, bugün ve gelecekte özel hayatın dokunulmazlığı ve hane mahremiyetinin ne kadar önemli olduğunu ifade eden aynı zamanda ayetler bunlar.

ve izâ seeltümuhünne meta'an fes'eluhünne min verai hıcab* zâliküm atheru likulubiküm ve kulubihinn* ve ma kâne leküm en tü'zû RasûlAllâhi ve lâ en tenkihu ezvacehu min ba'dihi ebeda dahası, sizin ne Allah resulünü üzmeniz, ne de onun ölümünden sonra eşleriyle evlenmeniz ebediyen helal değildir. inne zâliküm kâne 'indAllâhi 'azıyma çünkü bütün bunlar Allah katında zaten çok büyük bir vebaldir.

Resulallah’ın hatırasına hürmeti Allah emrediyor. Eşleri onun en canlı hatıraları bu hatıraya benden sonra da saygı duyun diyemiyor belki Resulallah ama rabbimiz onun yerine bunu söylüyor.

Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
133. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder