Değerli Kur’an dostları Ahzab
suresinin 21. ayetine kadar geçtiğimiz dersimizde işlemiştik. Bugün dersimize
aynı surenin 22. ayeti ile devam ediyoruz.
22-) Ve lemma rael mu'minunel ahzabe kalu hazâ
ma veadenAllâhu ve RasûluHU ve sadakAllâhu ve RasûluHU ve ma zadehüm illâ
iymanen ve tesliyma;
İman
edenler ise Ahzab'ı (destek için gelmiş
grupları) gördüklerinde: "Bu, Allâh ve
Rasûlünün bize vadettiğidir... Allâh da Rasûlü de doğru söylemiştir"
dediler... (Bu)
onların ancak iman ve teslimiyetlerini artırdı. (A.Hulusi)
22 - Mü'minler
gördükleri vakit da o Ahzabı «bu, işte, Allahın ve Resulünün bize vaad ettiği,
Allah ve Resulü doğru çıktı» dediler ve onların imanını ve teslimiyetini
artırmaktan başka bir şey yapmadı. (Elmalı)
Ve lemma rael mu'minunel ahzabe
nitekim mü’minler Allah’a güvenip inanan kimseler müttefik düşman güçlerini
gördüklerinde kalu
hazâ ma veadenAllâhu ve RasûluHU ve sadakAllâhu ve RasûluH Allah’ın
ve resulünün bize vaad ettiği şey işte budur ve Allah’ta, Resulü de doğru
söylemişlerdir dediler. Tabii bu ayet geçen ders işlediğimiz ayetlerin sonunda
yer alan tavra tam zıt bir konumda duruyor. Yani Allah ve Resulünün kendilerini
aldattığını söyleyen küfrün derin çukuruna düşmüş, ya da iki yüzlülüğün ağına,
tuzağına yakalanmış kimseler bir yanda, tam karşı tarafta ise Allah ve Resulü
doğru söylemiştir. Allah ve Resulünün bu vaad ettiği şey işte budur diyenler
yer alıyor.
Bu bir bakış açısıdır sevgili
Kur’an dostları. Nasıl ve nereden bakarsanız öyle görürsünüz. Eğer şeytanın gör
dediği yerden bakarsanız, Allah ve Resulünün aldattığını söylersiniz. Şeytanın
gör dediği yerden bakmak, iman ile bakmamaktır. Şeytanın gör dediği yerden
bakmak, iç güdülerle bakmaktır. Şeytanın gör dediği yerden bakmak yamuk
bakmaktır. Yamuk bakan nasıl doğru görsün. Yamukluğu bakışında değil,
baktığında arayanlar neyi doğru görürler ki?
Onlar ön yargıyla bakıyorlardı.
Çünkü küfür en büyük önyargıdır. Müminlerse ön bilgi ile bakıyorlardır. Çünkü
iman ön bilgidir. İkisi arasındaki fark acil olan ve acil olanı, yani hemen
şimdi ve burada olanla, yarın, gelecek olanı ayırıp ayıramama farkıydı. Biri
acil olana bakıyordu, parçaya bakıyordu Parçada o vaadi göremiyordu.
Doğru, Resulallah midesi
sarkmasın diye kuşak sarıyordu, çünkü o bile açtı Hendek günlerinde. Çünkü
sadece bir keçiyi bütün bir orduya kesiyorlardı. Bazı günler oluyordu ki orduya
tayın bile çıkmıyordu. Çünkü kuşatma altındaydılar. Zaten kuşatmanın en büyük
sonucu buydu. Pes ederek teslim olmak.
İşte böylesi günlerde Resulallah
Mü’minlere yeryüzünün en büyük iki imparatorluğunu kastederek; “Bizans’ın
saraylarını görüyorum, Pers İmparatorluğunun saraylarını görüyorum, Yemen’in
saraylarını görüyorum..!” diyordu. Yani müstakbel ümmetinin hudutlarını
çiziyordu. Ümmetine hedef gösteriyordu. Yüreklere haritayı asıyordu.
Böylesi bir durumda, insanların
tuvalete dahi gidemediği böylesi yer demir gök bakır bir durumda bu sözlere
iman ile yaklaşanlar ancak anlayabilirlerdi. Yani parçayı bütün içine koyanlar
anlayabilirlerdi. Parçayı bütün içine yerleştiremeyenler asla anlayamadılar.
İşte bütünü görüp parçayı bütün içinde değerlendiren mü’minler, inkarcıların ve
münafıkların tam zıddına Allah ve Resulünün bize vaad ettiği şey işte budur.
Allah’ta, Resulü de doğru söylemiştir dediler.
Neydi vaad? Yani peşin ve geçici
bir mutluluk mu yoksa vadeli ve kalıcı mutluluk mu. Zaten vaad, vadeli olan
değil miydi. Allah ve Resulü doğru söylemişti. Çünkü Ankebût suresi daha
girişinde;
Ehasiben Nasu en yütrekû en yekulu amenna
ve hüm lâ yüftenun (Ankebût/2) yoksa insanlar sadece inandık demekle
sınanmadan denenmeden, imtihan edilmeden, bedel ödemeden, inandık demeleri
ispata tabi tutulmadan yakalarının bırakılacağını mı zannediyorlar.
Salıverileceklerini mi zannediyorlar. Cennete gireceklerini mi zannediyorlar.
Yine bir başka ayet; Em hasibtüm en
tedhulül cennete ve lemmâ ye'tiküm meselülleziyne halev min kabliküm. (Bakara/214)
yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler kendi başınıza da gelmeden
cennete öyle bedelsiz girivereceğinizi mi zannediyorsunuz. Günah işlemenin bile
bir bedeli var, ya cenneti elde etmenin bir bedeli olmasın mı? Yatmanın bile
bir bedeli var, ya cennetin bedeli olmasın mı? messethümül
be'sâu veddarrâu ve zülzilû onlar yani öncekiler, cenneti
önceden elde edenler öyle sıkıntılar çektiler, öyle acılara katlandılar, öyle
darlıklar ve yokluklar çektiler, öyle sarsıldılar ki gelen sıkıntı ve belalarla
hattâ yekulerRasûlü velleziyne âmenû meahû metâ nasrullah Allah’ın elçisi bile onunla beraber olanlarla
birlikte diyorlardı ki; Allah’ım, yardımın ne zaman. Allah’ın yardımı ne zaman
gelecek. Evet, gözlerini ufka dikmişler bittik ya rabbi diyorlardı, bittik.
Zaten bittik diyenlere yettim kulum diyecek bir rab vardı ve zaten o zaman
yetişirdi. elâ
inne nasrAllâhi kariyb (Bakara/214) aklınıza koyun, hiç unutmayın ki
böyle diyenlere, bitenlere, elinden gelen tüm imkanı kullananlara, tüm çabasını
ortaya koyup bittim ya rabbi diyenlere Allah’ın yardımı çok yakındır, çok
yakın.
Allah doğru
söylemiş, Resulü doğru söylemişti. İşte o doğrular o gün ortaya çıkmıştı.
Bittik diyene kadar imtihan edilmişlerdi. Arkadan ve önden kuşatılmışlar, içten
ihanete uğramışlar, Kureyze oğulları onları arkadan hançerlemiş hiçbir yerden
yardım gelmeyecekken Allah yardım kapılarını açmış, hiç hesapta yokken düşman
ordusunda bir nefer olarak bulunan cins kafa biri iman etmiş ve düşmanı
birbirine düşürebilmişti ve arkasından yer ve gök kardeşleri, Müslüman olan
rüzgar, Müslüman olan gök, Müslüman olan yer şuurlu olan kardeşlerinin
yardımına koşmuş, tıpkı Musa’nın yardımına koşan su gibi, tıpkı İbrahim’in yardımına
koşan ateş gibi onların da yardımına koşmuş ve o gece çıkan fırtına müttefik
ordularını darmadağın etmiş geldikleri gibi çekip gitmişlerdi. İşte Allah ve
Resulü doğru söylemişti.
ve ma zadehüm illâ iymanen ve tesliyma
bu onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı. Sadece bu.
23-) Minel mu'miniyne ricalün sadeku ma
ahedullahe aleyh* feminhüm men kadâ nahbehu ve minhüm men yentezır* ve ma
beddelu tebdiyla;
İman
edenlerden öyle rical vardır ki, Allâh'a verdikleri sözde durdular... Onlardan
kimi hayatını adamıştı, yerine getirdi (Allâh
uğruna ölümü tattı); ve onlardan kimi de (yerine getirmeyi)
beklemektedir... Onlarda değişme olmamıştır! (A.Hulusi)
23 - Müminlerdendir
o erler ki Allaha verdikleri ahde sadakat ettiler: kimi adağını o dedi kimi de
gözetiyor ve hiç bir suretle değiştirmediler. (Elmalı)
Minel mu'miniyne ricalün sadeku ma ahedullahe
aleyh mü’minlerden öyle yiğitler var ki Allah’a verdikleri sözde
durdular. Bu sözden dönmediler. feminhüm men kadâ nahbehu ve minhüm men yentezır
onlardan kimi andını, imanına canına şahit kılarak yerine getirdi. Kimisi de
sırasını beklemektedir. Bu and neydi? Bu andı bize Kur’an şöyle talim
ettirmişti; Yıllar önce işte sırasını savan ve savamayan bu insanlara bu andı
Kur’an En’am/162. ayetinde şöyle talim ettirmişti;
Kul, deki et Mü’min inne
Salatiy benim desteğim, isteğim, duam, talebim, bütün arzum ve Nüsükiy
bütün ibadetlerim ve mahyaye ve mematiy ölümüm ve dirimim,
ölümüm ve hayatım Lillâhi Rabbil
alemiyn (En’am/162) Alemlerin rabbi olan Allah’a armağan olsun. Bu
andı yıllar önce inen, Mekke döneminin son yıllarında inen bu ayet Mü’minlere
zaten öğretmişti ve onlar bu anda sadık kaldılar.
ve ma beddelu tebdiyla sözlerini
yemediler, caymadılar, değiştirmediler, takas etmediler.
Bu ayetin sebebi nüzulü bahsinde
tefsirlerimiz şöyle bir malumat verir. Bir grup sahabe Resulallah’a şöyle söz
vermişti veya kendi aralarında şöyle bir andlaşma yapmışlardı. Ne zaman
Resulallah ile savaşa çıkarsak ölümüne kadar savaşacağımıza Allah adına
birbirimize söz verelim demişlerdi ve bu andı yapanların içerisinden Hamza ve
Mus’ab Bin Umeyr Uhud’da sözlerini yerine getirerek canlarını imanlarına şahit
kılmışlar, yani şehiyd olmuştular. Şehiyd olmak budur. Canı imana şahit
tutmaktır. Rabbin huzuruna varınca; Ya rabbi imanıma şahit olarak canımı
gösteriyorum demektir. Hayatımı gösteriyorum diyenlerde şehiyddirler. Model
olarak yaşayanlar, örnek olarak çünkü şehiyd aynı zamanda model, örnek manasına
da gelir.
İşte onlardan bir kısmı rablerine
canlarını şahit tutmuşlar, bir kısmı ise sıralarını bekliyorlardı. Bire bir
tarihi arka planda kastedilen onlar olsa da bu ayet yer yüzünün son gününe
kadar yaşayacak olan ve sözüne sadık kalan her mü’min için elbette ki
geçerlidir.
24-) LiyecziyAllâhus sadikıyne Bi sıdkıhim ve
yu'azzibel münafikıyne in şâe ev yetube aleyhim* innAllâhe kâne Ğafûran
Rahıyma;
Böylece
Allâh, sadıkları (doğrucuları - hakikati tasdik
edenleri) sıdkların (saf samimi inanç)
sonuçlarıyla cezalandıracak; münafıkları ise, dilerse azabı yaşatacak yahut
onların tövbelerini gerçekleştirecek... Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur,
Rahıym'dir. (A.Hulusi)
24 - Çünkü
Allah, sadıklara sadakatleriyle mükâfat edecek, Münafıklara da dilerse azâb
veya tevbe verecek, şüphe yok ki Allah bir gafur rahîm bulunuyor. (Elmalı)
LiyecziyAllâhus sadikıyne Bi sıdkıhim
neticede Allah sözüne sadık kalanların sadakatlerini ödüllendirmiş ve yu'azzibel
münafikıyne in şâe ev yetube aleyhim iki yüzlü davrananları da
isterse cezalandırmak, ya da tevbe ederlerse tevbelerini kabul etmek için böyle
yapmıştır.
..ketebe alâ
nefsiHİr rahme.. (En’an/12) Allah kendi zatı için rahmeti yazdı.
Yani Allah merhameti kendisine ilke edindi. Bu ayet ışığında düşündüğümüzde in şâ’e, eğer isterse nin ne manaya
geldiğini açıkça anlıyoruz. Evet Allah affetmek istiyor. Affetmek içinde
koyduğu yasa gereği insandan bahane istiyor. Yani bu yasaya uymasını istiyor.
Tevbenin affedilmek için bahane kılınmasının sebebi bu. Yoksa eylemleriyle
yaptığı ve sonucunda bir çok şeyi kırıp döktüğü halde insanın tevbesinin Allah
tarafından reddedilmesi gerekmez mi? Ama değil. O bile Allah’ın merhametini
harekete geçirmeye yetiyor. Çünkü Allah affetmek istiyor. İradesini bu yönde
koyuyor, arzusunu bu yönde koyuyor. Onun için,
..azâbiy usıybu Bihi men eşa'* ve rahmetiY
vesiat külle şey'.. (A’raf/156 buyuruyor. Azabım var ya onu
dilediğime isabet ettiririm. Fakat önemli olan şu rahmetim her şeyi
kuşatmıştır. Evet İşte bu ve dahası, Kullarıma de ki; Nebbi' ıbadiy..
Kullarıma haber ver ki; enni enel gafurur rahiym. (Hicr/149) ben çok
affediciyim, çok merhamet sahibiyim, bir rabbim, bir Allah’ım.
İşte bütün bunlar insanın
yüreğine su serpiyor. Çünkü rabbimize karşı yüzümüzün olmadığını bil sekte
O’nun engin bağış okyanusuna dalmaktan elbette kaçamayız, kaçamayacağız.
innAllâhe kâne Ğafûran Rahıyma çünkü
Allah zaten oldum olası çok bağışlayıcı, merhamet kaynağıdır.
25-) Ve reddAllâhulleziyne keferu Bi ğayzıhim
lem yenalu hayra* ve kefAllâhul mu'miniynel kıtal* ve kânAllâhu Kaviyyen
'Aziyza;
Allâh,
hakikat bilgisini inkâr edenleri bir hayra nail olmaksızın kendi hışımları ile
defetti! Allâh, savaşta iman edenlere yeterli geldi... Allâh Kaviyy'dir,
Aziyz'dir. (A.Hulusi)
25 - Allah
hem o kâfirleri hiç bir hayra elleri irmeksizin gayzleriyle defetti ve bu
suretle Allah, müminlere kıtalin hakkından geliverdi ve Allah, kaviy, azîz
bulunuyor. (Elmalı)
Ve reddAllâhulleziyne keferu Bi ğayzıhim lem
yenalu hayran Allah kinleri yüzünden küfre gömülenleri geri
püskürtmüş lem yenalu hayran ve
ellerine hiçbir şey geçmemiştir. Hiçbir şey elde edemediler. Yani Medine’nin
önünde sıra sıra ordugâh kuran müttefik küfür güçleri için bu ayet. Ellerine
hiçbir şey geçmedi diyor. Çok beklediler, çok çaba gösterdiler ve var güçlerini
kullandılar ama hiçbir şey geçmedi. 24.000, 3.000 ne kadar büyük bir kuvvetler
dengesizliği var. Hiçbir denge yok. Hiçbir kıyas kabul etmez. Ama nereden
baktığınıza bağlı. 3.000, 24.000 İ yenmişti.
Burada kiniyle küfre
gömülenlerden söz ediliyor. Elleziyne
keferu Bi ğayzıhim kinleriyle küfre gömülenler Bu tipler her çağda kafirin
en şedidini oluştururlar. Her çağda küfrü inadi sahipleri bunlardır. Kinlerinin
temelinde küfürleri, küfürlerinin temelinde de kinleri olan insanlar. Kinleri
arttıkça küfürleri, küfürleri arttıkça kinleri artar. Asıl kafirler de
bunlardır. Yoksa kendisine hakikat ulaşmamış, ulaşmadığı içinde her hangi bir
inkarı söz konusu olmayanlar değil.
ve kefAllâhul mu'miniynel kıtal zira
Allah mü’minlere savaşta da yeter. Yani sadece barışta yetmez. Savaşta da yeter
O. ve kânAllâhu
Kaviyyen 'Aziyza ve zaten Allah güç ve kuvvet, azamet ve izzet
sahibidir.
Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
132.
videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder