21 Ocak 2013 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. AHZAB (22-25) (132-A)






Değerli Kur’an dostları Ahzab suresinin 21. ayetine kadar geçtiğimiz dersimizde işlemiştik. Bugün dersimize aynı surenin 22. ayeti ile devam ediyoruz.


22-) Ve lemma rael mu'minunel ahzabe kalu hazâ ma veadenAllâhu ve RasûluHU ve sadakAllâhu ve RasûluHU ve ma zadehüm illâ iymanen ve tesliyma;

İman edenler ise Ahzab'ı (destek için gelmiş grupları) gördüklerinde: "Bu, Allâh ve Rasûlünün bize vadettiğidir... Allâh da Rasûlü de doğru söylemiştir" dediler... (Bu) onların ancak iman ve teslimiyetlerini artırdı. (A.Hulusi)

22 - Mü'minler gördükleri vakit da o Ahzabı «bu, işte, Allahın ve Resulünün bize vaad ettiği, Allah ve Resulü doğru çıktı» dediler ve onların imanını ve teslimiyetini artırmaktan başka bir şey yapmadı. (Elmalı)


Ve lemma rael mu'minunel ahzabe nitekim mü’minler Allah’a güvenip inanan kimseler müttefik düşman güçlerini gördüklerinde kalu hazâ ma veadenAllâhu ve RasûluHU ve sadakAllâhu ve RasûluH Allah’ın ve resulünün bize vaad ettiği şey işte budur ve Allah’ta, Resulü de doğru söylemişlerdir dediler. Tabii bu ayet geçen ders işlediğimiz ayetlerin sonunda yer alan tavra tam zıt bir konumda duruyor. Yani Allah ve Resulünün kendilerini aldattığını söyleyen küfrün derin çukuruna düşmüş, ya da iki yüzlülüğün ağına, tuzağına yakalanmış kimseler bir yanda, tam karşı tarafta ise Allah ve Resulü doğru söylemiştir. Allah ve Resulünün bu vaad ettiği şey işte budur diyenler yer alıyor.

Bu bir bakış açısıdır sevgili Kur’an dostları. Nasıl ve nereden bakarsanız öyle görürsünüz. Eğer şeytanın gör dediği yerden bakarsanız, Allah ve Resulünün aldattığını söylersiniz. Şeytanın gör dediği yerden bakmak, iman ile bakmamaktır. Şeytanın gör dediği yerden bakmak, iç güdülerle bakmaktır. Şeytanın gör dediği yerden bakmak yamuk bakmaktır. Yamuk bakan nasıl doğru görsün. Yamukluğu bakışında değil, baktığında arayanlar neyi doğru görürler ki?

Onlar ön yargıyla bakıyorlardı. Çünkü küfür en büyük önyargıdır. Müminlerse ön bilgi ile bakıyorlardır. Çünkü iman ön bilgidir. İkisi arasındaki fark acil olan ve acil olanı, yani hemen şimdi ve burada olanla, yarın, gelecek olanı ayırıp ayıramama farkıydı. Biri acil olana bakıyordu, parçaya bakıyordu Parçada o vaadi göremiyordu.

Doğru, Resulallah midesi sarkmasın diye kuşak sarıyordu, çünkü o bile açtı Hendek günlerinde. Çünkü sadece bir keçiyi bütün bir orduya kesiyorlardı. Bazı günler oluyordu ki orduya tayın bile çıkmıyordu. Çünkü kuşatma altındaydılar. Zaten kuşatmanın en büyük sonucu buydu. Pes ederek teslim olmak.

İşte böylesi günlerde Resulallah Mü’minlere yeryüzünün en büyük iki imparatorluğunu kastederek; “Bizans’ın saraylarını görüyorum, Pers İmparatorluğunun saraylarını görüyorum, Yemen’in saraylarını görüyorum..!” diyordu. Yani müstakbel ümmetinin hudutlarını çiziyordu. Ümmetine hedef gösteriyordu. Yüreklere haritayı asıyordu.

Böylesi bir durumda, insanların tuvalete dahi gidemediği böylesi yer demir gök bakır bir durumda bu sözlere iman ile yaklaşanlar ancak anlayabilirlerdi. Yani parçayı bütün içine koyanlar anlayabilirlerdi. Parçayı bütün içine yerleştiremeyenler asla anlayamadılar. İşte bütünü görüp parçayı bütün içinde değerlendiren mü’minler, inkarcıların ve münafıkların tam zıddına Allah ve Resulünün bize vaad ettiği şey işte budur. Allah’ta, Resulü de doğru söylemiştir dediler.

Neydi vaad? Yani peşin ve geçici bir mutluluk mu yoksa vadeli ve kalıcı mutluluk mu. Zaten vaad, vadeli olan değil miydi. Allah ve Resulü doğru söylemişti. Çünkü Ankebût suresi daha girişinde;

Ehasiben Nasu en yütrekû en yekulu amenna ve hüm lâ yüftenun (Ankebût/2) yoksa insanlar sadece inandık demekle sınanmadan denenmeden, imtihan edilmeden, bedel ödemeden, inandık demeleri ispata tabi tutulmadan yakalarının bırakılacağını mı zannediyorlar. Salıverileceklerini mi zannediyorlar. Cennete gireceklerini mi zannediyorlar.

Yine bir başka ayet; Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemmâ ye'tiküm meselülleziyne halev min kabliküm. (Bakara/214) yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler kendi başınıza da gelmeden cennete öyle bedelsiz girivereceğinizi mi zannediyorsunuz. Günah işlemenin bile bir bedeli var, ya cenneti elde etmenin bir bedeli olmasın mı? Yatmanın bile bir bedeli var, ya cennetin bedeli olmasın mı? messethümül be'sâu veddarrâu ve zülzilû onlar yani öncekiler, cenneti önceden elde edenler öyle sıkıntılar çektiler, öyle acılara katlandılar, öyle darlıklar ve yokluklar çektiler, öyle sarsıldılar ki gelen sıkıntı ve belalarla hattâ yekulerRasûlü velleziyne âmenû meahû metâ nasrullah Allah’ın elçisi bile onunla beraber olanlarla birlikte diyorlardı ki; Allah’ım, yardımın ne zaman. Allah’ın yardımı ne zaman gelecek. Evet, gözlerini ufka dikmişler bittik ya rabbi diyorlardı, bittik. Zaten bittik diyenlere yettim kulum diyecek bir rab vardı ve zaten o zaman yetişirdi. elâ inne nasrAllâhi kariyb (Bakara/214) aklınıza koyun, hiç unutmayın ki böyle diyenlere, bitenlere, elinden gelen tüm imkanı kullananlara, tüm çabasını ortaya koyup bittim ya rabbi diyenlere Allah’ın yardımı çok yakındır, çok yakın.

Allah doğru söylemiş, Resulü doğru söylemişti. İşte o doğrular o gün ortaya çıkmıştı. Bittik diyene kadar imtihan edilmişlerdi. Arkadan ve önden kuşatılmışlar, içten ihanete uğramışlar, Kureyze oğulları onları arkadan hançerlemiş hiçbir yerden yardım gelmeyecekken Allah yardım kapılarını açmış, hiç hesapta yokken düşman ordusunda bir nefer olarak bulunan cins kafa biri iman etmiş ve düşmanı birbirine düşürebilmişti ve arkasından yer ve gök kardeşleri, Müslüman olan rüzgar, Müslüman olan gök, Müslüman olan yer şuurlu olan kardeşlerinin yardımına koşmuş, tıpkı Musa’nın yardımına koşan su gibi, tıpkı İbrahim’in yardımına koşan ateş gibi onların da yardımına koşmuş ve o gece çıkan fırtına müttefik ordularını darmadağın etmiş geldikleri gibi çekip gitmişlerdi. İşte Allah ve Resulü doğru söylemişti.

ve ma zadehüm illâ iymanen ve tesliyma bu onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı. Sadece bu.


23-) Minel mu'miniyne ricalün sadeku ma ahedullahe aleyh* feminhüm men kadâ nahbehu ve minhüm men yentezır* ve ma beddelu tebdiyla;

İman edenlerden öyle rical vardır ki, Allâh'a verdikleri sözde durdular... Onlardan kimi hayatını adamıştı, yerine getirdi (Allâh uğruna ölümü tattı); ve onlardan kimi de (yerine getirmeyi) beklemektedir... Onlarda değişme olmamıştır! (A.Hulusi)

23 - Müminlerdendir o erler ki Allaha verdikleri ahde sadakat ettiler: kimi adağını o dedi kimi de gözetiyor ve hiç bir suretle değiştirmediler. (Elmalı)


Minel mu'miniyne ricalün sadeku ma ahedullahe aleyh mü’minlerden öyle yiğitler var ki Allah’a verdikleri sözde durdular. Bu sözden dönmediler. feminhüm men kadâ nahbehu ve minhüm men yentezır onlardan kimi andını, imanına canına şahit kılarak yerine getirdi. Kimisi de sırasını beklemektedir. Bu and neydi? Bu andı bize Kur’an şöyle talim ettirmişti; Yıllar önce işte sırasını savan ve savamayan bu insanlara bu andı Kur’an En’am/162. ayetinde şöyle talim ettirmişti;

Kul, deki et Mü’min inne Salatiy benim desteğim, isteğim, duam, talebim, bütün arzum ve Nüsükiy bütün ibadetlerim ve mahyaye ve mematiy ölümüm ve dirimim, ölümüm ve hayatım Lillâhi Rabbil alemiyn (En’am/162) Alemlerin rabbi olan Allah’a armağan olsun. Bu andı yıllar önce inen, Mekke döneminin son yıllarında inen bu ayet Mü’minlere zaten öğretmişti ve onlar bu anda sadık kaldılar.

ve ma beddelu tebdiyla sözlerini yemediler, caymadılar, değiştirmediler, takas etmediler.

Bu ayetin sebebi nüzulü bahsinde tefsirlerimiz şöyle bir malumat verir. Bir grup sahabe Resulallah’a şöyle söz vermişti veya kendi aralarında şöyle bir andlaşma yapmışlardı. Ne zaman Resulallah ile savaşa çıkarsak ölümüne kadar savaşacağımıza Allah adına birbirimize söz verelim demişlerdi ve bu andı yapanların içerisinden Hamza ve Mus’ab Bin Umeyr Uhud’da sözlerini yerine getirerek canlarını imanlarına şahit kılmışlar, yani şehiyd olmuştular. Şehiyd olmak budur. Canı imana şahit tutmaktır. Rabbin huzuruna varınca; Ya rabbi imanıma şahit olarak canımı gösteriyorum demektir. Hayatımı gösteriyorum diyenlerde şehiyddirler. Model olarak yaşayanlar, örnek olarak çünkü şehiyd aynı zamanda model, örnek manasına da gelir.

İşte onlardan bir kısmı rablerine canlarını şahit tutmuşlar, bir kısmı ise sıralarını bekliyorlardı. Bire bir tarihi arka planda kastedilen onlar olsa da bu ayet yer yüzünün son gününe kadar yaşayacak olan ve sözüne sadık kalan her mü’min için elbette ki geçerlidir.


24-) LiyecziyAllâhus sadikıyne Bi sıdkıhim ve yu'azzibel münafikıyne in şâe ev yetube aleyhim* innAllâhe kâne Ğafûran Rahıyma;

Böylece Allâh, sadıkları (doğrucuları - hakikati tasdik edenleri) sıdkların (saf samimi inanç) sonuçlarıyla cezalandıracak; münafıkları ise, dilerse azabı yaşatacak yahut onların tövbelerini gerçekleştirecek... Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

24 - Çünkü Allah, sadıklara sadakatleriyle mükâfat edecek, Münafıklara da dilerse azâb veya tevbe verecek, şüphe yok ki Allah bir gafur rahîm bulunuyor. (Elmalı)


LiyecziyAllâhus sadikıyne Bi sıdkıhim neticede Allah sözüne sadık kalanların sadakatlerini ödüllendirmiş ve yu'azzibel münafikıyne in şâe ev yetube aleyhim iki yüzlü davrananları da isterse cezalandırmak, ya da tevbe ederlerse tevbelerini kabul etmek için böyle yapmıştır.

..ketebe alâ nefsiHİr rahme.. (En’an/12) Allah kendi zatı için rahmeti yazdı. Yani Allah merhameti kendisine ilke edindi. Bu ayet ışığında düşündüğümüzde in şâ’e, eğer isterse nin ne manaya geldiğini açıkça anlıyoruz. Evet Allah affetmek istiyor. Affetmek içinde koyduğu yasa gereği insandan bahane istiyor. Yani bu yasaya uymasını istiyor. Tevbenin affedilmek için bahane kılınmasının sebebi bu. Yoksa eylemleriyle yaptığı ve sonucunda bir çok şeyi kırıp döktüğü halde insanın tevbesinin Allah tarafından reddedilmesi gerekmez mi? Ama değil. O bile Allah’ın merhametini harekete geçirmeye yetiyor. Çünkü Allah affetmek istiyor. İradesini bu yönde koyuyor, arzusunu bu yönde koyuyor. Onun için,

..azâbiy usıybu Bihi men eşa'* ve rahmetiY vesiat külle şey'.. (A’raf/156 buyuruyor. Azabım var ya onu dilediğime isabet ettiririm. Fakat önemli olan şu rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Evet İşte bu ve dahası, Kullarıma de ki; Nebbi' ıbadiy.. Kullarıma haber ver ki; enni enel gafurur rahiym. (Hicr/149) ben çok affediciyim, çok merhamet sahibiyim, bir rabbim, bir Allah’ım.

İşte bütün bunlar insanın yüreğine su serpiyor. Çünkü rabbimize karşı yüzümüzün olmadığını bil sekte O’nun engin bağış okyanusuna dalmaktan elbette kaçamayız, kaçamayacağız.

innAllâhe kâne Ğafûran Rahıyma çünkü Allah zaten oldum olası çok bağışlayıcı, merhamet kaynağıdır.


25-) Ve reddAllâhulleziyne keferu Bi ğayzıhim lem yenalu hayra* ve kefAllâhul mu'miniynel kıtal* ve kânAllâhu Kaviyyen 'Aziyza;

Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenleri bir hayra nail olmaksızın kendi hışımları ile defetti! Allâh, savaşta iman edenlere yeterli geldi... Allâh Kaviyy'dir, Aziyz'dir. (A.Hulusi)

25 - Allah hem o kâfirleri hiç bir hayra elleri irmeksizin gayzleriyle defetti ve bu suretle Allah, müminlere kıtalin hakkından geliverdi ve Allah, kaviy, azîz bulunuyor. (Elmalı)


Ve reddAllâhulleziyne keferu Bi ğayzıhim lem yenalu hayran Allah kinleri yüzünden küfre gömülenleri geri püskürtmüş lem yenalu hayran ve ellerine hiçbir şey geçmemiştir. Hiçbir şey elde edemediler. Yani Medine’nin önünde sıra sıra ordugâh kuran müttefik küfür güçleri için bu ayet. Ellerine hiçbir şey geçmedi diyor. Çok beklediler, çok çaba gösterdiler ve var güçlerini kullandılar ama hiçbir şey geçmedi. 24.000, 3.000 ne kadar büyük bir kuvvetler dengesizliği var. Hiçbir denge yok. Hiçbir kıyas kabul etmez. Ama nereden baktığınıza bağlı. 3.000, 24.000 İ yenmişti.

Burada kiniyle küfre gömülenlerden söz ediliyor. Elleziyne keferu Bi ğayzıhim kinleriyle küfre gömülenler Bu tipler her çağda kafirin en şedidini oluştururlar. Her çağda küfrü inadi sahipleri bunlardır. Kinlerinin temelinde küfürleri, küfürlerinin temelinde de kinleri olan insanlar. Kinleri arttıkça küfürleri, küfürleri arttıkça kinleri artar. Asıl kafirler de bunlardır. Yoksa kendisine hakikat ulaşmamış, ulaşmadığı içinde her hangi bir inkarı söz konusu olmayanlar değil.

ve kefAllâhul mu'miniynel kıtal zira Allah mü’minlere savaşta da yeter. Yani sadece barışta yetmez. Savaşta da yeter O. ve kânAllâhu Kaviyyen 'Aziyza ve zaten Allah güç ve kuvvet, azamet ve izzet sahibidir.


Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
132. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder