27 Nisan 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. KEHF (020-026)(93-E)








D sayfasından devam.


20-) İnnehüm in yazheru aleyküm yercümuküm ev yuıyduküm fiy milletihim ve len tüflihu izen ebeda;

Zira durumunuza vâkıf olurlarsa, (ya) sizi taşlayarak öldürürler ya da kendi inançlarına döndürürler... O zaman sonsuza dek kurtuluş imkânı bulamazsınız! (A.Hulusi)

020 - Çünkü ellerine geçirirlerse sizi muhakkak recme derler yahut milletlerine döndürürler ve bu takdirde ebedâ felâh bulamazsınız. (Elmalı)


İnnehüm in yazheru aleyküm yercümuküm ev yuıyduküm fiy milletihim çünkü eğer onlar sizin varlığınızı öğrenirlerse ya sizi öldüresiye taşlarlar, yercümuküm, ya da sizi zorla kendi inanç sistemlerine döndürürler. Çünkü onlar zorbadırlar. Siz onlar batılda olduğu halde onların inancına karışmadığınız halde, siz hakta olduğunuz halde onlar sizin inancınıza müdahale etmeye kalkışacaklar. Çünkü batılın geleneği budur. Batıl aynı zamanda hakka tarih boyunca düşman olmuştur ve her dönemde elinde ki gücü Hakka karşı kullanmıştır. ve len tüflihu izen ebeda o takdirde ise bir daha asla kurtulamazsınız.


21-) Ve kezâlike a'serna aleyhim li ya'lemu enne va'dAllâhi Hakkun ve ennes saate lâ raybe fiyha* iz yetenazeune beynehüm emrehüm fekalübnu aleyhim bünyana; Rabbuhüm a'lemü Bihim* kalelleziyne ğalebu alâ emrihim lenettehızenne aleyhim mescida;

Böylece onlar hakkında bilgilendirdik ki, Allâh'ın bildiriminin Hak olduğunu (bâ'sı) ve o saatin (ölümün) şüphe götürmez olduğunu bilsinler! Hani onlar, aralarında onların olayını tartışıyorlardı... Şöyle dediler: "Onlar üzerine bina yapın; (ne olduklarını) Rableri daha iyi bilir"... Onların hakkında sözü geçenler ise; "Elbette biz onların (Ashab-ı Kehf'in) üzerine ibadethâne yapacağız" dediler. (A.Hulusi)

021 - Bu suretle de kendilerine vukuf peyda ettirdik ki Allahın vaadi Hakk olduğunu ve saat, hakikaten şüphesiz bulunduğunu bilsinler, o sırada aralarında emirlerine niza' ediyorlardı, bunun üzerine dediler ki: üstlerine bir bina yapın, rableri onları daha iyi bilir, onların emri üzerine galebe etmiş olanlar elbette, dediler: biz bunların üzerine bir mescit ediniriz. (Elmalı)


Ve kezâlike a'serna aleyhim li ya'lemu enne va'dAllâhi Hakkun ve ennes saate lâ raybe fiyhe işte bu yöntemle, ki ne kastediliyor bu yöntemle. Ve kezalike; Hakikate atıf olan hayat ve ölümün mahiyetine ilişkin, boyutlarını öne çıkaran yöntemle. Yani yöntem bu. Hayat ve ölümün mahiyetini öne çıkaran bir yöntemle. İşte bu yöntemle onların hikayesini insanlara aktardık ki, Allah’ın vaadinin bütünüyle gerçek olduğunu ve son saatin gelip çatacağından kuşku duyulmaması gerektiğini bilip fark etsinler.

Sanırım anlaşılıyor. Bu yöntem; Karşılaştıralım, 13. ayette ki Bil Hakk ibaresi. Hani gerçeğe atıf olan boyutlarıyla anlatmak. İşlemiştik orada. Onun için kıssanın anlatmak istediği hakikate bir atıftır bu ayet. Anahtar bir ayettir. Ölümden sonra diriliş kıssanın verdiği en büyük ders idi. Bu ayette, bu büyük gerçeğe bir atıf olsun, bu kıssada bu büyük gerçeğe bir atıf olsun diye anlatıldı. Onun için bu kıssayı işlerken insanın daima aklından çıkarmaması gereken anahtar hedef; Rabbimiz muhatabının ölümden sonrasını görür gibi inanmasını istiyor. Hedef bu. Görür gibi, daha aşağı değil. Tıpkı Seyyidina Ali (Kerramallahi veche)gibi.

- Perde kaldırılsa yakıynim artmaz. Diyordu ya.

Yani görseydim hiçbir şey değişmezdi, böylesine bir iman. Rabbimiz bize lûtfetsin inşallah. (Amin)

iz yetenazeune beynehüm emrehüm o zaman, işte çok ilginç bir ifade bu. Tırnak içi bir açıklama yapmamız şart bunu tercüme ederken; - işin bu atıf boyutunu bırakıp, yani hakikatini bırakıp onların eylemlerini aralarında tartışmaya başladılar. İşin kabuğu ile uğraşmaya başladılar. İşin iç yüzünü bırakıp. Ki olup bitenden ibret ve pay almak yerine olayın kahramanlarına paye vermeye kalktılar, madalya takmaya kalktılar.- Devam ediyor;

fekalübnu aleyhim bünyana; Rabbuhüm a'lemü Bihim onlardan parmağa değil de aya bakan o akıllı, o gerçekten bir kısım güzel insan dedi ki onların hatırasına bir kitabe dikelim. Yani Allah’ın bu ayetini herkes görsün de ibret alsın. Onların gerçek konumunu Rableri daha iyi bilir. Yani biz onların konumunu tartışmayalım. Onların eylemini tartışmayalım, fakat onların hatırasını yaşatacak ve ibreti alem, ya da numuneyi intisal olacak, örnek olacak bir kitabe dikin dediler.

kalelleziyne ğalebu alâ emrihim lenettehızenne aleyhim mescida onların yönetimini ellerine geçirmiş olan egemen sınıfa mensup olan berikiler ise; Kararımız kesin, kararımız karardır dediler. Lenettehızenne yani hükmümüz hüküm. Hiç tartıştırmayız. Onların üzerine ille de bir mabet yapılacaktır diye emrettiler.

Ben burada ğalebu alâ emrihim ifadesini, ibaresini onların yönetimini ellerine geçirmiş olan egemen sınıf diye çevirdim ama alternatif çeviriler de yapılabilir ve yapılmıştır. Onların eylemlerini hakkıyla kavrayanlar gibi benimkinin tam tersi, menfi değil de müspet yönde çeviri yapılabileceği gibi. Berikiler aleyhine atışanlara galip gelenler, yani tartışmadan galip çıkanlar biçiminde de çevrilebilir. Fakat onların durumunu rableri bilir diyenler bir sonraki ayette övülüyor. Onun için ötekilerse gaybı taşlayanlar sıfatıyla yeriniyor. Onun için Hz. Peygamber kabirleri tapınak yapanlara lanet olsun derken galiba biraz da bu sapmış uygulamayı kastediyordu, tapınak yapmak. Ölüleri daha sonra kabirleri tapınak yaparak onun içindeki ölüyü de ilahlaştırmaya doğru giden bir yolu açıyordu. Onun için burada bendeniz bu ibarenin bağlama uygun olarak en doğru biçimde böyle anlaşılacağını düşünüyorum.


22-) Seyekulune selasetün rabiuhüm kelbühüm* ve yekulune hamsetün sadisühüm kelbühüm racmen Bil ğayb* ve yekulune seb'atün ve saminühüm kelbühüm* kul Rabbiy a'lemü Bi ıddetihim ma ya'lemuhüm illâ kaliyl* fela tumari fiyhim illâ miraen zahira* ve lâ testefti fiyhim minhüm ehadâ;

"Üçtür, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler... "Beştir, altıncıları köpekleridir" diyecekler... Ki bu gaybı taşlamaktır (bilmedikleri hakkında atıp tutmaktadırlar)! "Yedidir, sekizincileri köpekleridir" derler... De ki: "Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir... Onları bilen azdır"... Onlar hakkında fikir alışverişi haricinde tartışma! Onlar hakkında, onlardan hiç kimseye de bir şey sorma! (A.Hulusi)

022 - Üçtür, dördüncüleri köpekleri diyecekler, beştir, altıncıları köpekleri diyecekler, gayb taşlama, yedidir ve sekizincileri köpekleri diyecekler, de ki onların adetlerine rabbim a'lemdir, onları ancak pek azı bilir, artık bunlar hakkında kimse ile zâhiri bir münakaşadan başka münakaşa etme ve bunlar hakkında onlardan kimseye bir şey sorma. (Elmalı)


Seyekulune selasetün rabiuhüm kelbühüm* ve yekulune hamsetün sadisühüm kelbühüm racmen Bil ğayb asırlar sonra bilinmeyen hakkında atıp tutma kabilinden, yani; racmen Bil ğayb gaybı taşlayarak, atıp tutarak sıkarak; Onlar 3 kişiydiler, dördüncüleri köpekleri idi diyenler çıkacağı gibi; 5 kişiydiler 6.ları köpekleri idi diyenler de çıkacak. ve yekulune seb'atün ve saminühüm kelbühüm dahası; 7 kişiydiler 8. leri köpekleri idi diyenler bile çıkacak.

Evet, burada aslında anlatılmak istenen ortada. Kıssanın asırlar içinde kazandığı menkıbevi niteliğe bir atıf var. Onun için siz bu gibi dedikoduları bırakın bir tarafa, onların kaç kişi olduğunu bilmekle bilmemek size ne kazandırır, ne kaybettirir. Malumat füruşluktan başka. Onun için oyalamayın birbirimizi. Parmak nereyi gösteriyorsa oraya bakın. Cama değil camdan bakın. Cama bakarsanız hohlarsınız ve kendi soluğunuzun buğusunu seyredersiniz. Onun için arkayı da göremezsiniz.

kul Rabbiy a'lemü Bi ıddetihim De ki onların sayısını rabbim daha iyi bilir kul Rabbiy a'lemü Bi ıddetihim ma ya'lemuhüm illâ kaliyl onlar hakkında gerçek bilgiye sahip olanların sayısı çok azdır. fela tumari fiyhim illâ miraen zahira o halde artık onlar hakkında olayın görünen boyutunun dışında bir tartışmaya girme. Yani olayın görünen boyutu neyse onunla yetin ve bilmeyeceğin sulara dalma, boğulma. ve lâ testefti fiyhim minhüm ehadâ yine onlar hakkında menkıbeci kimselere itibar edipte soru sorma. Evet, bu kimseler menkıbe ve efsanelerle insanlara yalan yanlış şeyler anlatıyorlar. Gerçeği değil mitolojinin peşine düşürüyorlar insanları. İşte bunlar kastediliyor. Onun için malumata değil hakikate yönelin. Dolayısıyla bilmeyeceğiniz şeylerin arkasında spekülasyon yapmayın. Fakat Allah’ın size asıl göstermek istediği yere bakın, oradan bakın görürsünüz.


23-) Ve lâ tekulenne li şey'in inniy faılün zâlike ğadâ;

Hiçbir şey için "Onu yarın kesinlikle yapacağım" deme (çünkü Allâh'ın onu inşa edip etmeyeceğini bilemezsin)! (A.Hulusi)

023 - Hiç bir şey hakkında da Allahın meşiyyetiyle takyit etmeden «ben bunu yarın muhakkak yaparım» deme. (Elmalı)


Ve lâ tekulenne li şey'in inniy faılün zâlike ğadân  ve hiçbir şey için bu işi yarın kesinlikle yaparım deme.

Burasa aslında sanki bir konu değişmiş gibi ama, hayır değil aslında bu bize şunu açıkça veriyor ki Allah;


24-) İlla en yeşaAllâh* vezkür Rabbeke izâ nesiyte ve kul 'asa en yehdiyeni Rabbiy li akrebe min hazâ raşeda;

Sadece "İnşâ Allâh = Allâh inşa ederse" kaydıyla demen, müstesna! Unuttuğunda Rabbini (hakikatin olan Esmâ mertebesini) zikret (hatırla)! Ve de ki: "Umarım Rabbim beni kurbunda (mâiyet sırrının yaşandığı Tecelli-i Sıfat mertebesi. {İnsan-ı Kâmil, Sıfatların tecellisi bahsi; Abdülkerîm Ciylî. A.H.}) olgunluğa erdirir." (A.Hulusi)

024 - Unuttuğun vakit Allah ı zikret ve şöyle de: ola ki rabbim beni bundan daha yakın bir vakitte dosdoğru bir muvaffakıyete îysal buyur. (Elmalı)


İlla en yeşaAllâh Ancak Allah dilerse yapabilir. Evet, Allah’ın hayatın her anına müdahil olduğunun bilinci veriliyor burada. Yani Allah bilinci. Allah’ın müdahalesi dışında bir alan yoktur. İşte şu yukarıda ki olaya bak, Allah’ın müdahalesini görüyorsun. Yani Allah sadece diriliğinize değil ölümünüze de müdahil. Sadece uyanıklığınıza değil, uykunuza da müdahildir. Bu manada Allah’tan bağımsız bir kariyer planlaması yapma, bir başarı planlaması düşünme demektir.

vezkür Rabbeke izâ nesiyte ve bunu unuttuğun zaman hemen rabbini hatırla ve kul 'asa en yehdiyeni Rabbiy li akrebe min hazâ raşeda ve de ki; umarım ki rabbim beni bundan daha yakın derinlikli bir bilgi ve bilinç düzeyine eriştirir.


25-) Ve lebisû fiy Kehfihim selâse mietin siniyne vezdadu tis'a;

(Kimileri diyor ki) mağaralarında 300 yıl kaldılar; 9 da eklediler. (A.Hulusi)

025 - Onlar kehiflerinde üç yüz sene durdular, dokuz da ziyade ettiler. (Elmalı)


Ve lebisû fiy Kehfihim selâse mietin siniyne vezdadu tis'a imdi; kimileri onların mağaralarında 300 yıl kaldığını iddia ederken. Bakınız iddia ederken, derken ifadesi ayetin içinde bir fiil kelime olarak yok. Fakat zorunlu bunu böyle okumamız. Bir başkaları da bu sayıya 9 yıl daha ekliyorlar. Neden böyle okumamız zorunlu? Çünkü bir sonraki ayette onların ne kadar kaldığını Allah daha iyi bilir diyor. Bundan dolayıdır ki, Mukatil bu ayette ki bunu söyleyenleri, 300 yıl kaldı, bir başkaları da 9 yıl ilave etti diye söyleyenlerin Hıristiyanlar olduğunu nakleder.

Yine Katade’den Taberi, bunun başkalarından aktarma tarıkıyla, yoluyla kullanıldığını zikreder.

Yine İbn. Mes’ud (R.A.) kendi Kur’an nüshasının kenarına, buraya dediler ki noktasında, dediler ki şeklinde “ve kalu” şeklinde yani iddia ettiler ki açıklamasını düşer.

İşte buna dayanarak bir sonraki ayette bu açık olduğu için böyle okumak zorunludur.


26-) Kulillâhu a'lemu Bima lebisû* leHU ğaybüs Semavati vel Ard* ebsır Bihi ve esmı'* ma lehüm min dûniHİ min veliyyin ve lâ yüşrikü fiy hükmiHİ ehadâ;

De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allâh daha iyi bilir... Semâların ve arzın gaybı O'nundur! Görmesi ve işitmesi akılla kavranılamayandır O! Onların, O'nun dûnunda bir Veliyy'i de yoktur! O'nun hükmüne ortak olacak da yoktur!" (A.Hulusi)

026 - Allah, de: ne kadar durduklarını daha iyi bilir, Göklerin Yerin gaybı onundur, o, öyle güzel görür öyle güzel işitir ki!... Bütün onlara ondan başka velâyet eden yoktur, o, kimseyi hükmünde teşrik de etmez. (Elmalı)


Kulillâhu a'lemu Bima lebisû De ki; onların ne kadar kaldığını Allah daha iyi bilir. leHU ğaybüs Semavati vel Ard göklerin ve yerin gizli bilgisi O’na açık ve ayandır. ebsır Bihi ve esmı' O ne muhteşem bir görücü, ne muhteşem bir işiticidir. ma lehüm min dûniHİ min veliyyin ve lâ yüşrikü fiy hükmiHİ ehadâ onların O’ndan başka yakın bir dostları bulunmamaktadır. Zira o egemenlik ve otoritesine kimseyi ortak etmez.

İşte bu ayette bu kıssadan alınacak hissedir. Alınacak hissenin özetidir. Allah’a kul ol, O yarin ve yardımcın olur. Allah’ın var neye muhtaçsın, Allah’ın yok neyin var mesajıdır bu. Seni destekleyen Allah olursa yer yüzü sana karşı olsa ne yazar mesajıdır. Ve hepsinden öte; Allah, elde var bir. Gerisi sıfır olsa ne lazım gelir mesajıdır.

Rabbim kendinden bağımsız bir gelecek planlaması yaptırtmasın.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


93. videonun sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder