21 Mayıs 2014 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. NEBE’ SURESİ (30-40) (186-A)e



d sayfasından devam

30-) Fezûku felen neziydeküm illâ 'azâba;

O hâlde tadın; size azaptan başka bir şeyi asla artırmayacağız! (A. Hulusi)

30 - Artık tadınız, artık size azâb artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz. (Elmalı)


Fezûku felen neziydeküm illâ 'azâba (sonunda diyeceğiz ki) ektiğinizin meyvelerini tadın. Fezûk; tadın. Ektiniz, cehennem ağacı ektiniz, zakkum ektiniz, şimdi meyvesini tadın. felen neziydeküm illâ 'azâba artık size sadece cezayı artıracağız. Azaptan başka bir şeyi size artırmayacağız. Artacak bir şey varsa o da cezanız. Çünkü siz Allah’ın verdiği krediyi çar çur ettiniz. Allah sizi size emanet etti, siz size ihanet ettiniz. Allah’tan ne istemeye hakkınız var. Ne almaya hakkınız var.

Azab burada aslında mahrumiyet. Kök manası da budur azabın. Yani Fezûku felen neziydeküm illâ 'azâba ancak mahrumiyetinizi artıracağız. Derin ıstırap; Allah’tan mahrum olmaktır aziz dostlar. Rabbim kendinden mahrum etmesin.


31-) İnne lilmüttekıyne mefaza;

Muhakkak ki korunmuşlar için kurtuluş vardır. (A. Hulusi)

31 – Şüphesiz ki korunanlara halâs ve kâm var. (Elmalı)


İnne lilmüttekıyne mefaza hiç şüphe yok ki muttakiler için, sorumluluğunun bilincine varanlar için tarifsiz bir kurtuluş ve mutluluk vardır. Mastar anlamıyla alırsak kurtuluş diye çevirmemiz lâzım, değilse mutluluk diye çevirmemiz lâzım.


32-) Hadâika ve a'nâba;

Sulak bahçeler, üzüm bağları... ("Meselül cennetilletiy" uyarısı hatırlanmalı. Cennete dair anlatılanların tümü semboller benzetmelerle anlatılmaktadır.) (A. Hulusi)

32 - Hadîkalar var, üzümler var. (Elmalı)


Hadâika ve a'nâba bahçeler ve tarifsiz bağlar a’naben. Aslında Hadâika; bahçeye denmez sadece, içinden su çıkan bahçeye değir. İçinden su çıkan bahçeler ve tarifsiz bağlar. Yine kimsenin bilmediği yerden konuşuyor Kur’an. Yine hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir aklın tasavvur edemeyeceği sonsuz nimetler diyarından konuşuyor. Çünkü O’nun verdiği haber gibisini kim verebilir ki. ve lâ yünebbiuke mislü Habiyr. (Fatır/14) her şeyden haberdar olanın verdiği haber gibi haberi kim verebilir sana. Kimse veremez. İşte onu diyor bu ayet.


33-) Ve keva'ıbe etraba;

Yaşıt muhteşem eşler! (Cinsiyet kavramı olmayan şuur yapının hakikatinden gelen Esmâ özelliklerini açığa çıkaracağı muhteşem kapasiteli o boyutun özelliğiyle oluşmuş bedenler. Dişi - erkek ayrımsız! Allâhu âlem. A.H.) (A. Hulusi)

33 - Ve turunç sîneli yaşıtlar var. (Elmalı)


Ve keva'ıbe etraba Dahası dengi dengine göz alıcı eşler. Evet, tam da böyle. Çünkü; Keva’ıb; aslında yüksek, yüce yer demektir. hatta sonradan kazandığı anlam yuvarlak anlamı kazanmış, kübik veya yuvarlak anlamı kazanmış. Ayak bileğine Kabeyn denir. Kâbe diyoruz bakınız Kâbe’ye kübik olduğu için. Belki hatta bir tarafıyla yuvarlak olduğu için çünkü hatıym tarafı yuvarlaktır. Kalbe benzer bir yerde. Burada Ve keva’ıb; tek bir cins için kullanılmaz Arapça da. Her iki cinse de hamledilir, her iki cinsi de kapsar. Etrab; Tam denk demek. Tercihimizi bu da destekler Onun için eşler birbirine uyumlu, dengi dengine eşler cennette.


34-) Ve ke'sen dihaka;

Dolu kadehler! (A. Hulusi)

34 - Ve bir dolgun peymâne var. (Elmalı) 


Ve ke'sen dihaka ve dolup taşan kadehler. Tabii ki dünya şarabıyla değil, cennet şarabıyla.


35-) Lâ yesme'une fiyha lağven ve lâ kizzaba;

Orada ne bir boş söz duyarlar ne de bir yalan. (A. Hulusi)

35 - Orada ne boş bir lâf işitirler ne de bir tekzip. (Elmalı)


Lâ yesme'une fiyha lağven ve lâ kizzaba dünya da Allah’ın yasakladıklarını, sırf rabbimi üzmeyeyim, incinmesin diye yaklaşmayanlar, ahirette rabbimizin ikramıyla karşılaşacaklar. İşte onu söylüyor. Lâ yesme'une fiyha lağven ve lâ kizzaba Orada ne boş bir söz ne de bir yalan duymayacaklar.


36-) Cezâen min Rabbike 'ataen hısaba;

Rabbinden bir ceza, (yani) yaptıklarına bağış olmak üzere! (A. Hulusi)

36 - Bir karşılık ki rabbinden atâ, yeter mi yeter. (Elmalı)


Cezâen min Rabbike 'ataen hısaba tarifsiz bir hesaba göre, veya tarifesiz bir hesaba göre bahşedilen limitsiz bir ödül ‘ataen hısaben; limitsiz bir ödül. Kelimelerin zaten sıfat tamlamasının, hem sıfatının, hem mensufunun belirsiz gelmesi manaya bunu katar yan anlam olarak. Limitsiz bir ödül. Allahuekber..! Büyük Allah’ın ödülü de büyük olur. Onun için cennete girince Mü’minin ilk söyleyeceği şey Allahuekber olacak. Onun için bayram namazlarında ziyade tekbir alırız. Çünkü cennetten bir esinti ve efiltidir bayramlar. Allahuekber diyerek. Bu kadar büyük nimeti ancak büyük Allah verir demiş oluruz. Bu kadar küçük amele, eyleme, hayata, bu kadar büyük nimeti ancak büyük Allah verir demiş oluruz.


 37-) RabbisSemavati vel'Ardı ve ma beynehümerRahmâni lâ yemlikûne minhu hıtaba;

Semâların, arzın ve ikisi arasında olanların Rabbidir, Rahmân'dır! Hiç kimse O'ndan bir hitaba mâlik değildir. (A. Hulusi)

37 - O Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbi, Rahman, bir hitaba malik olamazlar ondan. (Elmalı)


RabbisSemavati vel'Ardı ve ma beynehüme O öyle bir Rab ki; göklerin, yerin ve o ikisi arasındakilerin rabbi. Er Rahman; O sonsuz merhametin kaynağıdır. İşte o Rahman’dır. lâ yemlikûne minhu hıtaba ve hiç kimse O’na hesap sormaya malik olamayacak. Burada şahsen O’na cennet bağlamında geldiği için O’na karşı ağzını açamayacak değil, Hiç kimse O’na; Neden ona bundan şu kadar büyük nimet verdin diye hesap soramayacak şeklinde anlaşılmalıdır.


38-) Yevme yekumur Ruhu vel melaiketu saffâ; lâ yetekellemune illâ men ezine lehurRahmânu ve kale savâba;

O süreçte, RUH (insanların tümünde şuur boyutunda açığa çıkan TEK'il Esmâ hakikati mânâsı) ve melekleri saf saf kıyamdadır. (Fıtratında) Rahmân'ın izin verdiği hariç, kimse konuşamaz hâldedir! O da doğruyu söyler. (A. Hulusi)

38 - O günkü Kıyama duracak Ruh ve Melâike saf saf. Bir kelime söyleyemezler, o kimseden başka ki o Rahman ona izin vermiş o da savabı söylemiştir. (Elmalı)


Yevme yekumur Ruhu vel melaiketu saffân lâ yetekellemun insanlığa ait bütün ruhların ve meleklerin saf saf dizildiği gün kimse ağzını açamayacak. Evet, tercihim burada ki er Ruh nedir sualine tercihim; Katade, İbn. Abbas ve Hasan Basri’nin tercihidir. Ruh belirlilikten dolayı çoğul anlam taşır. İnsana dünyada üflenen akıl, irade, fıtrat ve vicdan suretinde tecelli eden ruh, bu ruhtur. Teveffinin ardından asli vatanında şahit olarak huzura çıkarılan ruh budur. Teveffi ruha nispetle kullanılır Kur’an da mevt, cesede nispetle. Ceset mevt olur, ruh teveffi eder, sahibine vefa gösterir ve sahibine gider. Ruh Allah’ın emirlerinden bir emirdir. Sahibi Allah’tır ve şahit olarak huzura gidecek bir emanettir.

illâ men ezine lehurRahmânu ancak Rahman’ın izin verdikleri müstesna. Yani onlar konuşabilirler. Burada Ezine; ûzn; kulak anlamından türetilmiş, kulaktan. İzin bekleyene müsaade olduğu için kulak kökünden türetilmiştir. İzn de aynı kökten gelmiştir. Evet Üzn. ve kale savâba sadece doğruyu söyleyecek.

Müşriklerin yamuk şefaat anlayışını reddeden bir ayet bu. yani O’nun huzurunda biri eğer birini kayıracaksa Allah’ın kayırdığını kayıracak. Çünkü Allah’ın razı olmadığından Allah’ın sevdiği razı olamaz. Peygamberler, sıddıyklar, alimler, şehiydler; Allah’ın razı olduğundan razı olacaklar. Razı olmadığından da razı olmayacaklar.


39-) Zâlikel yevmülHakk* femen şâettehaze ila Rabbihi meâba;

İşte budur Hak süreç! Artık dileyen Rabbine erecek çalışmayı yapsın! (A. Hulusi)

39 - O günkü haktır, o halde dileyen Rabbine varacak bir yüz edinsin. (Elmalı)


Zâlikel yevmülHakk işte bu hakkın tecelli ettiği gündür. Hakikatin tecelli ettiği gündür. femen şâettehaze ila Rabbihi meâba artık kim dilerse rabbine varan bir yol tutsun. Dileyen rabbine varan bir yol tutsun, yani fahvel hitab dileyen de rabbine varmayan bir yol tutsun. Ama sonunu iyi düşünsün.


40-) İnna enzernaküm 'azâben kariyba* yevme yenzurulmer'u ma kaddemet yedahu ve yekulülkafiru ya leyteniy küntü turaba;

Doğrusu biz sizi yakın bir azap (ölüm) ile uyardık! O gün kişi, ellerinin (kendine) ne takdim ettiğine bakar; hakikat bilgisini inkâr eden de şöyle der "Keşke toprak olsaydım!" (A. Hulusi)

40 - Çünkü biz size yakın bir azâbı ihtar ettik, o gün ki kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve diyecek ki kâfir: ah nolaydı ben bir türâb olaydım. (Elmalı)


İnna enzernaküm 'azâben kariyba şüphesiz biz sizi yakın, çok yakın bir azab ile uyarıyoruz. yevme yenzurulmer'u ma kaddemet yedahu ve yekulülkafir O gün geldiğinde kişi takdim ettiklerine bakacak, eliyle ne gönderdiğine bakacak. Daha hayatta iken ahireti için yaptığı yatırıma bakacak Yaptığı yatırımın hep günah olduğunu gören kimse bakacak ki içinde yüz ağartıcı bir yatırım yok. Dünyada yapıp gönderdikleri, cehennemini büyütmüş, cennetini değil. Ateşini kışkırtmış, Nûr’unu yakmamış. Bakacak ki yüz karası, kendini mahvedecek şeyler.

İşte o zaman nankör kişi diyecek ki ya leyteniy küntü turaba nolaydım, keşke toprak olaydım. Keşke toprak olup gideydim de bu günleri görmeyeydim diyecek. Yani zira bu kişi yaşarken yeniden diriliş gerçeğini göz ardı etmiş, ölünce toprak olacağını sanmıştı. Ama orada baktı ki ölünce toprak olunmuyor. Evet, bugün bir tek ölümü çağırmayın diyordu ya Kur’an; ölümleri çağırın, bir çok ölümü çağırın, size bir tek ölüm yetmez. İşte o tiplerden birinin son halini, ahirette ki içine düştüğü o derin pişmanlığı dile getiren bu ayetle sure son buluyor.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

Nebe’suresinin sonu.
Nebe’ suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder