d sayfasından devam
30-) Fezûku felen neziydeküm illâ 'azâba;
O hâlde
tadın; size azaptan başka bir şeyi asla artırmayacağız! (A. Hulusi)
30 - Artık
tadınız, artık size azâb artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz. (Elmalı)
Fezûku felen neziydeküm illâ 'azâba
(sonunda diyeceğiz ki) ektiğinizin meyvelerini tadın. Fezûk; tadın. Ektiniz,
cehennem ağacı ektiniz, zakkum ektiniz, şimdi meyvesini tadın. felen neziydeküm illâ 'azâba artık size
sadece cezayı artıracağız. Azaptan başka bir şeyi size artırmayacağız. Artacak
bir şey varsa o da cezanız. Çünkü siz Allah’ın verdiği krediyi çar çur ettiniz.
Allah sizi size emanet etti, siz size ihanet ettiniz. Allah’tan ne istemeye
hakkınız var. Ne almaya hakkınız var.
Azab burada aslında mahrumiyet.
Kök manası da budur azabın. Yani Fezûku
felen neziydeküm illâ 'azâba ancak mahrumiyetinizi artıracağız. Derin
ıstırap; Allah’tan mahrum olmaktır aziz dostlar. Rabbim kendinden mahrum
etmesin.
31-) İnne lilmüttekıyne mefaza;
Muhakkak
ki korunmuşlar için kurtuluş vardır. (A. Hulusi)
31 – Şüphesiz
ki korunanlara halâs ve kâm var. (Elmalı)
İnne lilmüttekıyne mefaza hiç şüphe
yok ki muttakiler için, sorumluluğunun bilincine varanlar için tarifsiz bir
kurtuluş ve mutluluk vardır. Mastar anlamıyla alırsak kurtuluş diye çevirmemiz
lâzım, değilse mutluluk diye çevirmemiz lâzım.
32-) Hadâika ve a'nâba;
Sulak
bahçeler, üzüm bağları... ("Meselül
cennetilletiy" uyarısı hatırlanmalı. Cennete dair anlatılanların tümü
semboller benzetmelerle anlatılmaktadır.) (A.
Hulusi)
32 - Hadîkalar
var, üzümler var. (Elmalı)
Hadâika ve a'nâba bahçeler ve
tarifsiz bağlar a’naben. Aslında Hadâika; bahçeye denmez sadece, içinden su
çıkan bahçeye değir. İçinden su çıkan bahçeler ve tarifsiz bağlar. Yine
kimsenin bilmediği yerden konuşuyor Kur’an. Yine hiçbir gözün görmediği, hiçbir
kulağın duymadığı, hiçbir aklın tasavvur edemeyeceği sonsuz nimetler diyarından
konuşuyor. Çünkü O’nun verdiği haber gibisini kim verebilir ki. ve
lâ yünebbiuke mislü Habiyr. (Fatır/14) her şeyden haberdar olanın
verdiği haber gibi haberi kim verebilir sana. Kimse veremez. İşte onu diyor bu
ayet.
33-) Ve keva'ıbe etraba;
Yaşıt
muhteşem eşler! (Cinsiyet kavramı olmayan şuur
yapının hakikatinden gelen Esmâ özelliklerini açığa çıkaracağı muhteşem
kapasiteli o boyutun özelliğiyle oluşmuş bedenler. Dişi - erkek ayrımsız!
Allâhu âlem. A.H.) (A. Hulusi)
33 - Ve
turunç sîneli yaşıtlar var. (Elmalı)
Ve keva'ıbe etraba Dahası dengi dengine
göz alıcı eşler. Evet, tam da böyle. Çünkü; Keva’ıb; aslında yüksek, yüce yer demektir. hatta sonradan
kazandığı anlam yuvarlak anlamı kazanmış, kübik veya yuvarlak anlamı kazanmış.
Ayak bileğine Kabeyn denir. Kâbe diyoruz bakınız Kâbe’ye kübik olduğu için.
Belki hatta bir tarafıyla yuvarlak olduğu için çünkü hatıym tarafı yuvarlaktır.
Kalbe benzer bir yerde. Burada Ve keva’ıb; tek bir cins için kullanılmaz Arapça
da. Her iki cinse de hamledilir, her iki cinsi de kapsar. Etrab; Tam denk
demek. Tercihimizi bu da destekler Onun için eşler birbirine uyumlu, dengi
dengine eşler cennette.
34-) Ve ke'sen dihaka;
Dolu
kadehler! (A. Hulusi)
34 - Ve
bir dolgun peymâne var. (Elmalı)
Ve ke'sen dihaka ve dolup taşan
kadehler. Tabii ki dünya şarabıyla değil, cennet şarabıyla.
35-) Lâ yesme'une fiyha lağven ve lâ kizzaba;
Orada
ne bir boş söz duyarlar ne de bir yalan. (A. Hulusi)
35 - Orada
ne boş bir lâf işitirler ne de bir tekzip. (Elmalı)
Lâ yesme'une fiyha lağven ve lâ kizzaba
dünya da Allah’ın yasakladıklarını, sırf rabbimi üzmeyeyim, incinmesin diye
yaklaşmayanlar, ahirette rabbimizin ikramıyla karşılaşacaklar. İşte onu
söylüyor. Lâ yesme'une fiyha lağven ve
lâ kizzaba Orada ne boş bir söz ne de bir yalan duymayacaklar.
36-) Cezâen min Rabbike 'ataen hısaba;
Rabbinden
bir ceza, (yani)
yaptıklarına bağış olmak üzere! (A. Hulusi)
36 - Bir
karşılık ki rabbinden atâ, yeter mi yeter. (Elmalı)
Cezâen min Rabbike 'ataen hısaba
tarifsiz bir hesaba göre, veya tarifesiz bir hesaba göre bahşedilen limitsiz
bir ödül ‘ataen hısaben; limitsiz
bir ödül. Kelimelerin zaten sıfat tamlamasının, hem sıfatının, hem mensufunun
belirsiz gelmesi manaya bunu katar yan anlam olarak. Limitsiz bir ödül.
Allahuekber..! Büyük Allah’ın ödülü de büyük olur. Onun için cennete girince
Mü’minin ilk söyleyeceği şey Allahuekber olacak. Onun için bayram namazlarında
ziyade tekbir alırız. Çünkü cennetten bir esinti ve efiltidir bayramlar.
Allahuekber diyerek. Bu kadar büyük nimeti ancak büyük Allah verir demiş
oluruz. Bu kadar küçük amele, eyleme, hayata, bu kadar büyük nimeti ancak büyük
Allah verir demiş oluruz.
37-) RabbisSemavati vel'Ardı ve ma beynehümerRahmâni lâ
yemlikûne minhu hıtaba;
Semâların,
arzın ve ikisi arasında olanların Rabbidir, Rahmân'dır! Hiç kimse O'ndan bir
hitaba mâlik değildir. (A. Hulusi)
37 - O
Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbi, Rahman, bir hitaba malik
olamazlar ondan. (Elmalı)
RabbisSemavati vel'Ardı ve ma beynehüme
O öyle bir Rab ki; göklerin, yerin ve o ikisi arasındakilerin rabbi. Er Rahman;
O sonsuz merhametin kaynağıdır. İşte o Rahman’dır. lâ yemlikûne minhu hıtaba ve hiç
kimse O’na hesap sormaya malik olamayacak. Burada şahsen O’na cennet bağlamında
geldiği için O’na karşı ağzını açamayacak değil, Hiç kimse O’na; Neden ona
bundan şu kadar büyük nimet verdin diye hesap soramayacak şeklinde
anlaşılmalıdır.
38-) Yevme yekumur Ruhu vel melaiketu saffâ; lâ
yetekellemune illâ men ezine lehurRahmânu ve kale savâba;
O
süreçte, RUH (insanların tümünde şuur boyutunda
açığa çıkan TEK'il Esmâ hakikati mânâsı) ve
melekleri saf saf kıyamdadır. (Fıtratında) Rahmân'ın izin verdiği hariç, kimse konuşamaz hâldedir! O
da doğruyu söyler. (A. Hulusi)
38 - O
günkü Kıyama duracak Ruh ve Melâike saf saf. Bir kelime söyleyemezler, o
kimseden başka ki o Rahman ona izin vermiş o da savabı söylemiştir. (Elmalı)
Yevme yekumur Ruhu vel melaiketu saffân
lâ yetekellemun
insanlığa ait bütün ruhların ve meleklerin saf saf dizildiği gün kimse ağzını
açamayacak. Evet, tercihim burada ki er Ruh nedir sualine tercihim; Katade,
İbn. Abbas ve Hasan Basri’nin tercihidir. Ruh belirlilikten dolayı çoğul anlam
taşır. İnsana dünyada üflenen akıl, irade, fıtrat ve vicdan suretinde tecelli
eden ruh, bu ruhtur. Teveffinin ardından asli vatanında şahit olarak huzura
çıkarılan ruh budur. Teveffi ruha nispetle kullanılır Kur’an da mevt, cesede
nispetle. Ceset mevt olur, ruh teveffi eder, sahibine vefa gösterir ve sahibine
gider. Ruh Allah’ın emirlerinden bir emirdir. Sahibi Allah’tır ve şahit olarak
huzura gidecek bir emanettir.
illâ men ezine lehurRahmânu ancak
Rahman’ın izin verdikleri müstesna. Yani onlar konuşabilirler. Burada Ezine;
ûzn; kulak anlamından türetilmiş, kulaktan. İzin bekleyene müsaade olduğu için
kulak kökünden türetilmiştir. İzn de aynı kökten gelmiştir. Evet Üzn. ve kale savâba
sadece doğruyu söyleyecek.
Müşriklerin yamuk şefaat
anlayışını reddeden bir ayet bu. yani O’nun huzurunda biri eğer birini
kayıracaksa Allah’ın kayırdığını kayıracak. Çünkü Allah’ın razı olmadığından
Allah’ın sevdiği razı olamaz. Peygamberler, sıddıyklar, alimler, şehiydler;
Allah’ın razı olduğundan razı olacaklar. Razı olmadığından da razı
olmayacaklar.
39-) Zâlikel yevmülHakk* femen şâettehaze ila
Rabbihi meâba;
İşte
budur Hak süreç! Artık dileyen Rabbine erecek çalışmayı yapsın! (A. Hulusi)
39 - O
günkü haktır, o halde dileyen Rabbine varacak bir yüz edinsin. (Elmalı)
Zâlikel yevmülHakk işte bu hakkın
tecelli ettiği gündür. Hakikatin tecelli ettiği gündür. femen şâettehaze ila Rabbihi meâba
artık kim dilerse rabbine varan bir yol tutsun. Dileyen rabbine varan bir yol
tutsun, yani fahvel hitab dileyen de rabbine varmayan bir yol tutsun. Ama
sonunu iyi düşünsün.
40-) İnna enzernaküm 'azâben kariyba* yevme
yenzurulmer'u ma kaddemet yedahu ve yekulülkafiru ya leyteniy küntü turaba;
Doğrusu
biz sizi yakın bir azap (ölüm) ile uyardık! O gün kişi, ellerinin (kendine) ne takdim ettiğine
bakar; hakikat bilgisini inkâr eden de şöyle der "Keşke toprak
olsaydım!" (A. Hulusi)
40 - Çünkü
biz size yakın bir azâbı ihtar ettik, o gün ki kişi ellerinin ne takdim
ettiğine bakacak ve diyecek ki kâfir: ah nolaydı ben bir türâb olaydım.
(Elmalı)
İnna enzernaküm 'azâben kariyba
şüphesiz biz sizi yakın, çok yakın bir azab ile uyarıyoruz. yevme yenzurulmer'u ma kaddemet yedahu ve
yekulülkafir O gün geldiğinde kişi takdim ettiklerine bakacak,
eliyle ne gönderdiğine bakacak. Daha hayatta iken ahireti için yaptığı yatırıma
bakacak Yaptığı yatırımın hep günah olduğunu gören kimse bakacak ki içinde yüz
ağartıcı bir yatırım yok. Dünyada yapıp gönderdikleri, cehennemini büyütmüş,
cennetini değil. Ateşini kışkırtmış, Nûr’unu yakmamış. Bakacak ki yüz karası,
kendini mahvedecek şeyler.
İşte o zaman nankör kişi diyecek
ki ya leyteniy
küntü turaba nolaydım, keşke toprak olaydım. Keşke toprak olup
gideydim de bu günleri görmeyeydim diyecek. Yani zira bu kişi yaşarken yeniden
diriliş gerçeğini göz ardı etmiş, ölünce toprak olacağını sanmıştı. Ama orada
baktı ki ölünce toprak olunmuyor. Evet, bugün bir tek ölümü çağırmayın diyordu
ya Kur’an; ölümleri çağırın, bir çok ölümü çağırın, size bir tek ölüm yetmez.
İşte o tiplerden birinin son halini, ahirette ki içine düştüğü o derin
pişmanlığı dile getiren bu ayetle sure son buluyor.
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
Nebe’suresinin sonu.
Nebe’ suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder