27 Mayıs 2014 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. NAZİ’AT SURESİ (30-46)(186-B)c



b sayfasından devam

30-) Vel'Arda ba'de zâlike dehaha;

İşte bundan sonra arzı yayıp döşedi. (A. Hulusi)

30 - Ondan sonra da arzı döşedi. (Elmalı)


Vel'Arda ba'de zâlike dehaha ve onun ardından yer yüzünü yuvarlatarak bir düzene koydu. Yuvarlatarak diye çevirim dehaha den dolayıdır. Aslında Şems/6 ayetinde ki tahâha ile burada ki dehaha; hem mahreç açısından, hem de mana açısından birbirine çok yakındır. Deve kuşu yumurtasıyla alakalıdır. Deve kuşu yumurtasında denmez deha, tâha. Ya neye denir? deve kuşu yumurtasının yerine yuvasına denir. Fakat zaten deve kuşu yumurtasının yuvası da deve kuşunun yumurtası şeklinde olur. Çünkü kumun içine yapıyor, yumurtayı bırakıyor, bıraktıktan sonra yumurta dışında ki sıvı salgıyla ve hayvanın üstünde oturma ağırlığıyla, hayvanın da nemiyle beraber zaten oraya tam yumurta gibi bir oyuk açılıyor. Yer yüzünün yuvarlaklığının tipik olarak ifadesidir ve mucizevi bir haberdir aynı zamanda.

Zaten Kur’an da felek kelimesinin geldiği ayetlere baktığımızda felekte dönen şeyler için, yuvarlak şeyler için, tedvir için kullanılır. Dolayısıyla bunlar hep birbirini teyit eden Kur’ani kavramlar. Onun için o zaman Batlamyus teorisi dünyada tek teori. Yani tüm uzay bilginleri düz bir tepsi gibi zannediyorlardı dünyayı, düz bir tepsi. Kur’an sa deve kuşu yumurtasının yuvasıyla açıklıyor. Yani yuvarlak olduğunu zımnen söylüyor.


31-) Ahrece minha mâeha ve mer'aha;

Ondan onun suyunu ve mer'asını çıkardı(ğı hâlde). (A. Hulusi)

31 - Ondan suyunu ve mer'asını çıkardı. (Elmalı)


Ahrece minha mâeha ve mer'aha yine orada ondan, oranın suyunu çıkardı ve beslenme kaynaklarını yarattı, var etti, çıkardı.


32-) Velcibale ersaha;

Dağlara gelince, onları demir atmış gibi dikip sâbitledi. (A. Hulusi)

32 - Ve dağlarını oturttu. (Elmalı)


Velcibale ersaha yine dağları sağlamca yerleştirdi.

[Ek bilgi; Yer küresinin teşekkülü kaba taslak şöyle düşünülüyor; Çok yüksek derecede ki bir sıcaklığın hüküm sürdüğü ve özellikle -kayaların erime halinde olduğu- merkezi bir tabakayı ihiva eden derin bir tabaka ile katı ve soğuk olan yer kabuğundan yani yüzey tabakasından meydana gelmektedir. Bu tabaka çok incedir yerin yarıçapı 6.000 km. den fazla olduğu halde, bu yüzey tabakası birkaç Km. ile birkaç on km. arasında bir kalınlık teşkil eder. Bu da yer kabuğunun ortalama olarak yer küresinin yarı çapının %1. i kadar bile olmadığı anlamına gelir.
Jeolojik olaylar işte –denilebilirse- bu ince deri üzerinde meydana gelmektedir. Bunların temelinde dağ silsilelerinin esası olan kıvrılmalar bulunur. Dağların oluşumuna jeolojide orogene’se (dağ oluşması denilir. Bu oluşum sürecinin büyük bir önemi vardır. Çünkü bir dağı meydana getirecek olan bir engebeye yer altında yer kabuğunun aynı oranda bir gömülmesi tekabül eder ki bu yere çakılmada, alt tabakada ona bir temel sağlar.
Kur’an ın dağlarla ilgili ifadeleri ve onların bir takım kıvrılma hadiselerinin sonucunda sabir bir şekilde yerine oturduklarına işaret eden ayetler çok önemlidir.  
Değil mi ki biz arzı bir döşek yaptık.” (Nebe’/6) 
Ve dağları birer kazık” (Nebe’/7).
Burada işaret olunan kazıklar (vedet in çoğulu evtad) çadırı yere tespit etmek için kullanılan kazıklardır. Çağdaş jeologlar yer kıvrımlarının onlarca km. ye varan değişik boyutlarda olan engebeler halinde yerleşmiş olduklarını bildirirler. Yer kabuğunun sağlamlığı da bu kıvrılma olayından ileri gelir.
(Maurıce Bucaılle – Kitab-ı Mukaddes, Kur’an ve bilim/268-270)]


33-) Meta'an leküm ve lien'amiküm;

Sizin ve en'amınızın (hayvanlar) yararlanması için. (A. Hulusi)

33 - Sizin ve davarlarınızın indifa’ı için. (Elmalı)


Meta'an leküm ve lien'amiküm siz ve hayvanlarınız için geçim yeri olsun diye böyle yaptık.


34-) Feizâ câetittammetülkübra;

Et Tammet'ül Kübra (karşı konulmaz olay - ölüm tadılıp yeni yaşam) başladığında. (A. Hulusi)

34 - Fakat geldiği vakit o «tâmmei Kübrâ»(Elmalı)


Feizâ câetittammetülkübra imdi, o muazzam olay gerçekleştiği zaman, yeniden kıyamete getirdi, son saate getirdi, büyük olaya getirdi. O muazzam olay gerçekleştiği zaman.


35-) Yevme yetezekkerul'İnsanu ma se'a;

O süreçte insan çalışmalarının getirisinin ne olacağını hatırlar! (A. Hulusi)

35 - O insanın neye koştuğunu anlayacağı gün. (Elmalı)


Yevme yetezekkerul'İnsanu ma se'a evet işte o gün insan neyin peşinden koştuğunu fena halde hatırlayacak, fakat hiçbir işe yaramayacak. Neyin peşinden yeldirdi, neyin peşinden ömrünü tüketti, saçlarını hangi değirmen de ağarttı, işte o zaman fark edecek. Eyvah..! diyecek ama iş işten geçmiş olacak.


36-) Ve burrizetilcahıymu limen yera;

Görüşü açılan (göz sınırlaması olmadan gören) için cehennem bâriz (apaçık) karşısındadır! (A. Hulusi)

36 - Ve Cahîm hortlatıldığı vakit, görür kimseler için. (Elmalı)


Ve burrizetilcahıymu limen yera cehennem, görme yeteneği olan herkesin gözüne sokulacak adeta burrizet; bariz olacak. Yani görme yeteneğine sahip herkesin gözüne gözüne sokulacak cehennem ben buradayım diye.


37-) Feemma men tağâ;

Azıp kural tanımayana, (A. Hulusi)

37 - Artık herkim azgınlık etmiş, (Elmalı)


Feemma men tağâ fakat tuğyan eden şu kimseye gelince, haddini aşan, tağutlaşan yani Allah’a baş kaldıran, Allah’a sana ihtiyacım yok havalarında olan, sırt dönen, firavunlaşan, Nemrutlaşan şu tip gelince.


38-) Ve aserelhayateddünya;

Dünya zevkleri için yaşamayı seçene gelince; (A. Hulusi)

38 - Dünya hayatı tercih eylemiş ise, (Elmalı)


Ve aserelhayateddünya ve dünya hayatının etkisiyle kendini kaybeden tipe. Devam ediyor;


39-) Feinnelcahıyme hiyel me'va;

Muhakkak ki yakıcı ortam mekânı olur! (A. Hulusi)

39 - Muhakkak Cahîmdir onun varacağı, (Elmalı)


Feinnelcahıyme hiyel me'va işte cehennemdir bu tiplerin son varacakları, varıp duracakları son durak cehennem olacaktır.

Firavunlaşmayı aslında dile getiriyor bu ayetler. Cehenneme götüren, firavunu firavun yapan şey nedir diye sorsanız ayetlerden cevabını alıyoruz. Bir- tuğyan, iki- dünyevileşmek. Bir haddini bilmeme, iki dünyevileşme. Hani efendimiz de Hubb-ud-dünya Re'sü Külli hatietin diyordu ya, dünya sevgisi tüm günahların, tüm yanlışların başıdır. Dünyevileşme de insanı firavun eden bir sürecin başlangıcı olarak geliyor.


40-) Ve emma men hafe mekame Rabbihi ve nehennefse 'anilheva;

Rabbinin makamından korkan ve nefsini boş geçici sonsuzlukta hiçbir getirisi olmayan davranışlardan koruyana gelince; (A. Hulusi)

40 - Herkim de rabbinin makamından korkmuş ve nefsi hevadan nehy eylemiş ise. (Elmalı)


Ve emma men hafe mekame Rabbihi fakat rabbinin makamından korkan kimseye gelince. Aslında bu rabbinin sevgisini yitirmek korkusu. ve nehennefse 'anilheva ve kendini nefsinin hevasından alıkoyan kimseye gelince. Nefsinin hevasına teslim olan değil, iç güdülerinin, bilinç altının, şehvetinin ayartmalarına karşı direnen kimse bu.


41-) Feinnelcennete hiyel me'va;

Muhakkak ki cennet, barınağın ta kendisidir. (A. Hulusi)

41 - Muhakkak Cennettir onun varacağı. (Elmalı)


Feinnelcennete hiyel me'va işte onların varacağı yerde cennet olacaktır.

Burada cennete götüren amellerde sayılıyor. Yukarıda tersi. Allah korkusu ve hevadan uzaklaşmak, yani keyfi yaşamdan uzaklaşma. Kendi kurallarını kendin değil, rabbine koydurma, rabbinin koyduğu kuralları uygulama.


42-) Yes'elûneke 'anissa'ati eyyane mursaha;

Sana O Saat'ten soruyorlar: Onun gelip çatması ne zaman, diye. (A. Hulusi)

42 - Sana o saatten soruyorlar: ne zaman demir atması? (Elmalı)


Yes'elûneke 'anissa'ati eyyane mursaha ey peygamber sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar.


43-) Fiyme ente min zikraha;

(Oysa) onun bilgisi sende ne arar! (A. Hulusi)

43 - Nerde senden onu anlatması? (Elmalı)


Fiyme ente min zikraha sen nerede onu bilmek nerede. Şöyle yaklaşık çeviriler yapabilirim. Sen onu nereden bileceksin, sen onu nasıl bilebilirsin ki falan. Ama inanın metin ne söylüyorsa ben mümkin olduğu kadar metnin aslına sadık kalarak hedef dile taşımaya çalışıyorum kaynak dili. Bize de düşen budur. Metnin aslına sadakattir, vahye sadakattir. Yumuşatmak bize düşmez. Yani bu konuda Kur’an ın üslubu keskinse ben onun içine yumuşatıcı katamam ki. O keskinliği verebildiğim oranda tercüme de başarılı olurum.

Sen kim onu bilmek kim diyorsa Kur’an ya bizim içimizden çıkan, peygamber olmadığı halde kıyametin vaktini hesaplamaya kalkanlara ne diyor. Aslında böyle ele almak lazım.


44-) İla Rabbike müntehaha;

Onun sonu rabbinedir. (A. Hulusi)

44 - Rabbinedir onun müntehası. (Elmalı)


İla Rabbike müntehaha onun nihai sınırı rabbine malumdur, sadece rabbine.


45-) İnnema ente munziru men yahşâha;

Sen ancak O'ndan haşyet duyan kimsenin uyarıcısısın! (A. Hulusi)

45 - Sen ancak bir münzirisin ondan haşyet duyacakların. (Elmalı)


İnnema ente munziru men yahşâha sen sadece onun azametinden korkanları uyarabilirsin. Sen sadece Allah’a yönelenleri uyarabilirsin. Sen sadece Allah’tan titreyenleri, Allah’ın azameti karşısında havf ve haşyet duyanları uyarabilirsin. Onlara faydalı olur. Çünkü Allah korkusu yüreğine düşmemiş insanları uyaramazsın.


46-) Keennehüm yevme yeravneha lem yelbesû illâ 'aşiyyeten ev duhaha;

Onu gördükleri süreçte, sanki onlar (dünyada) hiç kalmamışlardır! Ancak bir Aşiyye (Güneş'in ufukta batma süresi) yahut onun battıktan sonraki kalan aydınlık süresi kadar dünyada yaşamış olduklarını sanırlar.(A. Hulusi)

46 - Onu görecekleri gün onlar, sanki bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler. (Elmalı)


Keennehüm yevme yeravneha lem yelbesû illâ 'aşiyyeten ev duhaha onlar, Allah’tan korkmayan, Allah’ı sevmeyen, Allah’a saygı duymayan, daha doğrusu kendisine saygı duymayan, Allah’ın açtığı bir kredi olduğu halde kendi kendini heba eden ve ihanet eden kimselerin sonu ne olacak.

Onlar bu hakikati gördükleri zaman sanki bu dünyada bir gece veya bir gündüzden, illâ ‘aşiyyeten ev duhaha, bir gece, ya da bir gündüzden fazla kalmamış gibi gelecek onlara.

Bu ilginç dostlar, vahiyden ve Allah’tan mahrum geçen bir ömür tek bir gece kadar bereketsiz diyor bu ayet.

Evet Nazi’at suresinin 46. ayeti olan son ayeti, Allahsız ve vahiysiz geçen bir ömür, bir tek gece kadar, ya da bir tek gündüz kadar bereketsiz diyor. Peki ya tersi? Tersi de diyor mu? Evet tersi de diyor. Allahlı ve vahiyli geçen bir gece;

İnnâ enzelnaHU fiy LeyletilKadr, Kadr/1)

Ve mâ edrake mâ LeyletülKadr, (Kadr/2)

Biz onu kadir gecesinde indirdik. Sen nereden bileceksin kadir gecesinin ne olduğunu.

LeyletülKadri hayrün min elfi şehr. (Kadr/3)

Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Otuz bin kat daha hayırlıdır. Ne demek bu? İçinde Allah olan ve vahiy olan bir gece ise bir ömre bedeldir. Çünkü bin ay 83 yıl eder. O zaman bu ayetle Kadr suresini birleştirdiğimizde çıkan sonuç şudur; Allah’sız ve vahiysiz bir ömür bir gece kadar bereketsiz, Allah’lı ve vahiyli bir gece bir ömre bedeldir.

Rabbim her gecemizi vahyin nazil olduğu gece kılsın inşallah.


Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn

Allah doğru söyledi. Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


Nazi’at suresinin sonu.
Nazi’at suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder