13 Mayıs 2014 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. MÜRSELAT SURESİ (15-32)(185-B)b



a sayfasından devam



15-) Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn;



O süreçte (ölümle birlikte başlayacak ikinci yaşam sürecini) yalanlayanların vay hâline! (A. Hulusi)



15 - Vay haline o gün yalan diyenlerin, (Elmalı)





Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn O gün vay haline yalanlayanların, yalan sayanların o gün vay haline. Bu surede, bu ayetten tam 8 kez gelir. Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn.



[Ek bilgi; "Mükezzibin" kelimesinin her âyette tekrarlanmadan önce geçen konunun ifade ettiği mânâya göre düşünülmesi gerekir. Mesela birinci geçtiği yerde hüküm gününü, ikincide suçlulara yapılacak azabı, üçüncüde Allah'ın ilmini ve gücünü, dördüncüde insanoğlunun muhtaç ve sınırlı bir güce sahip olduğunu, ilâhî kudretin her şeyi kapladığını ve Allah'ın nimetini inkâr mânâları ile ilgilidir.(Elmalı- Tefsir)]





16-) Elem nühlikil'evveliyn;



Evvelkileri helâk etmedik mi? (A. Hulusi)



16 - Helâk etmedik mi evvelkileri? (Elmalı)





Elem nühlikil'evveliyn ne yani biz onların önceki benzerlerini de helak etmedik mi. Yok etmedik mi, mahvetmedik mi, neye şımarıp neye küstahlaşıyorlar.





 17-) Sümme nutbi'uhümül'ahıriyn;



Sonra, ardı sıra gelenleri de onlara tâbi ederiz (onlar da helâk olurlar). (A. Hulusi)



17 - Sonra arkalarına takacağız geridekileri, (Elmalı)





Sümme nutbi'uhümül'ahıriyn sonrakileri de onların peşine takıveririz, zor mu Allah için sonrakileri de öncekilerin peşine takmak. Öncekiler hangi yoldan gidip nereye vardılarsa, sonrakiler de oraya varacaklar. Firavunun izini izleyip de Musa’nın vardığı yere varmak olur mu?





18-) Kezâlike nef'alu Bilmücrimiyn;



İşte suçluları böyle yaparız! (A. Hulusi)



18 - Biz öyle yaparız mücrimleri, (Elmalı)





Kezâlike nef'alu Bilmücrimiyn işte biz müçrimlere, yani günahı tabiat haline getirenlere böyle muamele ederiz.





19-) Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn;



O süreçte yalanlayanların vay hâline! (A. Hulusi)



19 - Vay haline o gün yalan diyenlerin, (Elmalı)





Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn yazıklar olsun yalanlayanların haline.





20-) Elem nahlukküm min main mehiyn;



Sizi basit bir sudan yaratmadık mı? (A. Hulusi)



20 – Yaratmadık mı sizi bir hakîr sudan? (Elmalı)





Elem nahlukküm min main mehiyn sizin yaratılış sürecinizi basit ve zayıf bir sıvıdan başlatmadık mı. İnsan suresinin girişinde ifade edilen hakikat burada da farklı bir cümleyle ifade edildi. Sürecin başlangıcına delalet ediyor burada ki mim.





21-) Fece'alnahu fiy karârin mekiyn;



Onu güvenli bir mekânda (rahimde) oluşturduk; (A. Hulusi)



21 - Kılıp da onu bir makarda temkin, (Elmalı)





Fece'alnahu fiy karârin mekiyn ki bu o sıvıyı rahiym gibi sağlam bir karar mahallinde korumaya almadık mı, biz almadık mı. Biz aldık daha doğrusu. Yani rahimde o sıvıyı korumaya biz almıştık.





22-) İla kaderin ma'lum;



Malûm bir kadere kadar! (A. Hulusi)



22 - Malûm bir kadere değin. (Elmalı)





İla kaderin ma'lum önceden belirlenmiş bir süreye kadar onu rahimde biz muhafaza ettik.





23-) Fekaderna* feni'melKadirun;



Böylece biz takdir ettik! Ne güzel takdir edenleriz! (A. Hulusi)



23 - Demek ki ölçmüşüz, demek ki biz ne güzel kâdiriz. (Elmalı)





Fekaderna* feni'melKadirun bütün bunları biz takdir ettik, biz ne güzel takdir ediciyiz. Biz bir kaderle yapıyoruz, ölçüyle yapıyoruz. Kadere iman; Allah’ın ölçüsüz iş yapmadığına imandır. Ey kul sen de ölçülü iş yap mesajı var burada.



[Ek bilgi; “kün fe yekûn” Allah emreder oluş başlar, oluşun nasıl olacağına dair programlamayı yapar. Buna kader diyoruz işte. O programlamayı içine koyar. Onu programlar. Bil kuvve olarak içine koyar, ecnebiler potansiyel diyor bil kuvveye. O bil kuvveyi, bil fiile çevirmek içinde, kinetize etmek içinde start verir, yani başla der. Ve o devam eder.
Eğer iradede vermişse Allah’ın programına aykırı davranabilir. O zaman yanar işte. İrade vermemişse aykırı davranmaz, davranamaz zaten. İrade verdiğine dinamik kader, irade vermediğine statik kader diyoruz. İrade vermediğini otomatik pilota bağlar. 
Feni’melkadirun; Bütün bunları biz takdir ettik, biz ne güzel takdir ediciyiz. Biz bir kaderle yapıyoruz, ölçüyle yapıyoruz. (M.İslamoğlu)]





24-) Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn;



O süreçte yalanlayanların vay hâline! (A. Hulusi)



24 - Vay haline o gün yalan diyenlerin, (Elmalı)





Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn vay gele o yalanlayanların haline başına.





25-) Elem nec'alil'Arda kifâtâ;



Arzı bir toplanma yeri kılmadık mı? (A. Hulusi)



25 - Ye kılmadık mı Arzı bir tokat, (Elmalı)





Elem nec'alil'Arda kifâtân yer yüzünü bir arada yaşama alanı yapmadık mı.





26-) Ahyâen ve emvata;



Diriler ve ölüler için! (A. Hulusi)



26 - Gerekse diriler için gerekse emvat, (Elmalı)





Ahyâen ve emvata diriler ve ölüler için. Veyahut ta manevi diriler ve manevi ölüler. Yani kafirler ve mü’minler için yeryüzünü bir arada yaşama alanı yapmadık mı. Yani mü’min de yer yüzünde yalıyor, kafir de. Bu da bizim bir takdirimizin gereği.


[Ek bilgi; “kün fe yekûn” Allah emreder oluş başlar, oluşun nasıl olacağına dair programlamayı yapar. Buna kader diyoruz işte. O programlamayı içine koyar. Onu programlar. Bil kuvve olarak içine koyar, ecnebiler potansiyel diyor bil kuvveye. O bil kuvveyi, bil fiile çevirmek içinde, kinetize etmek içinde start verir, yani başla der. Ve o devam eder.
Eğer iradede vermişse Allah’ın programına aykırı davranabilir. O zaman yanar işte. İrade vermemişse aykırı davranmaz, davranamaz zaten. İrade verdiğine dinamik kader, irade vermediğine statik kader diyoruz. İrade vermediğini otomatik pilota bağlar. 
Feni’melkadirun; Bütün bunları biz takdir ettik, biz ne güzel takdir ediciyiz. Biz bir kaderle yapıyoruz, ölçüyle yapıyoruz. (M.İslamoğlu)]






27-) Ve ce'alna fiyha revasiye şamihatin ve eskaynâküm mâen furata;



Orada yüksek (haşmetli, azametli) sâbit dağlar oluşturduk ve size tatlı bir su içirdik. (A. Hulusi)



27 - Ve oturtup da onda yumru yumru oturaklı dağlar, sunmadık mı size bir su (tatlı) bir furat, (Elmalı)





Ve ce'alna fiyha revasiye şamihat ve başı yüce heybetli dağlar var ettik. ve eskaynâküm mâen furata ve yine size billur gibi sular bahşettik. Eskayna ile sekayna, sekaytü; bir bardak su verdim. Eskaytü; akan sudan bir parça nasip verdim demektir. Yani onlara şarıl şarıl akan sular bahşettik.





28-) Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn;



O süreçte yalanlayanların vay hâline! (A. Hulusi)



28 - Vay haline o gün yalan diyenlerin, (Elmalı)





Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn vay gele bu gerçeği yalanlayanların başına. Yazıklar olsun, Allah’ın verdiği suyu içip te kuduranlara.





29-) İntaliku ila ma küntüm Bihi tükezzibun;



Haydi, yalanlamakta olduğunuza gidin! (A. Hulusi)



29 - Haydi boşanın o yalan dediğinize, (Elmalı)





İntaliku ila ma küntüm Bihi tükezzibun haydi artık yalanlayıp durduğunuz hesap gününe doğru ilerleyin bakalım. Yani kaçamazsınız, herkes akıbetine doğru yürüyor, kafirde, mü’min de. Kaçamazsınız, Allah’tan kaçış yok.





30-) İntaliku ila zıllin ziy selasi şu'ab;



Haydi, üççatallı gölgeye gidin (Hristiyanların inandığı teslis - üçleme; Allâh - Ruh-ül Kuds ve Oğlu inancı kurtarsın bakalım sizi, anlamında)! (A. Hulusi)



30 - Haydi boşanın bir üç çatallı gölgeye, (Elmalı)





İntaliku ila zıllin ziy selasi şu'ab 3 boyutlu gölgeye, zehirli bir gölgeye doğru ilerleyin. 3 boyutlu gölge; İnsanın duygu, düşünce ve eylemini kuşatan. Veya cehennemin yakıcı, boğucu ve kör edici gölgesi.



[Ek bilgi; Siz Allah'a inanmıyordunuz. Onun bir ortağı olduğunu; baba, oğul ve mukaddes ruh gibi üç parçadan oluştuğunu zannediyordunuz. Şimdi onun bir olduğuna inanan müminler Arş'ın gölgesinde, o koyu gölgede gölgelenirlerken siz inandığınız üç çatallı gölgeye sığınınız.

Ata'dan rivayet edildiğine göre bu üç çatallı gölge, cehennem dumanın gölgesi diye yorumlanmış, birçok tefsirci bu hitabı da öncekinin bir izahı gibi kabul ederek bunu takip etmişler ve şöyle demişlerdir: Cehennem dumanı üç ayrı yerden yükselecek, kâfirler onu ateşten korur zannederek koşacaklar ve onu en kötü bir halde bulacaklardır. Bu duruma göre bu âyette geçen "zıll", yani gölge, "yalanlamakta olduğunuz şey"in bir açıklaması demek olur.

Fakat Ebu Hayyan'ın naklettiğine göre, İbnü Abbas şöyle demiştir: Bu hitap haça tapanlara söylenecektir. Müminler Allah sayesinde Arş'ın gölgesinde korunacak, haça tapanlara da, "taptığınız haçın gölgesine gidin" denecek. Zira haçın üç çatalı vardır. ŞU'AB, bir cisimden ayrılan çatallardır." Yani haçın bir kolu, gövdesi demek olduğundan çatalları üçtür. (Elmalı – Tefsir)] 

Demek ki, "Üç çatallı bir gölge", hıristiyanlığın teslis inancının, Allah'ı oluşturduğuna inandıkları üç unsurun bir simgesidir. Haç, onu temsil eder. Hıristiyanlık bunu ve Ahireti yalanlamıyor fakat en büyük kurtuluşu bu haçtan bekleyerek buna inanıyor. Bu nedenle Ahirette, o hüküm günü müslümanlar inanmış oldukları o saf bir Allah inancı gölgesinde gölgelenirlerken, "Allah hem birdir, hem üçtür" diye üç unsur ile teslis (üçlemey)e inananlara: "Haydin gidin, o "üç çatallı teslis gölgesine" denecek. Fakat öyle bir üç çatallı gölge neye yarar? Gölgelendirir mi? Azaptan korumak için bir faydası olabilir mi?







31-) Lâ zaliylin ve lâ yuğniy minelleheb;



Ne (ateşten) gölgelendirir ve ne de (renk renk) alevden kurtarır! (A. Hulusi)



31 - Ne gölgelendirir ne alevden korur. (Elmalı)





Lâ zaliylin ve lâ yuğniy minelleheb Evet, öyle bir gölge ki serinletmez ve ateşin alevinden de asla korumaz.





32-) İnneha termiy Bişererin kelkasr;



Muhakkak ki o saray gibi büyük kıvılcımlar atar! (A. Hulusi)



32 - çünkü o, öyle şirareler atacaktır ki her biri bir saray gibi. (Elmalı)





İnneha termiy Bişererin kelkasr o alevin ateşi saraylar gibi dev yapılar gibi kıvılcımlar saçarak kükrer. Cehennem anlatılıyor. Cehennemin korkunçluğu dile getiriliyor.





Devam ediyor c sayfasına geçiniz.

Mürselat suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder