20 Mayıs 2014 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. NEBE’ SURESİ (04-11) (186-A)b



a sayfasından devam


4-) Kellâ seya'lemun;

Hayır, (düşündükleri gibi değil), yakında (vefat edince) bilecekler! (A. Hulusi)

04 – Hayır, ileride bilecekler. (Elmalı)


Kellâ seya'lemun ister acaba var mıdır diye tereddüt gösterenler, eğer var idiyse orada da yırttık diyorlar onlar zaten. Çünkü burada Allah bize zenginlik verdiğine göre, bizi desteklediğine göre orada da bizi destekleyecek demektir diyorlar onlar, o kafa. Ama asla yoktur, yani toz toprak olduktan sonra mı diriltileceğiz diyenler. Hangisi olursa olsun hepsi seya’ğlemun zamanı gelince görecekler, bilecekler.


5-) Sümme kellâ seya'lemun;

Yine hayır (düşündükleri gibi değil), yakında bilecekler! (A. Hulusi)

05 - Hayır, hayır ileride bilecekler. (Elmalı)


Sümme kellâ seya'lemun kesinlikle, yani; ben 1. ile 2. nin aynı olduğu kanaatinde değilim. Kur’an da nasıl ki mutlak müteratif yoksa, mutlak tekrar da yok. 1. si Kellâ seya’lemun; hayır, dünyada bilecekler, onlardan bir kısmı daha dünyada bilecek. Yani bir ahiret varmış diye belki ölüm anında, belki sekerat anında, belki ölümden hemen önce, belki de ihtida ederek. Artık kani olacaklar. Ama burada bilmediler bir şekilde; Sümme, daha sonra kellâ seya’lemun kesinlikle bilecekler. Zamanı gelince ahirette, zaten ahirette bilmeyen kalmayacak. Ama bilmek bir işe yaramayacak.


6-) Elem nec'alil'Arda mihâda;

Biz arzı (bedeni) bir beşik (içinde gelişeceğiniz geçici kullanım aracı) yapmadık mı? (A. Hulusi)

06 - Değil mi ki biz arzı bir döşek yaptık. (Elmalı)


Elem nec'alil'Arda mihâda biz değil miyiz yer yüzünü yayıp döşeyen, yer yüzünü beşik yapan biz değil miyiz. Yer yüzünü yapmadık mı, beşik yapmadık mı, döşemedik mi. Mihad; beşik.


7-) Velcibale evtada;

Dağları (bedendeki organları) da birer kazık! (A. Hulusi)

07 - Ve dağları birer kazık. (Elmalı)


Velcibale evtada dünya kadar beşik olursa bu beşiğin ayakları neden olur Kur’an dostları? Dağlardan değil mi? Ve dağları da o beşiğe ayak yapmadık mı? Direk yapmadık mı? Eh, beşiği dünya kadar olanın dağ gibi de ayağı olur. Aslında şöyle zihnimizde devam ettirebilir miyiz? İsterseniz ettirelim zihnimizde, Nasıl? Dünya kadar beşik, dağlardan bu beşiğin ayağı, bu beşikte ki bebekte insanoğlu, bu beşiği sallayan da Allah’ın kudret eli diyebilir miyiz? Sanırım diyebiliriz. Bu kadar büyük beşiği bir gün gelecek Allah, içinde ki eğer ihanet ederse, kendisini eleyip beleyen Allah’a ihanet ederse, evet, Ve mehhedtu lehu temhiyda (Müddessir/14) Kalem (Müddessir olacak) suresinde bir azgın şahıstan söz edilir. Evet bir azgın müşrikten. Yani onu yalnız olarak yaratıp ona evlatlar, cömertliğinin eseri olan mallar vermedik mi dedikten sonra Ve mehhedtu lehu temhiyda. (Müddessir/14)  der. onu eleyip belemiştik onu bir bebek gibi eleyip belemiştim ne oldu? Yeterli bulmadı. Kendinse verdiğimi bir daha istedi. Sümme yatme'u en eziyd. (Müddessir/15) dahası, daha fazlası yok mu dedi.

Evet, demek ki eğer bu beşiğin içinde ki bebek ihanet etmeye kalkarsa, Allah’ın eleyip belemesine rağmen; işte o zaman beşik devrilecek.

[Ek bilgi; Yer küresinin teşekkülü kaba taslak şöyle düşünülüyor; Çok yüksek derecede ki bir sıcaklığın hüküm sürdüğü ve özellikle -kayaların erime halinde olduğu- merkezi bir tabakayı ihiva eden derin bir tabaka ile katı ve soğuk olan yer kabuğundan yani yüzey tabakasından meydana gelmektedir. Bu tabaka çok incedir yerin yarıçapı 6.000 km. den fazla olduğu halde, bu yüzey tabakası birkaç Km. ile birkaç on km. arasında bir kalınlık teşkil eder. Bu da yer kabuğunun ortalama olarak yer küresinin yarı çapının %1. i kadar bile olmadığı anlamına gelir.
Jeolojik olaylar işte –denilebilirse- bu ince deri üzerinde meydana gelmektedir. Bunların temelinde dağ silsilelerinin esası olan kıvrılmalar bulunur. Dağların oluşumuna jeolojide orogene’se (dağ oluşması denilir. Bu oluşum sürecinin büyük bir önemi vardır. Çünkü bir dağı meydana getirecek olan bir engebeye yer altında yer kabuğunun aynı oranda bir gömülmesi tekabül eder ki bu yere çakılmada, alt tabakada ona bir temel sağlar.
Kur’an ın dağlarla ilgili ifadeleri ve onların bir takım kıvrılma hadiselerinin sonucunda sabir bir şekilde yerine oturduklarına işaret eden ayetler çok önemlidir. 
Değil mi ki biz arzı bir döşek yaptık.” (Nebe’/6) 
Ve dağları birer kazık” (Nebe’/7).
Burada işaret olunan kazıklar (vedet in çoğulu evtad) çadırı yere tespit etmek için kullanılan kazıklardır. Çağdaş jeologlar yer kıvrımlarının onlarca km. ye varan değişik boyutlarda olan engebeler halinde yerleşmiş olduklarını bildirirler. Yer kabuğunun sağlamlığı da bu kıvrılma olayından ileri gelir.
(Maurıce Bucaılle – Kitab-ı Mukaddes, Kur’an ve bilim/268-270)]


8-) Ve haleknâküm ezvaca;

Sizleri de eşler (bilinç - beden) olarak yarattık. (A. Hulusi)

08 - Ve sizleri çift çift yarattık. (Elmalı)


Ve haleknâküm ezvaca ve biziz sizi çift çift yaratan, eşli yaratan, ezvac. Aslında sizi biz çifterli yarattık. Her şeyi, sadece insan değil burada, tüm varlıklar çiftli yaratılmıştır. Her ne ki yaratılmıştır, o çifttir, her ne ki tektir o yaratılmamıştır, yaratandır. Allah tektir. Veşşef'ı velvetr. (Fecr/3) çifte ve teke yemin olsun. Vetr; tek; Şef’ı çift. Dolayısıyla insan da çift yaratılmıştır. Bu çift yaratılış sadece erkekle dişi değil, aynı zamanda insanın maddesi ve manası, ruhu ve cesedi, dini ve dünyası. Burası ve ötesi. Hepsi bu çiftliliğin bir sonucu.


9-) Ve ce'alna nevmeküm sübâta;

Uykunuzu bir dinlenme kıldık. (A. Hulusi)

09 - Ve uykunuzu bir sübat yaptık. (Elmalı)


Ve ce'alna nevmeküm sübâta uykunuzu da ölüm sembolü kıldık. Biz kıldık. Uykunuzu ölüm sembolü.

İnsan uykusuna has bir özellik. Sübat Ve ce'alna nevmeküm mevta demiyor bakınız. Mevt kullanmıyor. Sübat kullanıyor. Sübat ile mevt farklı olmalı. Burada insan uykusuna has bir özellik olsa gerektir diye düşünüyorum. Allahü alem..! Can ile değil ruh ile alakalı olsa gerek. Çünkü hayvanlar da uyuyor ama hayvanların uykusuna sübat kullanılmıyor. İnsanın uykusuna sübat kullanılıyor. Allahu alem, uykunun ölümle hayat arasında bir tür araf olmasından dolayı. Ruhun bağımsız kalması bazen hatta gidip gezmesi, ve bazen görülen rüyaların da ruhun gezintisiyle ilgili olmasıyla alakalı olsa gerek. Çünkü bu ayeti okuduğumuzda hemen şu ayette hemen aklımıza geliyor. Uykuyu sizin için ölüm kıldık, ölüme benzer kıldık (Furkan/47) Evet, ölüm benzeri kıldık öyle de anlamamız mümkin. Onun için burada uykunun ölümle karşılaştırılması ve kıyaslanması insan uykusuna has bir durum olsa gerek ki sübaten şeklinde gelmiş.

Burada dikkat çekici bir incelik var, dil inceliği. Bakınız; Halâknaküm geliyor. Ezvacen ile geldiğinde. Yani sizi çifter li  libas, örtü kıldık.yarattık. Ama Ve ce'alna nevmeküm sübâtan geliyor uykunuzu da ölüm benzeri kıldık. Ve ce'alnelleyle libâsa geceyi de biz libas örtü kıldık. Ve ce'alnennehare me'aşan ve gündüzü de hayat sembolü kıldık. Bakınız ilginç. Burada Halâka eşyanın cevherine nispetle, ce’ale arazına ve eylemine ve ahvaline nispetle kullanılır. Eşyanın cevherinden söz edilecekse eğer, özünden, öz durumundan varlığından var oluşundan Halâka fiili kullanılıyor. Eşyanın özünden var oluşundan, varlığından değil de arazından, tavırlarından, niteliklerinden ve eyleminden söz edilecekse ce’ale kullanılıyor.

Evet, uyku ne muhteşem bir nimetmiş bize aynı zamanda onu gösteriyor. Uyku ne muhteşem bir nimet gerçekten. Bazı şeyler gece yapılır. Uyku o açıdan muhteşemdir. Karanlık ilahı anlamına gelmesin diye uykuya da aynı zamanda rabbimizin bir nimeti olarak gösteriliyor. Çünkü bu ayetlerin muhatapları içerisinde geceyi şer ilahı olarak görenler vardı. Hatta ateşperestlikte, Zerdüştlükte olduğu gibi Ehrimen; karanlık tanrısıydı. Ve karanlık şerrin geldiği şey olarak görülüyordu. Karanlığın Allah’tan bağımsız olarak şeytanlaştırılmaması gerektiğini söylüyor aynı zamanda bu ayet bize.


10-) Ve ce'alnelleyle libâsa;

Geceyi örtü kıldık. (A. Hulusi)

10 - Ve geceyi bir libas yaptık. (Elmalı)


Ve ce'alnelleyle libâsan biraz önce söylediklerimin hepsi bu ayet içinde geçerli. Tarifsiz bir örtü kıldık geceyi.


11-) Ve ce'alnennehare me'aşa;

Gündüzü de geçim meşgalesi kıldık. (A. Hulusi)

11 - Ve gündüzü bir meaş yaptık. (Elmalı)


Ve ce'alnennehare me'aşa ve gündüzü de hayat sembolü, yaşam sembolü kıldık.

Yer yüzü ve dağlar lem nec'al şeklinde gelmiş muzari fiilin başına lem getirilerek mazi yapılmış. Muzariden mazi yapılmış. Şimdiki, gelecek ve geniş zaman dan geçmiş zamana çevrilmiş. Ama başına “lem” getirilerek. Fakat çok ilginçtir cinsiyet, uyku gece doğrudan mazi ile gelmiş haleknâküm ezvacan , ce’alna. Lem nec’al değil. Lem nahlûk değil. Veya halâknaküm, ce’alna, evet, Ve ce'alnelleyle, Ve ce'alnennehare, lem nec'alil'Arda mihâdan, Velcibale evtadan. bakınız Elem nec'alil'Arda mihâdan evet, yapmadık mı, kılmadık mı soru şeklinde geliyor ama maziye çevriliyor “lem” ile.

Bunun nüktesi var mı diye soracak olursanız evet var. Bu ikisi arasında fark şu; İlki somut varlıklar, yani fiili muzarinin “lem” ile maziye çevrilerek anlatıldığı soru biçiminde Elem nec'alil'Arda diye gelen Elem nahlû’kum değil, ezvacen değil. Ve dahası Elem nec’al nevmeküm sübaten değil. Bakınız, nedir Ve ce'alna nevmeküm sübâten işte bu fark birincilerin somut, ikincilerin ise soyut olmasından dolayıdır. Arap dilinde böyle bir incelik vardır.

Devam ediyor c sayfasına geçiniz,
Nebe’ suresini toplu olarak BURADA bula bilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder