12 Ekim 2011 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. Tevbe (071-073)(64-D)


C sayfasından devam


71-) Vel mu'minune vel mu'minatu ba'duhüm evliyau ba'd* ye'murune Bil ma'rufi ve yenhevne anilmünkeri ve yukıymunes Salâte ve yü'tunez Zekâte ve yutıy'unAllâhe ve RasûleHU, ülaike seyerhamühumullâh* innAllâhe Aziyzun Hakiym;

İman eden erkekler ve kadınlar birbirlerinin velîleridirler... Olumlu olanları hakikatin gereği olarak emrederler, olumsuzlardan da birbirlerini engellerler; salâtı ikame ederler ve zekâtı verirler; Allâh'a ve Rasûlüne itaat ederler... İşte bunlara Allâh, rahmet edecektir... Muhakkak ki Allâh Aziyz'dir, Hakiym'dir. (A.Hulusi)

71 - Erkek, dişi bütün Müminler ise birbirlerinin velileridirler: ma'rufu emir, münkirden nehy ederler, namazı dürüst kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resulüne itaat eylerler, işte bunları Allah yarın rahmetiyle yargılayacak, çünkü Allah azîz, hakîmdir. (Elmalı)


Vel mu'minune vel mu'minatu ba'duhüm evliyau ba'd ama inanan erkekler ve inanan kadınlar da birbirlerinin dostu ve koruyucusudurlar.

Evet, biraz önce inanan erkekler ve inanan kadınların tam karşı kutbuna, iki yüzlü erkekler ve iki yüzlü kadınlar oturtulmuştu hatırlayacaksınız. Elmünafikune vel münafikatü diye başlayan 67. ayet. İşte uluslar arası nifakın ve küfrün bir standardı olduğu gibi, uluslar arası imanın, evrensel imanın da bir standardı vardır. Nedir derseniz, işte budur. Ne zaman, nerede, hangi ırka mensup olursa olsun, nerede nasıl şartlarda yaşamış olursa olsun, hangi medeniyet ve kültüre bağlı olursa olsun iman eden her mümin birbirinin dostudur, velisidir, koruyucusudur, yardımcısıdır.

Tabii ki ba'duhüm evliyau ba'd diyor burada. Ama ilginç değil mi, 67. ayette ba'duhüm min ba'd dedi. Evliya kelimesini kullanmadı münafık, iki yüzlüler için. Min ba’d dedi. Niçin, Burada bir nükte belki gelebilir akla, müminlerin birbirleriyle dostluğu Allah için olduğundan, Allah için dostluk hesapsız, darasız, ivazsız olur. Ama iki yüzlülerin dostluğu olmaz. Çıkar ilişkisi olur. Onlar adeta erdem ve ahlaki ve insani değerlerle birbirlerine bağlı değildirler. Sadece çıkarlarıyla ve nifaklarıyla birbirine bağlıdırlar. Müminlerin birbirinden olmasıyla nifaka gömülüp gidenlerin birbirinden olması arasındaki çok temel ayırım budur.

Müminler haspi olarak birbirlerinin dostudurlar. Herhangi bir çıkar gözetmeksizin iman onları birbirine kardeş kılmıştır. Ama nifak kimseyi kardeş kılmaz. İşte fark budur, bu farkta metne yansımıştır.

ye'murune Bil ma'rufi ve yenhevne anilmünker iyi ve doğru olanı önerir, kötü ve yanlış olanı önlerler müminler. Yani kötülüğün karşısında pasif değil, aktif tavır alırlar.

ve yukıymunes Salâte ve yü'tunez Zekâte ve yutıy'unAllâhe ve RasûleH ve namazı içtenlikle kılarlar, zekatı da seve seve verirler. Allah’a ve O’nun elçisine uyarlar.

Dikkat buyurunuz. Hep parantez içine aldım Namazı “içtenlikle” kılarlar dedim. Namazı kılarlar demedim. Zekatı seve seve, o “seve seve” ilavesi zorunlu bir ilavedir.

Neden? Nedenini anlayabilmek için bu surenin 54. ayetine gitmek lazım. O ayette;

ve lâ ye'tunes Salâte illâ ve hüm küsala.. onlar namaza yalnızca üşene üşene katılırlar. Yine; ve lâ yünfikune illâ ve hüm karihun; sadaka verirken, hayır yaparken, infak yaparken zorla, zorlana zorlana infak yaparlar.

Münafığın tabiatı orada açıklanırken, namaza katılan münafık üşene üşene katılır. El gördülük hayır yapacak, başkaları görsün diye yüreğinden emir alarak değil. Başkaları görsün diye hayır yapan tabii ki zorlanacaktır. İşte onun tam tersi müminin tavrı olarak burada geliyor. Onun için o tırnak içi ifadeler; içtenlikle ve seve seve açıklamaları zorunlu görüldü.

ülaike seyerhamühumullâh işte onlardır Allah’ın rahmetini bahşedeceği kimseler. innAllâhe Aziyzun Hakiym; Çünkü Allah yüceler yücesi bir rahmet, işinde derin bir hüküm ve hikmet sahibidir.


72-) VaadAllâhul mu'miniyne vel mu'minati cennatin tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha ve mesakine tayyibeten fiy cennati adn* ve rıdvanun minAllâhi Ekber* zâlike hüvel fevzül azıym;

Allâh, iman etmiş erkeklere de iman etmiş kadınlara da, içinde sonsuza dek yaşamak üzere, altlarından nehirler akan cennetler vadetmiştir... (Bir de) Adn cennetlerinde tertemiz yaşam ortamları ve (bu nimetlerin) en muhteşemi olarak Rıdvan'ı! Aziym mutluluk budur işte! (A.Hulusi)

72 - Allah, müminlerin erkeğine, dişisine altından ırmaklar akar Cennetler vaat buyurdu, içlerinde muhalled kalacaklar hem Adin Cennetlerinde hoş hoş meskenler, Allahın bir Rıdvan’ı ise hepsinden büyük, işte asıl Fevzi azîm de budur. (Elmalı)


VaadAllâhul mu'miniyne vel mu'minati cennatin tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha Allah inanan erkeklere ve inanan kadınlara içerisinden nehirler çağlayan cennetler vaat etti. Orada daimi kalıcıdırlar. ve mesakine tayyibeten fiy cennati adn ve o mutluluk diyarı olan cennetlerde göz kamaştırıcı konuklar vardır. Can alıcı, göz kamaştırıcı, Aslında Adn; Mutluluk, saadet demektir. Doyumsuz bir huzur demektir. Semitik bir köke mensup olduğu için tüm Sami dillerinde, İbranicede de aynı edn, adn, edn telaffuzuyla yaygın olan bu sözcük, mutluluğun ta kendisi anlamına gelir.

ve mesakine tayyibeten fiy cennati adn ve o mutluluk diyarı olan cennetlerde göz kamaştırıcı konuklar vardır. ve rıdvanun minAllâhi Ekber hele bir de Allah’ın hoşnutluğu var ki, bu en büyük mutluluktur. İşte bu. En büyük mutluluk, cennetten de büyük mutluluk Allah’ın Rıdvan’ıdır, rızasıdır. Allah – insan ilişkisinin zirvesine bir atıf var burada. Sevgi ve rıza. Hayatın Allah tarafından bir hediye olarak kabul edilişi, yani hidayete karşılık hediye. Hediyeye karşılık hidayet. İkisi de aynı kökten gelir. Allah size hidayeti bahşedecek ve siz o hidayete hediye olarak hayatı vereceksiniz. İşte rıza bunun sonucunda gerçekleşecek. zâlike hüvel fevzül azıym; İşte budur muhteşem zafer.


73-) Ya eyyühen Nebiyyü cahidilküffare vel münafikıyne vağluz aleyhim* ve me'vahüm cehennem* ve bi'sel mesıyr;

Ey En Nebi! Hakikat bilgisini inkâr edenler ve münafıklar ile mücahede et ve onlara tavizsiz ol! Onların barınağı Cehennemdir! Ne kötü bir dönüş yeridir o! (A.Hulusi)

73 - Ey o şanlı Peygamber kâfirlere, Münafıklara mücahede et ve onlara karşı kalın ol, onların varacakları yer Cehennemdir ki o, ne kötü meaddır! (Elmalı)


Ya eyyühen Nebiyyü cahidilküffare vel münafikıyne vağluz aleyhim sen ey peygamber inkarı ısrarla savunanlarla, ve iki yüzlülüğü tabiat haline getirenlerle cihat et ve onlara karşı ödünsüz davran.

Kuran’ın farklı yerlerinde bu ibarenin aksine tavır ve davranışa çağırışlarda görebiliriz peygamberin.

Mesela; Huzil afve (Araf/199) affa sarıl. Ya da insanlık için en kolay olanı tercih et.

Bir başka ibaresi Kuran’ın; ve asfeh.. (Bakara/109)  Onları hoş gör, aldırma.

Yine buna benzer ibareler bir tarafta, burada ise; vağluz aleyhim onlara sert davran. Bunları nasıl te’lif edeceğiz. Birbiri ile nasıl açıklayacağız diye sorarsak eğer, kolaydır. Burada Resulallah’ın durumuna göre, olayın şartlarına, oluşuna, zeminine, zamanına göre rabbimizin Resulallah’ın davranış ve tavırlarını bir dengeye oturtması ve sürekli olay örgüsü içerisinde kontrol altında tutulmasıdır. Biz buradan olaya göre Resulallah’ın tavır ve davranışlarını rabbimiz tarafından nasıl yönlendirildiğini, eğer yumuşaksa, çok yumuşaksa, hayır yumuşak oluyor, sert yap. Eğer sertse onlara biraz daha yumuşak davran, onları bağışla biçiminde yönlendirildiğini görüyoruz.

Yine ayette cihat et var. Ey peygamber, cahidilküffare vel münafikıyne inkarcılar, açıkça inkar edenler ve gizlice inkar edenlerle cihat et. Resulallah münafıklarla hiç savaşmadığına göre buradaki cihat et emri bizim bildiğimiz anlamdadır, dar anlamda değil. Yani savaş anlamında değil, cihadın o bildiğimiz en geniş anlamıyla mücahede et, nifakı ortaya çıkaran tavırlarla savaş. O nifakı ortaya çıkaran sebepleri yok et. İnsanları küfre ve nifaka götüren engelleri ya da mikropları kaldır. Onları aşıla. Bir hıfzısıhha uygula anlamına gelir. Ki mücadele olarak anlaşılmalıdır. O güne kadar takip edilen yumuşaklık politikasının kökten değişmesine delalet eder bu ayet. Nifakı hedef alınarak onun ortadan kaldırılmasına bir atıftır.

ve me'vahüm cehennem* ve bi'sel mesıyr; sonunda karar kılacakları yer cehennemdir ve o ne berbat yerdir, son duraktır.



Devam ediyor E sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder