8 Ekim 2011 Cumartesi

İslamoğlu Tef. Ders. Tevbe (054-060)(63-E)

D sayfasından devam


54-) Ve ma mene'ahüm en tukbele minhüm nefekatühüm illâ ennehüm keferu Billâhi ve Bi RasûliHİ ve lâ ye'tunes Salâte illâ ve hüm küsala ve lâ yünfikune illâ ve hüm karihun;

İnfaklarının (Allâh için yaptıkları harcamaların) onlardan kabul edilmesine engel şudur: Onlar, Esmâ'sıyla onların hakikati olarak Allâh'ı ve Resûlünü inkâr edenlerden oldular; salâta ancak tembel tembel gelirler ve ancak istemeye istemeye bağışta bulunurlar. (A.Hulusi)

54 - Kendilerinden nafakalarının kabul olunmasına mani' olan da sırf şudur: çünkü bunlar Allaha ve Resulüne küfrettiler ve namaza ancak üşene üşene geliyorlar, verdiklerini de ancak istemeyerek veriyorlar. (Elmalı)


Ve ma mene'ahüm en tukbele minhüm nefekatühüm illâ ennehüm keferu Billâhi ve Bi RasûliH Hayır için harcadıklarının kabulüne tek engel, onların Allah’a ve O’nun elçisine ısrarla nankörlük etmeleridir.

Evet, onların infak ettikleri, yani; şu Allah içindir, şu yoksullar içindir diye harcadıklarının kabulünün önündeki tek engel, onların Allah’a ve O’nun elçisine ısrarla, ben burada ki Keferu’yu nankörlük, ahlaki anlamıyla çevirdim, nankörlük etmeleridir.

ve lâ ye'tunes Salâte illâ ve hüm küsala Bu çok daha önemli bakınız; Onlar namaza hep üşene üşene katılırlar.

ve lâ yünfikune illâ ve hüm karihun; ve onlar her daim gönülsüzce hayır yaparlar. Demek ki yukarıdaki ayetin hemen üstünde yer alan tav'an isterseniz gönüllü olarak infak edin de ki asıl açılım burada geliyor. Dışardan gönüllü gibi görünseler dahi gerçekte gönüllü bir hayır yapmaz, hayırlarının arkasında hep bir hesap, çıkar hesabı vardır.


55-) Fela tu'cibke emvalühüm ve lâ evladühüm* innema yüriydullahu liyu'azzibehüm Biha fiyl hayatid dünya ve tezheka enfüsühüm ve hüm kafirun;

Onların ne zenginlikleri ve ne de evlatları seni imrendirmesin... Allâh bunlarla ancak dünya hayatında onlara azap etmeyi (bunlara yönelmenin getirisi olan Allâh'tan uzak düşmenin oluşturacağı azabı) ve hakikat bilgisini inkâr edenler olarak canlarının çıkmasını irade ediyor (mekr yoluyla). (A.Hulusi)

55 - Sakın onların ne malları ne evlatları seni imrendirmesin, o hiç bir şey değil ancak Allah onları Dünya hayatta bunlarla ta'zib etmesini ve canlarının kâfir oldukları halde çıkmasını murad ediyor. (Elmalı)


Fela tu'cibke emvalühüm ve lâ evladühüm artık onların sınamak için verdiğimiz mallarına ve çocuklarına bakarak sen de şaşırma. Yani mallarının ve çocuklarının çokluğuna şaşırma.

Fela tu'cibke sözcüğüne imrenme anlamı vermekte mümkün, ama ben şaşırma anlamını bilerek tercih ettim. Çünkü Hz. Peygamberin terbiye sürecinde onların mal ve evlat çokluğuna imrenmek problemi çok önceden halledilmişti. Bu ayetler hicretin 9. yılında indiği bilinirse;

Lâ temüddenne ayneyke.. (Hicr/87) Gözünü onların mallarına mülklerine dikme gibi ayetler çok önceden gelmişti ve Resulallah bu işi halletmişti. Onun içinde şöyle buyurmuştu, çok yıllar önce böyle buyurmuştu.

- Bana dünya ve ahiret, bana dünya iktidarı ve ebedi iktidar sunuldu, ben ahiret iktidarını tercih ettim.

Buyurmuştu. Onun için metaul hayatid (38) dünyanın zevkleri çok az, yalan bir geçimlik Kurani ifadeleri Resulallah’ın yüreğinde yıllar öncesinden nakes bulmuştu ve bu problem halledilmişti. Onun için böyle çevirdim.

innema yüriydullahu liyu'azzibehüm Biha fiyl hayatid dünya ve tezheka enfüsühüm ve hüm kafirun; Allah bütün bunlar nedeniyle, onlara dünyada bela vermek ve canlarını kendileri inkara saplanmışken almak istiyor.

Açık. Servetin sınav aracı olduğu, sınav kaybedilince belaya  dönüşeceği işte böylece göz önüne seriliyor. Ahirette servetin, işe yaramayan servetin ahirette nasıl bir azaba dönüşeceği ise bu surenin 35. ayetinde çok güzel açıklanıyor. Isıtılarak ütü yapılacak deniliyor bedenlerine.


56-) Ve yahlifune Billâhi innehüm leminküm* ve mahüm minküm ve lakinnehüm kavmün yefrakun;

Allâh namına yemin ediyorlar ki kendileri kesinlikle sizdenmişler! (Oysa) onlar sizden değillerdir! Ne var ki onlar korkuda şiddetli (korkak) bir kavimdir. (A.Hulusi)

56 - Şeksiz şüphesiz sizden olduklarına dair Allaha yemin de ederler, halbuki sizden değildirler, ve lâkin onlar öyle bir kavim ki ödleri patlıyor. (Elmalı)


Ve yahlifune Billâhi innehüm leminküm ve onlar kendilerinin sizden olduğuna dair Allah adına yemin ederler. ve mahüm minküm oysaki onlar sizden değildirler. ve lakinnehüm kavmün yefrakun; ve fakat onlar korkuya teslim olmuş bir güruhtular.

İşte anahtar sözcük geldi dostlar. Tüm zamanlar boyunca, tüm iki yüzlülerin iki yüzlü olmasının en temelinde yatan zaaf, korkudur. Nifakın tabiatını deşifre eden bir ayettir bu. İki yüzlülüğün en temel sapması korkudur. Korku bulunduğu yere nifakı mutlaka davet eder.


57-) Lev yecidune melceen ev meğaratin ev müddehalen levellev ileyhi ve hüm yecmehun;

Eğer sığınacak bir yer yahut mağaralar ya da içine girilecek bir delik bulsalar, korkuyla oraya sığınırlardı; onlar şaşkın hâldedirler! (A.Hulusi)

57 - Eğer sığınacak bir yer veya barınacak mağaralar veya sokulacak bir delik bulsalardı başlarını diker ona doğru koşarlardı. (Elmalı)


Lev yecidune melceen ev meğaratin ev müddehalen levellev ileyhi ve hüm yecmehun; eğer bir sığınak, bir mağara, ya da bir korunak bulabilselerdi, sürü içgüdüsüyle panik halinde oraya seğirtirlerdi.

Bu sürü içgüdüsüyle panik halinde seğirtmek, bir tek sözcüğün, yecmehun , ce me ha sözcüğünün anlam alanı içine girer. Çünkü yılkı atlarının, yani terbiyeden geçmemiş dağ atlarının, evcil olmayan atların sürü halinde gezerken ürkütülerek kaçmalarına bu fiilden gelen bir sözcük veriliyor. Onun için Ce Ma Ha işte onu ifade ettiği için münafık topluluğunun davranışı, yılkı atı gibi ürkütünce hiç akıl, fikir, izan, feraset, basiretle bakmaksızın, bunu kullanmaksızın güdüsel olarak korkuya dayalı bir tavır ve davranış sergilerler diyor.


58-) Ve minhüm men yelmizüke fiys sadakat* fein u'tu minha radu ve in lem yu'tav minha izâ hüm yeshatun;

Onlardan kimi de verdiğin yardımlar hakkında, sana dil uzatırlar... Eğer kendilerine verilirse razı olurlar... Eğer yardımlar kendilerine verilmemişse birden öfkelenirler. (A.Hulusi)

58 - İçlerinden sadakalar hakkında sana ta'rız eden de var, çünkü, ondan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar, verilmemişse derhal kızarlar. (Elmalı)


Ve minhüm men yelmizüke fiys sadakat onların arasında zekat ve sadakaların dağılımı konusunda sana dil uzatanlar var. Yani sadakaların paylaştırılmasında, zekatın bölüştürülmesi konusunda.

fein u'tu minha radu ve in lem yu'tav minha izâ hüm yeshatun; eğer kendilerine ondan bir pay verirsen seslerini keserler, yok eğer ondan kendilerine bir pay vermezsen o zaman da öfkelerini kusarlar.

Şimdi biraz önceki ayetlerde 33-34, 52-53-54. ayetlerde zengin ve varsıl münafığın davranışını vermişti, şimdi de yoksul münafığın davranışını veriyor.


59-) Velev ennehüm radu ma atahumullâhu ve RasûluHU ve kalu hasbünAllâhu seyü'tiynAllâhu min fadliHİ ve RasûluHU, inna ilAllâhi rağıbun;

Onlar, Allâh'ın ve Rasûlünün onlara verdiğine razı olsalardı ve: "Allâh bize yeter... Yakında Allâh bize fazlından verecek, Rasûlü de... Doğrusu biz Allâh'a yönelmişlerdeniz" deselerdi. (A.Hulusi)

59 - Ne olurdu bunlar kendilerine Allah ve Resulü ne verdiyse razı olaydılar da diye idiler, bize Allah yeter, Allah bize fadlından yine verir, Resulü de, bizim bütün rağbetimiz Allah’adır. (Elmalı)


Velev ennehüm radu ma atahumullâhu ve RasûluH ah..! keşke onlar Allah’ın ve O’nun elçisinin kendilerine verdikleriyle yetinselerdi. ve kalu hasbünAllâhu seyü'tiynAllâhu min fadliHİ ve RasûluHU, inna ilAllâhi rağıbun; ve, Allah bize yeter, gün gelir de Allah lütfundan bize bir pay verirse, O’nun elçisi de bize takdim eder. Elbet biz ta gönülden Allah’a yönelmişiz deselerdi ne olurdu sanki.

Zengin münafıklara olan sert hitap bunlara yok. Yoksullara daha bir yumuşak ve böyle deselerdi ne olurdu sanki biçiminde bir hitap var.


60-) İnnemes sadakatü lilfükarai velmesakiyni vel amiliyne aleyha vel müellefeti kulubühüm ve fiyrrikabi vel ğarimiyne ve fiy sebiylillâhi vebnis sebiyl* feriydaten minAllâh* vAllâhu Aliymun Hakiym;

Sadakalar Allâh'tan bir farz olarak; ancak yoksullar, düşkünler, sadaka işleri ile ilgili çalışanlar, İslâm'a yönlendirilmek istenenler, köleler, borçlular, Allâh yolunda (harcama) ve yolcular içindir... Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir. (A.Hulusi)

60 - Sadakalar ancak şunlar içindir: fukara, mesâkîn, onun üzerine memur olanlar, müellefetülkulûb, rakabeler hakkında borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar, Allah tarafından katî olarak böyle farz buyruldu, ve Allah alîmdir, hakîmdir. (Elmalı)


İnnemes sadakatü lilfükarai velmesakiyn zekatlar, yalnızca yoksullar ve düşkünler içindir.

Mesakiyn, görülmeyen fakir. Dışarıdan fark edilmeyen fakir anlamına gelir. Fakiri herkes bilir, fakat Miskini, dışarıdan varsıl bilir herkes. Ama gerçekte muhtaçtır.

vel amiliyne aleyha vel müellefeti kulubühüm bu işi yapan görevliler ve kalpleri kazanılacak kimseler içindir zekatlar. Kalpleri kazanılacak kimselere, İslam’a ısındırma amaçlı her çalışma girer. Alet be tebliğ için yapılan tüm çalışmalar, zekat verilecek sınıflar içinde sayılan, müellefeti kulub başlığı altında değerlendirilebilir.

ve fiyrrikabi vel ğarimiyn özgürlükleri elinden alınanlar ve borçlular içindir. Bu  errikab, boyunduruğa giren demektir. Yani özgürlüğü elinden alınmış herkes. Tabii ki muhtaç mahkumlar, bir mümini, bir insanı mahkumiyetten kurtarmak için zekattan harcananlarda bu kaleme girer.

ve fiy sebiylillâhi vebnis sebiyl Allah yolunda gösterilen her türlü faaliyet için ve yolda kalmışlar içindir. Yani Allah yolunda fiy sebiylillah kalemi, Allah yolunda yapılan tüm faaliyetler zekat tarafından desteklenilebilir. İşte bu kalem de ona aittir.

ibnis sebiyl yol oğlu demektir kelime manası olarak bunu, yolcu, yolda kalmış olarak anlayabileceğimiz gibi Muhammed Abduh’un tefsiri ile yola terk edilmiş küçük çocuklar olarak da anlayabiliriz.

feriydaten minAllâh Bu Allah’ın koyduğu bir kuraldır. vAllâhu Aliymun Hakiym; ve Allah her şeyi bilir ve emirlerinde hikmet sahibidir.

İşte zekatın dağıtılacağı 8 yer. Bu 8 yerden herhangi birine Allah’ın bize emanet olarak verdiği mallardan sosyal refah için ayıracağımız, ayırmakla yükümlü olduğumuz payı, bu 8 sınıftan birine verebiliriz.

Bize bu ebedi ve ölümsüz değerlerin içinde bulunduğu vahyi gönderdiği için sözümüzün sonu rabbimize sonsuzca hamd etmektir.


“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”



63. videonun sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder