Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn, Vessalâtü vesselâmü ‘alâ Resulina Muhammedin
ve ‘ala ‘alihi, ve eshabihi ve etba’ıhi ecmaiyn.
Rabbişrah liy sadriy;
Ve yessirliy emriy;
Vahlül ukdeten min lisaniy;
Yefkahu kavliy; (Tâhâ
25-26-27-28)
Rabbim göğsüme genişlik ver,
kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden ki anlasınlar beni. Amin.
Rabbeneftah bil hayr, vahtim bil hayr, Rabbi yessir ve lâ tüassir,
Rabbi temmim bil hayr. Amin.
Değerli Kur’an dostları bugün
dersimize inşaAllah Fecr suresi ile başlayacağız. Bugünkü dersimiz 10 yıllık
serüvenimizin 191. halkası. Rabbimden dileğim, niyazım bu Kur’an a hizmet
yolunda bu projeyi tamamına erdirmesi. Hitamihu misk olsun inşaAllah.
Fecr suresi elimizde ki mushafta
89. sure. Adını ilk ayetinin ilk kelimesinden alıyor. Vel fecr. Fecr; aslında sabah manasına gelir. Fakat çağrışımları
farklı farklı. Varlığın ilk sabahı. O malum sabah. Veya tüm sabahlar eğer “lam”
ı tarif, “el” takısı cins içinse tamamını kapsıyor sayılır ki tüm sabahlar. Bu
sabahlar fiziki ve zamanla ilgili olabileceği gibi, metafizik ya da değerlerle
ilgili olabilir. İnsanlığın kararan ufkunu aydınlatan tüm vahiylerin sabahları.
İnsanlığın kararan gecesini aydınlatan tüm peygamberlerin eliyle doğan sabahlar
manasını da, çağırışını da verebilir.
Surenin iniş zamanı tabii ki ilk
dönem, vahyin inmeye başladığı ilk döneme ait bir sure. Hatta ilkin de ilki
diyebiliriz. Çünkü tüm nüzül sıralamalarında 9 veya 10. sıralara
yerleştirilirler. Yani ilk 10 a giren bir sure ile karşı karşıyayız. Bu da
vahyin ilk yılında nazil olduğu hakkında kesin bir kanaat verir bize ki, Leyl
suresinin arkasına yerleştirilir ilk nüzül sıralamalarında.
Suremizin konusu insanın
şahitliği, yani insan özü itibarıyla. Daha doğrusu Hz. İnsan. Zaaflarıyla,
imkanlarıyla, güzellikleriyle, çirkinlikleriyle, hatalarıyla insan. Tabii
insandan söz edince insanın tarihinden de söz eder sure. Hatta bu söz ediş
Kur’an da ki ilk kıssa diyebileceğimiz anlatım değil, sadece bir değinip geçme
anlamında Ad ve Semud kavimlerine bir atıf yapılır surede. 6. ve 9. ayetlerde.
Bu sadece ismen bir atıftır aslında, bir anlatım değildir. Zaten Kur’an da
kıssaların nüzül sürecinde ki tasnifi 3 şekilde yapılabilir.
1 - ilk 4 veya 5 yılda. Kıssalar
sadece değinilerek geçilir. Sadece atıfla geçilir. Sadece ismen veya birkaç
cümle ile atıf yapılır.
2 - Ondan sonraki 5 yılda ise bu
kısaca atıf yapılan kıssalar ayrıntılandırılır, geniş geniş anlatılır, detaylar
verilir.
3. 3. bölümü ise kıssalar
konusunda tasnifimizin 3. şıkkını ise Medine de anlatılan İsrail oğullarıyla
ilgili ve ehli kitapla ilgili diğer kıssalar teşkil eder ki Kur’an da ki
kıssaların genel tasnifatı böyle yapılabilir.
Burada da sadece değini görüyoruz
Ad kavmine ve Semud kavmine. Bu tarihte yaşamış iki uygarlıktır. İkisi de köken
olarak Arap kavminin ortaya koyduğu uygarlıktır. Zaten bu iki kavme gönderilen
Hud ve Salih peygamberler ırken Arap kökenli peygamberler olarak bilinirler ve
zikredilirler. İlginç olan da şudur ki bu iki kıssa kitabı Mukaddes de hiç
geçmez. Adı dahi anılmaz.
Bu kıssalar çerçevesinde aslında
Fecr suresinin muhatabına verdiği ders açıktır. Ey insan Allah’a karşı
yabancılaşma, Allah’a sırt dönme, Allah’tan uzaklaşma, Allah’tan kopma.
Allah’tan kopmak kendinden kopmaktır. Allah’tan koparsan eğer. Bu felaket
değil, felaket Allah’ın senden kopması. Yani ne halin varsa gör demesidir ki
işte o zaman belanı buldun demektir. Zaten geçmiş kavimlere gelen belalar da
böyle bulunmuş belalardır.
Ve sure Kur’an ın tümü içerisinde
insanı iliklerine kadar titreten ve insana doğrudan hitap eden müjdeli
ayetlerle son bulur. Ya eyyetühen Nefsül Mutmainneh (27) İrci'ıy ila
Rabbiki radıyeten mardıyyeten (28) Fedhuliy fiy 'ıbadİY (29) Vedhuliy cennetİY
(30)
Bu ayetler geldiğinde hem
manalarını hem tefsirini yapacağız inşaAllah. Rabbim bizleri bu ayetlerin
muhatabı kılsın. Rabbim encamımızı hayretsin. Dünümüzü. günümüzü ve sonumuzu
güzel kılsın inşaAllah. Şimdi bu girizgâhtan sonra surenin tefsirine
geçebiliriz.
Rahman, Rahıym olan Allah adına.
Özünde merhametli, işinde merhametli Allah adına. Bütün bir kâinata merhamet
eden Rahman ismiyle ve bütün bir kâinat ve varlık içerisinde ki kendisine
güvenen ve iman edenlere daha özel ve ayrıcalıklı olarak Rahıym adıyla rahmet
eden Allah adına. Özünde sevginin menbaı olan ve işinde de sevgiyi ve şefkati
esas alan Allah’ın adıyla. Her bildiri bir makam adına ilan edilir. Kur’an
isimli bu ilahi bildiri ise Allah adına ilan edilmiştir.
1-) Vel fecr;
Kasem
ederim o Fecr'e, (A.Hulusi)
01 - Kasem
olsun ki fecre. (Elmalı)
Vel fecr fecre yemin olsun, fecr
şahit olsun, sabah vakti şahit olsun. sabahın aydınlığı şahit olsun. İnsanlığın
ilk sabahı şahit olsun. yokluk gecesinin arkasından beliren varlık sabahı şahit
olsun. Farklı farklı manalar verebiliriz.
Fecr aslında fışkırıp çıkmak,
ortaya gelmek, meydana çıkmak, gizlendiği yerden hızla çıkmak manasına gelir.
İnficar mesela aynı kökten gelir. Bir suyun, bir artezyenin fışkırarak
çıkmasına inficar denir. Yine günaha fücur denir. Çünkü günah yoldan çıkmaktır.
Hem de bir okun yaydan çıktığı gibi hızlıca çıkmak. Hatırlayacak olanlarımız
vardır, cahiliye döneminde Mekke de ki kabilelerin birbirleriyle yaptığı 100
yıl süren anlamsız savaşa da ficar savaşları adı verilirdi. El Fecr ile aynı
köktendir. Neden ficar savaşı adı verilmiştir? Çünkü onlar bu savaşlar
sırasında haram ayları dinlememişler, insanın hürmetine riayet etmemişler,
dokunulmazlığını ve saygınlığını 5 paralık etmişler insanın. Dolayısıyla ficar
savaşı, yani günahın, hürmetsizliğin, Hakka riayetsizliğin bol bol işlendiği
savaş manasına ficar savaşları denilmiştir.
Burada insanlığın ilk sabahı
olabilir. Veyahut ta vahiy ile ilgilendireceksek ki mümkindir. Özellikle sure
başlarında yeminler vahye doğrudan ya da dolaylı bire atıf içerirler
genellikle, galibiyetle, ya da ekseriyetle. Biz fecr suresinin girişini de
böyle okursak eğer, cahiliyet gecesini aydınlatan, cahiliyet gecesinin
bittiğini haber veren sabah şahit olsun.
2-) Ve leyalin 'aşr;
On
geceye, (A.Hulusi)
02 - Ve leyâli
aşre. (Elmalı)
Ve leyalin 'aşr ve 10 gece şahit
olsun. Fecr; belirli iken leyalin 'aşrin
belirsiz gelmiş. Dolayısıyla biz bu 10 geçe şudur diyemiyoruz. 1.sinde el fecr
i şudur diyebiliriz. Onda manayı teke indirebiliriz. Ama belirsiz gelen leyalin 'aşr demanayı teke indirmemiz
zor görünüyor.
Ne olabilir bu? Müfessirlerimiz
zilhiccenin ilk on günüdür demişler. Hac günleri olan, haccın içerisinde ifa
edildiği, arafata çıkılan, Müzdelife de vakfeye durulan, Mina da vakfeye
durulan, cemeratın, şeytan taşlama ibadetinin yapıldığı, kurbanın kesildiği ve
tavafın yapıldığı ihram günleridir demişler. Hac günleri, Zilhiccenin ilk 10
günü.
Yine Ramazan’ın son 10 günü
diyenler de vardır. Hele 1. ayeti vel fecr i, cahiliye gecesinin bittiğini
haber veren sabah şahit olsun diye anlarsak o zaman bunu vahyin içinde indiği
Ramazan ın son 10 gecesi şahit olsun diye anlamamız gayet tabii. Malumunuz
Ramazanın son 10 gecesinde Kadir gecesinin aranmasını ifade etmişti efendimiz.
Yine Medine de ki tüm yılları
boyunca (ilk yıl hariç, çünkü Ramazan orucu 2. yıldan itibaren tutulmaya
başlandı. Efendimiz Medine de 9 yıl Ramazan orucu tutmuştu. Dolayısıyla 9 yıl
efendimiz Ramazanın son 10 gününde bir tür Hıra yı yeniden yaşamak ve arınmak
için, yani rabbiyle baş başa kalma talimi için itikaf ibadetini ifa ederdi.
Mescidi nebevinin bir köşesine çekilir ve 10 günün 24 saatini ibadete ayırır,
rabbiyle baş başa kalır, dünya dan elini eteğini çekerdi. İşte bir tür Hıra yı
Medine ye taşımak manasına gelen itikaf ibadetinin de günlerine delalet eder 10
gün.
Fakat eğer bunlar olsaydı fakire
öyle görünüyor ki leyalin 'aşrin
şeklinde gelmezdi, yani nekira gelmezdi. Çünkü bunlar bilinen 10 günler. Marife
gelirdi, belirlilik takısıyla gelirdi diye düşünüyorum. O zaman kalıba en uygun
olan, bağlama en uygun olan Ramazan ın son 10 günü, kalıba en uygun olan yani
nekira gelmesine en uygun olan da varlığın ilk 10 günü. İşte o bilinemez. İşte
ona akıl sır ermez. Zaten Ve leyalin 'aşr in de nekira biçiminde tercümesi,
akıl sır ermeyen, asla bilinmeyen ilk 10 gün veya 10 gün manasına gelir.
Zaten Ramazan ın son 10 günü için
de belki nekirayı kullanabiliriz. Çünkü Ramazanın son 10 günü ne de akıl sır
ermez. Hele onun içinde bulunan kadir gecesinin değerine akıl sır ermez. 1.000
geceden hayırlı olan bir gecenin değerini, ki o 1.000 geceden hayırlı 1.001
geceden hayırlı değil anlamına gelmiyor. O tam da matematiksel bir rakam ifade
etmiyor. Siz onun hayrını hesaplayamazsınız, o Allah katında çok çok hayırlı,
bir ömürden hayırlı bir gece manasına geliyor. Belki bu manasıyla alırsak, yani
o hayrın, o kadrin, o kıymetin değerini bizim bilemeyeceğimiz anlamına alırsak Ve leyalin 'aşr
in ayeti kerimesini Ramazan ın, kadir gecesinin içinde bulunduğu son 10 günü
olarak da anlayabiliriz.
[Ek
bilgi; Ruhun bedene taalluk etmesiyle birlikte taayyün eden zahiri ve batıni on
duyunun mahalline, kemalin ve kemal aletlerinin tahsil edilmesinin araçları
oldukları için “yemin ederim”.
(İnsanın
duyuları;
1 - Zahirî duyular: Göz, kulak, burun, doku, dil
olmak üzere beş duyudan oluşur.
2 - Bâtınî duyular: Akıl,
kalp, ruh, vicdan, latife olmak üzere beş iç duyudan oluşur.) Fecr 2 (İbn. Arabi Tevilat)]
3-) Veşşef'ı velvetr;
Çift'e
ve Tek'e! (A.Hulusi)
03 - Ve
şef'ü vetre. (Elmalı)
Veşşef'ı velvetr tek e ve çifte
yemin olsun. Tek ve çift şahit olsun. Bunlar hep şahit. Yemin şahadet için
yapılıyor. Rabbimiz şahitliğe çağırıyor. Şahit olsun, sabah şahit olsun, 10 gün
şahit olsun, tek ve çift şahit olsun. Yani ey insan bu kadar şahidin var.
Allah’ın varlığına şahit olsun. Eğer sen şahadet etmezsen ey insan sen; "Eşhedü en lâ ilâhe illâllâh Ve
eşhedü enne Muhammeden AbduHÛ ve RasûluHÛ" demezsen, ben şahit olurum ki, ben şahadet ederim ki Allah, %100
Allah’tır. Ben şahadet ederim ki Allah, tapılmaya layık tek varlıktır. Ben
şahadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed O’nun kulu ve
elçisidir. Şahadetini sen yapmazsan ey insan, kendi haliyle zaten hâl dili ile
gök yapıyor, sabah yapıyor, 10 gece yapıyor, tek ve çift yapıyor. Yani sen
şahadet etmesen ne olur ki Allah’a, varlık şahit. Her doğan gün şahit, her gece
şahit dolayısıyla sen de şahit ol, sen de katıl bu evrensel koroya, sen de
çatlak ses çıkarma, katıl ve ben de şahidim de. Sen bilinçli, sen iradeli bir
şahit ol. Senin şahadetinin ödülü cennet olsun. Sanki bize çağrı bu. onun için
kasem “vav” ları bize şahitliği hatırlatıyor, şahitliğe çağırıyor.
Şef’i; çift
demektir. esşef’. Şefaat buradan gelir aslında. Çünkü birinin diğerini kayırma
olayıdır şefaat. Birinin diğerini desteklediği, birinin diğerini ödüllendirdiği
bir kayırma, savunma, kollama, koruma hadisesidir. İki kişi olması lazım şefaat
olması için. Onun için çişft kökünden gelmiş şefaat.
Yine Şuf’a
hakkı deriz. Bugün hukuki bir terim olarak kullanılır, tercih hakkıdır
aslında.Ama temelde iki kişi vardır. İki kişinin ortak olduğu bir menkul veya
gayri menkulün ikiden birine devri meselesinde ki tercih hakkıdır. Yine temelde
ortaklık olduğu için şuf’a denilmiştir.
Vetr ise tek
demektir. Vitir buradan gelir. Vitir namazı kılarız biz. Vitir namazı ne demek?
Tektir. Efendimiz A.S. dan 1 – 3 – 5 – 7 – 9 – 11- 13 rekâta kadar rivayet edilmiştir.
Efendimiz aslında farklı farklı zamanlarda, farklı farklı rekâtlarda kılmıştır.
Ama tek olması esastır. Hep tekli rakamlar. 1, 3, 5, 7ila ahir…! Onun için vitr
denmiştir ek olduğu için.
Burada ki Veşşef'ı velvetr ne demektir? Öncelikle ilk akla gelen çift ve tek. Tek
Allah’tır, çift mahlukattır. Her ne ki çift o yaratılmıştır, he ne ki tek O
yaratmıştır. Aklımıza gelen bu. Müfessirlerimiz çok farklı farklı tefsir
etmişler bunu. Mesela ibadetler diyenler olmuş. İbadetler içerisinde tek
rekatlı namazlar var, yani akşam namazı 3, mesela tekli ama yatsı namazı 4.
Bunun gibi Yine cennet ve cehennem diyenler olmuş. Malûmunuz cennet 8 katman
olarak rivayet edilir. Cehennemse 7 kat olarak ifade edilir. Neden cennet
fazladır cehennemden? Çünkü Allah’ın rahmeti gazabını kuşatmıştır da onun bir
ifadesidir. Bunlar sayısal olarak alınabileceği gibi, itibari olarak ta
alınabilirler.
Yine
müfessirlerimiz yaratılmışların ve yaratanın vasfıdır demişler ki ilk başta onu
zikrettim. Ama ondan daha farklı müfessirlerin söyledikleri. Mesela bilgi
vasfı, ilim vasfı. İnsanda çifttir. Alim de olabilir insan, cahil de olabilir.
Ama Allah’ta tektir. Allah cahil olamaz. O sadece Alimdir, El ‘aliym.
Hayy
vasfı; İnsan diridir, ama ölü de olabilir. Dolayısıyla çift tezahür eder
insanda dirilişin verilişi ve alınışı. Fakat Allah’ta dirilik çift tezahür
etmez, O hep diridir, daima diridir, öncesiz diridir, sonrasız diridir. Bunun
gibi görme vasfı. İnsan görebilir de kör de olabilir, veya bazen görmeyebilir
de. Gözü kamaşabilir, ışık körü olabilir, renk körü olabilir, geçici körlük
olabilir vs. Ama Allah’ta görür, O basıyr dir. Fakat Allah hep görür, yani
O’nun ki tektir, ikinci bir şıkkı yoktur, görmeme şıkkı yoktur. Ama insanın
görmesinin 2. şıkkı vardır bu manaya girer diyen müfessirlerimiz olmuş.
Yine
burçlar ve gezegenler diyenler olmuş. Burçlar; 12 gök adalar. Yıldız kümeleri,
12 yıldız kümesi. Kuzeyde ve güneyde olmak üzere, 6 sı kuzey, 6 sı güney ve bir
de gezegenler. Önceden 7 idi sonradan 9 oldu. Dolayısıyla tektir tek ve çift bu
demişler. Organlar ve kalp diyenler olmuş. Organlarımız çifttir. Eller,
ayaklar, gözler, kulaklar, dudaklar hep çift. Ama insan bedeninde kalp tektir.
Tüm çifti besler diyenler olmuş.
Bunlar hep güzel nükteler aslında
fakat bize verilen şey tüm bir varlık şahit olsun. tek te çift te. Fakirin
aklına çok farklı bir tefsir geliyor. Astro fizikçilerin tespit ettiği bir şey
var. Kâinatta tüm yıldızlar çift, güneş tek. Güneşimizin ikizi kayıpta daha
doğrusu. Yani yok olduğu için değildir diyorlar astro fizikçiler. Varmış ama
kaybolmuş, şu anda yok. Ne olduğunu da bilemiyorlar, sadece akıl yürütüyorlar.
Bir kara delik tarafından yutulduğu ihtimali de söz konusu. Yani her ne olmuşsa
olmuş kâinatta tüm yıldızlar çift olduğu halde bizim yıldızımızın ikizi kayıp.
Belki de ondan önce gece, ondan önce fecr geldiğine göre bağlama uygun olarak
tek ve çiftten kâinatta tüm diğer yıldızlar ve bizim güneşimiz. İkizi kayıp
olan ve şu anda tek bulunan onlar şahit olsun. Yani Vesşemsi vennücûm gibi bir
mana ile anlaşılabilir.
[Ek bilgi; “Çifte…” birleştikleri
ve vuslatı mümkün kılacak şekilde insan varlığının tamamlandığı esnada ruha ve
bedene yemin ederim. “Ve teke…” bedenden ayrıldığı zaman mücerret ruha yemin
ederim.(İbn. Arabi-Te’vilat)]
4-) Velleyli izâ yesr;
Geçip
gittiğinde o geceye... (A.Hulusi)
04 - Ve
geceye: geçeceği sıra. (Elmalı)
Velleyli izâ yesr sabaha yürüyen gece şahit olsun. Sabaha yürüyen gece.
Kur’an ın hiç bir tarafında, mücerret olarak geceye yemin edilmez. Çünkü gece
ışığın yokluğu halidir. Gece bir başına var değildir. Karanlığın yokluğudur
Onun için Kur’an da mücerret olarak yalın kat geceye yemin edilmez. Hep vasıflı
olarak gelir. Velleyli izâ yesr, VelLeyli izâ seca. (Duha/2) Velleyli izâ 'as'ase. (Tekviyr/17) gibi
hep vasıflı olarak gelir. Yani geçip gidici olduğuna delalet eder. Gece sabit
değildir, gece asıl değildir, gece cevher değildir. Gece arazdır. Dolayısıyla
ışık asıldır, aydınlık asıldır, nûr asıldır. Gece, ışığın yokluğu halidir.
Ey mü’min
cahiliye gecesinden korkma, sen aydınlık ol. Ey Mü’min sen iman ile küfür
gecesini aydınlat. Sen ilim ile cehalet gecesini aydınlat. Sen Hakk ile batıl
gecesini aydınlat. Sen sevap ile günah gecesini aydınlat. Sen cennet ile
cehennem gecesini aydınlat. Yani bize verilen ders budur. Gece geçicidir.
[Ek
bilgi; Yani ruha ve bedene. Teke yemin ederim. Yani, bedenden ayrılıp tecerrüt
eden ruha. Geçip giden geceye yemin ederim. Ölüm ile birlikte karanlığı ruhtan
sıyrılan ve yok olan bedene yemin ederim. 4 (İbn. Arabi Tevilat)]
Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
Fecr suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder