15 Ağustos 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. ŞEMS SURESİ (01-02) (192-A)a






Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn, Vessalâtü vesselâmü ‘alâ Resulina Muhammedin ve ‘ala ‘alihi, ve eshabihi ve etba’ıhi ecmaiyn.

Rabbişrah liy sadriy;

Ve yessirliy emriy;

Vahlül ukdeten min lisaniy;

Yefkahu kavliy; (Tâhâ 25-26-27-28)

Rabbeneftah bil hayr, vahtim bil hayr, Rabbi yessir ve lâ tüassir, Rabbi temmim bil hayr.

Rabbi edhılniy müdhale sıdkın ve ahricniy muhrace sıdkın vec'al liy min ledünke sultanen nasıyra. (İsra/80) Amin, amin, amin..!

Değerli Kur’an dostları bugün dersimize Şems surei celilesiyle başlayacağız inşaAllah. Şems suresi 91. sure elimizde ki mushafta. Adını ilk ayetinden, hatta ilk ayetinin ilk kelimesinden alıyor. VeşŞemsi ve duhaha Güneş şahit olsun ve onun göz alıcı parlak aydınlığı şahit olsun.

Buhari, sureyi ilk ayetinin tamamıyla anmış. VeşŞemsi ve duhaha şeklinde ilginç olan Kur’an da güneş isimli bir surenin bulunmuş olması gerçekten. Yani,
 Tırnak içinde kullanıyorum, umarım doğru anlaşılır; “Kur’an ın bu manada her türlü kompleksten azade olduğunun muhteşem örneklerinden biridir.” Çünkü bu kitabın indiği bir dünyada, bir çok coğrafya da güneşe tapan bir sürü insan bulunuyordu, sapmış insan. Zaten belki Kur’an da güneşe yemin edilmesinin sebeplerinin başında da, o Allah’ın yarattığı bir şahit. Nasıl tanrı olur. Allah’ın yarattığı mahlukunu siz nasıl olur da tanrı ilan edersiniz zımni anlamını da içerdiği için belki güneşe yemin ediliyor.

Surenin Mekke de indiğini kesin olarak biliyoruz. Zaten surenin üslubu, usulü, iç sesi bunu bize gösteriyor. Mekki surelerin, özellikle de ilk Mekki surelerin klasik ve tipik özelliğini veriyor.

Sure Semud kavminin akıbetinden nispeten ayrıntılı bir biçimde bahsediyor, Nispeten. Zaten sure hepsi hepsi yarım sayfalık bir sure. Ayrıntılı bahsediyor desek ne kadar bahsedecek. Ama daha önce tefsir ettiğimiz sureyi hatırlayacak olursak orada atıf vardı, burada ayrıntı veriliyor sadece bunu söyleyebiliriz. İşte bu dikkate alındığında surenin 3 – 6. yıllarda nazil olduğunu söyleyebiliriz.

Neden surede Semud kavminden ayrıntılı bir biçimde, özellikle kavmin eşkıyasından, kavmin en azgını ve azılısının deveyi zulmederek, işkenceyle öldürmesinden yola çıkarak surenin zamanını belirliyoruz. Kur’an da anlatılan hiçbir kıssa, kıssa olsun diye anlatılmaz. Aslında o kıssalarda ki kahramanlar, bizzat Kur’an ın yaşadığı dünyada birebir karşılıkları vardır. Orada ki eşkıyaya benzer ve eşkıya Mekke de de vardır.

Aslında Semud kavminde Salih peygamberin temsil eden Allah resulü ise bu ayetlerin ilk muhatapları çerçevesinde, Salih peygamberin karşısında o kamu malı deveyi katleden, hunharca işkenceyle katleden, devamı olan da Mekke de ki azgınlar, Müslümanlara işkence edenlerdi. Onun için bu dönemi biz nübüvvetin 3 – 6. yılları olarak tahmin edebiliriz. Yani buruc suresinin önünde nazil oluyor.

Surenin konusu yine Hz. insan. Onun ebedi saadeti ve bu saadeti engelleyen felaketler üzerinde duruluyor. Güneş ve ay şahit tutularak başlanıyor sureye. Zımnen Allah ve vahiy 7 ayrı şeye yemin ediyor, 7 ayrı unsura. Güneş, ay, gece, gündüz, gök, yer ve en sonunda insan. Güneş ve ay çift. Gök ve yer çift. Gece ve gündüz çift. İnsan. İlginçtir, diğerleri insanın emrine amade kılınmış. İnsan ise kimin emrine amade kılınmış?

Aslında bunu düşünmemiz isteniyor. Bu kadar büyük kâinatı insan için yaratsın da, insanı boş yere yaratsın. Bu olur mu? Böyle düşünülür mü. Böyle sanmak aslında şah esere hakaret olmaz mı. Her şeyi insan için kılsın da insanı amaçsız mı kılsın. Efe hasibtüm ennema haleknaküm abesen. (Mü’minun/115) yoksa siz, sizi amaçsız olarak, anlamsız olarak, abes gere yarattığımızı mı düşünüyorsunuz. Diyor ya Kur’an. Böyle düşünmek Allah’a değil, insanın kendisine hakarettir. İşte sure de aslında bize insanın amaçlılığından ve amacından bahsediyor. Teskiyr sırrı hatırlatılıyor yani.

Benliği arındıran mutluluğa erişir diyor. Onu karanlıkta bırakan ise kaybeder diyor surenin 9 ve 10. ayetleri. Kad efleha men zekkâha (9) Ve kad habe men dessaha (10) bu surenin berceste ayetleri adeta, zirvesi. Ve benliğini karanlıkta bırakan nasıl onu kaybeder, ona örnek olarak ta Semud kavmini veriyor. Semud kavmine Fecr suresinde atıf yapılarak geçilmişti. Fecr suresinde yapılan atıf, burada nispeten açılıyor ayrıntılandırılıyor. Bu girizgahtan sonra surenin tefsirine geçebiliriz.



Rahman, rahıym Allah adına. Özünde merhametli, işinde merhametli Allah adına.


1-) VeşŞemsi ve duhaha;

Andolsun Güneş'e ve Onun duhasına (dünyayı aydınlatmaya başladığı saatlere); (A.Hulusi)

01 - Kasem olsun o güneşe ve parıltısına, (Elmalı)


VeşŞemsi ve duhaha güneş şahit olsun, güneş tanık olsun, güneşe yemin olsun ve onun göz alıcı ışığına, aydınlığına şahit olsun. Aydınlığı şahit olsun veya aydınlığına yemin olsun.

Güneş zaten şahit. Allah’ın varlığına şahit, birliğine şahit, en önemlisi eşyaya müdahalesine şahit. Allah’ın kâinatı yaratıp ta emekli olmadığına şahit. Güneş şahit Allah’ın ölçüsüz iş yapmadığına, Allah’ın kaderli iş yaptığına şahit. Her bir şey için bir kader takdir ettiğine şahit. Güneş şahit; külle yevmin HUve fiy şe'n. (Rahman/29) ne şahit. O her an iş başındadır ona şahit. Güneş şahit Allah’ın sonsuz merhamet ve rahmetine şahit. Çünkü güneş sadece kuzuların değil kurtlarında üzerini aydınlatır. Sadece ve sadece güllerin değil, dikenlerin de üzerini aydınlatır ve ısıtır. Sadece tavşanların değil sırtlanların da ışığıdır ve aydınlatır. Güneş Allah’ın rahmetine şahit. Güneş şahit, güneş yorulmaz, güneş bezmez, güneş usanmaz.

(Eş Şemsu veşŞeceru yescudan Bu hatalı) Eş Şemsu velKameru Bi husban -- VenNecmu veşŞeceru yescudan. (Rahman/5-6) güneş ve ağaçlar sürekli secde halindedirler, yani Allah’ın emrine amadedirler. Bugün de yoruldum dinleneyim ya rabbi demezler. Milyonlarca yıldan beri, milyarlarca yıldan beri görevleri ne ise, vazifeleri ne ise aksatmadan sürdürürler, yaparlar. Buradan yola çıkarak insan zımnen şu soruya muhataptır; Ey insan ya sen? Sen de görevini yapıyor musun. Yaratılış amacına uygun davranıyor musun? Aslında yemin’in anlamı budur.

ve duhaha sadece güneşe yemin edilmez, güneşin ışığına da yemin edilir ve o da şahit tutulur. Çünkü güneş bir nimet ise güneşin ışığı insan için bin nimettir. Neden? Eğer güneşin ışığı olmasaydı güneş bizim için Samanyolu’muz içerisinde ki 400 milyar yıldızdan bir tanesiydi. Galaksimiz içerisinde ki trilyonlarca yıldızdan sadece bir tanesiydi. Ama ışığını bize cömertçe sunduğu için diğer yıldızlardan farklı olarak biz ona bir de isim verdik. Güneş dedik. Yoksa yıldızlardan bir yıldızdır ve Allah’ta yıldızlardan ayrı olarak güneşi şahit tuttu.

Güneşin bizim için değeri ve anlamı büyüktür. Ama bizden daha değerli değildir. Güneş bizim emrimize amade idi, Ya biz kimin emrine amadeyiz? Onun ışığı eğer olmasaydı güneşten haberimiz bile olmayacaktı. Diğer yıldızlar gibi göz kırpan bir yıldız olarak bakıp geçecektik. Fakat güneşin ışığının mucize oluşu sadece burada ışığı bize ulaştığı için olmuyor. Güneşin ışığı eğer atmosfer süzgecinden geçmeseydi bir bela, hatta ölüm, yer yüzünde hayatı yok eden bir bela olacaktı. Ama güneş ışığını atmosferden geçirerek verdiği için bir nimet, hem de hayata dönüşen bir nimet, hayatın kaynağı haline geldi.

Güneş nükleer yanma ile yanıyor. Her yanma ile kendini yeniliyor. Güneşte ki her patlama aslında bir tür kendini tetikleyen zincirleme nükleer reaktör gibi kendi kendisini tetikleyerek kendi kendisini aydınlatıyor ve bizi de aydınlatıyor.

Kur’an da güneşin ışığından dıyâen (Yunus/5) olarak söz edilir.  Ayın ışığından ise nûr olarak söz edilir. Nûr hem kaynaktan gelen ışığa denir, hem de yansıyan ışığa denir. Fakat dıyâen kaynatan gelen ışığa denir. Dolayısıyla bu fark ta bize fark ettirilmiş olunuyor.

Güneş üzerine yemin başlangıçta da ima ettim güneşe tapanlara da bir uyarı anlamına geliyor. Yani o Allah’ın emrine amade bir mahluk, bir yaratılmış, o tanrı değil ki. O Allah’ın emrine amade olduğu için yörüngesinde yüzüp duruyor, görevini yerine getiriyor.

Aynı zamanda çiftlere yemin var bu başlangıç ayetlerinde, yani yaratılmışlar çiftlerdir. Ne ki çift o yaratılmıştır. Onun için güneş ve ay çift olarak bize sunuluyor. Gerçekten de gökte gördüğümüz en büyük cisimdir, harika bir çift oluştururlar. Aslında biri Kur’an ı temsil eder diğeri resulü temsil eder. Ay Resulallah’ı temsil eder Güneş Kur’an ı. ResulAllah Kur’an güneşinden aldığı ışığı insanlığa yansıtan bir dolunaydır. Bizim aklımıza daha bir çok şeyi düşürür ama kısaca özet halinde Şems suresinin ilk ayetleri bize bunu söyler.

[Ek bilgi; (Üzerine yemin edilen) GÜNEŞ
- İçinde bulunduğu Samanyolu’nun merkezinden 32.000 ışık yılı mesafede bulunan,
- Dünya üzerinde hayat bulmuş her canlının hayat kaynağı olan,
- Allah'ın "Hayat" sıfatının üzerinden Dünyaya ulaşan ışınlarla bize hayat ve canlılığı ulaştıran,
- Dünyanın uydusu olduğu ve çevresinde döndüğü,
- Samanyolu adını verdiğimiz Galaksimizin merkezi çevresindeki bir turu(1 yılı) 255 milyon sene olan ve Merkezden yaklaşık 32.000 ışık yılı uzaklıktaki yörüngede tur atan,
- Ölümü tatmış birimlerin zaman birimine tâbi olacağı, tasarruf ve enerji alanı içinde olacağı,
- Atomaltı boyuta ait ışınsal ikizi "Cehennem" olan,
- Yüzey harareti olarak verilen 6000 derece olan,
- Büyük patlama, genişleme devresinde gelip dünyayı içine alacak olan YILDIZ.
1.303.800 adet dünyayı bir araya topladığımız zaman ortaya çıkacak hacım, “Güneş” adını verdiğimiz yıldızın hacmine eşittir. Güneşin çapı 1.392.000 km’dir. Yüzeyinde 6000 santigrat olan hararet, derinliklerde 15 milyon santigrata yükselmekte olup; yüzeyden boşluğa yükselen alev dilimleri 800.000 kilometre civarında olmaktadır. Yani dünyanın ekvatordaki çevresinin açılmış hâlinin 20 katı!
Güneşteki püskürmeler ise kısa süreli olur ve kısa dalga ışınımı ile tanecik akımı yayar. Bu püskürmeler de dünyayı etkileyerek manyetik fırtınalara ya da radyo iletişimini ve pusulaları bozan manyetik alan değişikliklerine yol açar.
Güneş enerjisinin kaynağı nükleer dönüşümlerdir. Temel bileşen olan Hidrojen atomu ısı ve basıncın çok yüksek olduğu çekirdeğe yakın yerlerde nükleer füzyon yoluyla ikinci en hafif element olan Helyum atomunu oluşturur. Bu arada az miktarda kütle, büyük enerjiye dönüşerek yok olur. Böylece açığa çıkan enerji de Güneşin sürekli ışımasını sağlar. Güneşin bu yoldan saniyedeki kütle kaybı 4 milyon tondur. İçinde bulunduğu Samanyolu’nun merkezinden 32.000 ışık yılı mesafede bulunan güneş, merkez çevresindeki yörüngesini 225 milyon yılda tamamlar.
Aslında şu anda da biz, Güneş’in ışınsal platformu üzerinde yaşıyoruz; dünya üzerinde hayat bulmuş her canlının hayat kaynağı, güneşten gelen ışınlar! Bu ışınlar, ATP denen bir ana yapıyı meydana getiriyor ve o yapı dünyadaki hayatın kaynağı. Yani ALLAH'IN HAYAT SIFATI, Güneşin üzerinden Dünyaya ulaşan ışınlarla bize hayat ve canlılığı ulaştırıyor. Yani,
Gözümüzü açıyoruz, Güneş platformunda.
Yaşıyoruz, Güneş platformunda,
Ölümle birlikte boyut değiştiriyoruz, yine Güneş platformunda!
Beyin de aldığı gıdalarla, glikoz ve oksijenlerle yaşam enerjisini temin ederken; Güneş’ten yayılan hayat enerjisi olan “CAN”la beslenir ve gelişir.
Nasıl bizim bir biyolojik, maddi, atomüstü boyuta ait bir bedenimiz var ve buna karşılık bu bedenin dalga atomaltı boyuta ait "İKİZİ" mevcut ise; aynı şekilde Güneşin de bir atomaltı boyuta ait ışınsal ikizi mevcuttur ki, işte esas "CEHENNEM" oluşu o boyutu itibariyledir. Ve bu sebepledir ki biz şu anda bu bedenin duyularıyla cehennemi göremeyiz!. Tıpkı atomaltı boyuta ait ışınsal türler olan insan ruhlarını, cinleri ve melekleri göremeyişimiz gibi!
Buna karşın, madde beden yaşamından "ruh beden = dalga beden" yaşamına geçmiş kişiler ise hem ortamlarına geçmiş oldukları ruhları görürler, hem o ortamda yer alan cinleri görürler, hem de o boyutun meleklerini görürler.
Ve dahi Cehennemi, içindeki canlıları tıpkı yanıbaşlarını seyrediyormuşçasına seyrederler. Çünkü ruh görüşünde mesafe kavramı yoktur!
İşte Din’de bahsedilen, ölümü tatmış kişilerin kabir âlemlerinde cehennemi seyretmeleri olayı bu şekilde gerçekleşir. Kezâ, “Samanyolu” dediğimiz yıldızlardaki cennetler dahi, bu görünen madde yanları itibariyle değil; algıladığımız madde yapılarının atomaltı boyutunu teşkil eden dalga ikizleri itibariyledir!... (Yaşamın gerçeği- Ahmed Hulusi)]


2-) VelKameri izâ telâha;

Onu takip ettiğinde Ay'a, (A.Hulusi)

02 - Ve aya: uyduğu zaman ona, (Elmalı)


VelKameri izâ telâha güneşi izleyen ay şahit olsun. Güneşi izleyen ay. Tuluğ, Kur’an da başka yerlerde de kullanılır. Vetlü ma uhıye ileyh (Kehf/27) Sana indirileni tilavet et. Aslında izlemek manasına gelir, okumak manasına gelir. Sana indirileni oku, ilet. Ay sanki hareketleriyle, evreleriyle güneşi okumaktadır. Güneşi okuyan bir aydan söz edebiliriz bu ayetten yola çıkarak. Mesela ay on dördüne eriştiğinde izâ telâha güneşi tam olarak okumuş olur. Neden? Güneşi tam olarak yansıtmış olur on dördünde. Bedir olduğunda tam güneşe benzer. İşte o zaman izâ telâha yı anlıyoruz. Ay güneşi tam okuduğunda, onu tam takip ettiğinde, onu tam izlediğinde.

Ay, Güneşten aldığı ışığı ve enerjiyi yansıtmak suretiyle dünya üzerinde çok güçlü rol oynayabilen bir uydudur. Ay ın değişik devreleri, davranışlarımız, zekamız, fizik bedenimiz kısaca kişiliğimiz üzerinde değişiklikler meydana getirir. Sadece bizlerin değil; dünya üzerinde bulunan hayvan, bitki, maden ve sıvılar üzerinde de etkili olur.
Çok eski yıllardan beri bunları bilen pek çok denizci, balıkçı, avcı, çiftçi ve içki, parfüm üreticileri Ay’ın devrelerine göre işlerini planlamaya dikkat etmişlerdir. Böylece daha fazla verim almaya hak kazanmışlardır.
Ay; güneş sisteminde bulunan diğer gökcisimlerinde görülmeyen, kendine has özellikler gösterir. En başta gelen farkı çok hızlı ve değişken olmasıdır. 2,5 günde bir burç değiştirir. Hızlılık yönünden ikinci sırayı MERKÜR gezegeni alır.
Ay ın bu özellikleri, Ay insanlarında acelecilik, tez canlılık ani ve sık duygu değişiklikleri şeklinde ortaya çıkar. Ay, Yengeç burcunun yöneticisi olduğu için özellikle Yengeç burcundan olan kişiler değişken ve aceleci olurlar.
Ay’ın ikinci kendine has özelliği değişik devreleridir. Güneşten aldığı ışığı yansıtma durumlarına göre; yeniay, ilk yarı, dolunay ve son yarı pozisyonları vardır. 28 günde 12 burcu dolaşarak bir devresini tamamlayan Ay Güneşe yetişerek son üç günde görünmez olur. Güneşten uzaklaşmağa başlayınca ışığın görülmesiyle yeniay olarak kendini aşikar eder.
Yeniay zamanı sıcaklık ve nemlilik artması nedeniyle üretime dönük enerji potansiyeli çok yüksek olur. Vücut sıvılarında artış, bedensel güçlenme, zekada canlılık görülür. Aşkta, işte, şansta, eğitim ve öğretimde, sağlıkta işler rast gider. Hastalar bedenen kuvvetlenir, iyileşme hızlanır.
Hayvanlar aleminde, bitkiler de etkileri görülür. İlk yarıda sinek, böcek, hayvanlarda çoğalma olur. Bunların sokma, yeme, parçalama gibi istekleri artar. Bitkiler, ağaç ve meyveler daha hızlı büyür, gelişir, olgunlaşır. Daha lezzetli olurlar.
Dolunayda enerji potansiyeli en yüksek seviyeye ulaşır. Ancak zorlayıcı ve zarar verici yöndedir.. Ayın bu güçlü çekim kuvveti insan vücudunda sıvısal, duygusal, fiziksel artışlara ve dolayısıyla farklı değişikliklere sebep olur. Artan bu enerji gücü elde olmayan çeşitli patlamalara yol açabilir. Kavgalar, cinayetler, dargınlıklar, intihar vakalarında artış gözlenebilir…. Hükmedilmesi zor olan bilinçaltı, sezgiler, kin ve nefretler harekete geçer.
Ay’ın dolunay ışığına karşı çok oturan veya uyuyan kişilerin vücudunda gevşeme, tembellik ve miskinlik görülür. Etlerin tatları kolayca değişir, ekşime hızlanır. Dolunay akabinde soğukluk ve kuruluk artışı nedeniyle iniş başlar. Verimlilik düşer. Damarlarda kan azalır. Büyüme ve gelişme yavaşlar. Zekada belli bir düşüş görülür. Hasta olanların bedenleri zayıflar ve şikayetleri artar. Hayvanlarda saldırganlık isteği azalır. Bitki, ağaç, çiçek ve sebzeler iyi gelişmez. Lezzetli olmaz.
Ay ile ilgili söylenebilecek, özgün bir özellik de, Med-cezir oyunudur… (Ahmet F. Yüksel- Astro ay.)]

Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
Şems suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder