Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn, Vessalâtü vesselâmü ‘alâ Resulina Muhammedin
ve ‘ala ‘alihi, ve eshabihi ve etba’ıhi ecmaiyn.
Rabbişrah liy sadriy;
Ve yessirliy emriy;
Vahlül ukdeten min lisaniy;
Yefkahu kavliy; (Tâhâ
25-26-27-28)
Rabbeneftah bil hayr, vahtim bil hayr, Rabbi yessir ve lâ tüassir,
Rabbi temmim bil hayr.
Rabbi edhılniy müdhale sıdkın ve ahricniy
muhrace sıdkın vec'al liy min ledünke sultanen nasıyra. (İsra/80)
Amin, amin, amin..!
Değerli Kur’an dostları bugün
dersimize Şems surei celilesiyle başlayacağız inşaAllah. Şems suresi 91. sure
elimizde ki mushafta. Adını ilk ayetinden, hatta ilk ayetinin ilk kelimesinden
alıyor. VeşŞemsi ve duhaha Güneş
şahit olsun ve onun göz alıcı parlak aydınlığı şahit olsun.
Buhari, sureyi ilk ayetinin
tamamıyla anmış. VeşŞemsi ve duhaha
şeklinde ilginç olan Kur’an da güneş isimli bir surenin bulunmuş olması
gerçekten. Yani,
Tırnak içinde kullanıyorum, umarım doğru
anlaşılır; “Kur’an ın bu manada her türlü kompleksten azade olduğunun muhteşem
örneklerinden biridir.” Çünkü bu kitabın indiği bir dünyada, bir çok coğrafya
da güneşe tapan bir sürü insan bulunuyordu, sapmış insan. Zaten belki Kur’an da
güneşe yemin edilmesinin sebeplerinin başında da, o Allah’ın yarattığı bir
şahit. Nasıl tanrı olur. Allah’ın yarattığı mahlukunu siz nasıl olur da tanrı
ilan edersiniz zımni anlamını da içerdiği için belki güneşe yemin ediliyor.
Surenin Mekke de indiğini kesin
olarak biliyoruz. Zaten surenin üslubu, usulü, iç sesi bunu bize gösteriyor.
Mekki surelerin, özellikle de ilk Mekki surelerin klasik ve tipik özelliğini
veriyor.
Sure Semud kavminin akıbetinden
nispeten ayrıntılı bir biçimde bahsediyor, Nispeten. Zaten sure hepsi hepsi
yarım sayfalık bir sure. Ayrıntılı bahsediyor desek ne kadar bahsedecek. Ama
daha önce tefsir ettiğimiz sureyi hatırlayacak olursak orada atıf vardı, burada
ayrıntı veriliyor sadece bunu söyleyebiliriz. İşte bu dikkate alındığında
surenin 3 – 6. yıllarda nazil olduğunu söyleyebiliriz.
Neden surede Semud kavminden
ayrıntılı bir biçimde, özellikle kavmin eşkıyasından, kavmin en azgını ve
azılısının deveyi zulmederek, işkenceyle öldürmesinden yola çıkarak surenin
zamanını belirliyoruz. Kur’an da anlatılan hiçbir kıssa, kıssa olsun diye
anlatılmaz. Aslında o kıssalarda ki kahramanlar, bizzat Kur’an ın yaşadığı
dünyada birebir karşılıkları vardır. Orada ki eşkıyaya benzer ve eşkıya Mekke
de de vardır.
Aslında Semud kavminde Salih
peygamberin temsil eden Allah resulü ise bu ayetlerin ilk muhatapları çerçevesinde,
Salih peygamberin karşısında o kamu malı deveyi katleden, hunharca işkenceyle
katleden, devamı olan da Mekke de ki azgınlar, Müslümanlara işkence edenlerdi.
Onun için bu dönemi biz nübüvvetin 3 – 6. yılları olarak tahmin edebiliriz.
Yani buruc suresinin önünde nazil oluyor.
Surenin konusu yine Hz. insan.
Onun ebedi saadeti ve bu saadeti engelleyen felaketler üzerinde duruluyor.
Güneş ve ay şahit tutularak başlanıyor sureye. Zımnen Allah ve vahiy 7 ayrı
şeye yemin ediyor, 7 ayrı unsura. Güneş, ay, gece, gündüz, gök, yer ve en
sonunda insan. Güneş ve ay çift. Gök ve yer çift. Gece ve gündüz çift. İnsan.
İlginçtir, diğerleri insanın emrine amade kılınmış. İnsan ise kimin emrine
amade kılınmış?
Aslında bunu düşünmemiz
isteniyor. Bu kadar büyük kâinatı insan için yaratsın da, insanı boş yere
yaratsın. Bu olur mu? Böyle düşünülür mü. Böyle sanmak aslında şah esere
hakaret olmaz mı. Her şeyi insan için kılsın da insanı amaçsız mı kılsın. Efe
hasibtüm ennema haleknaküm abesen. (Mü’minun/115) yoksa siz, sizi
amaçsız olarak, anlamsız olarak, abes gere yarattığımızı mı düşünüyorsunuz.
Diyor ya Kur’an. Böyle düşünmek Allah’a değil, insanın kendisine hakarettir.
İşte sure de aslında bize insanın amaçlılığından ve amacından bahsediyor. Teskiyr
sırrı hatırlatılıyor yani.
Benliği
arındıran mutluluğa erişir diyor. Onu karanlıkta bırakan ise kaybeder diyor
surenin 9 ve 10. ayetleri. Kad efleha men zekkâha (9) Ve kad habe men dessaha (10) bu
surenin berceste ayetleri adeta, zirvesi. Ve benliğini karanlıkta bırakan nasıl
onu kaybeder, ona örnek olarak ta Semud kavmini veriyor. Semud kavmine Fecr
suresinde atıf yapılarak geçilmişti. Fecr suresinde yapılan atıf, burada
nispeten açılıyor ayrıntılandırılıyor. Bu girizgahtan sonra surenin tefsirine
geçebiliriz.
Rahman, rahıym Allah adına.
Özünde merhametli, işinde merhametli Allah adına.
1-) VeşŞemsi ve duhaha;
Andolsun
Güneş'e ve Onun duhasına (dünyayı aydınlatmaya
başladığı saatlere); (A.Hulusi)
01 - Kasem
olsun o güneşe ve parıltısına, (Elmalı)
VeşŞemsi ve duhaha güneş şahit
olsun, güneş tanık olsun, güneşe yemin olsun ve onun göz alıcı ışığına,
aydınlığına şahit olsun. Aydınlığı şahit olsun veya aydınlığına yemin olsun.
Güneş zaten şahit. Allah’ın
varlığına şahit, birliğine şahit, en önemlisi eşyaya müdahalesine şahit.
Allah’ın kâinatı yaratıp ta emekli olmadığına şahit. Güneş şahit Allah’ın
ölçüsüz iş yapmadığına, Allah’ın kaderli iş yaptığına şahit. Her bir şey için
bir kader takdir ettiğine şahit. Güneş şahit; külle yevmin
HUve fiy şe'n. (Rahman/29) ne şahit. O her an iş başındadır ona
şahit. Güneş şahit Allah’ın sonsuz merhamet ve rahmetine şahit. Çünkü güneş
sadece kuzuların değil kurtlarında üzerini aydınlatır. Sadece ve sadece
güllerin değil, dikenlerin de üzerini aydınlatır ve ısıtır. Sadece tavşanların
değil sırtlanların da ışığıdır ve aydınlatır. Güneş Allah’ın rahmetine şahit.
Güneş şahit, güneş yorulmaz, güneş bezmez, güneş usanmaz.
(Eş Şemsu
veşŞeceru yescudan Bu hatalı) Eş Şemsu velKameru Bi husban -- VenNecmu veşŞeceru yescudan. (Rahman/5-6) güneş
ve ağaçlar sürekli secde halindedirler, yani Allah’ın emrine amadedirler. Bugün
de yoruldum dinleneyim ya rabbi demezler. Milyonlarca yıldan beri, milyarlarca
yıldan beri görevleri ne ise, vazifeleri ne ise aksatmadan sürdürürler,
yaparlar. Buradan yola çıkarak insan zımnen şu soruya muhataptır; Ey insan ya
sen? Sen de görevini yapıyor musun. Yaratılış amacına uygun davranıyor musun?
Aslında yemin’in anlamı budur.
ve duhaha sadece güneşe yemin
edilmez, güneşin ışığına da yemin edilir ve o da şahit tutulur. Çünkü güneş bir
nimet ise güneşin ışığı insan için bin nimettir. Neden? Eğer güneşin ışığı
olmasaydı güneş bizim için Samanyolu’muz içerisinde ki 400 milyar yıldızdan bir
tanesiydi. Galaksimiz içerisinde ki trilyonlarca yıldızdan sadece bir
tanesiydi. Ama ışığını bize cömertçe sunduğu için diğer yıldızlardan farklı
olarak biz ona bir de isim verdik. Güneş dedik. Yoksa yıldızlardan bir
yıldızdır ve Allah’ta yıldızlardan ayrı olarak güneşi şahit tuttu.
Güneşin bizim için değeri ve
anlamı büyüktür. Ama bizden daha değerli değildir. Güneş bizim emrimize amade
idi, Ya biz kimin emrine amadeyiz? Onun ışığı eğer olmasaydı güneşten haberimiz
bile olmayacaktı. Diğer yıldızlar gibi göz kırpan bir yıldız olarak bakıp
geçecektik. Fakat güneşin ışığının mucize oluşu sadece burada ışığı bize
ulaştığı için olmuyor. Güneşin ışığı eğer atmosfer süzgecinden geçmeseydi bir
bela, hatta ölüm, yer yüzünde hayatı yok eden bir bela olacaktı. Ama güneş
ışığını atmosferden geçirerek verdiği için bir nimet, hem de hayata dönüşen bir
nimet, hayatın kaynağı haline geldi.
Güneş nükleer yanma ile yanıyor.
Her yanma ile kendini yeniliyor. Güneşte ki her patlama aslında bir tür kendini
tetikleyen zincirleme nükleer reaktör gibi kendi kendisini tetikleyerek kendi
kendisini aydınlatıyor ve bizi de aydınlatıyor.
Kur’an da güneşin ışığından dıyâen (Yunus/5)
olarak söz edilir. Ayın ışığından ise
nûr olarak söz edilir. Nûr hem kaynaktan gelen ışığa denir, hem de yansıyan
ışığa denir. Fakat dıyâen kaynatan gelen ışığa denir. Dolayısıyla bu fark ta
bize fark ettirilmiş olunuyor.
Güneş üzerine yemin başlangıçta
da ima ettim güneşe tapanlara da bir uyarı anlamına geliyor. Yani o Allah’ın
emrine amade bir mahluk, bir yaratılmış, o tanrı değil ki. O Allah’ın emrine
amade olduğu için yörüngesinde yüzüp duruyor, görevini yerine getiriyor.
Aynı zamanda çiftlere yemin var
bu başlangıç ayetlerinde, yani yaratılmışlar çiftlerdir. Ne ki çift o
yaratılmıştır. Onun için güneş ve ay çift olarak bize sunuluyor. Gerçekten de
gökte gördüğümüz en büyük cisimdir, harika bir çift oluştururlar. Aslında biri
Kur’an ı temsil eder diğeri resulü temsil eder. Ay Resulallah’ı temsil eder
Güneş Kur’an ı. ResulAllah Kur’an güneşinden aldığı ışığı insanlığa yansıtan
bir dolunaydır. Bizim aklımıza daha bir çok şeyi düşürür ama kısaca özet
halinde Şems suresinin ilk ayetleri bize bunu söyler.
[Ek bilgi; (Üzerine yemin edilen)
GÜNEŞ
- İçinde bulunduğu
Samanyolu’nun merkezinden 32.000 ışık yılı mesafede bulunan,
- Dünya üzerinde hayat bulmuş
her canlının hayat kaynağı olan,
- Allah'ın "Hayat"
sıfatının üzerinden Dünyaya ulaşan ışınlarla bize hayat ve canlılığı ulaştıran,
- Dünyanın uydusu olduğu ve
çevresinde döndüğü,
- Samanyolu adını verdiğimiz
Galaksimizin merkezi çevresindeki bir turu(1 yılı) 255 milyon sene olan ve
Merkezden yaklaşık 32.000 ışık yılı uzaklıktaki yörüngede tur atan,
- Ölümü tatmış birimlerin
zaman birimine tâbi olacağı, tasarruf ve enerji alanı içinde olacağı,
- Atomaltı boyuta ait ışınsal
ikizi "Cehennem" olan,
- Yüzey harareti olarak
verilen 6000 derece olan,
- Büyük patlama, genişleme
devresinde gelip dünyayı içine alacak olan YILDIZ.
1.303.800 adet dünyayı bir
araya topladığımız zaman ortaya çıkacak hacım, “Güneş” adını verdiğimiz
yıldızın hacmine eşittir. Güneşin çapı 1.392.000 km’dir. Yüzeyinde 6000
santigrat olan hararet, derinliklerde 15 milyon santigrata yükselmekte olup;
yüzeyden boşluğa yükselen alev dilimleri 800.000 kilometre civarında
olmaktadır. Yani dünyanın ekvatordaki çevresinin açılmış hâlinin 20 katı!
Güneşteki püskürmeler ise kısa
süreli olur ve kısa dalga ışınımı ile tanecik akımı yayar. Bu püskürmeler de
dünyayı etkileyerek manyetik fırtınalara ya da radyo iletişimini ve pusulaları
bozan manyetik alan değişikliklerine yol açar.
Güneş enerjisinin kaynağı nükleer dönüşümlerdir. Temel
bileşen olan Hidrojen atomu ısı ve basıncın çok yüksek olduğu çekirdeğe yakın
yerlerde nükleer füzyon yoluyla ikinci en hafif element olan Helyum atomunu
oluşturur. Bu arada az miktarda kütle, büyük enerjiye dönüşerek yok olur.
Böylece açığa çıkan enerji de Güneşin sürekli ışımasını sağlar. Güneşin bu
yoldan saniyedeki kütle kaybı 4 milyon tondur. İçinde bulunduğu Samanyolu’nun
merkezinden 32.000 ışık yılı mesafede bulunan güneş, merkez çevresindeki
yörüngesini 225 milyon yılda tamamlar.
Aslında şu anda da biz,
Güneş’in ışınsal platformu üzerinde yaşıyoruz; dünya üzerinde hayat bulmuş her
canlının hayat kaynağı, güneşten gelen ışınlar! Bu ışınlar, ATP denen bir ana
yapıyı meydana getiriyor ve o yapı dünyadaki hayatın kaynağı. Yani ALLAH'IN
HAYAT SIFATI, Güneşin üzerinden Dünyaya ulaşan ışınlarla bize hayat ve
canlılığı ulaştırıyor. Yani,
Gözümüzü açıyoruz, Güneş
platformunda.
Yaşıyoruz, Güneş platformunda,
Ölümle birlikte boyut
değiştiriyoruz, yine Güneş platformunda!
Beyin de aldığı gıdalarla,
glikoz ve oksijenlerle yaşam enerjisini temin ederken; Güneş’ten yayılan hayat
enerjisi olan “CAN”la beslenir ve gelişir.
Nasıl bizim bir biyolojik,
maddi, atomüstü boyuta ait bir bedenimiz var ve buna karşılık bu bedenin dalga
atomaltı boyuta ait "İKİZİ" mevcut ise; aynı şekilde Güneşin de bir
atomaltı boyuta ait ışınsal ikizi mevcuttur ki, işte esas "CEHENNEM"
oluşu o boyutu itibariyledir. Ve bu sebepledir ki biz şu anda bu bedenin
duyularıyla cehennemi göremeyiz!. Tıpkı atomaltı boyuta ait ışınsal türler olan
insan ruhlarını, cinleri ve melekleri göremeyişimiz gibi!
Buna karşın, madde beden
yaşamından "ruh beden = dalga beden" yaşamına geçmiş kişiler ise hem
ortamlarına geçmiş oldukları ruhları görürler, hem o ortamda yer alan cinleri
görürler, hem de o boyutun meleklerini görürler.
Ve dahi Cehennemi, içindeki canlıları tıpkı yanıbaşlarını
seyrediyormuşçasına seyrederler. Çünkü ruh görüşünde mesafe kavramı yoktur!
İşte Din’de bahsedilen, ölümü
tatmış kişilerin kabir âlemlerinde cehennemi seyretmeleri olayı bu şekilde
gerçekleşir. Kezâ, “Samanyolu” dediğimiz yıldızlardaki cennetler dahi, bu
görünen madde yanları itibariyle değil; algıladığımız madde yapılarının
atomaltı boyutunu teşkil eden dalga ikizleri itibariyledir!... (Yaşamın
gerçeği- Ahmed Hulusi)]
2-) VelKameri izâ telâha;
Onu
takip ettiğinde Ay'a, (A.Hulusi)
02 - Ve
aya: uyduğu zaman ona, (Elmalı)
VelKameri izâ telâha güneşi izleyen
ay şahit olsun. Güneşi izleyen ay. Tuluğ, Kur’an da başka yerlerde de
kullanılır. Vetlü ma uhıye
ileyh (Kehf/27) Sana indirileni tilavet et. Aslında izlemek
manasına gelir, okumak manasına gelir. Sana indirileni oku, ilet. Ay sanki
hareketleriyle, evreleriyle güneşi okumaktadır. Güneşi okuyan bir aydan söz
edebiliriz bu ayetten yola çıkarak. Mesela ay on dördüne eriştiğinde izâ telâha güneşi tam olarak okumuş
olur. Neden? Güneşi tam olarak yansıtmış olur on dördünde. Bedir olduğunda tam
güneşe benzer. İşte o zaman izâ telâha yı anlıyoruz. Ay güneşi tam okuduğunda,
onu tam takip ettiğinde, onu tam izlediğinde.
[Ek bilgi; …AY DEVRELERİ VE ETKİLERİ:
Ay, Güneşten aldığı ışığı ve
enerjiyi yansıtmak suretiyle dünya üzerinde çok güçlü rol oynayabilen bir
uydudur. Ay ın değişik devreleri, davranışlarımız, zekamız, fizik bedenimiz
kısaca kişiliğimiz üzerinde değişiklikler meydana getirir. Sadece bizlerin
değil; dünya üzerinde bulunan hayvan, bitki, maden ve sıvılar üzerinde de
etkili olur.
Çok eski yıllardan beri
bunları bilen pek çok denizci, balıkçı, avcı, çiftçi ve içki, parfüm
üreticileri Ay’ın devrelerine göre işlerini planlamaya dikkat etmişlerdir.
Böylece daha fazla verim almaya hak kazanmışlardır.
Ay; güneş sisteminde bulunan
diğer gökcisimlerinde görülmeyen, kendine has özellikler gösterir. En başta
gelen farkı çok hızlı ve değişken olmasıdır. 2,5 günde bir burç değiştirir.
Hızlılık yönünden ikinci sırayı MERKÜR gezegeni alır.
Ay ın bu özellikleri, Ay
insanlarında acelecilik, tez canlılık ani ve sık duygu değişiklikleri şeklinde
ortaya çıkar. Ay, Yengeç burcunun yöneticisi olduğu için özellikle Yengeç
burcundan olan kişiler değişken ve aceleci olurlar.
Ay’ın ikinci kendine has
özelliği değişik devreleridir. Güneşten aldığı ışığı yansıtma durumlarına göre;
yeniay, ilk yarı, dolunay ve son yarı pozisyonları vardır. 28 günde 12 burcu
dolaşarak bir devresini tamamlayan Ay Güneşe yetişerek son üç günde görünmez
olur. Güneşten uzaklaşmağa başlayınca ışığın görülmesiyle yeniay olarak kendini
aşikar eder.
Yeniay zamanı sıcaklık ve
nemlilik artması nedeniyle üretime dönük enerji potansiyeli çok yüksek olur.
Vücut sıvılarında artış, bedensel güçlenme, zekada canlılık görülür. Aşkta,
işte, şansta, eğitim ve öğretimde, sağlıkta işler rast gider. Hastalar bedenen
kuvvetlenir, iyileşme hızlanır.
Hayvanlar aleminde, bitkiler
de etkileri görülür. İlk yarıda sinek, böcek, hayvanlarda çoğalma olur.
Bunların sokma, yeme, parçalama gibi istekleri artar. Bitkiler, ağaç ve
meyveler daha hızlı büyür, gelişir, olgunlaşır. Daha lezzetli olurlar.
Dolunayda enerji potansiyeli
en yüksek seviyeye ulaşır. Ancak zorlayıcı ve zarar verici yöndedir.. Ayın bu
güçlü çekim kuvveti insan vücudunda sıvısal, duygusal, fiziksel artışlara ve
dolayısıyla farklı değişikliklere sebep olur. Artan bu enerji gücü elde olmayan
çeşitli patlamalara yol açabilir. Kavgalar, cinayetler, dargınlıklar, intihar
vakalarında artış gözlenebilir…. Hükmedilmesi zor olan bilinçaltı, sezgiler,
kin ve nefretler harekete geçer.
Ay’ın dolunay ışığına karşı
çok oturan veya uyuyan kişilerin vücudunda gevşeme, tembellik ve miskinlik
görülür. Etlerin tatları kolayca değişir, ekşime hızlanır. Dolunay akabinde
soğukluk ve kuruluk artışı nedeniyle iniş başlar. Verimlilik düşer. Damarlarda
kan azalır. Büyüme ve gelişme yavaşlar. Zekada belli bir düşüş görülür. Hasta
olanların bedenleri zayıflar ve şikayetleri artar. Hayvanlarda saldırganlık
isteği azalır. Bitki, ağaç, çiçek ve sebzeler iyi gelişmez. Lezzetli olmaz.
Ay ile ilgili söylenebilecek,
özgün bir özellik de, Med-cezir oyunudur… (Ahmet F. Yüksel- Astro ay.)]
Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
Şems suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder