29 Şubat 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. NAHL (12-19)(85-C)




B sayfasından devam

12-) Ve sahhare lekümülleyle vennehare veşŞemse vel Kamer* venNücumu müsahharatün Bi emriHİ, inne fiy zâlike leâyâtin likavmin ya'kılun;

Geceyi, gündüzü, Güneş'i (enerji kaynağı olması) ve Ay'ı (çekim gücüyle hormonları harekete geçirip tüm duyularınızı etkilemesi ile) size hizmet veren kıldı... Yıldızlar da (yaydıkları dalgalarla) O'nun hükmünü yansıtarak hizmet verenlerdir... Muhakkak ki bunda aklını kullanabilen topluluk için bir işaret vardır! (A.Hulusi)

012 - Hem sizin için geceyi ve gündüzü ve Şems-ü Kameri teşhir buyurdu, bütün yıldızlar da onun emrine müsahhardırlar, elbette bunda aklı olan bir kavim için âyetler var. (Elmalı)


Ve sahhare lekümülleyle vennehare veşŞemse vel Kamer ve O’dur sizin yararlanmanız için geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yasalara boyun eğdiren. Ve sahhare leküm sizin için yasalara boyun eğdiren diye çevirmek, en doğru çeviridir. Yani bize değil, bizim için yasalara tabi kıldı. Bize tabi kılsaydı birimiz kışı isterken diğerimiz yazı, birimiz güzü isterken birimiz baharı isterdi. Ama bizim için yasaya tabi kıldı, yasaya tabi kıldığı eşya bize hizmet ediyor. Tabii devamı var ve en sonunda dersimizi de alacağız.

venNücumu müsahharatün Bi emriH zaten bütün yıldızlar onun emrine amade olmuşlardır. inne fiy zâlike leâyâtin likavmin ya'kılun iyi bilin ki bütün bunlarda aklını kullanan bir toplum için mutlaka alınacak bir ders vardır.

Bir üstte yetefekkerun derin düşünenler. Burada, aklını kullananlar. Yani akıl olarak gelmez Kur’an da hiç. İsim olarak kullanılmaz. Akıl sözcüğü hiç kullanılmaz. Kur’an ın indiği çağda kullanıldığı halde Kur’an da kullanılmaz. Bu bilinçli bir seçimdir. Hep fiil olarak kullanılır. Çünkü Kur’an çalışmayan kafayı yok sayıyor. Kullanılmayan aklı, yani fiili olarak, aktüel ve aktif olarak kullanılmayan bir aklı yok sayıyor, akılsız diyor ona. Bu çok önemli. Fiil olarak gelmesinin, eylem olarak gelmesinin sebebi bu. Akıl fonksiyonel ise akıldır Kur’an a göre. Fonksiyonel değilse akıl yoktur Kur’an a göre.

Evet, ne alacağız? Hangi ders..! Bir ders varmış, mutlaka varmış. Gece-gündüz, güneş- ayın amacı senin var oluşun ise senin var oluş amacın ne diye hiç düşünmez misin. Seni ısıtsın ve aydınlatsın diye doğan güneş, senin amacını sana gösteren bir ayettir aynı zamanda. Onun için eğer sen güneşten daha çaplı yaratılmışsan, yani o sana hizmet ediyorsa, sen daha üst bir varlığa hizmet etmek durumundasın. Anlasana ey insanoğlu. Niçin kaçamak yapıyorsun. Evet bu, amaç bu.

Şaheser amaçlı olur. Ey insan Allah’ın şaheserisin. Sen ilahi inşanın nesnesi, yer yüzünün, hayatın inşasının öznesisin. Sen Allah’ın eserisin, hayatın müessirisin. Sen büyük sanatkarın sanatısın yer yüzü tuvalinin de sanatçısısın. O halde işini yap, görevini yap, amacını yap.


13-) Ve ma zerae leküm fiyl Ardı muhtelifen elvanüh* inne fiy zâlike le ayeten li kavmin yezzekkerun;

Gene sizin için arzda, muhtelif renklerde yarattığı şeyleri de (size hizmet veren kılmıştır)... Muhakkak ki bu işaret üzerinde düşünecekler için ne dersler var! (A.Hulusi)

013 - Daha sizin için Arzdan muhtelif renklerle yarattıkları, neler var, elbette bunda tezekkür edecek bir kavim için bir âyet var. (Elmalı)


Ve ma zerae leküm fiyl Ardı muhtelifen elvanüh ve sizin için yeryüzüne serpiştirdiği, her biri farklı tonlarda rengarenk güzellikler, muhtelifen elvanüh farklı renkler. Ben rengarenk güzellikler diye çevirmeyi, hitabın tabiatına daha uygun buldum. inne fiy zâlike le ayeten li kavmin yezzekkerun kuşkusuz bütün bunlarda da hafızası olup hatırda tutan bir toplum için mutlaka alınacak bir ders vardır. Kim için ama? Hafızalı bir toplum için. Hafızasız toplumlarda mı var?

İçinde yaşadığınız topluma bir dönün bakın isterseniz. Bireyler hafızasını kaybedince ona deli diyorlar. Ama toplumlar hafızasını kaybedince kimse o toplum delirmiş toplum demiyor. (Çağdaş toplum diyorlar hocam..!) Belki ihtiyat ediyorlar. Edeben demiyorlar ama rabbimiz burada açık ediyor olayı ve hafızası olan bir topluma sesleniyor. Hafızanız varsa arşiviniz var, tarihiniz hafızanızdır. Hafızasını kaybetmiş bir toplumun geçmişi yoktur, geçmişi olmayan bir toplumun geleceği olamaz. Ki totaliter yaklaşımları reddettiğini söylememe bilmem gerek var mı bu ayetin.

muhtelifen elvanüh farklı renkler. Yani toptancı yaklaşımlar. Süpürüp alıcı, süpürüp atıcı yaklaşımlar. Farklılıklar hep olacak, muhtelif renkler hep olacak. Gece ve gündüz var oldukça iman ve küfürde var olacak. O halde iyi renklere bakın, iyi olun. Çünkü seçmek, birden fazla alternatifin olduğu durumlarda geçerlidir ve insanın kaderi seçmekse eğer, hep birden fazla alternatifi olacaktır.


14-) Ve "HU"velleziy sahharal bahre lite'külu minhu lahmen tariyyen ve testahricu minhu hılyeten telbesuneha* ve teralfülke mevahıre fiyhi ve li tebteğu min fadliHİ ve lealleküm teşkürun;

"HÛ"; ki denizi, ondan taze et yiyesiniz ve takacağınız süsü çıkarasınız diye hizmetinize verdi... Gemileri, onda yara yara gidenler görürsün... O'nun fazlından isteyesiniz ve değerlendirerek şükredenlerden olasınız diye. (A.Hulusi)

014 - Yine odur ki o, denizi teşhir etmiştir ki ondan taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz bir ziynet çıkarasınız, gemileri de görürsünüz ki onda yara yara akar giderler, hem fazlından nasip arayasınız diye hem de gerek ki şükredesiniz. (Elmalı)


Ve "HU"velleziy sahharal bahre lite'külu minhu lahmen tariyyen ve testahricu minhu hılyeten telbesuneha Yemeniz için taze et, takınıp kuşanmanız için mücevherat çıkarasınız diye denizi, ve teralfülke mevahıre fiyhi ve onun içinde suları yararak akıp gittiklerini gördüğünüz gemileri, ve li tebteğu min fadliHİ ve lealleküm teşkürun onun ihsanından payınıza düşeni arayacağınızı ve bulunca da şükredeceğinizi umarak bir yasaya bağlayan, tabi kılan da yine O’dur.

Açık, 7. ayette eşyanın 3 büyük işlevine değinmiştik, hatırlayın. Burada da var o. Bakınız; Ulaşım, yani denizin 3 büyük işlevi. 1 – ulaşım, 2 – beslenme, 3 – estetik. Evet, 3 ihtiyacımızı da karşılayan bir kucak, ana kucağı gibi. Bir rahm gibi. Hem ulaşım ihtiyacımızı hem beslenme ihtiyacımızı, hem de estetik değer üreten, mücevher çıkardığımız, inci çıkardığımız, mercan çıkardığımız, kıymetli taşlar çıkardığımız bir mekana dikkat çekiyor. Bu aslında ayrıntılar değil, asıl vermeye çalıştığı eşyanın 3 boyutlu işlevi.


15-) Ve elka fiyl Ardı revasiye en temiyde Biküm ve enharen ve sübülen lealleküm tehtedun;

Sizi sarsmaması için arzda sâbit dağlar (sâbit işlevli organlar); yolunuzu bulup hakikate eresiniz diye nehirler (ilim akıtan zevât) ve (meşrebinize uygun) yollar (anlayışlar) oluşturdu. (A.Hulusi)

015 - Hem Arzda ağır baskılar bıraktı ki sizi çalkar diye, hem de nehirler ve yollar, gerek ki doğru gidesiniz. (Elmalı)


Ve elka fiyl Ardı revasiye en temiyde Biküm bir yandan sizi sarsmasın diye yer yüzüne kalkmaz, kımıldamaz dağlar, ve enharen ve sübülen lealleküm tehtedun öte yanda yolunuzu bulabilmeniz için nehirler ve yollar yerleştirdi.

Dağlar, vadiler ve ırmaklar, jeolojik dengenin 2 kutbunu ifade eder Kur’an da. Allah’ın yaratışındaki dengeye bir atıftır bu. İnsanın yeryüzündeki fiziki yollarını var eden Allah, insanın ebedi dünyada sonsuz mutluluk yolunu ihmal eder mi, mesajı var burada. İhmal etmez. Yani dağı yarattı, yer yüzünü dengede tutmak için. Ama dağlar bir yerden geçit verir. Dağların verdiği geçitlerde ya su yol bulur, ya insan yol bulur. Su yolunu bulursa da suyun içinde insan yol bulur. Dolayısıyla senin yol bulman için geçit veren yerler yarattı fiziki olarak ey insanoğlu. Ya senin ebedi saadetin için geçit veren yollar yaratmaz mı. Bu, mesaj açık.


16-) Ve 'alamat* ve BinNecmi hüm yehtedun;

Daha nice alâmetler! Necm (yıldız - hakikat ehli {ashabım gökteki yıldıza benzer; hangisine uyarsanız hakikate erdirir... hadisi}) olarak hakikate erdirir! (A.Hulusi)

016 - Ve alâmetler, yıldızla da onlar yol doğrulturlar. (Elmalı)


Ve 'alamat daha bir nice işaretler var. ve BinNecmi hüm yehtedun ki bunların sadece biri olan yıldızlarla onlar yollarını bulurlar. Burada da açık. Vahyin işlevine bir atıf. O yıldız gibidir, tabiatta öyle. Gerisi insana kalmış. Unutmayın yıldız yol gösterir, fakat görene. Yolu gösterir, yıldıza binip de gitmezsiniz. Size yol gösterir, fakat görene. Ama bazısı yıldızları çok küçük sanırlar. Kusuru gözlerinde değil, yıldızda ararlar. Şairin dediği gibi;

Yıldızlar bakana küçük görünürler ama günah yıldızların mı? Günah senin gözünün, günah senin. Çünkü sen onları küçük görüyorsun. Fakat senin küçük görmenle yıldızlar küçülmez ki. Onun için doğru bakmak, vahyin büyüklüğünü görmek gerekiyor.


17-) Efemen yahluku kemen lâ yahluk* efela tezekkerun;

Yaratan, yaratmayan gibi midir? Düşünüp değerlendiremiyor musunuz? (A.Hulusi)

017 - İmdi yaratan yaratamayana benzer mi? Artık siz bir tezekkür etmez misiniz? (Elmalı)


Efemen yahluku kemen lâ yahluk imdi bakın, bütün bunlardan sonra. Yani yeni bir pasaj ama yukarıdakileri toplayan bir ayet. Bakın hiç yaratan zat, bir şey yaratmayan birileri ile kıyaslanabilir mi. efela tezekkerun hala gerçeğin farkına varmayacak mısınız.


18-) Ve in te'uddu nı'metAllâhi lâ tuhsuha* innAllâhe le Ğafûrun Rahıym;

Eğer Allâh nimetlerini saymaya kalksanız, onların ne olduğunu bilerek saymayı başaramazsınız! Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

018 - Halbuki Allahın nimetini saysanız ıhsâ edemezsiniz, her halde Allah çok gafûr, çok rahîmdir. (Elmalı)


Ve in te'uddu nı'metAllâhi lâ tuhsuha ve eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız baş edemezsiniz, innAllâhe le Ğafûrun Rahıym iyi bilin ki sınırsız bağışlayan rahmet kaynağı Allah’tır.

Her ayet bir nimettir. Her nimet bir ayettir. Enfüs ve âfâk, iç ve dış, hepsinde birer ayet. Borçlusun ey insanoğlu, Allah’a borçlusun. Onun merhameti ile yaşıyorsun. Evet, borcunu ödemen mümkün değil, çünkü ondan yeni borçlar almak zorundasın. O halde ey insanoğlu borcunu ödeyemeyeceğinin bilincinde ol. Din budur, din deym’den gelir. Deym borç demektir. Allah’a karşı insanoğlunun borçluluk bilincine ermesidir. Borçlu olduğunu bil ve ödeyemeyeceğinin farkında ol ve teslim ol ey insanoğlu.


19-) VAllâhu ya'lemu ma tüsirrune ve ma tu'linun;

Allâh gizlediklerinizi de, açığa çıkardıklarınızı da bilir. (A.Hulusi)

019 - Hem Allah neyi sır tutar, neyi ilân edersiniz hepsini bilir. (Elmalı)


VAllâhu ya'lemu ma tüsirrune ve ma tu'linun zira Allah içinizde tuttuğunuz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilir.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder