D sayfasından devam.
88-) Lâ temüddenne ayneyke ila ma metta'na Bihi ezvacen minhüm ve lâ tahzen aleyhim vahfıd cenahake lil mu'miniyn;
Hakikati inkâr edenlerden bir kısmına verdiğimiz geçici dünya nimet ve zevklerine sakın gözünü takma! Sana gereken değeri vermiyorlar diye üzülme... İman edenlere kol kanat ger! (A.Hulusi)
88 - Sakın o kâfirlerden bir takımlarını zevkıyap ettiğimiz şeylere göz atma ve onlara karşı mahzun olma da müminlere kanadını indir. (Elmalı)
Lâ temüddenne ayneyke ila ma metta'na Bihi ezvacen minhüm öyleyse onlardan kimilerine verdiğimiz geçici lezzetlere iltifat etme.
Razi’nin rivayetine göre Ben-i Kureyza Yahudi kabilesi göz kamaştırıcı servetiyle, altınlar yüklü develerle Medine’yi terk ederken, herkes hayran hayran bakarken Resulallah bu ayeti okuyormuş.
Bir başka tarihi kaynak Hz. Aişe’nin, bu ayet indikten sonra Resulallah’ın sevdiği hiçbir şeye doyasıya bakmadığını söyledi diye rivayet eder.
Lâ temüddenne ayneyke ila ma metta'na Bihi ezvacen minhüm öyleyse onlardan kimilerine verdiğimiz geçici lezzetlere iltifat etme, gözünü uzatma. ve lâ tahzen aleyhim Üstelik onlar için üzülme de vahfıd cenahake lil mu'miniyn ancak müminlere kol kanat ger.
89-) Ve kul inniy enen neziyrulmubiyn;
De ki: "Kesinlikle ben, evet ben apaçık bir uyarıcıyım." (A.Hulusi)
89 - Ve de ki haberiniz olsun; ben o nezîri mübînin ben. (Elmalı)
Ve kul inniy enen neziyrulmubiyn ve de ki; Bakın ben, evet ben ilahi vahyi açıklayan uyarıcıyım.
Adeta bu ayet Tevrat’ta ki bir uyarıcı gelecek sizi uyarmak için haberine atıf gibi duruyor. Ki Tensiye bölümün 28. babında bu Tevrat müjdesi.
90-) Kema enzelna alel muktesimiyn;
İnzâl ettiğimizi bölüp ayrıştıranlara (Tevrat ve İncil'i işlerine gelenler ve gelmeyenler olarak) olduğu gibi; sana da inzâl ettik (hakikat BİLGİsini)! (A.Hulusi)
90 - Tıpkı indirdiğimiz gibi o taksimcilere. (Elmalı)
Kema enzelna alel muktesimiyn vahyi sana biz indirdik. Şöyle bir açıklama şart burada; (Tıpkı onu sonradan paramparça edenlere indirdiğimiz gibi.) 87 ayete zımni bir atıf bu yukarıdaki. Ne idi; Ve lekad ateynake Seb'an minel Mesâni vel Kur'ânel Azıym Doğrusu biz sana hem sık tekrarlanan yediliyi hem de yüce Kur’an ı vermiş demişti ya. Burada adeta ona bir atıf var. Ehli kitap;
İnnelleziyne ferreku diynehüm ve kânu şiye'an.. (En’am/159) diyordu Kuran. Onlar ki dinlerini paramparça ettiler ve bölük bölük oldular, fırka fırka oldular.
Bakara/85 te de buna benzer; .. efetu'minûne Biba'dılKitâbi ve tekfurûne Biba'd.. Bakara/85. Şimdi siz kalkıp ta kitabın bir kısmını inkar edip bir kısmına iman mı ediyorsunuz. Deniliyordu. İşte onlar paramparça etmişlerdi onlara bir atıf.
91-) Elleziyne cealül Kur'âne 'ıdıyn;
Kurân'ı, işlerine geldiği gibi böldüler (çıkarları yönünden Kurân'ı değerlendirdiler)! (A.Hulusi)
91 - O, Kur'an ı kısım kısım tefrik edenlere. (Elmalı)
Elleziyne cealül Kur'âne 'ıdıyn onlar ki şimdi de Kur’an ı birbiriyle bağlantısız sözler demeti olarak niteliyorlar. Yani önceki kitap verilenler, kendilerine gönderilen kitabı paramparça etmeleri yetmiyormuş gibi, Kur’an ı da birbirinden bağımsız, bağlantısız sözler demeti olarak nitelendiriyorlar. Adeta Mukatil ve Ferra’nın tefsirlerinde de ifade ettikleri gibi, şiir, kıssa, yalan, sihir vs. iftirası atıyorlardı Kur’an a.
92-) FeveRabbike lenes'elennehüm ecme'ıyn;
Rabbine yemin olsun ki, onların hepsi sorgulanacak... (A.Hulusi)
92 - Ki rabbin hakkı için, biz onların hepsine mutlak ve muhakkak soracağız. (Elmalı)
FeveRabbike lenes'elennehüm ecme'ıyn Evet, rabbine and olsun ki onların tümünü sorgulayacağız, sorguya çekeceğiz.
93-) 'Amma kânu ya'melun;
Yapmakta olduklarından! (A.Hulusi)
93 - Ki rabbin hakkı için, biz onların hepsine mutlak ve muhakkak soracağız. (Elmalı)
'Amma kânu ya'melun Yapıp ettikleri her şeyden.
94-) Fasda' Bima tü'meru ve a'rıd anil müşrikiyn;
Emrolunduğunu (hakikat ve Sünnetullâh bilgisini) açıkla ve müşriklerden yüz çevir! (A.Hulusi)
94 - Şimdi sen her ne ile emr olunuyorsan kafalarına çatlat ve müşriklere aldırma. (Elmalı)
Fasda' Bima tü'meru ve a'rıd anil müşrikiyn O halde artık sana açıklaman emredileni açık seçik ortaya koy ve şirk koşanlardan, Allah’tan başkasına Allah’a ait bir vasfı yakıştıranlardan yüz çevir.
Evet, asıl Resulallah’ın misyonuna dikkat çekilen bir ayet bu. Yani sen vazifeni yap. Etrafa bakarak görevini tayin etme. Çünkü taşıdığın hakikattir. Hakikat; yer ve zamana uymak zorunda değildir. Yer ve zaman hakikate uymak zorunda. Onun için sen görevini yap. Falanca ne der deme, Allah ne der de. Görevini yap ve bırak. Açıkça ortaya koy. İnanmış ya da inanmamış, o senin problemin değil. Onun için;
Ve lâ testevil hasenetü ve les seyyie.. (Fussilet/34) ve müteakip ayetler; Hiç kötülükle iyilik bir olur mu? idfa' Billetiy hiye Ahsen.. o halde tezini güzel savun. Böyle tercüme etmek doğru bir tercümedir. Tezini güzel savun feizelleziy beyneke ve beynehu adâvetün keennehu veliyyün hamiym. (Fussilet/34) eğer tezini güzel savunursan muhatabınla senin aranda bir düşmanlık olsa dahi o sana sımsıcak bir dost kesilebilir. Evet, bu ayetleri unutmamak lazım, belki bu ayete eklemek, bu ayetin mana alanında düşünmek lazım.
Yine Bir başka ayet; Ud'u ila sebiyli Rabbike Bil hikmeti velmev'ızatil hasene.. (Nahl/125) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel bir mücadele ile velmev'ızatil haseneti ve güzel bir öğütle çağır, davet et. ve cadilhüm Billetiy hiye Ahsen ve onlarla en güzel bir şekilde, en münasip bir biçimde mücadeleni sürdür. Yani sen güzeli taşıyorsun. Güzeli taşıyanlar, güzeli güzelce taşırlar. Çünkü güzel olması yetmez. Güzeli güzel bir üslupla sunmak lazım. Kendisinin altın olması yetmez içine koyduğunuz paketin de içindekine uyması lazım. Değerli şeyleri değerli paketlere koyarlar. Değerli hakikatler, hakikatler hep değerlidir. Hakikatler değerli üslup ve usullerle ulaştırılırlar dercesine burada Resulallah’a ve onun şahsında tüm davetçilere bir öğüt.
95-) inna kefeynakel'müstehziiyn;
O alay edenlere karşı, kesinlikle biz sana yeterliyiz! (A.Hulusi)
95 - Her halde biz sana o müstehzîlerin haklarından geliriz. (Elmalı)
inna kefeynakel'müstehziiyn unutma ki küçümseyip alaya alanlara karşı biz sana yeteriz.
96-) Elleziyne yec'alune meAllâhi ilâhen ahar* fesevfe ya'lemun;
Onlar ki, Allâh (âlemleri ve hakikatlerini Esmâ'sıyla yaratan) yanı sıra bir tanrı edinirler... Yakında bilecekler! (A.Hulusi)
96 - Allah ile beraber diğer ilâh tutan o heriflerin yarın bilirler. (Elmalı)
Elleziyne yec'alune meAllâhi ilâhen ahar* fesevfe ya'lemun onlar ki Allah’la beraber bir tanrı atama yetkisini kendilerinde buluyorlar. Nasıl olsa günü gelince yaptıklarının ne demeye geldiğini öğrenecekler. Yani onlar Allah’a ait bir sıfatı bir mükemmelliği, Allah dışındaki bir eşyaya, bir insana, veya soyut, somut herhangi bir şeye vermekle, tanrı atama yetkisinin olduğunu düşünüyorlar kendilerinin ve bunun da farkında değiller. Yani her şirkin aslında, çok daha çirkin bir iddianın ifadesi olduğunu bilmiyorlar.
Nedir o? Tanrı atama yetkisi benim elimdedir. Her müşrik aslında bilse de bilmese de böyle bir iddiaya sahip olmuş olur. Ama diyor ki; fesevfe ya'lemun günü gelince böyle yaptıklarını, yani onun bu manaya geldiğini öğrenecekler.
97-) Ve lekad na'lemu enneke yedıyku sadruke Bima yekulun;
Yemin olsun ki, onların söyledikleri yüzünden içinin daraldığını elbette biliyoruz. (A.Hulusi)
97 - Celâlim hakkı için biliyoruz ki onların tevevvühatına senin cidden göğsün daralıyor. (Elmalı)
Ve lekad na'lemu enneke yedıyku sadruke Bima yekulun doğrusu biz de biliyoruz onların söyledikleri şeylerden dolayı içinin daraldığını, içinin sıkıldığını, göğsünün daraldığını..! Evet, Elem neşrah leke sadrek (İnşirah/1) diyordu ya, göğsünü genişletmedik mi. Burada Resulallah’ın göğsünün, onların söyledikleri iftiraları yüzünden nasıl daraldığını ifade buyuruyor.
98-) Fesebbıh Bi Hamdi Rabbike ve kün minessacidiyn;
(O hâlde) Rabbinin Hamdi olarak tespih et ve secde (benliğini yok) edenlerden ol! (A.Hulusi)
98 - O halde Rabbine hamd ile tesbih et ve secdekârlardan ol. (Elmalı)
Fesebbıh Bi Hamdi Rabbike ve kün minessacidiyn fakat, ne yapması söyleniyor bakınız. Öyleyse rabbinin adını anarak onun yüceliğini hamd ile dile getir ve hep onun huzurunda secde edenlerden biri ol. Yani onların şerrinden Allah’a sığın. Onlar ne derlerse desinler sen görevini yapmayı sürdür. Rabbine karşı eğer görevini yapar Allah ile barışık olursan sen bitimsiz bir imkana sahipsin, kim ne yapabilir ki. Allah’ın var neye muhtaçsın, Allah’ın yok neyin var demenin Kur’an casıdır bu işte.
99-) Va'bud Rabbeke hatta ye'tiyekel yekıyn;
Sana yakîn gelene (benliğinin yokluğunu fark edene kadar -ölüm hakikatin fark edilmesi hâlidir- Vâhid'ül Kahhâr'ın yaşanmasına) kadar, Rabbine ibadet et (yakîn sonrasında ise bunun doğal sonucu Rabbinin kulluğu devam eder zaten)! (A.Hulusi)
99 - Ve Rabbine kulluk yap tâ sana o yâkîn gelene kadar. (Elmalı)
Va'bud Rabbeke hatta ye'tiyekel yekıyn İşte sure muhteşem bir ayetle, muhteşem bir final ile son buldu. Nihayet ölüm gelip seni buluncaya kadar rabbine kulluğunu sürdür. Yani ey peygamber, artık yettim, artık tamam, artık oldum diyecek bir nokta yoktur. Herkes ölüm gelinceye kadar yürümekle mükelleftir. Allah’a kulluğun bitti bir an yoktur. Hayat sürdüğü sürece kulluk sürecektir. Çünkü hayat kulluk için vardır. Kulluk yoksa o ölüdür, yaşasa da ölüdür. Onun için ben mükemmelim deme noktası olmayacaktır hiçbir insan. O nedenle yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir. Aramakla bulunmaz, lakin bulanlar arayanlardır diyenler doğru söylemiş. Varmak o yolda ölmektir.
Rabbim o yolda olanlardan ve ölüm gelinceye kadar kendisine verdiği söze sadık kalanlardan kılsın hepimizi
“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”
İddiamızın, davamızın, ömrümüzün tüm hasılatı ve son sözümüz Rabbimize “Hamd” dir.
84. videonun sonu.
84. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/02/17/islamoglu-tef-ders-hicr-45-9984/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder