25 Ekim 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. VAKIA (70 - 96)(170-E)



D sayfasından devam

70-) Lev neşau ce'alnahu ücâcen felevla teşkürun;

Eğer dileseydik onu acı (bir su) kılardık... Şükretmeniz gerekmez mi? (A. Hulusi)

70 - Dilesek onu acı bir çorak ediverirdik o halde şükretsenize. (Elmalı)


Lev neşau ce'alnahu ücâcen felevla teşkürun eğer dileseydik onu tuzlu ve acı bir su yapardık. Şu halde neden hala şükretmiyorsunuz.


71-) Eferaeytümün narelletiy turun;

Çakarak (ağaçtan) çıkardığınız o ateşi gördünüz mü? (A. Hulusi)

71 - bir de gördünüz mü o çaktığınız ateşi? (Elmalı)


Eferaeytümün narelletiy turun hiç tutuşturduğunuz ateşi düşündünüz mü? Şu tutuşturduğunuz, özellikle ilk muhatapların şahsında düşündüğümüzde ateşin bir parça zor elde edildiğini de düşünmemiz lazım.


72-) Eentüm enşe'tüm şecerateha em nahnülmünşiun;

Onun ağacını siz mi inşa ettiniz yoksa inşa ediciler biz miyiz? (A. Hulusi)

72 - Siz mi inşa ettiniz onun ağacını? Yoksa biz miyiz inşa eden? (Elmalı)


Eentüm enşe'tüm şecerateha em nahnülmünşiun siz mi yapıyorsunuz, yaratıyorsunuz onun ağacını, yoksa onun ağacını yaratan biz miyiz. Evet, nâr ve nûr, aslında celâl ve cemâl sıfatlarının tecellisi. Ateşin içinde hem ışık var hem ısı var. Fakat aynı zamanda yakar da. Aslında cennet ve cehennem de celâl ve cemâlin tecellisi değil mi? Zakkum ve tuba da tecellileri değil mi. Aslında burada ki ayette tüm fosil yakıtlar içine giriyor ateş deyince tüm fosil yakıtlar, petrol da dahil. Haydi bakalım diyor yaratmasında Allah ateşin, ısının, enerjinin kaynağını bulun bakalım. Yarattığını çıkarmak için bu kadar çaba gösteriyor, bu kadar kavga ediyor, dünyayı ateşe veriyorsunuz.


73-) Nahnu ce'alnaha tezkireten ve metâ'an lilmukviyn;

Onu, çölde yaşarmışçasına bilgisizlere bir hatırlatma ve bir yararlanacakları şey kıldık! (A. Hulusi)

73 - Biz onu hem bir muhtıra kıldık hem de bir istifade: alandaki muhtaçlar için. (Elmalı)


Nahnu ce'alnaha tezkireten ve metâ'an lilmukviyn biz onu bir hatırlatma vesilesi kıldık ve kendi yalnızlığında kaybolmuş muhtaçlar için yarayışlı bir meta’ kıldık. Ateş ve ağaçla başladı söz, manevi ışığa ve ısıya geldi bakınız ayetin sonunda. Zaman çölünde yolunu kaybetmiş insanoğlunun gecesini aydınlatacak olan vahiy ışığıdır. Vahiy ateşidir, vahiy meş’alesidir. Nasıl çölde yolunu kaybetmek ölümse, zaman çölünde manevi yolunu kaybetmek de ruhun ölümüdür. Vahiy işte bu ışıktır ey insanoğlu. Vahiy ışığın sönmesin diyor, al eline.


74-) Fesebbıh Bismi Rabbikel 'Azıym;

Öyleyse tespih et ismi Aziym Rab olan namına! (A. Hulusi)

74 - O halde tesbih et rabbine azîm ismiyle. (Elmalı)


Fesebbıh Bismi Rabbikel 'Azıym şu halde azamet sahibi rabbin adına hareket et. Bunu farklı çevirdim fesbih hareket etme manasına gelir, işini yapmak, çaba göstermek manasına gelir ki, tersi kelimeyi ters çevirin el haps, manayı ters çevirin tutma bırakma, yarağında alıkoyma manasına gelir. Allah adına, Allah adıyla hareket etmek burada söylenen şey ki besmele aslında bunun sembolüdür. BismillahirRahmanirRahıym rahman, rahim olan Allah adına hareket ediyorum.


75-) Felâ uksimu Bi mevâkı'ın nücum;

Yıldızların yer aldığı (Esmâ'mın açığa çıktığı) evren olarak yemin ederim! (A. Hulusi)

75 - Artık yok, o nücumun mevki’lerine kasem ederim. (Elmalı)


Felâ uksimu Bi mevâkı'ın nücum ötesi yok. İşte Kur’an ın parçalar halinde indirilişine yemin olsun, yemin ediyorum. Evet, Felâ uksimu Bi mevâkı’ın nücum. Kur’a ın parçalar halinde indirilişine işte yemin ediyorum. Bunun ötesi yok. Aslında burada ki benim tercihim İbn. Abbas ve onun izini takip eden otoritelerin. Fakat şöyle de çevrilebilir, yıldızların yörüngesine yemin olsun diye de çevrilebilir. İnneHU leKur'ânun Keriym (77) ayeti ile de uyumludur benim çevirim.


76-) Ve innehu lekasemün lev talemune azıym;

Bilseniz, gerçekten bu çok azametli bir yemindir! (A. Hulusi)

76 - ve filhakika o, bilseniz çok büyük bir kasemdir. (Elmalı)


Ve innehu lekasemün lev talemune azıym ki elbet bu eğer farkındaysanız çok ağır bir yemindir.


77-) İnneHU leKur'ânun Keriym;

Şüphesiz ki O (evren), Kur'ân-ı Keriym'dir ("OKU"yabilene çok değerli "OKU"nandır). (A. Hulusi)

77 - ki hakikaten o bir Kur'an i Kerîmdir. (Elmalı)


İnneHU leKur'ânun Keriym şüphesiz o değerli bir hitaptır. Girişte söylemiştim Keriym sıfatının Kur’an için geçtiği tek yer bu diye. Özne kalıbına dikkat edelim. Kur’an muhatabını inşa eder, ismi faildir keriym.


78-) Fiy Kitabin meknun;

Görülemeyen bir Bilgi'dedir! (Dalga {wave} okyanusu olan evrensel data ve dahi hologramik esasa göre beyindeki data.) (A. Hulusi)

78 - Öyle bir kitap da ki mahfuz tutulur. (Elmalı)


Fiy Kitabin meknun korunmuş bir kitap içindedir.


79-) Lâ yemessuHU illel mutahherun;

Ona (Bilgiye), (şirk pisliğinden - hayvaniyetinden) arınıp, tâhir olanlardan başkası dokunamaz! (A. Hulusi)

79 - ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez. (Elmalı)


Lâ yemessuHU illel mutahherun ona ancak temizler dokunabilir. Bu ayetin anlamı açık. Müşriklerin vahyin kaynağına yönelik şaibe uyandırma gibi girişimlerini ret içindir bu ayet. Hiçbir şeytan ve cin ona ulaşamaz, onun kaynağını karıştıramaz demektir. El süremez demektir. Şuârâ/211-212 ışığında anlaşılmalıdır. Ve tabii ki bu ayetin mushaf’a abdestli dokunmanın hükmüyle hiçbir alakası yoktur. Kısaca zamanımız dolduğu için maddeler halinde neden yoktur. Çünkü;

1 – indiği zaman ortadadır, Mekke’nin 7. yılında veya 6. yılında, veya 5. yılında inmiştir. İndiği zamanda ortada kitap denilecek bir Mushaf bulunmamaktadır.
2 – Abdesti emreden bir ayet henüz inmemiştir.
3 – Ayetin muhatabı müminler değil, müşriklerdir.
4 – Ayetin konusu insanlar değil cinler ve melekler gibi görünmez varlıklardır.
5 – Ayette ki temizlik maddi değil, A. İmran/55, Enfal/11, Tevbe/103 gibi manevi temizliktir. Fiy suhufin…. Mutahhara(‘Abese/13-14) bu ibarede de tertemiz sayfalar derken her halde kirlenmemiş değil manevi temizlik kastedilmektedir.
6 – En önemlilerinden biri ayet inşa değil, emir değil, nehiy değil, haber cinsindendir. Dokunamaz diyor, istese de dokunamaz. Dokunmasın değil.
7 – Ayet ahkâm ayeti değildir. Çünkü Mekki dir, Mekke’nin de orta zaman diliminde inmiştir.
8 – Meknun kitap, yani gizli, korunmuş, saklanmış kitap elle tutulamaz. Dolayısıyla bu ayetin Mushafı abdestli ele alıp almamanın hükmüyle herhangi bir alakası yoktur. Bunu tartışmak, buna delil aramak başka yerlerde aranmalıdır ve bu mesele ahkâm-ül Kur’an la değil, Adab-ül Kur’an la ilgili bir meseledir.


80-) Tenziylün min Rabbil âlemiyn;

Rabb-ül âlemîn'den tenzîldir (insan bilincinde tafsile indirme). (A. Hulusi)

80 - Rabbül'âlemînden indirilmedir. (Elmalı)


Tenziylün min Rabbil âlemiyn Alemlerin rabbinden indirilmedir.


81-) EfeBi hazel hadiysi entüm müdhinun;

Şimdi siz bu olayımızı mı hafife alıp, önemsemiyorsunuz! (A. Hulusi)

81 - Şimdi bu kelâma siz yağ mı süreceksiniz? (Elmalı)


EfeBi hazel hadiysi entüm müdhinun şimdi siz böyle bir haberi mi kirleyeceksiniz, leke süreceksiniz. Müdhinun’e Elmalılın da ışığında böyle bir anlam tercih ettim.


82-) Ve tec'âlune rizkaküm enneküm tükezzibun;

Yaşam gıdanız yalanlamanız mı oldu? (A. Hulusi)

82 - Ve rızkınızı tekzibiniz mi kılacaksınız? (Elmalı)


Ve tec'âlune rizkaküm enneküm tükezzibun böylece siz hakikati yalanlayacak, bunu da gıda haline getireceksiniz öyle mi? Yalandan besleneceksiniz yani. Müthiş bir ifade. Özellikle Şevkani bu manayı vermemde yolumu aydınlatan bir kaynak oldu.


83-) Felevlâ izâ beleğatil hulkum;

İşte (can) boğaza geldiğinde! (A. Hulusi)

83 - O halde haydiseniz'â can hulkuma geldiği vakit. (Elmalı)


Felevlâ izâ beleğatil hulkum peki ama ya can boğaza gelince ne olacak? Ya ölüm gelince ne olacak? Haydi ey insan hayatın sana aitse ölümü geri çevir.


84-) Ve entüm hıyneizin tenzurûn;

O zaman siz (çaresiz) bakakalırsınız! (A. Hulusi)

84 - ki siz o vakit bakar durursunuz. (Elmalı)


Ve entüm hıyneizin tenzurûn ve siz o zaman aval aval baka kalacaksınız.


85-) Ve nahnu akrebü ileyhi minküm ve lâkin lâ tubsırun;

Biz ona sizden daha yakınızdır, fakat görmezsiniz. (A. Hulusi)

85 - Biz ise ona sizden yakınizdir ve lâkin görmezsiniz. (Elmalı)


Ve nahnu akrebü ileyhi minküm ve lâkin lâ tubsırun ve biz ona sizden daha yakınızdır o zaman ve lâkin lâ tubsırun fakat siz göremeyeceksiniz. Yani siz ona yakın değilsiniz biz yakınız can veren insana. Haydi yakındanız elinden tutun, ölümü geri döndürün.


86-) Felevlâ in küntüm ğayre mediyniyn;

Eğer siz yaptıklarınızın sonucunu yaşamayacaksanız; (A. Hulusi)

86 - Evet haydiseniz'â dîne boyun eğmeyecek, ceza çekmeyecekseniz, (Elmalı)


Felevlâ in küntüm ğayre mediyniyn ve eğer bize borçlu olmadığınıza inanıyorsanız,


87-) Terci'ûneha in küntüm sadikıyn;

Eğer sözünüzde sadıksanız, onu (ölümü) geri çevirsenize (Sünnetullâh yoksa yapın bunu)! (A. Hulusi)

87 - onu geri çevirseniz'â! davanızda doğru iseniz. (Elmalı)


Terci'ûneha in küntüm sadikıyn haydi hayatı ona geri döndürün tabii ki eğer inancınızda sadıksanız. Döndürün de görelim?


88-) Feemma in kâne minel mukarrebiyn;

(Herkes ölümü tadacaktır) lâkin mukarrebûndan (kurb ehli) ise; (A. Hulusi)

88 - Amma o mukarrebînden ise. (Elmalı)


Feemma in kâne minel mukarrebiyn ama eğer Allah’a yakın olanlardan iseniz,


89-) Feravhun ve reyhanün ve cennetü na'ıym;

Ravh (Rahmânî tecelli ile yaşam), Reyhan (Esmâ tecellileri seyri) ve Nimetler Cenneti vardır. (A. Hulusi)

89 - artık bir revh-u reyhan ve bir Cenneti naim. (Elmalı)


Feravhun ve reyhanün ve cennetü na'ıym yeriniz tarifsiz bir huzur, refah, ve mutluluğun üretildiği cennetler olacaktır.


90-) Ve emma inkâne min ashâbil yemiyn;

Eğer Ashab-ı yemîn'den ise; (A. Hulusi)

90 - Ve amma Ashabı yemînden ise. (Elmalı)


Ve emma inkâne min ashâbil yemiyn yok eğer bahtiyar kesimden biri olursanız,


91-) FeSelâmün leke min ashâbilyemiyn;

(Eğer öyle ise): "Ashab-ı yemîn'den senin için bir Selâm var" (denilir). (A. Hulusi)

91 - artık selâm sana Ashabı yemînden. (Elmalı)


FeSelâmün leke min ashâbilyemiyn artık sözünün eri olan bahtiyarlardan olan kişi sana selam olsun. Burada muhataba yöneldi vahiy, sana selam olsun, veya sözünün eri olan ey insan sana selam olsun.


92-) Ve emma in kâne minel mükezzibiyneddâ(aaa)lliyn;

Eğer (o can) sapık inançlı (hakikati) yalanlayıcılardansa; (A. Hulusi)

92 - Ve amma o tekzip eden sapkınlardan ise. (Elmalı)


Ve emma in kâne minel mükezzibiyneddâ(aaa)lliyn fakat eğer o yalanlayanlardan, yalanlayıp ta yoldan sapmış olanlardan ise.


93-) Fenüzülün min hamiym;

(İşte ona) başından aşağı kaynar sular dökülür! (A. Hulusi)

93 - her halde konukluğu hamîm. (Elmalı)


Fenüzülün min hamiym artık onun hakkı yürek yakan bir umutsuzluktur, yürek yakan bir ateştir. Onun hakkı başka bir şey değil.


94-) Ve tasliyetü cahıym;

Cahîm'in (yakıcı şartlar) ateşine maruz kalır! (A. Hulusi)

94 - Ve yaslanacağı Cahîmdir. (Elmalı)


Ve tasliyetü cahıym ve çılgın bir ateşe atılmaktır.


95-) İnne hazâ lehuve hakkul yakıyn;

Muhakkak ki bu Hakk-el Yakîn'dir (bilfiil yaşanacak gerçek)! (A. Hulusi)

95 - İşte budur hakikat hakkulyakîn. (Elmalı)


İnne hazâ lehuve hakkul yakıyn Hiç şüphe yok ki işte budur kesin olan gerçek, yakıyn olan gerçek işte budur. Yani bu dünya geçicidir, bir gün kalıcı hayat sizi bulacaktır ve burada iman edin denilen hakikati orada bizzat görecek, bizzat yaşayacaksınız.


96-) Fessebbih Bismi Rabbikel 'Azıym;

Öyleyse tespih et ismi Aziym Rab olan namına! (A. Hulusi)

96 - Haydi tesbih et Rabbine azîm ismiyle (Elmalı).


Fessebbih Bismi Rabbikel 'Azıym öyleyse sen ey insanoğlu muhteşem olan, aziym olan, muazzam olan Rabbinin adına hareket et. O’na sırt dönme, O’na borçlu olduğunu unutma, O’na borçluluk bilinci olan dine sırt dönme. Rabbine borcunu inkar etme ey insan. O senden borcunu ödemeni değil, borcunu inkar etmemeni istiyor. İnkar etmezsen ödemiş sayacak. Rabbim inkar etmeyenlerden kısın bizi.


Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

170. videonun sonu
       170. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder