15 Ekim 2013 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. RAHMAN (08 - 20)(169-B)



A sayfasından devam

8-) Ella tatğav fiyl miyzan;

Ki o mîzanda haksızlık etmeyesiniz (dengede biri ağır basarak diğerinden mahrum kalmayasınız). (A. Hulusi)

08 -  Ki taşmayın mizanda. (Elmalı)


Ella tatğav fiyl miyzan ki siz ey insanlar dengeyi bozup ölçüyü kaçırmayın. Yani Allah bir denge koydu her şeye, sizin içinize de koydu, sizin içinde koydu. Akıl dengesi, düşünce dengesi, duygu dengesi, eylem dengesi. Bu dengeyi bozmayın. Bu dengeyi bozmak nedir biliyor musunuz? Güneşin ölçüsü kaçarsa ona kıyamet diyoruz. Kozmik kıyamet. Sizin de ölçünüz kaçarsa bu da insanın kıyameti olur. Kendi kıyametinizi kendi ellerinizle koparmayın.


9-) Ve ekıymulvezne Bil kıstı ve lâ tuhsirul miyzan;

Değerlendirmeyi (Ulûhiyet hükümlerine göre) adaletle yaşayın ve mîzanı dengelemede yanlış yaparak hüsranı yaşamayın! (A. Hulusi)

09 - Ve doğru tutun adaletle tartıyı da aksatmayın mizanı. (Elmalı)


Ve ekıymulvezne Bil kıstı ve lâ tuhsirul miyzan yine istikamet ve adaletle ölçüp biçin. Ölçüp biçme işini istikametli ve adaletli yapın. Ölçme değerlendirme yaparken asla haksızlık yapmayın ve lâ tuhsirul miyzan. Yani; Mizan terazi demek. Aslında sadece katı şeyleri, cisimleri ölçüp tartan şeyler değil teraziler aynı zamanda soyut hükümler verirken de akıl terazisini kullanırız. Akıl terazisinde de hata yaparız. Ölçüp tartarken, değerlendirirken, kıymet hükmü verirken eğer akıl terazimiz doğru ölçmezse, doğru tartmazsa ne yaparız? Büyüğe küçük, küçüğe büyük. İyiye kötü, kötüye iyi, hakka batıl, batıla Hakk muamelesi yaparız. Kâra zarar, zarara kâr deriz. İşte Kur’an bunu demememiz için akıl terazimizin ayarını yapar. Kur’an ın insan aklını, tasavvurunu, şahsiyetini inşasının amacı budur ve burada da bu vurgulanmıştır.

Kozmos – Kaos. Birbirinin zıddı değil mi? Kozmos kainatta ki düzen. Kaos ise bu düzenin bozulması. Tıpkı bunun gibi insanın iç dünyasında da bir kozmos ve kaos var. Kozmosa karşılık düşen adalet, kaosa karşılık düşense zulümdür. Denge, dengesizlik. Bu her şey için böyledir. Ekolojik denge, ekonomik denge, psikolojik denge, toplumsal denge, hayat dengesi. Bunlardan hangisi bozulursa insanoğluna büyük problem olarak yansır ve insan mutluluğunu kendi elleriyle asar.


10-) Vel Arda veda'aha lil enam;

Arz (Beden) ki, mahlûkatı (mikro evreni) onda oluşturdu! (A. Hulusi)

10 - Arza da bir tevazu' verdi berayı enam. (Elmalı)


Vel Arda veda'aha lil enam yine O yer yüzünü insanların ayağı altına özenle, özene bezene döşemiş sermiştir.


11-) Fiyha fakihetün vennahlu zâtul ekmam;

Bir meyve (insan) var onda (arzda); tomurcuklu (açılıma hazır) hurma ağacı (beyin)! (A. Hulusi)

11 - Onda bir meyve, ve ikmaliyle duran nahli benam. (Elmalı)


Fiyha fakihetün vennahlu zâtul ekmam yine orada envai çeşit meyveler, salkım saçak hurma ağaçları vardır. Aslında Kur’an da bu örnek sık verilir ama bu surede daha sık veriliyor. Meyve. Yer yüzünü döşemekle kalmadı Allah. Sadece döşese iyi. Yani sizin için olmazsa olmaz bir misafirhane yaptı. Ama misafirhaneyi yapıp bırakmadı, sizin için zaruretleri koydu, onun yanına ihtiyaçlarınızı da koydu. Onun yanına bununla da yetinmedi Allah’ın insanoğluna, sevgi ve şefkatine bakın ki güzellik ihtiyacınızı, estetik ihtiyacınızı da karşıladı.

İşte ağaç örneği budur. Ağaçlar zaruri yattan olan oksijen üretirler. Bu muhteşem işlemi yapan ağaçlar aynı zamanda meyveleri ile bitkiler bizi beslerler. Soframıza ekmek olarak gelir buğday, meyve olarak gelir. Karbon hidratlar olarak gelir. Ama aynı zamanda dolaylı olarak et olarak gelir. Yani et meyvedir, dolaylı bir meyvedir. Bununla da yetinmezler. Bitkiler dünyası güzellik ihtiyacımıza da cevap verirler. Çiçek olurlar, gül olurlar ve burcu burcu kokularıyla, can alıcı renkleriyle dünyamızı güzelleştirirler. Yani rabbimiz sizi yaratıp atmadım sizin her türlü ihtiyacınızı da gözettim imasında bulunuyor.


12-) Velhabbu zül asfi verreyhan;

Filizlenmiş tohumlar (uç vermiş hakikat fikirleri) ve hoş kokulu bitkiler (insanî hakikatin getirisi davranışlar) var. (A. Hulusi)

12 - Ve o çimli dâneler ve o hoşbu' reyhan. (Elmalı)


Velhabbu zül asfi verreyhan işte geldi ve filizlenen danelerle, başaklarla, hoş kokulu çiçekler verdi. İşte geldi! Sadece zaruret olan ekmeğinizi vermedi, aynı zamanda estetik ihtiyacınız olan, güzellik ihtiyacınız olan hoş kokulu çiçekleri de verdi. Nimetler gerdanlık gibi. İnsanoğlu gerdan, yer yüzünün göz bebeği. Bu gözbebeği gerdana dizilmiş birer gerdanlık. İnsanoğluna söylenen şu; Gerdanlıklar gerdanlar içindir, ey insanoğlu gerdanları gerdanlığa kurban etme. Yani sen Allah’a kurban ol, Allah’a adan adanacaksan. Allah diğer nimetleri sana kurban etti. Seni ise kendisine ayırdı. Sen gerdansın, gerdan gerdanlığa kurban olmaz. Değerini bil, kıymetini bil.


13-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;

Hakikat böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin) nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)

13 - Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)


Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar eder, hangisini yalanlarsınız. Küma; ikil zamiri, tensiye zamiri neyi ifade eder sorusu müfessirler tarafından farklı farklı yorumlar olmuş.

1 – Kadim müfessirlerin çoğunluğu bu ikili zamirin, tensiye zamirinin insan ve cinlere gittiğini söylerler. Fakat bu yüz yılın din müfessirlerinden İbn. Aşur Kur’an cinlere değil, insana nazil olmuştur diyerek bu görüşün isabetli olmadığını söyler.

2 -  İkinci görüş; Bu ikili zamir, tensiye zamiri iman ve küfre gider derler. Yani ey iman eden ve inkar eden insan o halde rabbinizin hangi bir nimetini inkar edersiniz, yalan sayabilirsiniz. Yani tamam iman eden etti, ama ey inkar eden insan sen inkarcısın ama Allah’ı inkar ederken sana verdiği nimetleri kullanarak inkar ediyorsun. Allah’ı inkar ettiğin dilin bile Allah’a ait. O halde bu nankörlük niye. Bu ikili zamirin küfür ve imana delalet ettiğini söylerler ki iki denizin kavuşmasından söz eden 19- 20. ayetler buna gönderme yapar gibidir.

3. Üçüncü görüş, ki bu bendeniz böyle düşünüyorum; Varlığın çift kutupluluğuna delalet eder. Bu Küma ikili zamiri. Ey çift kutuplu varlıklar yaratılmış olmanın temel yasasıdır çift kutupluluk. Yaratılmış hiçbir şey yoktur ki tek kutuplu olsun, tek olmak Allah’a mahsustur. Yaratılmış her şey zıddıyla kaimdir. Onun için ey zıddıyla kaim olan mahlukat anlamına gelir. Görünen iradeli varlıklar, görünmeyen iradeli varlıklar. Ya da insanın görünen boyutu, görünmeyen boyutu. Her iki boyutuyla birlikte insanın görünen nimetleri, görünmeyen nimetleri. İnsanın bedeni için var edilen nimetler, ruhu için var edilen. İnsanın aklı için var edilen nimetler, midesi için var edilen nimetler. Vahiy gibi insanın aklı için indirilen nimetler, meyve gibi, sebze gibi, ekmek gibi, et gibi insanın midesi için indirilen nimetler. Yani her ikisine de muhatap olan insan. O halde rabbinizin hangi bir nimetini inkar edersin, yalanlarsın. Yani manevi nimetini mi, maddi, nimetini mi. Kalbine indirdiği vahyi mi, bedenin için yarattığı şu bin bir türlü nimetleri mi, hangisini inkar edersin.

4 – Dördüncü bir görüşte bunun te’kit, te’yit ve tekrar olduğu görüşüdür ki Razi’nin görüşüdür bu. Yani iki kez Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalan sayarsınız, o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalan sayarsınız şeklinde iki kez tekrara delalet ettiği görüşü var.

[Ek bilgi; 5 - Ayrıca belâ ve musibetleri kaldıran, rahatlık veren keyfiyete de denir. Sık sık bu âyet-i kerîme tekrar edilerek. (Ebü’l Leys Semerkandi-Tefsir-ül Kur’an)]


14-) Halekal'İnsane min salsalin kelfahhar;

Yarattı insanı (bedenini) pişmiş kuru balçıktan (elementler). (A. Hulusi)

14 - Fağfur gibi bir salsâldan insanı yarattı. (Elmalı)


Halekal'İnsane min salsalin kelfahhar o insanı sanki ateşte pişirilmiş gibi kurutulmuş çamurdan yarattı.


15-) Ve halekalCanne min maricin min nar;

Cann'ı (cin sınıfını - görünmez varlıkları) da dumansız ateşten (radyasyon - ışınsal enerji - elektromanyetik dalga bedenli) yarattı. (A. Hulusi)

15 - Bir maric ateşten de o cannı yarattı. (Elmalı)


Ve halekalCanne min maricin min nar görülmeyen varlıkları da, çözülmesi zor ateş türü bir karışımdan yarattı. Kavranması, anlaşılması, çözülmesi zor, ateş türü bir karışımdan yarattı.

Yer yüzünün insandan önceki iradeli varlığı cinlerdir. Biz bunu Kur’an dan öğrenmiş oluyoruz. Hicr suresinde bu açıkça yer alıyor. Cinler yer yüzünde insandan önce iradeyi temsil ediyorlardı, seçmeyi temsil ediyorlardı. Yani insanın selefi onlar, insan ise onların halefidir. Belki halifeyi bu çerçeve de anlamakta mümkündür. Yer yüzünün yaratılış aşamalarından ateş topu haline ve soğumuş haline ayrı ayrı bir atıf olarak anlaşılabilir bu hikaye. Ateş topu haline bir atıftır, yani yer yüzünün ateş topu zamanlarında yer yüzünü Allah iradesiz varlıklardan noksan bırakmadı, soğumuş zamanında da insanla iradeli varlıklardan mahrum bırakmadı. Onun için bu ikisine arka arkaya yer yüzünün yaratılış aşamasına iki aşamasına ve bu iki yaratılış aşamasında ki iki ayrı iradeli varlığa birer atıf olma ihtimali mümkindir.

Basit bir hammadde den mucizevi bir varlık çıkarmak zımnen ayetlerin söylediği bu. İrade nimetini inkar nankörlüktür diyor. Allah basit bir varlıktan muhteşem bir varlık var etti, insan gibi ve irade verdi. İşte bu nimetin şükrünü istiyor ve diyor ki;


16-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;

Hakikat böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin) nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)

16 - Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)


Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban bu basit özden iki muhteşem inşa yaptı. Birisi beden, ceset, diğeri ruh. Dolayısıyla hangi birini yalanlayabilirsiniz. Bunlardan hangisini yalanlayabilirsiniz. Bu basit temelden, bu karmaşık ve muhteşem şah eseri yaratan Allah’ın hakkını nasıl ödeyebilirsiniz.


17-) Rabbulmeşrikayni ve Rabbulmağribeyn;

İki doğuş yerinin (dünya ve ölüm ötesi yaşam boyutu) Rabbidir ve iki batış yerinin (dünya ve kabir âlemi) Rabbidir. (A. Hulusi)

17 - Hem iki Meşrikın rabbi hem iki Mağribin rabbi. (Elmalı)


Rabbulmeşrikayni ve Rabbulmağribeyn O iki doğunun da rabbidir, iki batının da rabbi. Gün doğumunun ve gün batımının iki uç noktası arasına delalet eder. bu iki doğu ve iki batı. Zımnen söylediği şudur ayetin Allah kainatın sanîi, Banîi ve kayyumudur, ayakta tutanıdır. Dolayısıyla sen varsan Allah’ın merhameti sayesinde varsın, bunu nasıl inkar edebilirsin.

[Ek bilgi; "Meşrikeyn ve mağribeyn" (iki doğu ve iki batı) ifadesiyle, kış ve yaz mevsimlerinin en kısa ve en uzun günleri kastediliyor olabilir. Ya da yeryüzünün yarı küresidir.
Kış mevsiminin kısa günlerinde güneş, en dar açıdan doğar ve batar, yaz mevsiminin en uzun günlerinde güneş en geniş açıdan doğar ve batar. En uzun ve en kısa iki gün arasındaki günlerde güneşin doğuş ve batışı her gün farklı açılarda olur. Nitekim başka bir ayette (Meariç: 40) "Doğuların ve Batıların Rabbi" ifadesi kullanılmıştır.
Ayrıca güneş bir yarı kürede doğarken, diğer bir yarı kürede batar. Bu şekilde düşünürsek, yeryüzünün iki doğusu ve iki batısı olmuş olur. "Doğuların ve batıların Rabbi" ifadesi de birkaç anlama gelebilir,
1) Güneş Allah'ın emriyle doğar ve batar, ayrıca bu, her gün farklı açılarda vuku bulur.
2) Yeryüzünün de güneşin de sahibi O'dur. Çünkü bunların ayrı ayrı sahipleri olsaydı, bu kadar uyum içinde bulunamazlardı.
3) Doğunun ve batının ve ikisinin arasındaki her şeyin sahibi Allah'tır. Tüm bunları yaratmak ve güneş ve yeryüzünün hikmete dayalı nizamını kurmak O'na aittir. (Ebü’l Alâ Mevdudi-Tefhim-ül Kuran)]


18-) Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban;

Hakikat böyle iken, Rabbinizin (varlığınızı oluşturan Esmâ özelliklerinin - şuur ve bedeninizin) nimetlerinin hangi birini sayarsınız yalan? (A. Hulusi)

18 - Şimdi rabbinizin hangi eltafına dersiniz yalan? (Elmalı)


Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban o halde rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz.


19-) Meracelbahreyni yeltekıyan;

Salmıştır (melekiyet ve hayvaniyet; şuur ve bilinç) iki denizi; kavuşup kucaklaşıyorlar. (A. Hulusi)

19 - Salmış iki deryayı demâdem çatışırlar. (Elmalı)


20-) Beynehüma berzahun lâ yebğıyan;

Aralarında bir berzah var, birbirinin sınırını aşamıyorlar (ikisi de kendi boyutunda gereğini yaşıyor). (A. Hulusi)

20 - Beyinlerinde bir berzah bagy eylemezler bir ân. (Elmalı)


Meracelbahreyni yeltekıyan (19) Beynehüma berzahun lâ yebğıyan O iki denizi saldı ama ikisi birbirine kavuşsunlar diye saldı. Fakat aralarında aşamayacakları da bir engel koydu. İki denizi bir birine saldı ki kavuşsunlar. Ama Meracelbahreyni yeltekıyan, Beynehüma berzahun lâ yebğıyan ikisi arasında aşılmaz bir duvar var.

Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
169. sayfayı toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder