20 Mart 2013 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. SÂFFÂT(22 - 39) (140-C)



B sayfasından devam



22-) Uhşürulleziyne zalemu ve ezvacehüm ve ma kânu ya'budun;



"Toplayın o zulmedenleri (bilinçleri), onların eşlerini (bedenlerini) ve tapınıp kulluk yaptıkları şeyleri." (A.Hulusi)



22 - Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allah dan başka taptıkları şeyleri. (Elmalı)





Uhşürulleziyne zalemu ve ezvacehüm ve ma kânu ya'budun toplayın bütün o zalimleri onların türdeşlerini ve kulluk ettikleri her bir şeyi toplayın.



Ellezine zalemu geliyor burada, zulümde direnenler diye mana vermek lazım zalemu; mazi fiil, çoğul kipinden. Kendilerini bilmeyenler için kullanılır Kur’an da genelde. Çünkü zulüm bir şeyi yerinden etmektir. Allah’ın koyduğu yerden etmeye zulüm denir. İnsanı Allah bir yere koymuş, ona bir misyon biçmiş, bir rol biçmiştir. Ama insan Allah’ın kendisini koyduğu yerden kendi eliyle kendisini ederse zulüm olur bu. İşte bu da kendini bilmezliktir, yerini şaşırmaktır. Yerini şaşıranlar zalim olurlar.





23-) Min dûnillâhi fehduhüm ila sıratıl cahıym;



"Allâh dûnundakileri! Onları cehennem yoluna yollandırın!" (A.Hulusi)



23 - Toplayın da götürün onları sırata; Cehennem köprüsüne doğru. (Elmalı)





Min dûnillâh Allah’tan başka her şeyi, yani burada demişti ki toplayın o zalimleri, türdeşlerini, taptıklarını, Allah’tan başka taptıkları her şeyi fehduhüm ila sıratıl cahıym ve hepsini gözleri fal taşı gibi açacak bir ateşe sürün.



Cahıym; etimolojik olarak Cahmet-ül ayn derler mesela gözleri yuvalarından fırlamış. Onun için gözleri pörtlek olana böyle denilir Araplarda. Onun içinde öyle dehşetli bir gazap ki onu gören göz yuvasından fırlayacak. Gördüğünün dehşetinden, gördüğü şeyin dehşeti gözü çekecek bir mıknatıs gibi.





24-) Ve kıfuhüm innehüm mes'ulun;



"Durdurun onları! Muhakkak ki onlar sorumludurlar!" (A.Hulusi)



24 - Ve tevkif edin onları, çünkü sorguya çekilecekler. (Elmalı)





Ve kıfuhüm innehüm mes'ulun ve onları orada alıkoyun. Çünkü onlar sorgulanacaklar.



Sorgulanmaktan kim kaçmaz? Belli sorumluluktan kaçmayanlar kaçmaz. Sorumluluktan kaçmaması içinde sorumlu bir hayat yaşaması lazım. Eğer sorumsuz bir hayat yaşamışsa sorgulanmaya nasıl evet desin Onun için kaçacaklar ama, kaçamayacaklar.





25-) Ma leküm lâ tenâsarun;



"Ne oldu size ki (bugün) birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?" (A.Hulusi)



25 - Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz? (Elmalı)





Ma leküm lâ tenâsarun denilecek ki ne oldu, neden birbirinize yardım etmiyorsunuz ki, hadi. Dünyada birbirinizin yalanını da, sapkınlığını desteklemek için omuz omuza veriyordunuz. İnkarda, küfürde. Bu hesap gününde de birbirinizi desteklesenize.





26-) Bel hümül yevme müsteslimun;



Aksine onlar bugün boyun eğip teslim olmuşlardır! (A.Hulusi)



26 - Hayır bu gün onlara teslim olmuşlardır. (Elmalı)





Bel hümül yevme müsteslimun yoo..! ama hayır bu imkansız. Onlar o gün Allah’a ister istemez teslim olacaklar. Dünyada gönüllü teslim olmayanlar, hesap günü gönülsüz de olsa mecburen teslim olacaklar. Dünyada teslim olsalardı Müslüman olmuş olacaklar, bu teslimiyetlerinin adı da İslam olacaktı. Ama orada teslim olmanın hiçbir getirisi olmayacak.





27-) Ve akbele ba'duhüm alâ ba'dın yetesaelun;



Birbirlerini sorgulayıp suçlarlar! (A.Hulusi)



27 - Ve bazısına dönmüş soruyorlardır: (Elmalı)





Ve akbele ba'duhüm alâ ba'dın yetesaelun ve birbirlerine yönelerek yardım talebinde bulunacaklar, ya da birbirlerine soracaklar. İki manaya da gelir yetesaelun. Birbirlerine yardım talebinde bulunmak, ya da birbirlerine sormak. Ama yardım talebi gibi geldi bana burada.





28-) Kalu inneküm küntüm te'tunena anil yemiyn;



"Muhakkak ki siz bize sağdan (sanki hakikati bildirirmiş gibi) gelirdiniz?" (A.Hulusi)



28 - Siz diyorlardır: bize sağdan gelir dururdunuz. (Elmalı)





Kalu inneküm küntüm te'tunena anil yemiyn bir kısmı şöyle diyecek…



Değerli dostlar burada anti parantez şunu hemen vurgulamalıyım. Burada anlatılanları başka hiçbir kaynak anlatamaz. Öyle bir yerden konuşuluyor ki şu anda, Allah’tan başkasının haber veremeyeceği bir yer. Ahiret. Arkeolojik kazılarla bilgi elde edemeyeceğiniz bir alandan konuşuyor Kur’an. Uzayda ki kulaklarınızla dinleyemeyeceğiniz bir alandan konuşuyor Kur’an. Laboratuarda çalışarak elde edemeyeceğiniz bilgiler veriyor şu anda Kur’an ve kimse bu bilgileri veremez başka. Bu bilgileri verse verse; Sadece ve sadece Kur’an verir. Unutmayın. İşte Kur’an oradan konuşuyor. Onun içinde dinlerken can kulağıyla dinlemek gerekiyor.



Kalu inneküm küntüm te'tunena anil yemiyn bir kısmı şöyle diyecek; siz bize hep sureti haktan görünerek yanaştınız, Anil yemin, sağdan demek kelime manası. Ama Arap dilinde sağdan yanaşmak aldatarak, tumturaklı gerekçelerle yaklaşmak.





29-) Kalu bel lem tekûnu mu'miniyn;



(Onlar da) dediler ki: "Hayır, siz iman etmediniz (bildirilenlere)!" (A.Hulusi)



29 - Yok, diyorlardır: siz inanmamıştınız. (Elmalı)





Kalu bel lem tekûnu mu'miniyn onlar da cevap verecekler; asla diyecekler siz zaten hiç inanmamıştınız ki.





30-) Ve ma kâne lena aleyküm min sultan* bel küntüm kavmen tağıyn;



"Bizim, üzerinizde bir hâkimiyetimiz yoktu... Aksine siz azgın bir topluluk idiniz." (A.Hulusi)



30 - Ve bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir kavim idiniz. (Elmalı)





Ve ma kâne lena aleyküm min sultan hem bizim sizi zorlayacak hiçbir gücümüz de yoktu. bel küntüm kavmen tağıyn bilakis siz küstah ve azgın bir topluluk idiniz.



Hani İbrahim suresinde geçer ya, hatırlayınız. Orada da ahirette şeytanın aldattıkları arasında ki diyalog sırasında geçer. O ayeti hatırlayalım; ..illâ en deavtüküm festecebtüm liy* fela telumuniy ve lumû enfüseküm. (İbrahim/22) Beni kınamayın diyor şeytan kendi yandaşlarına, arkasına dökülenlere, kendinizi kınayın, beni kınamayın. Kınayacak biri varsa o da sizsiniz. Çünkü ben davet ettim, siz de tıpış tıpış geldiniz. Sorgulamadınız. Ben tuzağın içine peynir koydum, Allah size akıl vermiş ama siz fare gibi davranış gösterdiniz, peynir burada ne geziyor, kim koymuş bunu buraya demediniz. Hemen atladınız. Ben itlaf etmek için sizin imanınızı telef etmek için köftenin içine zehir koyup verdim siz ise akıllı bir insan gibi değil, köfte sever bir canlı gibi davrandınız. Yani ona atıldınız. Ve dolayısıyla bunu buraya kim koymuş, bunun için ne bedel ödedim, bunu yiyince başıma ne gelir diye sormadınız. Oysa akıl bunun içindi ve yediniz. Onun için öyle diyecek beni kınamayın, kendinizi kınayın.



ma ene Bi musrihıküm ve ma entüm Bi musrihıyye (İbrahim/22) bugün ne benim size bir yararım olur, ne ben sizin imdadınıza yetişebilirim, ne de siz benim imdadıma yetişebilirsiniz diyecek. Bu ayette ki diyalogla burayı birlikte okumak lazım.





31-) Fehakka aleyna kavlü Rabbina* inna lezâikun;



"İşte sonunda Rabbimizin bildirisi gerçekleşti! Doğrusu (şimdi) biz (azabı) tadıcılarız." (A.Hulusi)



31 - Onun için üzerimize rabbimizin kavli Hakk oldu, her halde hepimiz tadacağız. (Elmalı)





Fehakka aleyna kavlü Rabbina* inna lezâikun fakat şimdi rabbimizin sözü hepimizin aleyhine gerçekleşti. Hepimiz yaptıklarımızın acısını tadacağız. Yani bir başka acı değil, kendi elimizle yaptığımızın. Onun için Allah insana gazap etmez. Allah insana azab etmez. insan kendi eylemleriyle kendine eder.



ve ma zalemnahüm ve lâkin kânu enfüsehüm yazlimun. (Nahl/118) onlara biz zulmetmedik asla, Asıl onlar kendi kendilerine zulmettiler. O kadar.





32-) Feağveynaküm inna künna ğaviyn;



"Bundan ötürü sizi saptırıp azdırdık... İşin gerçeği biz azmıştık!" (A.Hulusi)



32 - Evet biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık. (Elmalı)





Feağveynaküm inna künna ğaviyn fakat biz sizi aldatmadık. Ben burayı böyle anladım, böyle çevirdim. Başka türlü çevirenler de var. Ama asıl burada ki 28. ayette ki sureti haktan görünüp bizi aldattınız diyorlardı ya, ona cevap gibi geldi bana. Fakat biz sizi aldatmadık, o aldatmadık yok literal olarak. Parantez içinde onu söylüyorum. Açıkça saptırdınız. Yani sureti haktan görünüp de bizi aldattınız demeyin açıkça saptırdık sizi. Niye? Arkasında inna künna ğaviyn geliyor. Çünkü biz zaten sapıtmış kimselerdik. Buradan zımnen söylediği şu sapığı takip edince  sapıtacağınızı akledemediniz mi. aklınıza gelmedi mi diyor.





33-) Feinnehüm yevmeizin fiyl azâbi müşterikûn;



Muhakkak ki onlar, o süreçte azapta ortak olanlardır. (A.Hulusi)



33 - O halde hepsi o gün azâpta müşterektirler. (Elmalı)





Feinnehüm yevmeizin fiyl azâbi müşterikûn şu halde onlar o gün azapta da ortak olacaklar.



Bu açık ve net dostlar, bu açık ve net. Kim kimin yolundan yürüyorsa o, onun vardığı yere varır. Bunu bilmek için kahin olmaya, hatta zeki olmaya bile gerek yok. Kimin yolundan yürüyorsanız onun durduğu yere varırsınız, onun menziline varırsınız. Yolunuz müşterekse durağınız da müşterek diyor. Bu, bu kadar.





34-) İnna kezâlike nef'alu Bil mücrimiyn;



Kesinlikle biz, şirk suçunu açığa çıkaranlara işte bunu uygularız! (A.Hulusi)



34 - İşte biz mücrimlere böyle yaparız. (Elmalı)





İnna kezâlike nef'alu Bil mücrimiyn çünkü biz suçu tabiat haline getirenlere işte böyle davranacağız. Mücrimiyn i suçu tabiat haline getirenler diye çevirdim. Çünkü bir tek cürüm, bir tek suç işlemek sahibini mücrim yapmaz. Suçu içselleştirmesi, suçu tabiat haline getirmesi, suçu bir ahlaka dönüştürmesi lazım. Onun için o suçu isim olarak alır. Artık mücrim diye anılır.





35-) İnnehüm kânu izâ kıyle lehüm lâ ilâhe illAllâhu yestekbirun;



Onlara "lâ ilâhe İllAllâh" gerçeğini kabullenin denildiğinde, muhakkak ki onlar benliklerini öne çıkarmışlardı! (A.Hulusi)



35 - Çünkü onlar «la ilahe illallah» denildiği zaman kafa tutuyorlardı. (Elmalı)





İnnehüm kânu izâ kıyle lehüm lâ ilâhe illAllâhu yestekbirun şu bir gerçek ki ne zaman kendilerine Allah’tan başka ilah yoktur denilmişse, mutlaka küstahça kibirlenmişler, böbürlenmişlerdir.





36-) Ve yekulune einna letarikû alihetina lişa'ırin mecnun;



"Tanrılarımızı, cinlenmiş bir şair için terk mi edeceğiz?" derlerdi. (A.Hulusi)



36 - Ve «hiç biz mecnun şâir için ilâhlarımızı bırakır mıyız?» diyorlardı. (Elmalı)





Ve yekulune einna letarikû alihetina lişa'ırin mecnun ve; ne yani şimdi kalkıp ta mecnun bir şairin sözüne uyup ilahlarımızı mı terk edelim demişlerdir. Böyle demişlerdir.



Aslında zihnen kurdukları bir bağ var. Vahyi şiire benzetiyorlar. Yasini şerifte ilgili ayetleri işlerken bunu da işledik hatırlayınız. Ve ma allemnahüş şi're ve ma yenbeğıy leh. (Yasin/69) ayetlerinin tefsirinde bunu işlemiştik. Şiiri vahye benzetiyorlar, vahyi şiire. Peygamberi de şaire benzetiyorlar. Daha arkası var. Şiirle kehanet arasında doğrusal bir bağ kuruyorlar. Şairlerle cin arasında da doğrusal bir bağ kuruyorlar. Yapısal bir bağ bu. Dolayısıyla böyle düşününce şu sonuca varıyorlar. Bu şiirdir, bunu söyleyen şairdir, şairlere şiiri cinler verir. Cinlerle haşır neşir olanda mecnundur, cinlenmiştir. İşte oradan yola çıkarak böyle bir yafta yapıştırıyorlar.





37-) Bel cae Bil Hakkı ve saddakal murseliyn;



Hayır, O, Hak olarak gelmiştir ve Rasûlleri de tasdik etmiştir. (A.Hulusi)



37 - Hayır o Hakk ile geldi ve bütün Peygamberleri tasdik eyledi. (Elmalı)





Bel cae Bil Hakkı ve saddakal murseliyn yoksa onlar bilmiyorlar mı..



Peygambere, peygamberlikten önce Muhammed ül emiyn dediklerini ve toplumun en ahlaklı, en zeki en kaliteli insan olarak gördüklerini bilmiyorlar mı. Onlar da biliyorlar ama, inkar böyle bir şey.



Hayır bilakis o hakikati getirmiş ve geçmiş gitmiş elçileri tasdik etmiştir. ve saddakal murseliyn.





38-) İnneküm lezâikul azâbil eliym;



Muhakkak ki siz o feci azabı tadıcılarsınız! (A.Hulusi)



38 - Elbette siz o elîm azâbı tadacaksınız. (Elmalı)





İnneküm lezâikul azâbil eliym şu kesin ki siz acıklı bir azabı hak ettiniz. Neden? Çünkü siz kendi kendinizi inkar ettiniz. Çünkü siz hakikate gözlerinizi kapadınız, yalanı içselleştirdiniz.





39-) Ve ma tüczevne illâ ma küntüm ta'melun;



Yaptıklarınızın sonucundan başka bir şey yaşamazsınız! (A.Hulusi)



39 - Mamafih başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalanacaksınız. (Elmalı)





Ve ma tüczevne illâ ma küntüm ta'melun ve yaptıklarınızın dışında bir şeyle cezandırılmayacaksınız. Yani cezalandırılacaksınız ama, yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız.



Tevbe/21 le birlikte (Hayır 121. olacak) anlamak lazım, onun ışığında anlamak lazım bu ayeti. .. li yecziyehümullâhu ahsene ma kânu ya'melun. (Tevbe/121) evet, orada diyordu ki mü’minlere; hak ettiklerinizin en güzeli ile cezalandırılacaksınız. Mü’minlere. Yani Mü’minler Allah’ın rahmetini böyle elde edecekler. Mesela namazlar tasnif edilmiş sıra sıra namazlar, teneke namazlar, demir namazlar, bakır namazlar, tunç namazlar, gümüş namazlar, altın namazlar, elmas namazlar. Varsa tabii. Bir tane bile. En iyisi ne mümine rahmet ederken Allah elmas namazlar mı bir tane, maksimumuna ulaşmış hangisi ise diğerlerini de ona katın. Ama burada inkarcılar için tersi yok. Yaptıklarının en kötüsü değil, yaptıkları kadar. İşte Allah’ın rahmet farkı.



Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
140. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder