20 Aralık 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. RÛM (07-11) (127-C)



B sayfasından devam

7-) Ya'lemune zahiren minel hayatid dünya*ve hüm anil ahıreti hüm ğafilun;

Onlar kozalarında yaşamaları yüzünden sonsuz gelecek yaşamdan habersizdirler; dünya hayatını madde yanı itibarıyla bilip kabul ederler! (A.Hulusi)

07 - Bir zâhir bilirler Dünya hayattan, Âhiretten ise hep gafildirler. (Elmalı)


Ya'lemune zahiren minel hayatid dünya onlar sadece hayatın en yakın ve aşağı olan, yani yüzeyini, öyle diyelim zahiran minel hayatid dünya. En yakın ve aşağı diye çevirmem ed dünya kelimesinin karşılığı olduğu için. Edna’dan gelir. Edna’nın aslında dişilidir. İsmi tafdilin dişilidir. Yani en aşağı ya da en yakın. 2 manaya birden gelir. Hayatın en aşağı, en yakın görünen yüzünü tanırlar onlar. Görünen yüzü, zahiran. Çünkü hayatın bir de iç yüzü vardır ki gözle görünmez. Gönül gözü ile görülür, kalp gözü ile görülür.

Demek ki bakınız bu ayet hayatın çift yüzü olduğunu söylüyor ve çift yüzünü görmek için baş gözünün yetmeyeceğini, gönül gözünün gerektiğini söylüyor. Hayatın dış yüzünü görenlerin öbür yüzünü inkar etmeleri de bu yüzden. Onların inkarı körlükleri yüzünden Summun bukmun umyun fehüm la yerci'ûn. (Bakara/18) budur işte. Evet, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler dönemezler. Neye kördürler, gözleri mi görmüyor? Hayır o değil, yüreklerinin gözleri görmüyor.

ve hüm anil ahıreti hüm ğafilun ama onlar görülmeyen öteki hayattan gafildirler. Evet, öteki hayat, ya da öte dünya hayatı, ya da el hayatüd dünya’nın bu anlamda ki zıddı; el hayatül ‘ulya yüce hayat. Aşağı hayat, yüksek hayat. Yakın hayat uzak hayat. Yani basit hayat, mükemmel hayat, ahiret. İşte böyle zıtlar içerisinde anlayabiliriz ancak bu ayeti. Onun için el hayatül ‘ukba, baki hayat.

Nebinin duasını hatırlayın bu ayet bağlamında. “İlahi, Allah’ım elinel eşyai, kemahi. Bana varlığın hakikatini öğret. Varlığın iç yüzünü öğret. Belki öğreneceğimiz şeylerin en başında hayatın iç yüzü gelir.

Hayat mertebe mertebedir, tek mertebe değildir ve bu dünya hayatı, hayatın en basit mertebelerinden biridir. İşte el hayatüd dünya en yakın mertebesi, en aşağı mertebesi. Hayatın en aşağı mertebesini, hayatın en yüksek mertebesiyle takas etmek hangi aklın kârıdır. İşte onun için diyor ki ve hüm anil ahıreti hüm ğafilun onlar öteki hayattan gafildirler. Hayatın yüce mertebesinden gafildirler, niye? Hayatın kabuğuna mıhlamışlardır gözlerini, içini görememektedirler.


8-) Evelem yetefekkeru fiy enfüsihim* ma halekAllâhus Semavati vel Arda ve ma beynehüma illâ Bil Hakkı ve ecelin müsemma* ve inne kesiyren minenNasi Bi Lıkai Rabbihim lekâfirun;

Nefslerindekini (hakikatlerini) hiç tefekkür etmediler mi? Allâh, semâları, arzı ve ikisi arasında olan şeyleri sadece Hak olarak; belli bir ömür süreciyle yarattı! Şüphesiz ki insanlardan çoğu Rablerine ereceklerini inkâr edenlerdir. (A.Hulusi)

08 - Nefislerînde bir düşünmediler de mi? Allah o Gökleri ve Yeri ve ikisinin arasındakileri başka değil, ancak hak sebep ve müsemmâ bir ecel ile halk buyurmuştur, bununla beraber doğrusu insanlardan bir çoğu rablerinin likasına kâfirdirler. (Elmalı)


Evelem yetefekkeru fiy enfüsihim şimdi onlar kendi iç dünyalarında hiç muhasebe yapmazlar mı. Nefis muhasebesi yapmazlar mı. Ünlenmiş ifadesi ile söyleyelim, hiç onlar iç muhasebe yapmazlar mı? çünkü hayatın iç yüzü iç gözle görülür değil mi. İç muhasebe yapanlar iç gözlerini çalıştıranlardır. Kalp gözlerini. Onun için eğer iç gözleri olsa iç muhasebe yaparlar, iç muhasebe, nefis muhasebesi yapsalardı o zaman hayatın iç yüzünü de görürlerdi. Buradan buna varıyoruz.

Evelem yetefekkeru fiy enfüsihim şimdi onlar kendi iç dünyalarında hiç muhasebe yapmazlar, hiç derin derin düşünmezler mi, tefekkür etmezler mi. ma halekAllâhus Semavati vel Arda ve ma beynehüma illâ Bil Hakkı ve ecelin müsemma Allah gökleri yeri ve bu ikisi arasında kileri asla bir amaç ve anlamdan, dahası sınırlı bir ömürden yoksun olarak yaratmamıştır. 2 şey;

1 - amaç ve anlamsız yaratmamıştır. Eğer hayatın iç yüzü görülseydi ne olurdu değerli Kur’an dostları bu kainatın Hakk ile, yani bir amaç ve anlamdan yoksun yaratılmadığı anlaşılırdı. Eğer hayatın iç yüzü görülseydi. Eğer gönül gözü ile baksaydı insan, eğer görünen vizyonuna değil de hayatın misyonuna baksaydı..! Evet, amaç ve anlamdan yoksun olmadığını anlardı.

Hani Kur’an ne diyor du? ve yetefekkerune fiy halkıs Semavati vel Ard.. (A.İmran/191)göklerin ve yerin yaratılışı üzerine derin derin düşünürler ve derler ki Rabbenâ mâ halakte hazâ batılâ rabbimiz sen bunu amaçsız ve anlamsız yaratmadın. Ne demek amaçsızlık ve anlamsızlık dostlar? Kısaca mı, tek kelime ile mi söyleyeyim ağır olacak; “Allahsızlık” Allah anlam demektir. Onun için Allah’a iman anlama imandır, hayatın anlamına, varlığın anlamına, ömrün anlamına, ölümün anlamına, sevincin ve hüznün anlamına, acının ve kederin anlamına, var oluşun anlamına, insan olmanın anlamına, yaşamanın anlamına imandır. Allah demek onun için anlam demektir. Allah demekten kaçınanlar, anlamdan kaçınıyorlar. Hayatlarını anlamlaştıranlardır. Onun için Allahsız bir hayat, anlamsız bir hayattır.

2. Alem sonsuz değildir. Ayette yoksun olmadığı 2. şey bu göklerin ve yerlerin süreli bir ömürde, yani ömrü mahtut, alem sonsuz değil, Allah sonsuzdur. Eğer yerlerin göklerin bir amacı varsa buradan yola çıkarak ulaşacağımız sonuç şu, önerme şu; insanın amacı hiç olmaz mı? Yerler ve göklerin kendisi uğruna yaratıldığı insan amaçsız ve anlamsız olur mu? Düşünün aletinizin amacı olacak ama o aletim kendisi için yaratıldığı şeyin amacı olmayacak. Olur mu? Onun için bu soruyu bize sordurmak istiyor bu ayetler.

ve ecelin müsemma dahası, sınırlı bir ömürden yoksun olarak yaratmamıştır. Yani sınırlı bir ömre sahiptir. Sonsuz değildir alem. Mahlukat sonsuz değildir. ve inne kesiyren minenNasi Bi Lıkai Rabbihim lekâfirun ne var ki insanların çoğu rablerine kavuşacaklarını inatla inkar etmektedir. İnatla reddetmektedirler. Ahireti inkar bir yerde insanın anlam ve amacını inkardır. Yani burada sadece ahireti inkar etmiyor inkarcılar. Aslında ahireti inkar ederken kendi anlam ve amaçlarını da inkar ediyorlar.


9-) Evelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne akıbetülleziyne min kablihim* kânu eşedde minhüm kuvveten ve esârul Arda ve ameruha eksere mimma ameruha ve caethüm Rusulühüm Bil beyyinat* fema kânAllâhu liyazlimehüm ve lâkin kânu enfüsehüm yazlimun;

Yeryüzünde gezip dolaşıp bakmazlar mı ki, onlardan öncekilerin sonu nasıl oldu? Onlar (öncekiler), kuvvet itibarıyla bunlardan (şimdikilerden) daha şiddetli idiler... Arzı sürüp alt-üst etmişler ve onu (yeryüzünü), bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi... Onların Rasûlleri onlara açık deliller olarak gelmişti. (Demek ki) Allâh onlara zulmetmiyordu; ne var ki onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı. (A.Hulusi)

09 - Ya Yer yüzünde gezip bir bakmadılar da mı? Nasıl olmuş akıbeti kendilerinden evvelkilerin? Kuvvetçe kendilerinden daha şiddetli idiler, Arzı aktarmışlar ve onu kendilerinin imarından ziyade imar etmişlerdi, Peygamberleri de onlara beyyinat ile gelmişlerdi, demek Allah onlara zulmetmiyordu velâkin kendileri nefislerine zulmediyorlardı. (Elmalı)


Evelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne akıbetülleziyne min kablihim onlar yer yüzünde dolaşmazlar mı, dolaşmıyorlar mı? Artık kendilerinden öncekilerin nasıl bir akıbete uğradıklarını görebilselerdi ya. Eğer yer yüzünde dolaşıyor da bunu görmüyorlarsa, yine onlar bakar körler. Yani bakıyorlar ama görmüyorlar. Eğer gören bir gönle sahip olsalardı gezdikleri dünyanın dış cephesine değil, iç yüzünü de görürler ve oradan akıl yürüterek; Demek ki hiçbir uygarlık sonsuz değil derlerdi. Yani arkadan gelen ayetin devamı zaten o gerçeği veriyor.

kânu eşedde minhüm kuvveten ve esârul Ard onlar ki kendilerinden daha güçlü kuvvetliydiler ve yer yüzünde bunlardan daha derin izler bırakmıştılar. Yani bunlar nesine güveniyor. Onlardan daha derin izler  bırakanlar, daha güçlü kuvvetli olanların bile sonu geldi. ve ameruha eksere mimma ameruha dahası onlar orayı berikilerden daha mamur ve müreffeh bir hale getirmişlerdi. Yani onların kurduğu medeniyet bunlarınkinden çok daha ileri düzeydeydi. O bile yok oldu. ve caethüm Rusulühüm Bil beyyinat üstelik onlara da elçileri hakikatin apaçık delilleri ile gelmişlerdi.

fema kânAllâhu liyazlimehüm neticede onlara zulmeden Allah değildi ve lâkin kânu enfüsehüm yazlimun fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler. Yani Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmettiler. Emanete ihanet ettiler çünkü. Kendileri bir emanetti, kendilerini mülkiyet zannettiler. Yeryüzüne şahit olmak için gelmişlerdi, sahip olmak için geldiklerini zannettiler. Onun için de malik olmaya kalktılar, şahit olmaya değil ve emanete ihanet ettiler.


10-) Sümme kâne akıbetelleziyne esaüs sûâ en kezzebu Bi âyâtillâhi ve kânu Biha yestehziun;

Sonra kötülük (kendilerine zulüm) edenlerin sonu en kötü oldu! Çünkü Allâh'ın işaretlerini yalanlamışlardı; onlarla alay ederlerdi. (A.Hulusi)

10 - Sonra o fenalık yapanların akıbeti en fenası oldu, çünkü Allahın âyetlerini tekzip ettiler ve onlarla eğleniyorlardı. (Elmalı)


Sümme kâne akıbetelleziyne esaüs sûâ en kezzebu Bi âyâtillâhi ve kânu Biha yestehziun nihayet böylelerinin akıbeti, Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve onları alaya almaları nedeniyle kötünün de kötüsü esaüs sûâ ; Burada ki sûâ; Esve’ kelimesinin dişili. İsmi tafdilin dişili. Dünya gibi, ‘ukba gibi, edna nın dişili dünyadır. Onun için kötünün kötüsü, en kötü akıbete uğradılar. En kötü akıbet nedir? Dünyada uğradığınız bela değil, ahirette uğrayacağınız cehennem belası. Yani dahası Allah’ın rahmetinden mahrum kalma belası.


11-) Allâhu yebdeül halka sümme yu'ıydühu sümme ileyHİ turce'un;

Allâh halkı yaratır, sonra onu iade eder; sonra da O'na döndürülürsünüz. (A.Hulusi)

11 - Allah halkı ilkin yapar, sonra da çevirir onu yeniden yapar, sonra hep döndürülüp ona götürüleceksiniz. (Elmalı)


Allâhu yebdeül halka sümme yu'ıydüh Allah varlığı yoktan var ettiği gibi sonra onu tekrar yenileyecektir. Evet, sümme yu’ıdüh; sonra onu tekrar yenileyecektir. Varlığı, yaratışı. Burada ki el Hakk hem yaratılış anlamına mastar, hem de varlıklar, insanlık anlamına isimdir. İki şekilde de çevrilebilir onun için. sümme ileyHİ turce'un en sonunda hepiniz ona zorunlu olarak döndürüleceksiniz.

[Ek bilgi; İlginç bir bakış açısı;

Allah û Tealâ, bütün kâinatı 3 asıl (zahirî âlem, gayb âlemi, emr âlemi), 3 de bunların karşıtı olmak üzere, 6 yevmde yaratmıştır. Sonra yarattığı bu âlemlerin geçmişten geleceğe doğru uzanan bir zaman parçasıyla büyümelerini temin etmiştir. Allah'ın gezegenlere verdiği itiş enerjisi sebebiyle kâinat (âlemlerin hepsi) devamlı büyümektedir. Sonra itiş enerjisi bitecek, zaman duracak ve gravitasyon sebebiyle kâinat küçülmeye, zaman da geriye doğru gitmeye başlayacaktır. Her şey tersine çalışacaktır.

İlk yaratma, ondan sonra insanların kıyâmet gününe ulaşmasına kadar kâinatın büyümesi, kıyâmet gününden sonra kâinatın küçülmesi, büyümenin geri çevrilmesi, yani başlangıca dönüş söz konusudur. (İskender A.Mihr) http://www.kurantefsiri.com/kuran_tefsiri/rum/rum_suresi_tefsiri.aspx?ayet=11 ]


Devam ediyor D sayfasına geçiniz
127. videoyu toplu olarak burada bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder