12 Aralık 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. ANKEBUT (50-56)(126-C)



B sayfasından devam

50-) Ve kalu levla ünzile aleyhi ayâtun min Rabbih* kul innemel ayâtü indAllâh* ve innema ene neziyrun mubiyn;

Dediler ki: "O'na Rabbinden mucizeler inzâl edilmeliydi!"... De ki: "Mucizeler sadece Allâh indîndendir... Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım." (A.Hulusi)

50 - Nitekim ona rabbinden âyetler indirilse ya dediler, de ki: o âyetler, hep Allahın indindedir, ben ancak açık bir nezîrim. (Elmalı)


Ve kalu levla ünzile aleyhi ayâtun min Rabbih  bir de kalkıp ona rabbimden mucizevi bir belgelendirilmeli değil mi dediler. Biraz önce söylemiştim, işte ayet geldi. Rabbinden ona mucize indirilmeli değil miydi. Bakınız parmak güneşi gösterirken güneşe bakmayan adamlar. Yamuk bakışlı adamlar. Yamukluğu baktıklarında arıyorlar bakışlarında değil de, onun için göremediler. Kur’an ın verdiği ölümsüz cevaba bakınız; Bunu mutlaka yüreklerinin ortasına yazmalı bu cevabı.

kul innemel ayâtü indAllâh de ki; tüm mucizeler Allah katındadır. ve innema ene neziyrun mubiyn ben ise yalnızca açık ve net bir uyarıcıyım.


51-) Evelem yekfihim enna enzelna aleykel Kitabe yütla aleyhim* inne fiy zâlike le rahmeten ve zikra li kavmin yu'minun;

Kendilerine bildirilen O BİLGİ'yi sana inzâl etmiş olmamız, onlara yeterli gelmedi mi? Muhakkak ki bunda iman eden topluma elbette bir rahmet ve öğüt vardır. (A.Hulusi)

51 - Yetişmedi mi daha onlara ki sana kitap indirdik, karşılarında okunup duruyor? Şüphesiz ki onda iman edecek bir kavim için muhakkak bir rahmet ve ilâhî bir ihtar var. (Elmalı)


Evelem yekfihim enna enzelna aleykel Kitabe yütla aleyhim peki, kendilerine izlemeleri için iletilen bu kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi?

Soru açık ve net. Allah’tan bir mucize indirmesini isteyenler, size bu kitap yetmedi mi diyor. Yani mucizelerin mucizesi bu kitap. Neden? Ekstra mucize talebi bu tür tüm taleplerin aslında reddedildiğinin en açık göstergesi İsra/90-93. ayetleridir. Yani bu tip gelen her talep peşinen reddedilmiş. Neden? Onlara bir mucize gelseydi dahi inanmayacaklardı diyen Kur’an ın bizzat kendisi Enam/109. ayeti. Bunu açıkça söylüyor. Onun içinde ayrıca A’raf/146. ayetiyle kontak kurmak lazım. Ama asıl burada dikkatimizi çeken şu; Kur’an çok açık konuşuyor. Bu Kur’an mucize olarak yetmezse eğer bir adama, hiçbir mucize yetmez diyor. Kur’an Hz. Peygamberin peygamberlik mucizesidir.

Her peygamberin peygamberliğini tasdik eden bir mucize vardır. Bir çok peygamberin peygamberliğini tasdik eden mucizesi vahyin dışında ayat-ı beyyinat açıkça gelmiştir. Fakat peygamberliğin zirvesi olan son Nebinin peygamberlik delili olan mucize vahyin içinde gelmiştir. Neden? Vahyin dışında vahye atıf olarak, dip not olarak gelen mucizeler kendi çağı ile sınırlıdır, onu görenlerle sınırlıdır. Fakat son vahyin mucizesi ebedidir. Kendisinin indiği çağla sınırlı değildir. Çünkü bu vahiy yaşadıkça bu mucize de yaşayacaktır.

Nedir bu mucize? Bunu anlamak için uzaklara gitmeye gerek yok. İnişinden 1.400 küsur yıl sonra indiği günkü kadar ter ü taze, buğusu üstünde tüterek, hala sayısız kadın ve erkeğin yüreğinin halkasını ta ortasından kavrıyor ve kendine çeviriyorsa bir kitap, hala doğuda ve batıda, güneyde ve kuzeyde, beyaz ve siyah, sarı ve kırmızı her ırktan, her renkten, her kademeden, her kültürden ve her çeşitten insanın yüreğini teslim alıyorsa bir vahiy, bundan büyük mucize mi olur? İşte mucize bu. Çok dostum var sen nasıl imanı buldun diye sorduğumda; Kur’an ı elime aldım her şey değişti.

Evet, Esed öyle anlatıyor. Bir gün trende karımla gidiyorduk diyor kompartımandaki insanların yüzlerine baktım. Sanki ilk defa görüyormuş gibi. Hepsi de istisnasız derin bir sancı çekiyormuş gibi içlerinin acısı yüzlerine vurmuştu. Karımla göz göze geldim; Benim gördüğümü sen de gördün mü der gibi baktım, kafasını salladı. Eve geldiğimde Kur’an ı masamın üstünde açık buldum. Tam o sayfada;

Elhakümüt tekâsürü,

Hattâ zürtümülmekabir. (Tekâsür/1-2)

Tekâsür suresi vardı kabirlere gidinceye kadar çoğaltma tutkusu yığma tutkusu, biriktirme tutkusu sizi oyaladı da oyaladı. Benim için sır çözülmüştü diyor. İşte mucize bu.

inne fiy zâlike le rahmeten ve zikra li kavmin yu'minun çünkü bunda inanacak bir toplum için tarifsiz bir rahmet ve ilahi bir uyarı zaten vardır. Kim için ama? İnanacak kimseler için. Hani öyle diyordu ya Kur’an; Ve nünezzilu minel Kur'âni ma huve şifaun ve rahmetun lil mu'miniyn… (İsra/82) mü’minler için yani güvenenler için biz Kur’an dan şifa ve rahmet indirdik. İşte böyle. Rahmet nüzul ile tenezzül buyrulmuş. Allah’ın insana tenezzül etmesi rahmetin en büyüğüdür. İşte vahiy bu tenezzülün meyvesidir.


52-) Kul kefa Billâhi beyniy ve beyneküm şehiyda* ya'lemu ma fiys Semavati vel'Ard* velleziyne amenû Bil bâtıli ve keferu Billâhi ülaike hümül hasirun;

De ki: "Benimle aranızda şahitlik itibarıyla Esmâ'sıyla hakikatim olan Allâh yeterlidir! Semâlarda ve arzda olanı bilir! Bâtıla inanıp (kendilerini toprak olacak beden kabul edip); Esmâ'sıyla nefslerinin hakikati olan Allâh'ı inkâr edenlere gelince, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir!" (A.Hulusi)

52 - De ki benimle sizin aranızda şahit, Allah yeter, o Göklerde ve Yerde ne varsa bilir, bâtıla iman edip de Allaha küfredenler, işte onlardır hep hüsrâna düşenler. (Elmalı)


Kul kefa Billâhi beyniy ve beyneküm şehiyda onlara de ki sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Tabii Allah’ı tanık tutmak, onun tanıklığına güvenmekle olur. İşte imanın bir parçası. Ya rabbi sen gördün ya, bu yeter diyebilmek,. budur tanık tutmak. Ya rabbi sen bildin ya bu yeter, bu kafi, yeter ki sen bil. Senin bilginin dışında da olmayacağına göre ne gam ya rabbi. Birileri bilmesin, birileri görmesin ne gam. İman bu.

ya'lemu ma fiys Semavati vel'Ard O göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Göklerde ve yerde olan her şeyi bilir de göklerin ve yerin kendisi uğruna dizayn edildiği insanı ihmal eder mi? Onu da bilir.

velleziyne amenû Bil bâtıli ve keferu Billâhi ülaike hümül hasirun yine bilir ki batıl inançlara saplanan ve Allah’a nankörlük eden kimseler, evet onlar hüsrana uğrayacak olanların ta kendileridir.

Batıl inanç velleziyne amenû Bil bâtıl ilginç bir terkip, ibare. Batıla iman eden. Demek ki iman tek başına yalınkat bir kazanım değil. Hakka iman bir kazanım. Batıla iman imanın israfıdır. Batıla iman insanın iç enerjisini tüketir. Hakka iman insanın iç enerjisini çoğaltır.

Mesela; Bir şeyi fetişleştirdiniz, uğurum dediniz ona. Bir eşya elinizde bir maket, mumdan bir bebek. Uğurum, onu fetişleştirdiniz. Ona yüklediğiniz bu değer karşısında siz nesneleşirsiniz, o özneleşir. Onun karşısında nesne olursunuz. O sizi yönlendirmeye kalkar. Bu kendi kendini gerçekleştiren kehanettir. Önce kehanette bulunursunuz ondan sonra kendi kendini gerçekleştirir. Yani kendi felaketinizi kendiniz imzalarsınız. İç enerjinizi öyle tüketirsiniz. 13 rakamına uğursuzluk yükledinizse 13 rakamı sizin efendiniz, siz de 13 rakamının kölesi olursunuz, nesnesi olursunuz. İşte bunun gibi.

Basit şeylerden örnekler verdim. Burcunuzu katabilirsiniz işin içine. Başka şeyleri katabilirsiniz İşte böyle. Onun için batıla iman insanın iç enerjisini tüketir. Batılla Hakk bir arada olmaz. Neden; Çünkü siyah ve beyazın karışımını yani griliği kabul etmeyen, zerre kadar griliği kabul etmeyen alan, iman alanıdır. İman alanı alacayı sevmez. % 95 Allah’a inansan da % 5 de putuma inansam olmaz mı derseniz olmaz. Neden; bir kazan bal şerbetinin içine ne olacak ki, kazanın kaçta biri ki bir kaşık pislik, evet, o tamamen pislik olur. Onun için şirk zaten içine batıl karışmış hat demektir, şirkettir. O nedenle imanda grinin tonları üzerine oynanmaz. Nettir, açıktır, yalındır. İman grileştiği zaman sahibi müşrikleşir.


53-) Ve yesta'ciluneke Bil azâb* ve levla ecelün müsemmen lecaehümül azâb* ve le ye'tiyennehüm bağteten ve hüm lâ yeş'urun;

Diğer takdir edilmiş bir ömürleri olmasaydı, onlara azap elbette gelirdi! Onlar farkında değilken, kendilerine aniden, mutlaka gelecektir. (A.Hulusi)

53 - Bir de senden acele azâb istiyorlar, eğer müsemmâ bir ecel olmasa idi o azab onlara muhakkak gelmişti ve elbette o kendilerine gelecek, şuurları olmayarak ansızın gelecek. (Elmalı)


Ve yesta'ciluneke Bil azâb tehdit edildikleri azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. ve levla ecelün müsemmen lecaehümül azâb eğer belirlenmiş yasaya uygun bir süresi olmamış olsaydı azap onların başına hemen gelirdi, derhal gelirdi. Tarihin Allah tarafından konulan yasalarına atıf bu ayet. İsra/16. ayetine bakın;

Ve izâ eredna en nühlike karyeten emerna mütrefiyha.. (İsra/16) Ne diyordu? Biz bir toplumun helak sürecini dilediğimiz zaman onlara doğruları emrederiz. Onların ileri gelenlerine doğruları emrederiz fefeseku fiyha Fakat onlar yanlışları yapmaya başlarlar ve tabii arkasından helak sürecine girilmiş olur. Onun gibi yasaya atıf.

 ve le ye'tiyennehüm bağteten ve hüm lâ yeş'urun yine de o, onlar hiç farkında değilken ansızın mutlaka çıkagelecektir. Yani eğer çöküş sürecine girerlerse bir gün çökeceklerdir.


54-) Yesta'ciluneke Bil azâb* ve inne cehenneme le muhıytatün Bil kafiriyn;

Azaplarını (ölümü) senden acele istiyorlar... Muhakkak ki Cehennem (el an) hakikat bilgisini inkâr edenleri ihâta etmiştir! (A.Hulusi)

54 - Senden acele azab istiyorlar, halbuki Cehennem kâfirleri kuşatıp duruyor. (Elmalı)


Yesta'ciluneke Bil azâb onlar sana meydan okuyarak azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. ve inne cehenneme le muhıytatün Bil kafiriyn ama iyi bilsinler ki cehennem inkara saplananları elbette çepeçevre kuşatacaktır.


55-) Yevme yağşâhümül azâbü min fevkıhim ve min tahti erculihim ve yekulü zûku ma küntüm ta'melun;

O süreçte, azap onların üstlerinden (bilinçlerini) ve ayaklarının altından (bedenlerini) bürür ve: "Yaptıklarınızın getirisini tadın!" der. (A.Hulusi)

55 - O gün ki azâb onları hem üstlerinden hem ayakları altından saracak da tadın bakalım neler yapıyordunuz buyuracak. (Elmalı)


Yevme yağşâhümül azâb o gün azap onları başlarının üzerinden ve min fevkıhim ve min tahti erculihim başlarının üzerinden ve ayaklarının altından sarıp sarmalayacaktır. ve yekulü zûku ma küntüm ta'melun ve Allah onlara öteden beri yapa geldiklerinizin sonuçlarını, yani kendi ellerinizle biriktirdiğiniz sonuçları tadın diyecektir.


56-) Ya ıbadiyelleziyne amenû inne ardiY vasiatün feiyyaye fa'budun;

Ey iman eden kullarım! Muhakkak ki Benim Arz'ım geniştir! (Beyin kapasitesi geniştir! Burada şunu fark etmek gerekir. Gerek beden ve gerekse beyin madde ve toprak asıllı yapısı ve katmanı itibarıyla "arz" kelimesiyle işaretlenirken; beyin faaliyetinin, nöronik hareketlerinin daha da deriniyle data açığa çıkışının anlatımı da "semâ" kelimesiyle tanımlanmıştır. "Semâlar" denilmesinin sebebi ise açığa çıkan data, bilgi - ilim kapsamı mertebeleridir kanaatimizce. Dolayısıyladır ki burada "arzım geniştir" işaretiyle beyin kapasitesinin olabildiğince yüksek düzeyde kullanılarak ilim elde edilmesi önerilmektedir. Zira ana konu toprakta yok olacak kapasiteler, nesneler değil ölümsüz yaşam itibarıyla gerekli kazanımlardır.) Yalnız bana kulluk edin! (A.Hulusi)

56 - Ey benim iman eden kullarım! Haberiniz olsun benim Arzım geniştir, o halde bana ibadet edin o halde bana. (Elmalı)


Ya ıbadiy burada, evet değerli dostlar. İnsan aslında cennet ve cehennemini burada iken inşa ediyor. Yaptığınız her güzellik cennetin duvarına konulmuş bir taş, her kötülükte cehenneminizin duvarına konulmuş bir taş.

Ya ıbadiyelleziyne amenû inne ardiY vasiatün feiyyaye fa'budun ey iman eden kullarım şüphesiz ki benim arzım geniştir. O halde bana, yalnız bana kulluk edin. Burada hicrete teşvik görüyoruz aslında. Zulüm diyarından göç. Hicret imkanların tükendiği yerden imkanların üretileceği yere göç etmektir. Allah mı toprak mı ikileminde, imanınız mı, mekanınız mı ikileminde imanım demektir. Allah demektir. Bununla karşı karşıya geldiğinizde tercihinizi Allah’tan yana yapmalısınız. Her büyük medeniyet unutmayın ki bir göçün sonucudur, hicretin sonucudur ve her peygamber muhakkak muhacir olmuştur.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
126. videoyu toplu olarak burada bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder