10 Şubat 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. İbrahim (44- 52)(82-E)


D sayfasından devam


44-) Ve enzirin Nase yevme ye'tiyhimül azâbü feyekulülleziyne zalemu Rabbena ahhırna ila ecelin kariybin, nücib da'veteKE ve nettebi'ırRusul* evelem tekûnu aksemtüm min kablü ma leküm min zeval;

Kendilerine azabın (ölümün - hazır olmayan için sonsuz azabın başlangıcı) geleceği süreç hakkında insanları uyar! O süreçte zâlim olanlar şöyle der: "Rabbimiz, kısa bir süre daha ömür ver, davetine icabet edelim ve Rasûllerine tâbi olalım"... Önceden, sizin için böyle bir son olmayacağına yemin etmemiş miydiniz? (A.Hulusi)

44 - Hem inzâr ile haber ver insanlara o azâbın geleceği günü, o vakit diyecek ki o zulmedenler Yarabbenâ! Bizi yakın bir ecele tehir buyur, davetine icabet edelim ve Peygamberlerin izince gidelim, hani ya bundan evvel yemin etmiş değil miydiniz: Sizin için zeval yoktu ya? (Elmalı)


Ve enzirin Nase yevme ye'tiyhimül azâb bu yüzden başlarına azabın geleceği gün için insanları uyar. İşte bu yüzden uyar ey peygamber ve ey bu vahyin tüm muhatapları. Bu vahyi insanlara taşıyın eğer insanlara acıyorsanız, onları seviyorsanız.

Vahiy, ilahi merhametin ürünüdür sevgili dostlar. Peygamberler insanlığın iman analarıdır. Peygamberlerin insanlığa olan şefkatleri bir ana şefkati gibidir. İşte böyle bir son, böyle korkunç bir akıbetten kurtarmak için; “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak.” Diyen. Ya da, çukura, bir uçuruma düşeceğinden habersiz bir bebeğin arkasından bağırarak koşan bir anne gibi, “Dur, aman düşeceksin..!” diye insanların böyle bir akıbetten korunmaları için çırpınan kişilerdir vahyi taşıyanlar.


feyekulülleziyne zalemu Rabbena ahhırna ila ecelin kariybin, nücib da'veteKE ve nettebi'ırRusul zalimler o gün diyecekler ki; “Rabbimiz, bize kısa bir süre daha tanı da senin çağrına katılalım ve elçilere tabi olalım.” Bir miktar daha kredi isteyecekler. Krediyi tüketenler, hovardaca harcayanlar.

evelem tekûnu aksemtüm min kablü ma leküm min zeval; onlara denilecek ki; “Ne oldu, daha önceki hayatta sizin için herhangi bir tükenişin olmayacağına yemin edip durmuyor muydunuz. Ne oldu şimdi?” Önceki hayatta, yani dünyada bu hayat bitmez zannetmiyor muydunuz. Sizin için zevalin olmayacağını iddia etmiyor muydunuz. 1000 yıl sürecek falan demiyor muydunuz. Hayat kredisini hovardaca tüketenlerin mantığını ne güzel ifade ediyor bu. Kullandıkları imkanın bitimsiz olmadığını, verilmiş bir emanet olduğunu göremeyenler ilave bir kredi isteyecekler.

İsteyecekler ama hak etmeyecekler. Çünkü verilmiş krediyi hovardaca tükettikleri için ilave bir şey verilmeyecek.


45-) Ve sekentüm fiy mesakinilleziyne zalemu enfüsehüm ve tebeyyene leküm keyfe fealna Bihim ve darebna lekümül emsâl;

Nefslerine zulmetmiş olanların yaşam ortamlarında yerleştiniz! Onlara neler yaşattığımız size açıklanmıştı... Size misaller de verdik. (A.Hulusi)

45 - Siz de o kendilerine zulüm etmiş olanların meskenlerine sakin oldunuz, onlara nasıl yaptığımız ise sizce tebeyyün etti ve size emsal gösterdik. (Elmalı)


Ve sekentüm fiy mesakinilleziyne zalemu enfüsehüm Üstelik siz kendilerine kıyanların yurdunda yaşıyordunuz. ve tebeyyene leküm keyfe fealna Bihim ve darebna lekümül emsâl; Dahası, onlara nasıl muamele ettiğimiz size açıklanmıştı ve size örnekler de göstermiştik. İnsanlığın kolektif hafızası olan tarihten, medeniyetlerin yıkılışından, çöküşünden ve çözülüşlerinden ibret almadınız. Üstünde yaşadığınız topraklarda daha önce medeniyetler kurulmuştu, uygarlıklar yaşamıştı. Ne oldu onlara hiç düşünmediniz. Onlar da sizin gibi bitimsiz sanıyorlardı kurdukları düzenleri, kurdukları sistemleri. Yok olmaz zannediyorlardı, bitmez zannediyorlardı. Fakat onların yerinde yeller estiğini neden anlamak ve görmek istemediniz.


46-) Ve kad mekeru mekrehüm ve indAllâhi mekruhüm* ve in kâne mekruhüm li tezule minhül cibal;

Gerçekten onlar, mekrlerini yaptılar; onların mekrleri Allâh indîndedir (karşılığından kurtulamazlar)! Onların mekrleri (hileleri), dağları yerinden oynatacak kadar olsa (neye yarar)! (A.Hulusi)

46 - Filhakika onlar mekirlerini yaptılar, Allah indinde de onlara mekir var, isterse onların mekirleri dağları yerinden oynatacak olsun. (Elmalı)


Ve kad mekeru mekrehüm ama onlar ne yaptılar bu uyarıya karşın. Hem Tarih uyarıyor, hem vahiy uyarıyor, hem zaman uyarıyor, hem mekan uyarıyor, her şey ayet, ama okuyana. Okumayan hiçbir şeyden ibret almıyor. İşte onlar inceden inceye tasarladıkları düzeni kurmayı sürdürdüler. Yani, Mekr burada, inceden inceye tasarlanmış düzen kurmak.

ve indAllâhi mekruhüm* ve in kâne mekruhüm li tezule minhül cibal; isterse onların ustaca düzeni dağları yerinden oynatsın yine de onların düzeninin hilesi Allah’a ayandır. Yani Allah onların kurdukları düzenlerin hiç yıkılmaz dedikleri, sarsılmaz dedikleri, bilmem şu kadar yıl dayanacak dedikleri düzenlerin zayıf taraflarını çok iyi biliyor, zaafını çok iyi biliyor ve oradan vurur Allah. En zayıf tarafından vurur ve hiç yıkılmayacak düzenimiz diyenlerin düzenini en olmadık zamanda kütür kütür yıkılırken görürsünüz.


47-) Fela tahsebennAllâhe muhlife va'diHİ RusuleHU, innAllâhe Aziyzün Züntikam;

Sakın Allâh'ı, Rasûllerine verdiği sözden cayar sanma... Muhakkak ki Allâh Aziyzün Züntikam'dır (hak edenin hak ettiğini karşı konulması imkânsız bir sistem içinde yaşatandır)! (A.Hulusi)

47 - O halde sakın Allah’ı Peygamberlerine olan vaadine hulf eder sanma, şüphesiz Allah azîzdir, intikamı vardır. (Elmalı)


Fela tahsebennAllâhe muhlife va'diHİ RusuleH işte bu yüzden asla Allah’ın elçilerine olan vaadinden cayacağını sanma. Hesap gününe ilişkin vaat yani. Ödül ve ceza.

İradenin hakkı sorumluluktur sevgili dostlar. Allah verdiği iradeye en çok saygı gösterendir. İradeyi vermiş, onu yok saymamıştır. Onun insan özgür iradesiyle seçtikleri sonucunda ya ödülü hak edecek, ya da cezayı. Suyu getirenle testiyi kırmak adaleti olan bir Allah’ın şanına zaten yakışmazdı. Suyu getirenle testiyi kıranı bir tutmak, aynı tutmak..! Elbette hesabını isteyecektir. Çünkü iradesi yokmuş gibi davranamaz. İradeyi kendisi verdi. İrade en büyük nimettir. Onun için sorumluluk esastır.

innAllâhe Aziyzün Züntikam; Unutma ki Allah herkese yaptığının acısını tattıran yüceler yücesidir. İntikam Türkçe de bir deyimle şöyle çevrilebilir; Kimseye yaptığını yanına bırakmamak, yanına kâr kalmaması.


48-) Yevme tübeddelül Ardu ğayrel Ardı vesSemavatu ve berazu Lillâhil Vâhidil Kahhâr;

O süreçte arz (beden), başka arza (bedene) dönüştürülür, semâlar da (bilinçler de başka bir algılayışa)! (Hepsi) Vâhid, Kahhâr olan Allâh'a bârizdirler (içyüzleriyle apaçık ortadadırlar). (A.Hulusi)

48 - O gün ki Arz başka tebdil olunur, Sema vat da ve hep o vâhid, kahhâr olan Allah için fırlarlar. (Elmalı)


Yevme tübeddelül Ardu ğayrel Ardı vesSemavat o gün yer başka bir yere, gökler ise başka bir göğe dönüştürülür.

Burada ki ğayra, ya bu yerin dışında başka bir yer ile açıklanabilir, ya da mevcut mekanlar, mevcut yer başka bir şekle dönüştürüleceği söylenir, öyle anlaşılabilir.

Yukarıda insan eli ile yapılmış düzenlerin zevali anlatılmıştı, dile getirilmişti. Burada ise yer ve göklerin kozmik düzeninin dahi değiştirileceği ifade ediliyor. Yani ey insanoğlu, Allah’ın yasalarını koyduğu kozmik düzende dahi Allah, yeni yasalarıyla yeniden yıkıp yapacak. Ya sen, şu halinle, kurduğun hileli düzenlerin nasıl ebediyen gideceğini düşünebiliyorsun. Aslında verilen mesaj bu olsa gerek. Ki karşılaştırabiliriz. Taha suresi 105, 106, 107. ayetleri, kıyamette yer yüzünün dümdüz edileceğine ilişkindir. Ki onunla mümkündür bir kıyas.

[(Ek bilgi:

105 - (Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak."

106 - "Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak."

107 - "Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin."

(Elmalı meal)]


ve berazu Lillâhil Vâhidil Kahhâr; ve her şeye egemen biricik güç olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.


49-) Ve teral mücrimiyne yevmeizin mukarreniyne fiyl'asfad;

O süreçte, suçluları asfad (Allâh'tan ayrı düşürmüş olan bağları) ile bağlanmışlar olarak görürsün! (A.Hulusi)

49 - Ve görürsün mücrimleri o gün birbirlerine çatılı çatılı bukağılardadırlar. (Elmalı)


Ve teral mücrimiyne yevmeizin mukarreniyne fiyl'asfad; ve sen o gün günahkarları, zincirlerle birbirlerine bağlı olarak görürsün.

Belki yer yüzündeki kötülüğün insanın aklına, iradesine ve imanına kelepçe vurmasına bir karşılıktır bu ayette ifade edilen. Nasıl günahkarlar yer yüzünde günah işleyecekken akıllarına, iradelerine, imanlarına kelepçe vurup öyle işliyorlarsa, ki irade ile akılla, imanla o günah yan yana bağdaşmaz. Önce imanı kelepçelemesi lazım, iktidarsızlaştırması lazım, hapsetmesi lazım aklı. Onun için ona bir mukabele-i bir misil, yani eşit bir karşılık gibi duruyor burada.


50-) Serabiylühüm min katıranin ve tağşa vucuhehümün nar;

Gömlekleri katrandandır (benliklerinin katran karası, dışlarına vurmuştur); vechlerini de Nâr (perdelilik ateşi) bürür. (A.Hulusi)

50 - Gömlekleri katrandan, ve yüzlerini ateş kaplıyor. (Elmalı)


Serabiylühüm min katıranin ve tağşa vucuhehümün nar; onların giysileri katrandandır, yüzlerini ise ateş yalayacaktır.

Katran; o gün, vahyin indiği günde bilinen en ürkütücü, en bulaşık, en pis yanıcı madde.


51-) Li yecziyAllâhu külle nefsin ma kesebet* innAllâhe seriy'ul hisab;

Allâh, her benliğin edindiğinin sonuçlarını yaşamasını murat etmiştir! Muhakkak ki Allâh "Seriy'ul Hisab"dır (yapılanın sonucunu anında oluşturan)! (A.Hulusi)

51 - Çünkü Allah her nefsi kazandığı ile cezalandıracak, haberiniz olsun ki Allahın hesabı seri'dir. (Elmalı)


Li yecziyAllâhu külle nefsin ma kesebet işte bu Allah’ın her bir cana kendi kazandığının karşılığını verdiği içindir.

Neden sorusunun cevabi bu. İlahi adaletin tecellisi için Allah böyle yapacak. Yoksa Allah cezalandırmıyor. Allah azap etmiyor. İnsanlar yaptıklarının karşılığını alıyorlar o kadar. Yani aslına kendi kendilerini cezalandıran insanlardır. İnsanlar eylemlerinin karşılığını görüyorlar. Ahlaki davranışın garantisi, karşılığının garanti edilmesi değil midir. Eğer karşılığı olmayacaksa insanlar neden ahlaki davransınlar. İşte burada ona bir gönderme var.

innAllâhe seriy'ul hisab; Elbette hesabı bunca seri görmek yalnızca Allah’ın işidir.


52-) Hazâ belağun linNasi ve liyünzeru Bihi ve liya'lemu ennema HUve İlahün Vâhidün ve liyezzekkere ulül elbab;

İşte bu insanlara bildirimdir; onunla uyarılsınlar ve bilsinler ki "HÛ", Ulûhiyet sahibi BİR'dir! Derin düşünebilen akıl sahipleri de (bu hakikati) hatırlayıp değerlendirsinler! (A.Hulusi)

52 - Bu işte insanlara beliğ bir tebliğdir, hem bununla inzar edilsinler, hem onun ancak bir tek İlâh olduğunu bilsinler hem de Öğüt alsın akl-ü vicdanı temiz olanlar. (Elmalı)


Hazâ belağun linNas yukarıdaki pasaj bitti ve tüm ayetin, tüm surenin adeta, hatta tüm Kur’an ın mesajını toparlarcasına burada bağımsız bir ayetle, tüm vahye ilişkin bir hatırlatma. Bu insanlık için bir mesajdır. Bu vahiy, ya da bu sure, ya da bu ayetlerin tamamı insanlık için bir mesajdır.

ve liyünzeru Bih artık onunla uyarılsınlar. ve liya'lemu ennema HUve İlahün Vâhid ve bilsinler ki biricik ilah O’dur. ve liyezzekkere ulül elbab; ve muhakeme yeteneğine sahip olanlar bunu hatırdan hiç çıkarmasınlar. Bu vahyin insanlık için bir uyarı, bir mesaj olduğunu hiç akıllarından çıkarmasınlar. Eğer insanlık için bir uyarı bir mesajsa bu vahye muhatap olan müminler bu mesajı insanlığa taşısınlar. Bunun; onların sorumluluğu altında olduğunu unutmasınlar. Çünkü biricik ilah Allah’tır ve biricik ilahın biricik vahyidir, hakikatidir. Onun için de muhakeme yetenekleri varsa eğer bunu akıllarından hiç çıkarmasınlar, Allah’a karşı esas duruşlarını bozmasınlar ve vahyi insanlığa taşıma görevini yerine getirsinler. Bu bir sorumluluktur. Çünkü bu vahyin muhatapları insanlığın annesi gibi şefkatli olacak bir toplum olmalıdır. Allah onlardan bunun da hesabını soracaktır.

Biz rabbimizden vahyi bize emanet eden rabbimizden vahiy emanetine sadaka gösteren bir ümmet olmayı niyaz ediyor, vahye ihanet edenler arasında kılmamasını diliyoruz.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

İddiamızın, davamızın, ömrümüzün tüm hasılatı ve son sözümüz Rabbimize “Hamd” dir.


82. videonun sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder