30 Eylül 2011 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. Tevbe (026-028)(62-B)

A sayfasından devam.

26-) Sümme enzelAllâhu sekiyneteHU alâ RasûliHİ ve alel mu'miniyne ve enzele cünuden lem teravha ve azzebelleziyne keferu* ve zâlike cezaul kafiriyn;

Sonra Allâh, Rasûlünün ve iman edenlerin üzerine sakinlik ve O'na güven hissi inzâl etti, sizin görmediğiniz ordularını da (melekler) inzâl etti... (Böylece) hakikat bilgisini inkâr edenleri azaplandırdı... Hakikat bilgisini inkâr edenlerin karşılığı işte budur! (A.Hulusi)

26 - Sonra Allah, Resulünün üzerine ve müminlerin üzerine sekînetini indirdi ve görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımayanları azaba uğrattı, ve bu işte kâfirlerin cezası. (Elmalı)


Sümme enzelAllâhu sekiyneteHU alâ RasûliHİ ve alel mu'miniyn daha sonra Allah Resulüne ve inanan insanlara katından bir sükûnet, bir iç huzuru, bir gönül ferahlığı indirmişti. İşte yardım bu. İşte ilahi yardım bu. İnsanın potansiyelini, mevcut potansiyelini, kinetize etmek. İnsanda saklı olan gücü tam kapasite ortaya çıkarmak. Bunu çıkardığı zaman insanın içinde bir nükleer güç merkezi saklıdır. Eğer seversen, eğer inanırsan, eğer gönül verirseniz gerçekten içinizde ordular vardır. Cundullah vardır. Allah’ın orduları yüreğinizdedir. O bileğinize derman olarak, gözünüze fer olarak, gönlünüze ferman olarak yürür ve siz bir insanken bin insan olursunuz. İşte böyle yardım eder Allah.

ve enzele cünuden lem teravha görmediğiniz güçlerle takviye etmiştir sizi. Biraz önceki açıklamalarımın aslında bir teyit’i mahiyetinde. Görmediğiniz güçlerle takviye etmiştik. Aslında bu yardımın görülen fiziki güçlerle değil, görülmeyen, manevi dinamiklerle olduğunu açıkça ifade ediyor. Yani Allah yardım ederken kendi koyduğu sünnetini bozmaksızın. Sünnetini yasalarının çerçevesinde insanın içine potansiyel gücü kinetize edecek bir sekinet vererek bu takviye ederek yaptığını ima ve işaret ediyor. Ki enfal suresinin 9 – 10. ayetlerinde biz bunu açıkça okumuş ve tefsir etmiştik.


ve azzebelleziyne keferu ve inkarda direnenleri azaba uğratmıştı. ve zâlike cezaul kafiriyn; bu ise küfre gömülüp gidenlerin cezasıydı.


27-) Sümme yetubullahu min ba'di zâlike alâ men yeşa'* vAllâhu Ğafûrun Rahıym;

Sonra Allâh, bunun ardından, dilediğinin tövbesini kabul eder... Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

27 - Sonra Allah bunun arkasından dilediğini tevbe nasip eder, ve Allah gafûr, rahîmdir. (Elmalı)


Sümme yetubullahu min ba'di zâlike alâ men yeşa' Fakat bütün bu olanlara rağmen Allah dilediğinin kendisine yönelişine mukabele eder.

Dikkat buyurunuz; yetubullah ibaresini böyle uzun bir karşılıkla çevirebildim. Tevbe yönelmek demektir. Allah tevbe ederdir tam literal anlamı, lafzi anlamı. Allah insana nasıl tevbe eder? İşte burada buyrulduğu gibi. Kendisine yönelenin yönelişini dikkate alır ve ona mukabele eder. Bu çok önemli. Onun için eğer insan Allah’a tevbe ederse, Allah’ta insana tevbe eder demektir bu.

vAllâhu Ğafûrun Rahıym; Ve Allah sınırsız bağış ve merhamet sahibidir.

İnsanın tevbesi öz eleştiridir, bir bilinç yenilemesidir, tazelemesidir. Eskimiş bilinci tazelemedir. İnsanın tevbesi yanlıştan dönmektir. Allah karşısında bir öz eleştiri yapmak ve “ya rabbi, ben ettim, kabul ediyorum. Ama sen etme” demektir. İşte samimi yapılırsa böyle bir dönüş, Allah o kişiye rahmetiyle muamele edecek, yönelecek ve onu hiç işlememiş hale getirecek, onun işlediğinin üzerini örtecektir ki, bunu vaat etmektedir.


 28-) Ya eyyühelleziyne amenû innemel müşrikûne necesün fela yakrabül Mescidel Harame ba'de amihim hazâ* ve in hıftüm 'ayleten fesevfe yuğniykümullâhu min fadliHİ in şae, innAllâhe Aliymun Hakiym;

Ey iman edenler! Kesinlikle müşrikler necistir (pisliktir)! Artık bu senelerinden sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar! Eğer yoksulluğa düşmekten korkuyorsanız, (bilin ki) Allâh dilerse, sizi yakında fazlından zenginleştirir... Muhakkak ki Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir. (A.Hulusi)

28 - Ey o bütün iman edenler, müşrikler bir pislikten ibarettirler, artık bu yıllarından sonra Mescidi harama yaklaşmasınlar eğer yoksulluktan korkarsanız Allah sizi fadlından zenginleştirecektir inşallah, her halde Allah alîmdir hakîmdir. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû siz ey iman edenler, innemel müşrikûne necesün şirki karakter haline getirenler baştan ayağa pisliktirler. Pisliğe gömülmüştürler.

Evet, yüzünüz buruşuyor olabilir. Kuran da bir tek yerde gelir bu sözcük, sadece burada. Çok ilginç değil mi? Bir tek yer. Kuran ın en keskin ve en sert sözcüğüdür. Tabii ki burada ki pislik nitelemesi maddi değil, manevi olsa gerektir. Yoksa müşriğin bedeninden söz etmiyor burada. Burada söz edilen şey şirkin; Allah’tan başkasına tanrılık yakıştırmanın, eşyayı putlaştırmanın, İnsanı putlaştırmanın, insanı duygu ve düşünce dünyasını fosseptik çukura dönüştürme gerçeğidir, onu söylüyor ayet.

Ayrıca keskin bir ifade daha kullanılır Kuran da ki, o birkaç yerde kullanılır ve sırf iki zümre için kullanılır. Necesün. Burada rcsün geçiyor yani pislik. Necesün ise yine pis ve murdar anlamına gelir. nicsünnecesün. Bir de ricsün (Enam/125) kullanılır Ki o murdar, pis olan murdar olan. Ki ricsün’ün kullanıldığı 2. bir zümre kimdir biliyor musunuz? Yunus suresinin 100. ayetinde geçtiği gibi, aklını kullanmayanlardır. yani. Buradaki

Peki nasıl bir kolerasyon var ikisi arasında, nasıl bir bağlantı var? Şirk koşan, putlaştıranlar, aklını kullanmayanlar. 2 si için de aynı kavram nics kavramı, murdar kavramı, pis kavramı kullanılıyor. Burada ki necesün’ün adeta eş anlamlısı. Çünkü putlaştırmak için aklını kullanmaması lazım. Bir insan aklını kullanarak putlaştıramaz. Aklı ile arası açılmadıkça hiçbir kimse Allah’a ait bir sıfatı Allah dışında bir kimseye takamaz. Neden; Çünkü Allah’a ait bir sıfatı Allah dışında bir varlığa, yaratılmış bir varlığa vermek, onun önünde kendinizi küçük düşürmektir. Kendinize hakaret etmektir. Kendi duygu ve duyargalarınızı, kendi kabiliyet ve kapasitenizi sıfıra indirmek ve hakaret etmektir kendinize.

Onun için tüm putlaştırmalar Allah‘a hakaret etmeden önce insanın, kendi öz varlığına hakaret anlamını içerirler. O sebeple Allah’ın rahatsızlığı; “kendisine yönelik bir zarardan dolayı değildir”. Tüm insanlık önüne gelen her bir şeyi putlaştırsa ve tapsa, en adi şeylere tapsa Allah’ın neyi eksilir söyler misiniz? Söyler misiniz nesi eksilir Allah’ın.

Peki..! bir şeyleri eksilen birileri var ama. Kim o diyecekseniz, İnsan. İnsanın çok şeyi eksilir. İnsanın insanlığı sıfıra düşer, insanlığı eksilir. Allah işte bunu yasaklıyor. Şirkten zarar gören insanın kendisidir. Putlaştırmadan zarar gören insanın kendisidir. Çünkü putlaştırdığı nesne karşısında kapasitesini kullanamaz yitirir. Hiçbir köle efendisine karşı tam kapasite insanlık sergileyemez.

Peki..! Ya insanın Allah’a karşı durumu da böylemidir, hayır, değildir. Niçin, Çünkü Allah; insanın kapasitesinin ne kadar yükselirse yükselsin, Allah olamayacak olduğunu bilir ve insan da bilir. Dolayısıyla insanın yücelişinden korkmayan bir tek varlık vardır, o da Allah’tır. Çünkü rakip değildir. Allah insana, insan Allah’a rakip olamaz ve Allah yarattığı insanın yücelişinden hep memnuniyet duyar, sevinir. Bunu ister, bunu arzular. İnsanın büyümesi, yücelmesi, rafine olması kadar Allah’ı memnun eden hiçbir şey olamaz.

Onun için insanın Allah’a kulluğu insanı özgürleştirir. İnsanın Allah dışındaki bir şeye kulluğu insanı köleleştirir. İşte bu nedenle.

fela yakrabül Mescidel Harame ba'de amihim hazâ bu nedenle bu yıldan sonra müşrikler mescidi harama yaklaşmasınlar.

Hiç kuşkusuz bu, bu yıldan sonra ifadesi; 9. yıla tekabül ediyor ki bu ayetlerin bir paket halinde indiği yıl olan 9. hacc yılından itibaren kutsal mekanlara şirk koşanların hacc maksadıyla gelmemesini kastetse gerektir. Yani buradaki yaklaşmamadan maksat bu olsa gerektir. Doğru bir yaklaşımla ki, çok farklı yorumlara açık bir ifade. Ama doğru yorumunu bu konudaki uygulamalardan, nebevi uygulamalardan ve diğer ayetlerden hepsini birlikte alt alta dizip okuduğumuzda, istikra yaptığımızda anlıyoruz ki, bu ayetle ifade edilen şey müşriklerin, ibadet amaçlı olarak artık kutsal mekanı kullanmamaları. Çünkü kutsal mekanın kutsiyeti Allah’a aittir, Allah’a ait bir mekanı istismar ederek Allah dışında bir varlığa ibadet etmek her halde yakışık almazdı. Onun için yasaklanmıştır. Yoksa gayri Müslimlerin mescitlere girişi yasaklanmamıştır. Peygamberimiz kendi mescidinde Hıristiyanları konuk ettiği gibi gelen müşrikleri de konuk etmiştir.

Onun için Allah’ın mescitleridir mescitler ve buralar insanlığın hizmetine amadedir. Onun içinde bizde Allah’a ait mekanları, kamu mahalli, kamunun tamamına açık bir mahal olarak görmek ve özelleştirmemek esastır. O sebeple Necran Hıristiyan heyetini İsa Allah’ın oğludur demelerine rağmen ve Resulallah’la tartışmaya girmelerine rağmen, Resulallah bir diplomatik ziyafet vermiş, onları günlerce mescitte yatırmış ve orada ağırlamıştır. Bu da yine hicretin son yıllarında, yani Amûl müfit denilen aynı yıl 9. yıl gerçekleşmiştir.

ve in hıftüm 'ayleten fesevfe yuğniykümullâhu min fadliHİ in şae eğer ekonomik daralmadan endişe ediyorsanız unutmayın ki gün gelir Allah dilerse sizi lütfuyla bolluğu kavuşturur.

Burada cahili toplumun bir takım kaygıları vardı. Aslında Mekke müşrik toplumu ticaret toplumuydu ve bu toplumun Resulallah’a karşı çıkışındaki en büyük Saiklerden biri, Mekke’nin, bölge insanlarının hacc vasıtasıyla geldiği ticari bir merkez oluşu ve Resulallah’ının bu mesajının Mekke’nin bu müstesna konumuna ket vuracağı, zarar vereceği endişesiydi. Çünkü Kâbe’nin içindeki putların 360 ı aşkın put vardı Kitab- ül Esnâm’a göre, putlar kitabına göre.

Şimdi 360 put ne yapıyordu Kâbe de derseniz unutmayınız ki bunların içerisinde Hz. İsa ve Meryem’in ikonları bir de Hz. İbrahim resmi vardı. Onun için Resulallah eğer 360 a 1 tane daha ekleseydi ses çıkarmayacaklardı, bir tane de seninki olsun diyeceklerdi. Hatta ticaretlerine ek bir enstrüman olarak göreceklerdi. Ama Resulallah’ı, Mekke’nin geleceğini karartmakla suçluyorlardı. Çünkü putları yıkınca o putlara inanan insanlar gelmeyecek ve bölgenin ticari merkezi olma hüviyetini kaybedecek Mekke, ve dolayısıyla bu ağalar, bu beyler, bu paşalar yan gelip yatarak bölgenin ekmeğini yiyen, sömüren ve her birinin en az beşer, onar kölesi, beşer onar eşi olan bu ağalar bu kadar sömüremeyeceklerdi. Dava buydu.

İşte bu bilinç altındaki bu kaygı yine devam ediyordu ki, rabbimiz bu kaygıyı böyle yendi. Eğer Allah’tan bağımsız bir başarı mümkün değilse, biraz önceki ayet onun mesajıydı. Burada da Allah’tan bağımsız bir ekonomik özgürlükte mümkün değil mesajı vardır. Yani Allah’tan bağımsız bir savunma stratejisi başarısızdır. Allah’tan bağımsız ekonomik plan ve program da başarısızdır anlamına gelir bu.

innAllâhe Aliymun Hakiym; Zira Allah her çareyi bilen, hikmetle icra edendir.


Devam ediyor C sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder