22 Eylül 2011 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. Enfal (67-70)(60-D)



C sayfasından devam


67-) Ma kâne li Nebiyyin en yekûne lehu esra hatta yüshıne fiyl Ard* türiydune aradaddünya* vAllâhu yüriydül ahirete, vAllâhu Aziyzün Hakiym;

Bir Nebiye, arzda ağır basıncaya kadar, (savaşsız) esirler sahibi olması sahih olmaz... Siz (düşmanınızı öldürmek yerine esir almayı istemekle) dünyanın malını diliyorsunuz; Allâh ise sonsuz geleceği diliyor... Allâh Aziyz'dir, Hakiym'dir. (A.Hulusi)

67 - Hiç bir Peygamber için Arzda ağır basmadıkça esirleri olmak doğru değildir, siz, Dünya uruzunu istiyorsunuz Allah ise Âhireti kazanmanızı diliyor ve Allah azîzdir hakîmdir. (Elmalı)


Ma kâne li Nebiyyin en yekûne lehu esra hatta yüshıne fiyl Ard kıran kırana gerçekleşmiş sıcak bir savaş sonucu olmadıkça bir peygambere esir almak yakışmaz.

İşte yine klasik tefsirlerin tamamına muhalefet ettiğimiz bir ayet. Kıran kırana gerçekleşmiş sıcak bir savaş sonucu olmadıkça bir peygambere esir almak yakışmaz diye çevirdik. Ki çevirimizin hem dil açısından, hem de karineler açısından, hal karineleri yani bağlam, iç ve dış bağlam açısından bir çok delilimiz var. Özellikle geleneksel tefsir bunu, çok çok adam öldürmedikçe diye çevirir. hatta yüshıne fiyl Ard ibaresini. Yani iyice, sonuna kadar öldürünceye kadar. Ya da yer yüzünde temekkül edinceye, iyice sağlam basıncaya kadar biçiminde tefsir eder.

Oysa ki Klasik tefsirin aksine sıcak savaş dışında esir almayı yasaklayan bir ayettir bu. Yani kıran kırana gerçekleşen bir savaş dışında esir almak yasaktır diyen bir ayettir. Neden?

1 - hatta yüshıne fiyl Ard ibaresi ki, klasik tefsir bunu çok kan dökmek olarak tefsir etmiş. İyice hakim olmadan diye tefsir etmiş ki Taberi, Kurtubi bunların başında gelir.

Razi bu yaklaşımı tartışmış. Ama çok fazla da tarafını belli etmemiş. Oysa ki; ıshan, bir şeyin zirvesi, nokta anlamına geliyor. hatta yüshıne fiyl Ard kıran kırana gerçekleşen bir savaş diye çevirdim ben Ishan’ı, ki bu çeviri tam da dile uygun bir çeviri.

2 – Hale uygun bir çeviri aynı zamanda. Çünkü Bedir bir savaştı, esir alınmıştı. Oysaki burada bir peygambere esir almak yaraşmaz, yakışmaz, şık kaçmaz deniliyor. Bedir bir savaştı ve esir de alınmıştır. Esirler paylaşılmıştır, dağıtılmıştır. Demek ki hal de bunu destekliyor.

3 – Daha başka bir şey; 7., 28., ve 42. ayetlerin ekseninde düşünürsek eğer, burada bu ayetin gönderme yaptığı şey bedir savaşı değil, ganimetlerdir. Yani ganimetlere saldırıp ta savunmasız olan, ganimete saldırıp ta onun başındaki insanları da malları elde etmek, bir peygambere yakışmaz demektedir ayet. Bence bu yaklaşım, ayetin iç ve dış bağlamından çıkarabileceğimiz en doğru yaklaşımdır. Çünkü hemen arkadan gelen cümle bunu destekliyor.

türiydune aradaddünya sizler bu dünyanın geçici değerlerini istiyorsunuz diyor.

vAllâhu yüriydül ahirah Ama Allah sizin için daha yüce bir değer olan ahireti istiyor. vAllâhu Aziyzün Hakiym; zira Allah iradesinde pek yüce, işinde hikmetli olandır.


68-) Lev lâ Kitabün minAllâhi sebeka lemesseküm fiyma ehaztüm azâbün azıym;

Eğer Allâh'ın bu konuda bir hükmü olmasaydı, aldığınız fidyeden elbette size acı azap dokunacaktı. (A.Hulusi)

68 - Eğer Allah dan bir yazı geçmiş olmasa idi aldığınız fidyeden dolayı size mutlak büyük bir azâb dokunurdu. (Elmalı)


Lev lâ Kitabün minAllâhi sebeka lemesseküm fiyma ehaztüm azâbün azıym; Eğer Allah tarafından önceden bir yasal izin olmamış olsaydı, aldıklarınız yüzünden başınıza büyük bir felaketin gelmesi kaçınılmaz olurdu.

Burada özellikle kervana saldırıp esir ve mal almak yasakta, neden Bedir’de aldık esir ve mal diye sorulacak olursa, bu önceden verilmiş yasal bir izin sayesinde. Ki bu izin ne olabilir diye ben çok düşündüm. Bu öteden beri uygulanmakta olan gelenek olabileceği gibi, bu surenin 7. ayetinde, iki topluluktan birini size vaat etti ibaresi de olabilir diye düşündüm. Yani Allah ikiden birini vaat etmişti.

Ama aynı bu surenin 5 ve 6. ayetlerinde de olduğu gibi, onlar kervanı istiyorlardı. Yani zararsız olanı. Hiç bedel ödemeden gelecek olanı. Allah ise onların aksine dini yerleştirmek istiyordu. Yani ordu ile karşılaşmalarını istiyordu. Adeta bu surenin baştan sona bir dip akıntısı gibi akan o leyt motifi, o ana ekseni hep bu çerçeve de geçiyor. Yani siz savaşı, dünya iktidarı elde etmek için değil, ancak ve ancak insan yüreğini İmana kazandırmak için yapabilirsiniz. Savaşı meşru kılan tek şey budur demek istercesine bu sure baştan sona böyle bir akıntı ile akıyor.


69-) Fe külu mimma ğanimtüm hâlâlen tayyiba* vettekullah* innAllâhe Ğafûrun Rahıym;

Elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yeyin... Allâh'tan korunun. Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

69 - Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin ve Allaha korunun, çünkü Allah gafurdur rahîmdir. (Elmalı)


Fe külu mimma ğanimtüm hâlâlen tayyiba* vettekullah şu halde ganimet olarak ele geçirdiklerinizin helal ve temiz olanlarını kullanın ve Allah’a karşı sorumlu davranın.

innAllâhe Ğafûrun Rahıym; unutmayın ki Allah çok bağışlayandır, rahmet kaynağıdır.

Dikkatinizi çekiyor mu Kuran dostları, vettekullah Allah’ a karşı sorumlu davranın. Savaş ahlakı. Biraz önce dikkat çektim, savaş yapıyor olmak ahlaksız davranışı mazur göstermez diyor. Onun için düşmanına karşı dahi olsa, senin misyonun olan ahlaki  ilkeleri korumak durumundasın. Savaşa bile ahlakı taşımak zorundasın dercesine.

70-) Ya eyyühen Nebiyyü kul limen fiy eydiyküm minel esra, in ya'lemillahu fiy kulubiküm hayren yü'tiküm hayren mimma uhıze minküm ve yağfir leküm* vAllâhu Ğafûrun Rahıym;

Ey Nebi! Esirlerden elinizde bulunanlara de ki: "Eğer Allâh kalplerinizde bir hayır (iman) bilirse, size, sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar! Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir." (A.Hulusi)

70 - Ey Peygamber, elinizdeki esirlere de ki: eğer Allah, sizin kalplerinizde bir hayır bilirse size sizden alınandan daha hayırlısını verir ve günahlarınızı mağfiret buyurur, Allah gafur, rahîmdir. (Elmalı)


Ya eyyühen Nebiyy sen ey peygamber, kul limen fiy eydiyküm minel esra elinizde bulunan esirlere de ki;

in ya'lemillahu fiy kulubiküm hayren eğer Allah yüreklerinizde iyiye ve güzele yatkınlık bulursa, - ben bunu “iman” olarak niteliyorum- eğer Allah yüreğinizde imana bir yatkınlık bulursa, yü'tiküm hayren mimma uhıze minküm size, sizden alınandan daha güzelini bahşeder, bahşedecek.

ve yağfir leküm* vAllâhu Ğafûrun Rahıym; Çok bağışlayan ve merhamet kaynağı olan Allah sizi de bağışlayacaktır.

Hatırlıyor musunuz değerli dostlar, bu surenin 19. ayetinde fetih kavramını işlemiştik.

İn testeftihu fekad caekümül feth.. (19) Diyordu ayet.

Fetih istiyordunuz ey insanlar, işte fetih ayağınıza geldi. Biz de o ayeti, iki tarafı da görüyor diye tefsir etmiştik. Öyle bir yere yerleştirilmiş ki ayet, hem müşriklere hitap ediyor, hem müminlere hitap ediyordu.

Müşriklere diyordu ki; Ey müşrikler fetih istiyordunuz değil mi, zafer istiyordunuz, kazanmak istiyordunuz. İşte ayağınıza kadar geldi kazanç, ebedi fetih geldi, yüreğinizin kapısına dayandı iman. Açın içine girsin dercesine. İşte bu ayeti ben o ayetle tefsir ediyorum. İki tarafa da hitap eden 19. ayet, işte bu ayetle açıklanıyor. Bedir savaşının müşrikler için, kaybeden taraf içinde bir fetih olduğu anlatılmak isteniyor. İşte fetih ayağınıza geldi. En büyük fetih, yüreğin imana kavuşmasıdır. Yürek fethidir diyordu. Daha ne istiyorsunuz. Açın da girsin, kapısına kadar geldi.

Onun için, bakın burada da ona çok yakın bir şey söyleniyor, ne deniyor; Eğer Allah yüreklerinizde hayra, iyiye ve güzele yatkınlık bulursa size, sizden alınanın daha güzelini bahşedecek diyor. Evet, ve çok bağışlayan ve merhamet eden Allah sizi de bağışlayacak, bundan büyük fetih mi olur, zafer mi olur, başarı mı olur diyor. Allah bağışlarsa ondan büyük zafer mi olur diyor.



Devam ediyor E sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder