28 Eylül 2011 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. Tevbe (016-023)(61-E)

D sayfasından devam


16-) Em hasibtüm en tütrakû ve lemma ya'lemillâhulleziyne cahedu minküm ve lem yettehızu min dûnillâhi ve lâ RasûliHİ ve lel mu'miniyne veliyceten, vAllâhu Habiyrun Bi ma ta'melun;

Yoksa siz, Allâh sizden mücahede edenleri, Allâh'tan ve Rasûlünden ve iman edenlerden başkasını velî (sırdaş, dost) edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allâh yapmakta olduğunuz şeylere Habiyr'dir (nefsinizdeki Habiyr ismi mânâsı ile). (A.Hulusi)

16 - Yoksa siz zannettiniz mi ki halinize bırakılıvereceksiniz de Allah içinizden mücahede edenleri ve Allah dan, Resulünden ve müminlerden mâada sokulacak bir locaya tutunmayanları hiç de bilip görmeyecek? Halbuki Allâh bütün amellerinize habîrdir. (Elmalı)


Em hasibtüm en tütrakû ve lemma ya'lemillâhulleziyne cahedu minküm Yoksa siz Allah’ın, içinizden Allah yolunda tüm çabasını harcamakta ısrarlı olanları, ve lem yettehızu min dûnillâhi ve lâ RasûliHİ ve lel mu'miniyne veliyceten Allah’tan, O’nun elçisinden ve inananlardan başkasını can yoldaşı edinmeyecek kimseleri seçip ayırmadan. Kelime anlamıyla bilmeden ama seçip ayırmadan karşılığını vermemiz daha doğru. Kendi halinize bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz. Yani Allah sizi bütün bunlarla sınamadan, denemeden bırakacağınızı mı zannediyorsunuz diyor.

Burada cihat geçti ayetin içinde. Cihat aslında insanın tam kapasite faal olmasıdır. Evet insanın tam kapasite faaliyete geçmesidir ne olarak cihat. Ama insanın tam kapasite faaliyetini Allah’a hasretmesi işte Kuran da kavramlaşmış anlamıyla cihadın karşılığıdır. Bu ibare, bu ayet, insanın hayatı; bir sınav gibi görmesini teklif ediyor. Hayatta başınıza gelen her bir şey, hayatın kendisi bir sınav, dünya sınav alanı, siz de sınava girmiş bir Allah öğrencisisiniz demek istiyor. Bu müthiş bir şey ve Allah öğrencisi olan insanlığa sınav sorularını peygamberler açıklıyor.

vAllâhu Habiyrun Bi ma ta'melun; Oysaki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.


17-) Ma kâne lil müşrikiyne en ya'muru mesacidAllâhi şahidiyne alâ enfüsihim Bilküfr* ülaike habitat a'malühüm* ve fiynnari hüm halidun;

Nefslerindeki inkârın bizzat şahidi olan müşriklerin, Allâh'a secde mahallerini imar etmeleri mümkün değildir... Onların tüm yaptıkları boşa gitmiştir... Onlar Nâr'da (yakan ateşte - radyasyon) sonsuza dek kalırlar! (A.Hulusi)

17 - Müşrikler vicdanlarına karşı kendi küfürlerine kendileri şahit olup dururlarken Allahın mescitlerini mamur etmeleri kabil değildir, onların hayır namına bütün yaptıkları heder ve ateş içinde onlar, muahlledlerdir. (Elmalı)


Ma kâne lil müşrikiyne en ya'muru mesacidAllâhi şahidiyne alâ enfüsihim Bilküfr İnkarlarına yine bizzat kendileri tanıklık edip dururken Allah’ın mescitlerini ziyaret edip onarmak, Allah’a ortak koşanlara düşmez. Onların üstüne lazım değil bu iş diyor. Allah’a ortak koştuklarını yine kendileri şahit olurken Allah’ın mescidini onarmakla ziyaret etmekle iftihar etmeye kalkıyorlar. Çelişkinin büyüklüğüne bakınız. İşte bu onlara düşmez diyor.

Burada ki; en ya'muru sözcüğünü hem, Umre buradan gelir. Umre ziyaret demektir. Sık sık, dönüp dönüp ziyaret edilen mekan demektir. Ama aynı zamanda bir başka anlamı daha var; İ’mar, yani imar etmek, orayı tamir etmek, onarmak, orayı ayağa kaldırmak, orayı şenlendirmek anlamına da gelir. İki anlamı da versin diye böyle çevirdim.

Burada ki inkar da öncekiler gibi ahlaki vurgusu olan, yani nankörlük anlamı öncelikli olan inkardır bu ayette ki Bil Küfr.

ülaike habitat a'malühüm onlar, yaptıkları boşa gidecek olan kimselerdir. ve fiynnari hüm halidun; Zira onlar ateşte yerleşip kalacaklardır.

Yani, Yaptığı boşa gitme neden. Aslında boşa gitmiyor. Karşılığını almış oluyor. Kimden, kim için yaptıysa ondan. Allah için yağmadığı için, insanların görmesi için yaptıklarından imarı, Kâbe ye olan hürmetleri, Kâbe de hacılara olan hürmetleri, onlara su vermeleri, onları doyurmaları, Kâbe ya örtü geçirmeleri v.s. bütün bunlar diğer kabilelere karşı caka satmak, tafra saymak için, yani el görsün diye yaptıklarından aslında boşa gitmiş olmuyor el de görüyor. Yani ücretlerini almış oluyorlar. Ama Allah için yapmış olsalardı o zaman Allah’tan bir şey beklemeye hakları olurdu. Bu gibi ibareleri doğru anlamak gerekiyor o nedenle.


18-) İnnema ya'muru mesacidAllâhi men amene Billâhi vel yevmil ahıri ve ekames Salâte ve atezZekâte ve lem yahşe illAllâhe fe'asa ülaike en yekûnu minel muhtediyn;

Allâh'a secde mahallerini ancak Esmâ'sıyla hakikati olan Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman eden, salâtı ikame eden, zekâtı veren ve sadece Allâh'tan haşyet duyan kimse imar eder (Allâh'a secde edilir hâle getirir)... İşte bunların hakikate erenlerden oldukları umulur. (A.Hulusi)

18 - Allahın mescitlerini ancak Allaha ve Âhiret gününe inanan, namaza devam eden, zekâtı veren ve Allah dan başkasından korkmayan kimseler mamur eder, işte bunların muvaffak olmaları me'muldür. (Elmalı)


İnnema ya'muru mesacidAllâhi men amene Billâhi vel yevmil ahıri ve ekames Salâte ve atezZekâte ve lem yahşe illAllâh Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, salatı ikame eden, yani namazı kılan ve arınıp yücelmek için ödenmesi gereken bedeli ödeyen. Yani zekatı veren ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmayan kişiler ziyaret edip onarabilirler. Yani bunlara düşer bu iş diyor Kuran.

Dikkatinizi çekti değil mi, daha önce de vurgulamıştım salat; İnsan – Allah, zekat; İnsan – insan ilişkisine. Ama bir üçüncü vasıf daha geldi. ve lem yahşe illAllâh burada önemli bir vasıf bu, Allah’tan başka da hiç kimseden korkmamak, Haşye. Birincisi Allah – insan, ikincisi İnsan – insan, bu da insanın kendisi ile ilişkisi. Yani 3 ilişkiyi de doğru kuran kimselerin işidir bu mescitleri onarmak ve ziyaret etmek diyor.

fe'asa ülaike en yekûnu minel muhtediyn; nitekim yalnızda böyleleri doğru yolda olmayı umabilir.


19-) Ece'altüm sikayetelHacci ve ımaretel Mescidil Harâmi kemen amene Billâhi vel yevmil ahıri ve cahede fiy sebiylillâh* lâ yestevune indAllâh* vAllâhu lâ yehdil kavmez zâlimiyn;

(Ey müşrikler) siz, hacıların su ihtiyacını karşılamayı ve Mescid-i Haram'ı imar etmeyi, Esmâ'sıyla hakikati olan Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman eden ve Allâh uğruna mücahede eden gibi mi kabul ettiniz? (Bunlar) Allâh indînde eşit olmazlar! Allâh, zâlimler topluluğuna hidâyet etmez. (A.Hulusi)

19 - Ya siz hacılara sakalığı ve Mescidi haramda umreciliği Allaha ve Âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihât etmekte bulunan gibi mi tuttunuz? Bunlar indallah müsavi olmazlar, Allah zalimler güruhuna hidayet vermez. (Elmalı)


Ece'altüm sikayetelHacci ve ımaretel Mescidil Harâmi kemen amene Billâhi vel yevmil ahıri ve cahede fiy sebiylillâh yoksa siz yalnızca hacıları suvarmayı, yani su vermeyi, sulamayı ve mescidi haramı ziyaret edip tamir etmeyi, Allah’ a ve ahiret gününe iman etmek ve Allah yolunda elden gelen gayreti göstermekle eş değerde mi tutuyorsunuz.

Çok ilginç bir yaklaşım, gerçekten nasıl şapı şekere karıştıranların nasıl yanıldıklarını gösteren müthiş bir yaklaşım.

lâ yestevune indAllâh Allah’a göre bunlar birbirine eş değer değildir. Dindarlık gösterisiyle germek müminlik arasında çok büyük bir fark vardır demek istiyor. İnsanlara dindarlık gösterisi yapmak, sofuluk gösterisi yapmak, el gördülük bir takım şeyler yapmakla, gerçekten, yürekten gelerek sırf Allah’a imandan dolayı kulluk etmek arasında dağlar kadar fark var, nasıl bir olabilir. İnsanlar bunu bir zan edebilir, ama Allah gönüllerin özüne sahip olan, gönüllerin özünü gören ve bilen Allah bunu bir değerlendirmez. Bunlar farklı şeylerdir.

vAllâhu lâ yehdil kavmez zâlimiyn; ve Allah değerleri yerinden etmiş bir toplumu doğru yola yönetmez. Zâlimiyn i değerleri yerinden etmiş olarak çevirdim. Çünkü zulüm sözlük anlamı olarak bir şeyi yerinden etmektir.

Değerleri yerinden ederse insan, insan için yaptıklarının karşılığını Allah’tan beklemeye kalkar ve Allah için yaptığını söyler.

Değerleri yerinden ederse insan dini törenselleştirir.

Değerleri yerinden ederse insan bakarsınız Allah’ın hiçbir not vermediği, karşılık vermediği amellere çok şey verir, ama Allah’ın yüksek not verdiği şeylere de hiçbir şey vermez.


20-) Elleziyne amenû ve haceru ve cahedu fiy sebiylillâhi Bi emvalihim ve enfüsihim a'zamü deraceten indAllâh* ve ülaike hümül faizun;

İman eden, hicret eden ve Allâh yolunda mallarıyla canlarıyla mücahede edenler, derece itibarıyla Allâh indînde daha azîmdir... İşte bunlardır kurtuluşa erenlerin ta kendileri! (A.Hulusi)

20 - İman edip hicret etmiş ve mallarıyla, canlarıyla fîsebilillâh cihat etmekte bulunmuş olan kimseler Allah indinde derece cihetiyle daha büyüktür ve bunlar işte o murada eren fâizîndir. (Elmalı)


Elleziyne amenû ve haceru ve cahedu fiy sebiylillâhi Bi emvalihim ve enfüsihima'zamü deraceten indAllâh Allah nezdinde daha yüce bir makama sahiptirler. iman eden, hicret eden, Allah yoklunda mallarıyla ve canlarıyla her türlü çabayı gösterenler,

Yukarıda Haceru geçti. Aslında hicretin 9. yılında hicretten söz eden ayetlerle karşı karşıyayız. Nedir bu, zulüm ve kötülüğün diyarından da, zulüm ve kötülüğün kendisinden de hicret etmek anlamına gelir. Onun için hicret sadece bir mekan değişikliği değil, aynı zamanda insanın yüreğinde kötüden iyiye, aşağıdan yukarıya, dünyadan ukbaya, eşyadan Allah’a, öz benlikten ruha, inkardan imana doğru bitimsiz bir yolculuktur. 

Burada Allah’a göre daha yüce bir makama sahip olma, bir üstteki ayette belirtilen özelliklere sahip müminlerden daha üstün bir fark ortaya konuluyor. Farkında mısınız bilmiyorum, bir üstteki ayette de sayıldı bunlar aslında. Orada ne denilmişti; Allah yolunda elinden gelen çabayı harcayan. Yani cihat eden iman eden. Fakat burada bir fark var. Kötülüklerden ve kötülük diyarından hicret eden. İşte hicreti de bunlara katarsa o insanın Allah indindeki derecesi, makamı daha yücedir demeye getiriliyor.

ve ülaike hümül faizun; ve işte onlar başarının gerçek sahibidirler.


21-) Yübeşşiruhüm Rabbühüm Bi rahmetin minHU ve rıdvanin ve cennatin lehüm fiyha ne'ıymun mukıym;

Rableri onları "HÛ"dan (zâtlarından) bir rahmet, rıdvan ve içlerinde kendileri için kalıcı nimetler olan cennetler (mertebeler) ile müjdeler. (A.Hulusi)

21 - Müjdeler onların rabbi kendilerini kendinden bir rahmet ve bir Rıdvan ve Cennetler ile ki onlar için içlerinde, daimî bir Naîm var. (Elmalı)


Yübeşşiruhüm Rabbühüm Bi rahmetin minHU ve rıdvanin ve cennatin lehüm fiyha ne'ıymun mukıym; Rableri onları yüce katından bir rahmetle, rızai bari ile ve kendilerini içerisinde kesintisiz bir her tür nimetin beklediği cennetlerle müjdeler.


22-) Halidiyne fiyha ebeda* innAllâhe 'ındeHU ecrun azıym;

Onlar orada sonsuza dek kalırlar... Allâh ki, çok büyük mükâfat O'nun indîndedir! (A.Hulusi)

22 - Ebedî kalmak üzere orada onlar, çünkü Allah, onun yanındadır ancak azîm bir ecir. (Elmalı)


Halidiyne fiyha ebeda onlar orada ebedi kalacaklardır. innAllâhe 'ındeHU ecrun azıym; Çünkü katında yüce ödüller bulunan yalnızca Allah’tır.


23-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettehızû abaeküm ve ıhvaneküm evliyâe inistehabbül küfre alel iyman* ve men yetevellehüm minküm feülaike hümüz zâlimun;

Ey iman edenler! Eğer hakikati inkârı imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin... Sizden kim onları velî edinir ise, işte onlar zâlimlerin ta kendileridirler. (A.Hulusi)

23 - Ey o bütün iman edenler: babalarınız ve ihvanınız eğer imana karşı küfrü hoşlanıyorlarsa onları evliya ittihaz etmeyiniz, sizden her kim onları veli tanıyacak olursa işte onlar nefislerine zulmedenlerdir. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû siz ey iman edenler, lâ tettehızû abaeküm ve ıhvaneküm evliyâe inistehabbül küfre alel iyman Eğer kalben küfre imandan daha çok sevgi ve meyil gösteriyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi sığınılacak dost bellemeyin. Neden, kan bağına dayalı bedevi ve ilkel bir toplumu, ebedi ahlaki değerlere dayalı yüce bir toplum haline getirmek için Kuran onları zulümattan nura, karanlıktan aydınlığa işte böyle çıkarıyor. Önce zihniyet devrimi yapıyor Kuran. Çünkü onlar kan bağından başka hiçbir bağ bilmiyorlar. Böyle bir topluma yüce bir bağ getiriyor. Fiziki değerlerin üzerine manevi ve ahlaki değerleri yerleştiriyor ve bedevi bir düşünceyi, medeni hale getiriyor.

Bu günde biz derken kan bağını kastedenler bedevi bir düşünceye sahipken, biz derken ahlaki bağları kastedenler bedevi bir düşünceye sahip olanlardır.

ve men yetevellehüm minküm feülaike hümüz zâlimun; içinizden kim onları sığınılacak dost olarak görürse işte onlar tam anlamıyla zalimce davranmış olurlar. Biraz önce de zulmü izah ettiğim gibi hakikati ters yüz etmiş olurlar. Hakikati yerinden etmiş olurlar. Yani Allah’ın kurduğu bağ yerine başka bağları getirmiş olurlar demektir ve bu ayetin içeriğini, daha da açan 24. ayeti gelecek ders işlemek üzere,


“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”


61. videonun sonu.
61 videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/09/09/islamoglu-tef-ders-tevbe-001-02361/  bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder