7 Temmuz 2011 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. Enam (042-047)(45-C)

B sayfasından devam


42-) Ve lekad erselna ila ümemin min kablike feehaznahüm Bil be'sai vaddarrai leallehüm yetedarre'un;

And olsun ki, senden önce de topluluklara (Rasûl) irsâl ettik... Belki boyun eğerek dua ederler diye onları azap ve hastalık ile yakaladık. (A.Hulusi)

042 -   Celâlim hakkı için senden önce bir takım ümmetlere Resuller gönderdik dinlemediler de onları şiddetler ve zaruretlerle sıktık gerek ki yalvarsınlar diye, (Elmalı)


Ve lekad erselna ila ümemin min kablik doğrusu biz senden önceki toplumlara da mesajlarımızı göndermiştik, feehaznahüm Bil be'sai vaddarrai leallehüm yetedarre'un;Onları da şiddetli sıkıntı ve darlığa düşürdük ki, acziyetliklerini itiraf etsinler. Aczi yetin zıddı değerli dostlar, kendi kendisine yettiğini zannetmektir. Allah kendi kendisine yettiğini zannetmesini insanın, şirk olarak niteliyor. Bunun tersi de aczi yeti itiraftır. Aczi yeti itiraf aslında insanın kendi kendine yetmediğini itirafıdır. İtiraf etmezseniz ne olur ki, yüreğinizin atışları bile kendi kontrolünüzde değilken siz hangi mutlak güçten, hangi Allah dan bağımsızlıktan söz edebilirsiniz ki. Yüreğinizin atışına dahi kontrolünüz altına alamamışken. Benim dediğiniz yüreğinizin atışını.


43-) Felevla iz caehüm be'süna tedarre'u ve lâkin kaset kulubühüm ve zeyyene lehümüşşeytanu ma kânu ya'melun;

Bari azabımız onlara geldiğinde alçak gönüllülük ile yaklaşsalardı ya! Fakat kalpleri katılaştı (bilinçleri kilitlendi) ve şeytan da (vehimleri de) yaptıkları amelleri kendilerine süslü gösterdi. (A.Hulusi)

043 - Hiç olmazsa böyle tazyikimiz geldiği vakit bâri yalvarsaydılar ve lâkin kalpleri katılaşmış, Şeytan da her ne yapıyorlar ise kendilerine süslü göstermişti. (Elmalı)


Felevla iz caehüm be'süna tedarre'u onlara takdir ettiğimiz sıkıntı eriştiği zaman acziyetlerini itiraf etmeli idiler diyor Kur’an. Yani başlarına sıkıntı geldiği zaman acziyetlerini itiraf etmeliydiler. ve lâkin kaset kulubühüm eğer bunu dahi yapamıyorsa, başına sıkıntı gelince aczi yetini itiraf etmekten dahi aciz ise, o zaman orada daha büyük bir problem var demektir. Nedir o? Fakat onların yüreği katılaştı.

Yürek ölümü, kalp ölümüdür işte o. O, problem. Yani şöyle, acıya tepki vermemek. İğne toplu batırıyorsunuz buna tepki alamıyorsanız bir organizmadan, bu size o insanın artık ya ölmüş, ya da bitkisel hayatta olduğunu gösterir.

Allah’ta insanın maneviyatının ölüp ölmediğini acı ile sınıyor. Acıya gösterdikleri tepkiye göre onların hayatiyetlerini ölçüyor. Dolayısıyla Allah insana bir sıkıntı ve keder verdiğinde eğer buna bir tepki olarak Allah’a yönelmiyorsa, artık aklını başına toplamıyorsa, orada bir yürek ölümü söz konusudur. Yani; ve lâkin kaset kulubühüm diyor Kur’an buna. Kalpleri artık katılaştı. Yani yürek bitkisel hayata girmiştir. Manevi merkez artık düşmüştür.

ve zeyyene lehümüşşeytanu ma kânu ya'melun; Çünkü şeytan onlara yaptıkları her şeyi güzel gösterdi.


44-) Felemma nesu ma zükkiru Bihi fetahna aleyhim ebvabe külli şey'* hatta iza ferihu Bi ma utu ehaznahüm bağteten feizâhüm mublisun;

Ne zaman ki kendilerine hatırlatılan şeyi (Allâh için yaratılmış olduklarını) unuttular, onlara her şeyin (dünya güzelliklerinin) kapılarını açtık... Nihayet (kendilerine) verilenler ile keyiflenip şımardıkları bir sırada, onları ansızın yakaladık! Bir anda tüm umutları sönerek çaresiz kaldılar! (A.Hulusi)

044 - Bu sebeple vaktâki edilen ihtarları unuttular, üzerlerine her şey'in kapılarını açıverdik, nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlik ile tam ferahlandıkları sırada ansızın tuttuk kendilerini yakalayıverdik ne bakarsın hepsi bir anda bütün Ümitlerinden mahrum düştüler. (Elmalı)


Felemma nesu ma zükkiru Bih öyle ki onlar kendilerine yapılan bütün uyarıları kulak ardı ettiler. fetahna aleyhim ebvabe külli şey biz de nimet kapılarını ardına kadar açtık.

Bakınız, süreci görüyorsunuz değil mi. 43. ayetle 44. ayeti birlikte düşünmek lazım. 43. ayette önce darlıkla, sıkıntı ile sınama var. Yani bunlar sıkıntıya karşı, acıya karşı tepki veriyorlar mı, manevi canlılıkları var mı. Eğer tepki vermiyor, yürek katılaşmışsa bu sefer ne oluyor biliyor musunuz? Önlerindeki tüm kapılar açılıyor.

fetahna aleyhim ebvabe külli şey bizde nimet kapılarını ardına kadar açtık. Tüm kapılar açılıyor. Yani bu kez de varlıkla sınanıyorlar artık. Artık azabilecekleri her şey veriliyor. Tüm şeyler kullanımlarına açılıyor. Artık iç güdülerine kul olmaya başlıyorlar. Ellerini attıkları her şey ellerine geçiyor. Güce, iktidara sahip oluyorlar. Servete şöhrete sahip oluyorlar. Sıhhate sahip oluyorlar. Bütün bunlar aslında azgınlıklarını artırıyor. Çöküşlerini artırıyor.

Değerli dostlar medeniyetler tarihini birazcık okumuş olanlarınız aslında insanlık tarihindeki çöken medeniyetlerin çöküş grafiğini göstermiyor mu bu ayetler. Yani uygarlıklar toplumlar nasıl çöker. Hangi süreçlerden geçerek çöker. Onu göstermiyor mu?

Toplumlar çökerken tıpkı ağaçlar gibi ayakta ölürler. İçleri boşalır. Dışarıdan kocaman gövdesi ile güçlü görünürler. Var olan tüm sermayelerini formlarına, biçimlerine, dışlarına sıvamışlardır. Ama içleri ölüdür. Ahlaki çöküş başlamıştır. Tüm manevi değerler deforme olmuştur. Artık o toplumu birbirine bağlayan hiçbir bağ kalmamıştır. Değer sistemi yok olmuştur o toplumun ve toplum birbirinin canavarı, birbirinin kurdu haline gelmiştir.

Ne kadar güçlü, ne kadar servete sahip, ne kadar iktidarı büyük olursa olsun böyle bir uygarlık, böyle bir toplum mutlaka yıkılır ve yıkılırken de altında bir çok şey bırakır. Onun için bu ayetler, özellikle 43 ve 44. ayetler tarihte toplumların çöküş sürecini dile getiriyor ve tabii ki bu süreç bir yasadır. Bugün için de geçerlidir.

hatta iza ferihu Bi ma utu ehaznahüm bağteten feizâhüm mublisun; Onlar kendilerine verilen nimetlerin hazzıyla sermest bir haldeyken, kendilerinden geçmiş, sevinç içindeyken kendilerini apansız yakalayıverdik.

Evet, tüm uygarlıklar çok sıkıntılı ve yavaş yavaş yükselirler ama çökerken birdenbire çökerler. Görmediniz mi S.S.C.B. in çöküşünü. İşte Bizans’ta böyle çökmüştü. İşte Pers İmparatorluğu da böyle çökmüştü. İşte İskender İmparatorluğu da böyle çökmüştü ve bir gün ABD de böyle çökecek. Onu da göreceksiniz. Onun için Allah’ın yasalarını doğru okumak gerekiyor.

Çöküşler Ahlaki çöküşle başlar. Ahlaki çöküş daha çok dışarıdan gözükmez. Ama insanlar içinden çürürler. İçinden yıkılır toplum. Toplumun içi geçer. Aynen kabuğundan, dışardan çok alımlı görkemli görünen bir karpuzun içinden çürümüş olduğu gibi. İçini açtığınızda anlaşılır. Dışından çok alımlı çalımlıdırlar. Ama içini açtığınızda yenmez olduğunu görürsünüz ve feizâhüm mublisun; diye bitiyor ayet. İşte o vakit tüm umutlarını yitirdiler.

Mublisun, eblese kökünden gelir. İblis’te aynı kökten gelir. Kur’an da şeytana verilen isimlerden biridir bu. Umudunu yitirmekle şeytanlaşmak, aynı anlam alanına dahil görüyorsunuz. Onun için umutsuz kalmak, şeytanlaşmakla eş anlama geliyor.


45-) Fekutı'a dabirul kavmilleziyne zalemu* vel Hamdu Lillahi Rabbil alemiyn;

Böylece (nefslerine) zulmeden topluluğun kökü kazındı! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allâh'a aittir! (A.Hulusi)

045 - Artık o zulmedip duran kavmin kökü kesilmişti, hamdolsun Allaha o rabbülâlemîyne. (Elmalı)


Fekutı'a dabirul kavmilleziyne zalemu En sonunda zulümde ısrar eden toplumların kökü kesilip atılır, atıldı.

İşte biraz önce söylediğimiz şey. Burada ayet dili ile gündeme getiriliyor. Bu ayette toplumların tabi olduğu ilahi yasaya bir atıf.

Bundan önceki derslerimizde en’am suresi, ilahi yasalarla dolu bir sure. Toplumsal ve bireysel yasaların, ilahi yasaların ne olduğunu bize ifade eden bir sure bu sure.

Bilinen bir hakikattir ki doğasına yabancılaşan ve ahlaki çözülmeye maruz kalan toplumlar, uygarlıklar sonunda tarih sahnesinden silinip giderler.

vel Hamdu Lillahi Rabbil alemiyn; neticede, sonuçta tüm övgüler yalnızca alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Yani baki kalan Allah’tır. Allah’ın yasasıdır. Onun için hamd de, övgü de, sena da ona yapılır.


46-) Kul eraeytüm in ehazellahu sem'aküm ve ebsareküm ve hateme alâ kulubiküm men ilâhun ğayrullahi ye'tiyküm Bih* unzur keyfe nusarrifül ayati sümme hüm yasdifun;

De ki: "Düşünün bakalım, eğer Allâh işitmenizi (algılamanızı) ve gözlerinizi (görmenizi) alsa, kalplerinizi (şuurunuzu) kilitlese, Allâh'ın gayrı olarak onu size getirecek bir tanrı mı var?" Bak nasıl işaretleri farklı şekillerle anlatıyoruz, sonra (buna rağmen) onlar yüz çevirip ayrılıyorlar. (A.Hulusi)

046 -   De ki söyleyin bakayım: Eğer Allah sizin kulaklarınızı ve gözlerinizi alıverir ve kalplerinizi mühürleyiverirse kimdir Allah dan başka bir ilâh ki onu size getirip verecek? Bak biz âyetlerimizi nasıl evirip çevirip türlü suretlere sokuyoruz? Sonra da onlar nasıl geçiveriyorlar? (Elmalı)


Kul eraeytüm in ehazellahu sem'aküm ve ebsareküm ve hateme alâ kulubiküm De ki; Tutun ki Allah görme ve işitme duyularınızı elinizden aldı ve kalplerinizi de mühürledi. Burada kalbe mühür vurma; düşünce ve algılama yeteneğinden mahrum bırakma anlamına gelir.

men ilâhun ğayrullahi ye'tiyküm Bih Peki onları Allah’tan başka hangi ilah geri verebilir. İşte Allah’ın saptırması ve hidayete ulaştırmasının anlamı da burada yatıyor. Yani gözünüz var ama, hakikati göremiyorsunuz, aklınız var ama kullanamıyorsunuz. Kafanızı kullanamıyorsunuz. Kulağınız var ama Hakk’ı duyamıyorsunuz.

Bu noktada manevi bir sağırlık, manevi bir körlük manevi bir ölümle karşı karşıyasınız ve bunun tek çözümü Allah’ın elinde. Allah gözünüzü açacak. Allah kulağınızı o manevi kulağınızı, işitme duyunuzu açacak. Ve Allah ölmüş olan yüreğinizi diriltecek. Ama tabii ki burada Allah’ın ölmüş yüreğinizi diriltmesi, kör gözünüzü açması, manevi gözünüzü, manevi kulağınızı tekrar açması, kurşunu çekmesi için oradan siz irade beyanında bulunacaksınız. İrade beyanında. Bunu irade edeceksiniz.

unzur keyfe nusarrifül ayati Bak mesajlarımızı nasıl çok boyutlu dile getiriyoruz. sümme hüm yasdifun; fakat onlar hala Hakk’tan yüz çeviriyorlar.


47-) Kul eraeyteküm in etaküm azâbullahi bağteten ev cehreten hel yühlekü illel kavmüz zalimun;

De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer Allâh azabı ansızın veya açıkça gelse, zâlimler güruhundan başkası mı helâk edilir?" (A.Hulusi)

047 - De ki: Gördün mü kendinizi: Şayet Allahın azâbı ansızın yahut açıktan başınıza geliverirse zalimler gürûhundan başkası mı helâk olacak? (Elmalı)


Kul eraeyteküm in etaküm azâbullahi bağteten ev cehreten De ki; Tutun ki Allah’ın azabı aniden ya da görüne görüne geliverdi. Öyle bir şey tasarlayın kafanızda. el yühlekü illel kavmüz zalimun; O zaman hiç zalim halktan başkası helak edilir mi dersiniz. Yani bu noktada Allah’ın adaletine vurgu yapılıyor ve deniliyor ki; eğer bir toplum zulümü seçmişse, bakınız bireylere dikkat çekilmiyor burada. Zalim bireyler denilmiyor. Bir toplum ağırlık olarak zulmü seçmişse, o toplumun içinde yaşayan ve o zulme katılmasa dahi o toplumun içinde yaşayanlar, o zulme sessiz kalmakla aslında zulmü, sükut ile desteklemiş oluyor ve onlar da zulme rıza zulümdür. Küfre rıza küfürdür İlkesince zulüm işlemiş oluyorlar. Onun için bir zalim toplum helak edilirse eğer, Allah zalim olduklarından dolayı helak eder.



Devam ediyor. D sayfasına geçiniz.
45. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/06/23/islamoglu-tef-ders-enam-031-05545/  bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder