23 Temmuz 2011 Cumartesi

İslamoğlu Tef. Ders. En’am (113-116)(48-C)

B sayfasından devam


113-) Ve li tesğa ileyhi ef'idetülleziyne la yu'minune Bil ahireti ve li yerdavhu ve liyakterifu ma hüm mukterifun;

Tâ ki, geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine iman etmeyenlerin fuadları (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar - kalp nöronları) ona (aldatıcı bilgiye) meyletsin, ondan hoşlansınlar; (buna göre de) yapacaklarını yapmaya devam etsinler. (A.Hulusi)

113 - Bir de o yaldızlı lâfa Âhirete inanmayanların gönülleri aksın ve onu hoşlansınlar ve bu ele geçirmekte oldukları varidatı elde etsinler diye öyle yaparlar. (Elmalı)


Ve li tesğa ileyhi ef'idetülleziyne la yu'minune Bil ahireh.. Zaten onların bundan amacı, -devamı, yukarıdaki ayet devam ediyor.- Zaten onların bu teorileri, bu ideolojileri ortaya sürmekten amacı, ahirete inanmayanların gönüllerini o yaldızlı teorilere çekmektir. Üstelik çok dikkat çekici bir açıklama ile geliyor; la yu'minune Bil ahireh. Ahirete inanmayanların gönüllerini çelerler diyor. Demek ki ahiret inancı insanda, bu sapık ideolojilere, bu parlak, bu geriden bakınca yaldızlı görünen bu düşünce sistemlerine karşı, insanı koruyan bir kalkan, bir zırh oluyor ahiret inancı.

Niçin mi? Çok basit; Marks hangi temel tez üzerine kurdu ideolojisini? Ahiretsiz bir yaşam, bir hayat üzerine kurdu. Dünya cenneti vaat etti ve proletaryanın, işçi sınıfının hakim olduğu bir düş ülke, bir ütopya, bir hayal ülke kurdu ve insanları buna davet etti. O zaman insanlar mutlu olacaklardı. Böyle bir düşünce, ahireti yok sayan bir düşünce idi. Çünkü yeryüzünde cennet kurmaya çalışıyor. Ütopya.

Onun karşısında kapitalizm de aynısını yapmadı mı, Keynes’in teorisi Marks’ın tam zıddına yeryüzünde yine farklı bir yöntemle cennet kurmak değil mi? Daha çok üretmek, daha çok tüketmek ve bu şekilde insanların hayat standardını yükseltmek. Bunun karşılığında neye mal olursa oluyor? Neye mal olursa olsun. Başkalarının alın terini tüketmişsiniz, başkalarının hakkını tüketmişsiniz. Sizin saadetiniz, başkalarının felaketi üzerine kurulmuş. Ne kıymeti var değil mi? Siz hayat standardınız çok yüksek bir biçimde yaşayacaksınız diye, yeryüzünde yetersiz beslenmeden, açlıktan yılda 100 milyon çocuk ölse ne olur ki. İşte mantık. Ahireti olmayan bir mantık. Ahirete iman eden bir insan bu tuzağa düşer mi? Hemen fark eder.

Liberalizm de aynı. Her şey serbest dolaşsın. Bir yönü ile güzel. Zaten bu ideolojiler bir yönü ile doğruyu temsil ediyor. Ama bir yönü ile de batılı temsil ettiği için, hakikatin tamamını göremedikleri, hakikati parçaladıkları için insanı felakete sürüklüyorlar.

ve li yerdavhu ve liyakterifu ma hüm mukterifun; Ki berikiler ondan hoşlansınlar ve ulaşmak için çabaladıkları kötü sonuca ulaşabilsinler.

İktiraf, yaranın kavlayan kabuğu anlamına geliyor Arap dilinde. Ragıp müfredatında böyle naklediyor; Ağacın soyulan kabuğuna bu isim verilir diyor. Adeta burada söylenen şey; İnsan bir cüruf gibi dökülecekse dökülsün. İnsanın iyisini kötüsünden böyle ayırıyoruz demeye getiriyor cenabı Hakk burada.


114-) EfeğayrAllahi ebteğiy hakemen ve HUvelleziy enzele ileykümül Kitabe müfassala* velleziyne ateynahümül Kitabe ya'lemune ennehu münezzelün min Rabbike Bil Hakkı, fela tekûnenne minel mümteriyn;

O, size hakikat ve Sünnetullah BİLGİsini (Kitabı) tafsilâtlı olarak inzâl etmişken, Allâh'tan gayrı bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, O'nun Rabbinden Hak olarak nüzûl edildiğini bilirler... Sakın şüphe edenlerden olma! (A.Hulusi)

114 - Şimdi de: Allah size mufasselen kitap indirmiş iken ben Allahtan başkasını mı hakem isteyeceğim? kendilerine kitap verdiklerimiz de bilirler ki o tamamıyla hakk olarak senin rabbinden indirilmiştir, sakın şüphelenenlerden olma. (Elmalı)


EfeğayrAllahi ebteğiy hakemen ve HUvelleziy enzele ileykümül Kitabe müfassala De ki. Hakikati açık ve net bir biçimde ortaya koyan bu ilahi kelamı size gönderen O iken, “iyi ve kötüyü” belirlemede ondan başka bir hakem mi arayacağım.

Yukarıdan itibaren söylenenlerin getirdiği ana fikir bu aslında. Zemahşeri Müfassal’ı; iyi ve kötüden ayıran şey olarak nakletmiş, böyle anlamış. Müfassala diyor ya, bu kitabın vasfı, iyiyi kötüden ayıran. Dolayısıyla biz bu ayeti şöyle anlaya biliriz; İyi ve kötüyü ortaya koyan bu vahiy elinizde dururken şimdi kalkıp ta iyi ve kötüye yeni ölçüler mi arayacağım, yeni hakemler mi arayacağım.

Bu ne demektir? Bu Allah’ı bırakıp, iyi ve kötüyü Allah’ın belirleme hakkını inkar edip Allah’a ait olan, yalnız Allah’a ait olan bir yetkiyi gasp etmek. İster siz kullanın, ister bir başkasına verin. Kime verirseniz onu, Allah’a ortak koşmuş olursunuz o kimseyi. Çünkü iyi ve kötüyü belirleme yetkisi sadece Allah’a aittir. Bu yetkiyi Allah’tan gasp etmeye kalkan, bu yetkiyi verdiği kimseyi Allah’a ortak koşmuş olur.

Burada ahlaki ölçü koymanın, ahlaki standart getirmenin bir tek Allah’a has olduğu söyleniyor açık bir biçimde, net bir biçimde. Suç ve ceza demiyorum. İyi ve kötü. Çünkü suç dediğim zaman o yönetmekle ilgili oluyor, siyasetle ilgili oluyor. O ayrı bir şey. Ama iyi ve kötü bizatihi özü itibarıyla iyi ve kötüyü belirleme yetkisi Allah’a ait bir yetkidir.

velleziyne ateynahümül Kitabe ya'lemune ennehu münezzelün min Rabbike Bil Hakk dahası, kendilerine önceden vahit emanet ettiklerimiz bilirler ki, bu Kur’an da rabbin tarafından indirilmiş olan bir hakikattir. İlahi mesajın özelliklerini bilen samimi ehli kitabın itiraf edeceği gibi diyor bu. Kendilerine daha önceden vahiy emanet ettiklerimiz. İlahi mesaja daha önceden muhatap olanlar, yani ehli kitabın samimi olanları bunu itiraf ediyorlardı, bu bir vahiydir diyorlardı, bu Allah’tan gelmiştir diyorlardı. Onların iyileri onun için bu vahye teslim olmakta tereddüt etmediler. Abdullah Bin Selam gibi, Muhayrık gibi. Uhut savaşında gelip de Resulallah’a tüm servetini bunları Allah yolunda kullanmak için sana emanet ediyorum deyip savaşa giren o Yahudi alimi gibi.

İtiraf ediyorlardı. Bazıları da itiraf ediyorlar ama yine de inkar ediyorlardı. Biliyorlar, bu kitabın hakikat olduğunu biliyorlar, bilmelerine rağmen yine de bile bile inkar ediyorlardı.

fela tekûnenne minel mümteriyn; Öyleyse kuşku duyanlardan olmayın. Olma ama olmayın.


115-) Ve temmet kelimetü Rabbike sıdkan ve adla* la mübeddile li kelimatiHİ, ve HuvesSemiy'ul 'Aliym;

Rabbinin sözü doğrulanmış ve hak edilen şekilde sonuçlanmıştır! O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur... Semi', Aliym "HÛ"dur! (A.Hulusi)

115 - Rabbinin kelimesi doğrulukça da, adaletçe de tam kemalindedir, onun kelimelerini değiştirebilecek yok, semi' o, alîm o. (Elmalı)


Ve temmet kelimetü Rabbike sıdkan ve adla zira rabbinin vaadi sadakat ve adaletle yerini bulmuştur.

Herkes için bu hitap geçerli, hepimiz için. Yani, nedir rabbimizin vaadi;

la mübeddile li kelimatiH O’nun vaatlerini engelleyecek hiçbir güç yoktur.

Buradaki, ben kelimeyi vaat olarak çevirdim. Kitabı Mukaddes’te peygamberimizin geleceği ile ilgili ima ve işaret edilen tüm Kitabı Mukaddes ayetleri işte bu vaade işaret ediyor. Bence burada ifade edilen vaat, daha önceden Resulallah’ın geleceğini haber veren vahiyler idi. Devam ediyoruz;

ve HuvesSemiy'ul 'Aliym; ve O’dur her şeyi işiten, her şeyi bilen.


116-) Ve in tutı' eksere men fiyl Ardı yudılluke an sebıylillah* in yettebi'une illazzanne ve in hüm illâ yahrusun;

Eğer arzda bulunanların çoğunluğuna uyarsan, seni Allâh yolundan saptırırlar... Onlar ancak zanlarına uyarlar ve düşüncesizce konuşurlar! (A.Hulusi)

116 - Yerdekilerin ekserisine uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar, onlar sırf zan ardında gider ve sade atarlar. (Elmalı)


Ve in tutı' eksere men fiyl Ardı yudılluke an sebıylillah İmdi, eğer yer yüzünde yaşayan kalabalıkların ardına düşersen Allah yolundan saptırırlar.

Değerli dostlar dikkat, Kur’an dostları, bu peygambere hitap ediyor birinci olarak. Eğer diyor yeryüzündeki kalabalıkların ardına düşersen seni Allah yolundan saptırırlar. Burada söylenen hakikat yer yüzünün en eski hakikati. Sayıların sultasına teslim olma diyor. Kalitatif düşün, kantitatif düşünme. Kelle sayısı ile hesaba kalkışma diyor. Hatırlayın bakara suresinin 244., 249 ve 250. ayetleri arasında anlatılan Talut kıssasını.

..kem min fietin kaliyletin ğalebet fieten kesiyraten Bi iznillah.. (Bakara/249) diye bitiyordu kıssa. Nice az ama imanlı, inançlı, yetişkin ve kararlı topluluk var ki, çok büyük kitleleri, kalabalıkları yenmiştir, onlara galip gelmiştir. Bu böyledir.

Burada söylenen iki ayırım çok önemli. Kur’an ın iki ayırımı var, temel iki ayırımı; Ekserünnas – Ulul elbab.

Ekserünnas insanların çoğu, yığınlar, kalabalıklar, kitleler demek. Kalabalıklar öyle, kitleler öyle. Arkasına takılırsanız varacağı yer belli. Ama;

Ulül elbab; akıl sahipleri, düşünen öz akıl sahipleri. Onlar hiçbir zaman yeryüzünün çoğunluğunu oluşturmadılar. Bu işin yasası da bu diyor. Hakikatin yeryüzündeki yasası bu. Devam ediyoruz;

in yettebi'une illazzanne Yine kalabalıkların tarih boyunca devam eden bir özelliğini dile getiriyor Kur’an; Onlar yalnızca hurafenin peşinden giderler. Ben; zanne’yi hurafe diye çevirdim. Burada tam da hurafeye tekabül ediyor çünkü. Kalabalıklar, kitleler, yığınlar, bilinçsiz kalabalıklar, hurafenin peşinden giderler. Gelecek cümle daha da ilginç;

ve in hüm illâ yahrusun;  ve onlar sadece kitle psikolojisi ile hareket ederler. Ben Yahrusun kelimesini, kitle psikolojisi ile hareket edenler biçiminde çevirmeyi uygun buldum. Çünkü hırs nedir? Haris, bilinç dışı, güdülerle hareket eden insan demektir. İç güdüleri ile bilinciyle aklıyla, Allah’ın kendisine verdiği düşünme melekesi ile değil; uydum kalabalığa diye hareket eden insanlardır. Onun için hırs budur. Bilinç dışı hareket etmek. Kalabalığa uymak, güdülerle hareket etmek, insanın ayartıcı öz benliklerinin ayartmasının peşine düşmesi. Dolayısıyla kitle psikolojisi ile hareket etmeye tekabül ediyor.

Yığınlar nerede ise siz de oradaysanız, kalabalık nerede ise siz de ordaysanız eğer, sizin nerede olduğunuzu belirleyen hakikat değil kelle sayısıdır. Hakikatin ölçüsü hiçbir zaman rakamlar olmamıştır. İşte ben buna sayıların sultası diyorum. Rakamların hakimiyeti ayrı, hakikatin hakimiyeti ise daha bir ayrıdır. Hakikatin gücüne güvenen rakamlara bel bağlamaz.



Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
48. Videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/07/14/islamoglu-tef-ders-en%E2%80%99am-108-12748/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder