24 Temmuz 2011 Pazar

İslamoğlu Tef. Ders. En’am (117-121)(48-D)


C sayfasından devam


117-) İnne Rabbeke HUve a'lemü men yedıllu an sebiyliHİ, ve HUve a'lemü Bil mühtediyn;

Muhakkak ki senin Rabbin "HÛ"! Yolundan sapanı en mükemmel bilendir O! "HÛ"; hakikati yaşayanları en mükemmel bilen... (A.Hulusi)

117 -   Her halde rabbindir en ziyade bilen kim yolundan sapıyor, doğru gidenleri en ziyade bilen de o. (Elmalı)


İnne Rabbeke HUve a'lemü men yedıllu an sebiyliHİ, ve HUve a'lemü Bil mühtediyn; Hiç kuşkusuz senin rabbin kimin kendi yolundan saptığını, kimin de doğru yolda olduğunu en iyi bilendir.


118-) Fekülu mimma zükiresmullahi aleyhi in küntüm Bi ayatiHİ mu'miniyn;

Eğer O'nun işaretlerindeki varlığına (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretlere) iman edenler iseniz, üzerine Allâh İsmi zikredilenden yeyin! (A.Hulusi)

118 -   O halde eğer onun âyetlerine inanan müminler iseniz üzerlerine Allah ismi anılmış olanlardan yiyin. (Elmalı)


Fekülu mimma zükiresmullahi aleyh Bu ayet farklı bir konuya getirdi sözü. Ama aslında yukarı ile çok bağlantılı,  ayeti bitireyim bağlantısına değineceğim; O halde üzerine Allah’ın adının anıldığı şeylerden yiyin.

Bir hitabı anlamak için, onun ne dediğini anlamak için, neye karşı olduğunu anlamak lazım. Bu ayetin neye karşı olduğunu anlamadan ne dediğini anlayamayız.

Neye karşı? Karşısında kendi kendine bir şeylere yasak koyan insanlar var. Allah’ın iyi ve kötüyü belirleme yetkisini gasp etmiş, şu iyi, şu kötü diye kendisi iyi ve kötü koyuyor. Dolayısıyla yasaklar koymuş. Ekstra yasaklar. Fazladan yasaklar. Şunlar, şunlar, şunlar yenmez diyor. Niçin? Yukarıdan anlıyoruz niçin olduğunu. Kalabalıklara uymak için. Herkes öyle yapıyor da onun için. Cevabı bu. Herkes yapıyor. Onun için yukarı ile çok bağlantılı bir pasaj bu yeni pasaj.

O halde üzerine Allah’ın anıldığı şeylerden yiyin. in küntüm Bi ayatiHİ mu'miniyn; Tabii ki O’nun ayetlerine içten inanıyorsanız.

Dine zam yapmaya, ayete inanmamak biçiminde bakıyor Kur’an. Ek yasaklar koymaya, O’nun ayetine inanmamak biçiminde bakıyor. Onun için de diyor ki; O’nun ayetlerine yürekten inanıyorsanız, bazı şeylere yasaklar koymayın, Allah’ın adının anıldığı şeyleri yiyin diyor. Hurafeye dayalı yasaklar bunlar tabii. Niçin in tek cevabı biraz önce de söylediğim gibi, herkes öyle yaptığı için.

Hemen asr-ı saadetten bir örnek hatırlıyorum. Resulallah’a İslam’ını ilan etmek için gelmiş bir kabile vardı 9. yılda. Bu kabile giderken Hz. Peygamber onlara şöyle ilginç bir şart koştu.

- Yürek yemezseniz imanınız olmaz.

Yürek yemekle imanın ne alakası var diyeceksiniz. Hayır, öğreniyoruz ki araştırdığımızda bu kabile kesilen helal hayvanların kalplerini, yüreklerini yemeyi haram bilirlermiş. Peygamberimiz, yani sevgili dostlar bu sözün altındaki o müthiş şeyi algılamak lazım. Yani sözün ağırlığını lütfen üzerimizde hissedelim. Yürek yemezseniz imanınız olmaz derken, yüreği yiyin de Müslüman olun değil bu. Allah’ın sınırına tecavüz ettiniz demek. Siz Allah’ın helal kıldığı bir şeyi yasaklıyorsunuz. Yoksa bir insan hiç yürek yemeyebilir. Sevmez, yemez. Hiçbir problem yok. Ama burada söylenen o değil. Onun olmadığını zaten biraz sonra ayetlerden anlayacağız.


119-) Ve ma leküm ella te'külu mimma zükiresmullahi aleyhi ve kad fassale leküm ma harreme aleyküm illâ madturirtüm ileyhi, ve inne kesiyren leyudıllune Bi ehvaihim Bi ğayri 'ılm* inne Rabbeke HUve a'lemü Bil mu'tediyn;

Zorunlu ihtiyaç duymanız hariç, neyi haram kıldığını size tafsilâtıyla bildirmişken; ne oluyor da üzerine Allâh İsmi zikredilenden yemiyorsunuz? Muhakkak ki birçoğu bilgisizce, asılsız görüşleriyle (olayı) saptırıyorlar! Haddini aşanları en mükemmel bilen, kesinlikle, Rabbin "HÛ"dur! (A.Hulusi)

119 - O size muztarr olduklarınız müstesna olmak üzere harâm kıldığı neler ise ayrı ayrı bildirmiş iken üzerlerine Allâh ismi anılmış olanlardan neye yemeyeceksiniz? Evet bir çokları bildiklerinden değil, mücerred hevâlariyle halkı behemehal dalâlete düşürüyorlar, şüphesiz ki rabbindir o mütecavizleri en ziyade bilen. (Elmalı)


Ve ma leküm ella te'külu mimma zükiresmullahi aleyhi ve kad fassale leküm ma harreme aleyküm illâ madturirtüm ileyhi Kaldı ki Allah mecburi durumlar dışında yasakladığı şeyleri size ayrıntılı olarak açıkladığı halde, O’nun adının üzerlerine anıldığı şeyleri niçin yemiyorsunuz.

Buradan anlıyoruz ki Allah’ın yasakladığı şeyler açıklanmıştır ve yine buradan şunu anlıyoruz. Bir şey yasaklanacak olursa açıklanır. Onun için İslam şeriatında esas olan serbestliktir. Mubahlıktır. Bir şeyin helalliğine delil aranmaz. Hakkında hüküm yoksa helal sayılır. Haramlığına delil aranır. Haramlığına delil varsa tamam. Onun için el asl fil eşya ibahatün eşyada asl olan mubahlıktır ilkesi, bu dinin temel ilkelerinden biridir.

Burada bir ibare var, dikkatinizi çekti mi bilmiyorum; “Size ayrıntılı olarak açıkladığı halde.” Diyor yasakladığı şeyleri. Nerede açıklanmış olabilir bu şeyler? Söyleyeyim; Nahl suresinin 114 – 116. ayetinde açıklanmış olsa gerek. En’am ve Nahl, eş zamanlı, yaklaşık eş zamanlı olarak indirildiler. Ama en azından bu ayetler, Nahl suresinin ilgili ayetlerinden sonra indirilmiş olsa gerek.

ve inne kesiyren leyudıllune Bi ehvaihim Bi ğayri 'ılm Fakat bu tür konularda bir çok kimse gerçek bir bilgiye dayanmaksızın sırf varsayımlarla başkalarını saptırmaktadır. Burada söylenen bu tür konularda bir çok insan başkalarını saptırıyor. Oysa ki gerçek bir bilgiye dayanmıyor. Onun için ne demişler;

“Cahiller dinden ıskonto yaparlar, cahil sofular da dine zam yaparlar.”

Aslında dine zam yapmakta, dinden ıskonto yapmakta aynı şeydir. Burada o gerçek dile getiriliyor.

Günahın en büyüğü, dinin sınırlarını bozmaktır. Çünkü dinin sınırlarını Allah koyar. Eğer siz sınır taşını, içeri ya da dışarı fark etmez. Oynattınız mı, artık o taşı her gelen oynatmaya başlar ve sınır kaybolur. Onun için zam yapmakta, ıskonto yapmak gibi hatta ondan daha beter olarak nitelendirilmiş.

inne Rabbeke HUve a'lemü Bil mu'tediyn; Kuşkusuz senin rabbin haddini aşanları çok iyi bilmektedir.


120-) Ve zeru zahirel ismi ve batıneh* innelleziyne yeksibunel isme seyüczevne Bi ma kânu yakterifun;

Allâh yasakları konusunda, suçun açık olanını da düşünsel olanını da bırakın... Muhakkak ki suç işleyenler, yaptıklarının sonuçlarını yaşayacaklardır! (A.Hulusi)

120 - Günahın açığını da bırakın gizlisini de, çünkü günah kazananlar yarın kazandıklarının cezasını muhakkak çekecekler. (Elmalı)


Ve zeru zahirel ismi ve batıneh ve günahın açığını da gizlisini de bırakın. Günahın açığı herkesçe bilinip teslim edilen, gizlisi ise herkesçe bilinmeyen şey demişler müfessirler. Ama ben daha farklı bir yorum getirmek istiyorum; dinden eksiltmeyi açık günah, dine zam yapmayı da gizli günah biçiminde anlayabiliriz. Çünkü fazla dine zam yapılınca bunu dindarlık gibi algılıyor bir çok insan. Onun için ayetin günahın gizlisi derken kastettiği şeylerden biri de bu olsa gerek diye düşünüyorum.

innelleziyne yeksibunel isme seyüczevne Bi ma kânu yakterifun; Unutmayın ki günahkar kimseler, işledikleri yüzünden cezalandırılacaklardır.


121-) Ve la te'külu mimma lem yüzkerismullahi aleyhi ve innehu lefısk* ve inneş şeyatıyne leyuhune ila evliyaihim li yücadiluküm* ve in eta'tümuhüm inneküm le müşrikûn;

Üzerine Allâh İsmi zikredilmeyenden yemeyin. Zira o, kesinlikle fısktır (inancın bozulması)! Muhakkak ki şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için vahyederler... Eğer onlara uyarsanız, kesinlikle siz de şirk koşanlardan olursunuz. (A.Hulusi)

121 - Üzerlerine Allah ismi anılmamış olanlardan yemeyin, çünkü o, katî bir fisktır, bununla beraber Şeytanlar kendi yararına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka telkinatta bulunacaklardır, eğer onlara itâat ederseniz şüphesiz siz de müşriksinizdir.  (Elmalı)


Ve la te'külu mimma lem yüzkerismullahi aleyhi ve innehu lefıskun Üzerlerine Allah’ın adının anılmadığı şeylerden yemeyin. Çünkü bu gerçek bir sapmadır. Evet, üzerlerine Allah’ın adının anılmadığı şeylerden yemeyin diyor.

Aslında bunun mefhumu muhalifinden çıkarsak doğrusunu, doğru anlamış oluruz. Allah’ın adının anılmamasından kasıt, Allah’tan başkası adına kesilenlerdir. Çünkü Mekke’de müşrikler putları adına kesiyorlardı ve maide suresinin 3. ayeti ile birlikte düşündüğümüzde doğru anlarız bu ayeti.

..ve ma ühille li ğayrillahi Bihi.. Nasıl? Orada yasaklar sayılıyor yukarıdan beri. Yani leş diyor, domuz eti diyor, yasakları sayıyor ve en sonunda getiriyor 4. yasak olarak Allah adına, Allah’tan başkası adına kesilenler haramdır diyor. Demek ki asıl yasak olan şey; Allah’tan başkası adına kesilen. Onun için de bir çok fakih, bir çok müçtehit, Allah adına kesildiği kesin olmasa dahi, Allah’tan başkası adına kesilmemişse onu helal saymışlar. Yani keserken Allah adını unutmuş olabilir, anmamış olabilir, ama Allah’tan başkası adına kesilmemişse o şey helal olarak nitelendirilmiştir. Çünkü eşyada asıl olan ibahattır. Mubahlıktır, serbestliktir bu da bu ilke çerçevesinde anlaşılmıştır.

ve inneş şeyatıyne leyuhune ila evliyaihim (li yücadiluküm) ve şeytanlar kendi dostlarına, sizi iyi ve kötünün belirlenmesi konusunda tartışmaya çekmeyi telkin ederler.


ve in eta'tümuhüm inneküm le müşrikûn; Dikkatinizi çekerim biraz önce söylediğim şey buydu, gelecek demiştim.

Eğer onlara uyarsanız hiç kuşkusuz siz, Allah’tan gayrisine ilahlık yakıştırmış olursunuz. İyi ve kötüyü belirleme hususunda eğer tereddüde düşer ve birilerinin de iyi ve kötü, ahlaki doğrular ya da yanlışlar koyacağını, ahlak standartlarını Allah’ın yetkisinden çıkarıp bir başkasına vermeye kalkarsanız işte o zaman siz onu Allah’a ortak koşmuş olursunuz diyor. Ben demiyorum, yani abartı falan sanmayın, bir yorum da değil, ayetin ta kendisi.

Gerek içeriden gerek dışarıdan İnsan Allah’ın vahyi yerine şeytanın, şeytanların, ya da içgüdüsünün, içinden gelen seslerin, nefsinin, öz benliğinin, nereden gelirse gelsin telkinlerine kapılırsa sonu ya dışındaki şeytanlara, ya da içinde ki egoya tanrılık etmektir, tanrılık yakıştırmaktır. Onları tanrı mesabesine çıkarmaktır. Ahlaki kanun koyuculuğu, yani iyi ve kötüyü belirleme hakkını Allah’tan başkasına veren bir muhakeme tarzı şirk muhakemesidir. Bu açık.



Devam ediyor E sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder