18 Temmuz 2011 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. En’am (93-97)(47-C)

B sayfasından devam


93-) Ve men azlemü mimmeniftera alAllahi keziben ev kale uhıye ileyye ve lem yuha ileyhi şey'ün ve men kale seünzilü misle ma enzelAllah* velev tera iziz zalimune fiy ğameratil mevti vel melaiketü basitu eydiyhim* ahricu enfüseküm* elyevme tüczevne azâbelhuni Bi ma küntüm tekulune alAllahi ğayrel Hakkı ve küntüm an ayatihi testekbirun;

Allâh üzerine yalan uyduran yahut kendisine bir şey vahyolunmamışken "Bana da vahyolundu" diyen ve bir de "Allâh'ın inzâl ettiğinin misli ben de inzâl edeceğim" diyenden daha zâlim kimdir? Zâlimleri, ölümün şiddetini yaşarken bir görsen! Melekler (kuvveler) de ellerini bast etmiş (yaymış) "Bilinç olarak (dünyanızla) ayrılın bedenden şimdi (ölümü, bedensiz kalmayı tattınız, yaşam devam ediyor)! Allâh üzerine Hak olmayanı söylemeniz ve O'nun delillerine karşı benlik taslıyor olmanızdan dolayı, bugün aşağılanma azabı ile cezalandırılıyorsunuz." (A.Hulusi)

093 - Uydurduğu yalanı Allaha isnat eden veya kendine bir şey vahiy edilmemişken bana vahiy olunuyor diyen kimseden, bir de Allâhın indirdiği âyetler gibi ben de indireceğim demekte olan kimseden daha zâlim kim olabilir? Görsen o zâlimler ölüm dalgaları içinde boğulurken Melâike ellerini uzatmış çıkarın, diye: canlarınızı bu gün zillet azâbıyla cezâlanacaksınız, çünkü Allaha karşı hakk olmayanı söylüyordunuz ve çünkü Allâhın âyetlerinde istikbar ediyordunuz. (Elmalı)


Ve men azlemü mimmeniftera alAllahi kezibe Allah hakkında yalan uyduran. 91. ayete hemen atfedeyim ben, Allah hiçbir şey indirmemiştir sözü, Allah adına yalan konuşmaktır işte. Allah’ın indirip indirmediğini Allah’tan öğrenmek lazım. Sizin Allah adına böyle bir şey söylemeye yetkiniz yok, bunu yaparsanız Allah hakkında yalan uydurmuş olursunuz.

 ev kale uhıye ileyye ve lem yuha ileyhi şey'ün ya da kendisine hiçbir şey indirilmediği halde bana indirilmiştir diyen yalancı peygamberlik, müte mehdilik, yani sahte mehdilik ve sahte Mesihlik iddialarını hatırlayalım.

Günümüzde ve geçmişte, gelecekte de devam edecektir. Yalancı peygamberler, sahte mehdiler, sahtekar Mesihler gelmeye devam edecek, bu iddia hiç bitmeyecektir. Onun için bu ibare oraya bir atıftır.

ve men kale seünzilü misle ma enzelAllah ve Allah’ın indirdiği şeyleri ben de indirebilirim iddiasında bulunan kimseden daha tahripkar Ve men azlemü ya geçtik ayetin başına, daha tahripkar, daha zalim, daha büyük kötülük işleyen kim olabilir ki..! Vahyin ilahi kaynaklı oluşunu inkardır bu son suçta. Yani Allah’ın indirdiği şeyleri ben de indirebilirim demek ne demek, vahyin ilahi kaynağını inkar etmek demek.

velev tera iziz zalimune fiy ğameratil mevt gerçekten insanı iliklerine kadar titreten hitapla karşı karşıyayız, azarla. Ölüm sancıları içinde kıvranırken bir görmeliydin bu zalimleri..! Vahyin ilahi kaynağına iman etmeyen inanmayan, Allah’a güvenmeyen, kendisini bir şey zanneden, sahtekarlık yapan, kendisinin de nübüvvete sahip olduğunu söyleyen, ya da Allah hakkında yalan uyduran. Allah’ı Allah’ın tanıttığı gibi değil de kendi kafasından tanıtmaya kalkan, Allah’ı takdir edemeyen bu zalimleri diyor bu müthiş ayet, Melekler ölüm sancıları içinde kıvrandırırken bir görmeliydin bu zalimleri.

vel melaiketü basitu eydiyhim* ahricu enfüseküm melekler ellerini uzatacak ve diyecekler ki bu zalimlere, ruhlarınızı teslim edin bakalım..! Teslim edin ruhlarınızı bakalım diyecekler...!

elyevme tüczevne azâbelhuni Bi ma küntüm tekulune alAllahi ğayrel Hakkı ve küntüm an ayatihi testekbirun; Allah’a doğru olmayan şey atfettiğiniz ve onun mesajlarına karşı küstahça böbürlendiğiniz, kibirlendiğiniz için bugün onur kırıcı bir cezaya çarptırılacaksınız diyecekler melekler. Onları diyor Kur’an, ölüm çırpınışları içerisinde boğulurken bir görmeliydin.

Aman Allah’ım bundan sana sığınıyoruz ya rabbi..! senin vahyine ihanet etmekten, sana iftira etmekten, sana sui zan etmekten nasıl sana sığınmayız ki.!


94-) Ve lekad ci'tümuna furada kema hâlâknaküm evvele merretin ve terektüm ma havvelnaküm verae zuhuriküm* ve ma nera me'aküm şüfe'âekümülleziyne ze'amtüm ennehüm fiyküm şürekâ'* lekad tekatta'a beyneküm ve dalle anküm ma küntüm tez'umun;

Andolsun sizi ilk defa yarattığımız (durumdaki) gibi (orijininizin farkındalığıyla) FERD'ler olarak bize geldiniz! Sizi hayaline daldırdığımız şeyleri, geride bıraktınız... (Allâh) ortakları sanıp şefaatçi edindiklerinizi de sizinle beraber görmüyoruz... And olsun ki aranızdaki bağ kopmuş ve var sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir! (A.Hulusi)

094 - Celâlim hakkı için işte geldiniz: bize teker teker: ilk defa yarattığımız gibi ve o size bahşedip hayâlına daldırdığınız servetleri arkalarınızın gerisine bıraktınız, hani o sizin mevcudiyetinizde şürekâ olduklarını zu'm ettiğiniz şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyoruz? Gördünüz ya aranızdaki rabıtalar didik didik koptu ve o zu'm ettiklerinizin hepsi sizden gaib olup gitti. (Elmalı)


Ve lekad ci'tümuna furada kema hâlâknaküm evvele merreh.  (Allah) diyecek ki; işte şimdi bize yapayalnız geldiniz. Hakimi Allah olan bir ahiret mahkemesi düşünün ve herkes, bütün insanlık onun huzuruna sürülmekte. Herkes boynunda amel filmini yüklenmiş bir halde gelmekte. 3 boyutlu değil, 3.000 boyutlu bir gösteri, bir film. İşte şimdi bize yapayalnız geldiniz, tıpkı ilk yarattığımız gibi denilecek.

ve terektüm ma havvelnaküm verae zuhuriküm size verdiğimiz her şeyi arkanızda bıraktınız diyecek Allah.

Ve ma nera me'aküm şüfe'âekümülleziyne ze'amtüm ennehüm fiyküm şürekâ' Hani sizinle ilgili hususlarda Allah’a ortak olduğunu saydığınız o şefaatçileriniz, yanınızda göremiyoruz onları, neredeler denilecek. Neredeler onlar, o şefaatçiler şimdi yoklar.

ennehüm fiyküm ibaresi biraz zor bir ibare. Sizin adınıza, sizin lehinize Allah’ın yanında ortak saydığınız şeyler. Bunlar kim olursa olsun. Azizler, sıddıklar, peygamberler, nebiler, ya da taşlar topraklar, kabirler mezarlar, yatırlar. Evet, bir muhayyel, bir mutasavver aracı tasavvur ediyorsa hepsi ama hepsi, onlar yok olacaklar.

lekad tekatta'a beyneküm ve dalle anküm ma küntüm tez'umun; Doğrusu aranızdaki bütün bağlar kesilip atılmıştır ve bütün dost sandıklarınız sizi yapayalnız, ama yapayalnız bırakmıştır.

İnsanın değerli Kur’an dostları kendisi ile arasında, kendisi ile Allah arasında, kendisi ile rabbi arasında aracı olacağına inandığı tüm muhayyel, tüm mutasavver aracılar, şefaatçiler için söyleniyor bu hitap. Onlar için geçerli.

Amelinize güvenin deniliyor. En büyük şefaatçiniz sizin hayatınız olacaktır deniliyor.


95-) İnnAllahe falikulhabbi venneva* yuhricül hayye minel meyyiti ve muhricül meyyiti minel hayy* zâlikümullahu, feenna tü'fekûn;

Muhakkak ki Allâh tohumu ve çekirdekleri çatlatıp yarandır (Esmâ tohumundan varlık sûretlerini yaratan)! Ölüden (hakikat ilmi yoksunu) diriyi (Hayy ismi özelliğiyle ölümsüzlüğünü fark edeni) çıkarır... Diriden (hakikat bilgisiyle yaşarken - mülhime kavrayışı içindeyken) de ölüyü (kozasını terk edemeyip nefsi emmâreye - bedenselliğe düşeni) çıkarır! İşte Allâh budur! Nasıl (hâlden hâle) çevriliyorsunuz? (A.Hulusi)

095 - Allâh o dâneleri, çekirdekleri pörtleten, ölüden diri çıkarır, ve diriden ölü çıkaran, işte size söylüyorum Allâh o, şimdi söyleyin nereden çevriliyorsunuz? (Elmalı)


İnnAllahe falikulhabbi venneva Kuşkusuz Allah’tır tohumu ve çekirdeği yaran. Şimdi yeni bir pasaja geçti Kur’an. Bu nübüvvet delillerinden sonra, uluhiyet ve vahdaniyet delillerine geçti. Adeta Kur’an kendi içerisinde müthiş bir sistematiği var. Birbirinin anlamını bütünleyen pasajlar halinde geliyor. Onun için bu pasajların kendi iç bütünlüğü çok anlamlı, çok önemli. Burada da uluhiyet, yani Allah’ın birliğinin ve Allah’ın ilahlığının delilleri ifade ediliyor ve deniliyor ki; Allah’tır tohumu ve çekirdeği yaran.

Burada İnne edatının yapısı gereği naspettiği ismine tümleç rolü yüklemek gerekiyor. Onun içinde ben devrik çevrilmesi gerektiğine inanıyorum. Yani Allah’tır tohumu ve çekirdeği yaran biçiminde.

Allah’ı bir eylemi ile tanımlamak yerine, yani Allah yarandır biçiminde ifade etmek yerine, eylemi Allah ile tanımlamak, yaran Allah tır. Biçiminde tanımlamak daha hoş, daha nükteli ve ifadeyi, meramı daha güzel anlatan bir çeviri olacaktır.

yuhricül hayye minel meyyiti ve muhricül meyyiti minel hayy ölüden diriyi var eden ve diriden ölüyü çıkaran, zâlikümullahu, feenna tü'fekûn; İşte budur Allah.

İbareye bakın değerli dostlar. İşte budur Allah. Yani sizin zihninizde ki Allah tasavvuru nasıl, Kur’an la bir ölçüştürün, karşılaştırın. Çok önemli. Yalnızca Allah’a inanmak yetmiyor. Allah kendisini nasıl tarif ediyorsa işte o tarif edilen Allah’a inanmak gerekiyor. feenna tü'fekûn; nasıl da savruluyorsunuz. ‘fek, nasıl da savruluyorsunuz. Bu ‘fek, yalan söyledi demek Arap dilinde. İftira etti, gerçeği ters yüz etti anlamına gelir. Bu da zihnin alabora olmasıdır değerli dostlar. Zihnin alabora, alt üst olmuş halini ifade eder. Savrulmak diye onun için böyle Türkçeye taşıdım. Nasıl da zihnen, aklen savruluyorsunuz.


96-) Falikul ısbah* ve ce'alelleyle sekenen veşŞemse vel Kamera husbana* zâlike takdiyrul Aziyzil Aliym;

Karanlığı yarıp aydınlığı ortaya çıkarandır! Geceyi sükûnet, Güneş ve Ay'ı ölçüler vesilesi kıldı... Bu, Aziyz ve Aliym olanın takdiridir. (A.Hulusi)

096 - O, tan attırıp sabah çıkaran, geceyi bir aramgâh kılmış, Şems-ü Kameri de birer nişanei hisâb, o işte o azîz, alîmin takdiri. (Elmalı)


Falikul ısbah* ve ce'alelleyle sekenen odur tan yerini ağartan ve geceyi dinlenme vakti kılan. veşŞemse vel Kamera husbanan güneşi ve ayı, zamanı tayin ölçüsü kılan da O’dur.

Siyak ve sibak, yani öncesine ve sonrasına ayetin hemen önüne ve sonuna, bağlamına baktığınızda, eşya insana dönük yararları ile tanımlanıyor buralarda. Yani insana olan menfaati açısından güneş, ay, yer. gök,  tanımlanıyor ve onun için bu manayı tercih ettim ben. Yoksa veşŞemse vel Kamera husbanan, Hubanen’in başına Rahman suresinde ki gibi bir B takdir ederek bir B harfi cerri Bihusbanin okursak eğer o zaman yörüngelerinde hareket ettiren O’dur anlamına gelir.

zâlike takdiyrul Aziyzil Aliym; Bunlar, her şeyi bilen sonsuz kudret sahibinin iradesi ile tayin ve tespit edilmiştir. Yani yerler ve gökler bile, Allah’ın tayin ve tespiti dışında hareket etmezken ey insan, sen, sen akıllı varlık, sen iradeli varlık, Nasıl Allah seni başıboş bırakır. Sen kıyasla, sen düşün diyor. Göğü bile kendi başına bırakmamışken, cansız dediğin varlıkları bile bir yasaya tabi kılmışken senin için, sen Allah’ın şaheseri olan insan için Allah’ın bir yasası olmasın mı. İşte burada söylenen bu.


97-) Ve HUvelleziy ce'ale lekümünNücume litehtedu Biha fiy zulümatil berri velbahr* kad fassalnel ayati likavmin ya'lemun;

"HÛ"dur; karanın ve denizin karanlıklarında, hidâyet bulmanız için yıldızları oluşturan! Gerçekten biz, bilen bir toplum için işaretleri tafsil ettik. (A.Hulusi)

097 - Hem odur, o ki karada ve denizde yolu doğrultmanız için size yıldızları sebep kılmıştır, hakikat ilim ehli olanlar için âyetleri tafsil eyledik. (Elmalı)


Ve HUvelleziy ce'ale lekümünNücume litehtedu Biha fiy zulümatil berri velbahr ve karanın ve denizin zifiri karanlığında onlara bakıp yolunuzu  bulabilesiniz diye sizin için yıldızları var eden  O’dur.

kad fassalnel ayati likavmin ya'lemun;  Doğrusu biz bu mesajları öğrenme yeteneği olan insanlara açık ve anlaşılır kılmışızdır.



Devam ediyor. D sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder