19 Temmuz 2011 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. En’am (98-102)(47-D)

C sayfasından devam



98-) Ve HUvelleziy enşeeküm min nefsin vahıdetin femüstakkarun ve müstevde'un, kad fessalnel'ayati likavmin yefkahun;

"HÛ" ki, sizi Nefs-i Vahide'den (TEK BİR NEFS'ten - Tek bir benlikten) inşa etti... Müstekarr (istikrar bulma - hakikatini tanıma ve yaşamada kararlılık için dünyanın oluşması)... Müstevda (beden - emaneten kalma yeri)... Hakikaten biz, anlayışı açık bir halk için işaretleri tafsil ettik. (A.Hulusi)

098 - Hem odur, o ki sizi bir tek nefisten halk etti, demek bir müstekar bir de müstevda' var, hakikat ince anlayışlı fıkıh ehli olanlar için âyetleri tafsil eyledik. (Elmalı)


Ve HUvelleziy enşeeküm min nefsin vahıdetin yine O’dur sizi bir tek canlıdan ortaya çıkaran. Allah’ın uluhiyet ve vahdaniyet delilleri devam ediyor. Yani Allah’ın sizin için önemini siz kavrayamıyorsunuz. Unutmayın, varlığınızı O’na borçlusunuz. Varlığınızı borçlu olduğunuz Allah’ı, yine O’nun verdiği bir dil ile inkar etmeye kalkarsanız sizin için hangi sıfatı kullanmak lazım.

Ve HUvelleziy enşeeküm min nefsin vahıdetin yine O’dur sizi bir tek canlıdan ortaya çıkaran. femüstakkarun ve müstevde'un ve her biriniz için geçici ve kalıcı bir yer tayin eden.

Bu kadar gelmiş ibare. Geçici ve kalıcı bir yer. Çok anlamlar çağrıştırıyor zihnimizde. Geçici yer, kalıcı yer nedir.

Anne karnı dünya. Anne karnı geçici, dünya kalıcı.? Değil bu uymadı. Bir başka yaklaşım, ya da daha doğrusu ne olabilir? Ölüm öncesi, ölüm sonrası. Ölüm öncesi geçici yer, ölüm sonrası kalıcı yer.

Belki burada daha farklı bir mana da çıkarılabilir buradan; Geçici bedenin, kalıcı ruhun tekamül süreci olarak ta anlaşılabilir. Bu bendenizin yorumu. Buradaki tekamül süreci anlamına Özellikle müstevde'un süreç anlamına, bu surenin 67. ayetine bir atıf yapmakla yetiniyorum sadece.

kad fessalnel'ayati likavmin yefkahun; doğrusu biz bu mesajları kavrama yeteneği olan insanlara açık ve anlaşılır kılıyoruz.


99-) Ve HUvelleziy enzele mines Semâi ma'en, feahrecna Bihi nebate külli şey'in feahrecna minhü hadıren nuhricü minhü habben müterakiba* ve minennahli min tal'iha kınvanün daniyetün ve cennâtin min a'nabin vezzeytune verrummane müştebihen ve ğayre müteşabih* unzuru ila semerihi izâ esmera ve yen'ıh* inne fiy zâliküm le âyâtin li kavmin yu'minun;

"HÛ" ki semâdan suyu inzâl eden!.. Onunla (semâdan inen su ile) HER ŞEYİN nebatını çıkardık! Ondan da bir yeşillik çıkardık... Ondan da birbiri üzerine gelişmiş habbeler (taneler); hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkarıyoruz... (Bunların) müteşabihi (birbirine benzeyenleri) ve müteşabih olmayanı da! Onun ürünlerine, bir ilk meyve verdiğinde ve bir de olgunlaştığında bakın... Muhakkak ki bunlarda iman eden halk için elbette işaretler vardır. (A.Hulusi)

099 - Yine odur, o ki Semâdan bir su indirdi, derken onunla her şeyin nebatını çıkardık, derken ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üzerine binmiş dâneler çıkarıyoruz, hurma ağacından da dalından sarkan salkımlar ve üzümlerden bağlar, zeytini da narı da birbirine benzer benzemez, bakın her birinin meyvesine: Bir meyve verdiği vakit, bir de kemale erişine, şüphesiz şu sizi gösterilende iman ehli olanlar için bir çok âyetler vardır. (Elmalı)


Ve HUvelleziy enzele mines Semâi ma'en O’dur gökten yağmuru indiren. Hayatın sudan yaratılmasa da bir gönderme gibi geldi bana.

feahrecna Bihi nebate külli şey'in Biz bu yolla her türlü bitkiyi tomurcuklandırırız. Bir bitkinin süreci ifade ediliyor. Yine burada söylenen şu dostlar. Ot, siz ot diye bakarsınız. Ot dahi bir yasaya tabi. Doğar, büyür, meyve verir ve ölür. Ya ey insan, etrafındaki ot kadar yok musun. Ota bakıp ta ibret almaz mısın. Senin de baharın, yazın ve güzün var. Sen de bir gün yapraklarını döküp solacaksın.

Aslında göndermeler hep tabiata dikkat edin dostlar. Allah aklımızı doğru kullanmamızı öğütlüyor burada ve ayetler de biterken zaten likavmin yu'minun; diye bitiyor dikkat edin. Düşünen, akıl sahibi akıl eden bir toplum için diyor.

feahrecna Bihi nebate külli şey'in işte biz bu yolla her tür bitkiyi tomurcuklandırdık, feahrecna minhü hadıren ondan da yemyeşil bir çim meydana getirdik. Tomurcuklanma ilk aşama, ondan sonra çimlenme. Yani bitkilerin çimlenme, tahılların çimlenme aşamasına dikkat çekiyor 2. aşama. 3. aşama; nuhricü minhü habben müterakiban buda 3. aşama meyve aşaması. Ondan ise birbiri üzerine binmiş tahıl taneleri çıkarıyoruz. Ürün aşaması.

ve minennahli min tal'iha kınvanün daniyetün Yine hurma ağacının tomurcuğundan sık salkımlı hurmalar, ve cennâtin min a'nabin vezzeytune verrumman üzüm bağları, zeytin ve nar ağaçları müştebihen ve ğayre müteşabih

Çok ilginç, biri diğerine çok benzeyen ve biri diğerinden çok farklı. Var oluş yasalarına uymada benzeyen, doğa yasalarına. Yani doğar, büyür, meyve verir, ölür. Benzer. Fakat form, tat, renk, görünüş ve biçimde benzemeyen. Farklı farklı. Adeta bir orkestranın enstrümanları gibi. Yani hepsi de kesrette vahdeti gösteriyorlar. Yasalara uymada benziyorlar. Hepsinin ortak ilkeleri var. Ama görünüşte bir zenginlik.

Onun için adeta insan zenginliğine bir atıf ve insanların farklı düşüncelerine, farklı duygularına, farklı tasavvurlarına ve onları farklı dile getiriş yöntemlerine, üsluplarına ve belki de vahyi insanlığa taşıyan peygamberlerin farklılıklarına da bir atıf. Adet tüm peygamberlerin birbirine benzeyen, yani usulde, yani temelde, yani akidede birbirinin aynı, ama ayrıntıda birbirinden farklı, renkli, çeşitli olduklarına bir atıf olarak ta alınabilir.

unzuru ila semerihi izâ esmera ve yen'ıh ürün verdiği ve olgunlaştığı zaman meyvesine bakın. inne fiy zâliküm le âyâtin li kavmin yu'minun; Hiç kuşkusuz bütün bunlar da inanacak insanlar için derin mesajlar vardır.


100-) Ve ce'alu Lillahi şürekâelCinne ve halekahüm ve hareku leHU beniyne ve benâtin Biğayri 'ılm* subhaneHU ve te'âla amma yesıfun;

(Onlar bir de) CİNNi (görünmeyen varlıkları) Allâh'a ortak kıldılar... Onları (Allâh) yaratmıştır! (Onlarda açığa çıkan özellikler de Allâh Esmâ'sından meydana gelmiştir)... Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar! Subhan'dır O; onların tanımlamalarından berî ve yücedir! (A.Hulusi)

100 - Bir de tuttular Allâha Cinleri (gizli mahlûkları) şerik koştular, halbuki o onları yarattı, bundan başka ona oğullar ve kızlar saçmaladılar, ne dediklerini bildikleri yok, onun zatı sübhanîsi semavât ve yerin mübdii, (Elmalı)


Ve ce'alu Lillahi şürekâelCinn Fakat görünmez varlık türlerine Allah’a denk bir makam yakıştırdılar diyor Kur’an.

Ben elCinn’i cin diye çevirmedim. Cin daha sonra ıstılahlaştı. Aslında Kur’an ın indiği neslin zihninde cin ifadesi, bizim zihnimizde ki gibi kavramlaşmamıştı. Cin daha önce de geçtiği yerlerde değindiğim gibi, Arap dilinde ce ne ne kökünden gelen her kelime, gizlenmiş örtülmüş, saklanmış, gözden ırak olan anlamına gelir. Cenin, Mecnun, Can, Cennet, bunların hepsi saklanmış, örtülmüş, gizlenmiş. Onun için elCinn’de burada, insanın göz ufkunun dışında kalan, insanın kavrayamadığı farklı varlık düzlemleri. Allah’ın yaratmış olduğu, fakat insanın göz ufkuna girmeyen, göz alanına dahil olmayan farklı varlık düzlemlerine işaret eder.

ve halekahüm Ne diyordu burada, onlara, Allah’a denk bir konum yakıştırdılar. Yani Allah’ın vermediği yetkiyi, onlara vermeye kalktılar. Onlar da yaratıktı. Hemen arkasından onun için bu ayet devam ediyor böyle. Ne diyor? ve halekahüm oysa ki onları da O yaratmıştı.

Ne kadar güzel. Açıklama gerçekten doyurucu bu ilahi açıklama. Yani yaratılan şeylere Allah ile nasıl denk görürsünüz. Allah’ın kimi sıfatlarını alıp O’nun yarattıklarına nasıl aktarırsınız. Daha doğrusu yetki gaspı yaparsınız deniliyor.

ve hareku leHU beniyne ve benâtin Biğayri 'ılm Bir de cehaletleri yüzünden O’na oğullar ve kızlar peydahladılar.

subhaneHU ve te'âla amma yesıfun; O’nun aşkın ve yüce olan zatı, insanların her tür tasavvur ve tahayyüllerinin üzerindedir.

Evet değerli dostlar. Hatırlayalım; Ve ma kaderullahe hakka kadriHİ…   91. ayetin ilk cümlesini. Allah’ı gereği gibi takdir edememek, Allah’ı gereği gibi takdir edememişseniz, ondan sonrası zaten geliyor. Şirkin her türüne bulaşıyorsunuz. Tüm problem, Allah’ı gereği gibi takdir etmede düğümleniyor. Onun için burada ki bütün bu iftiraları da ayet reddediyor ve diyor ki;

 subhaneHU ve te'âla amma yesıfun; O’nun aşkın ve yüce olan zatı, insanların her tür tasavvur ve tahayyüllerinin üzerindedir. Yani o harika ifade ile, her ne ki aklımıza geliyor, bilin ki Allah o değildir. Çünkü insan tasavvuru Allah’ın zatını kavramaya yetmez.

İdraki meali bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.

Diyordu ziya paşa değil mi? Doğru söylüyordu.


101-) Bediy'usSemâvati vel Ard* enna yekûnü leHU veledün velem tekün leHU sâhıbeh* ve haleka külle şey'* ve HUve Bikülli şey'in 'Aliym;

Semâlar ve arzın Bediy'dir (örneksiz yoktan yaratanıdır)! Eş kavramından münezzeh olanın nasıl çocuğu olur! Her şeyi yaratmıştır! "HÛ"; her şeyi Esmâ'sından yaratması ve onların hakikatinde Esmâ'sıyla olması nedeniyle onları bilir! (A.Hulusi)

101 - Ona veled nasıl tasavvur edilir? ki bir eşi bulunmak mümkin değil, o her şeyi yaratmış ve her şeye alîm. (Elmalı)


Bediy'usSemâvati vel Ard gökleri ve yeri örneksiz yaratandır O, Allah. Örneksiz yaratan. Bir başka örneğe bakarak değil. Örneksiz yaratan. enna yekûnü leHU veledün velem tekün leHU sâhıbetun O’nun hiçbir zaman eşi olmadığı halde, nasıl çocuk sahibi olabilir ki. Yani bu kadar basit bir şeyi dahi düşünemiyor musunuz diyor. Bu iddiada bulunanlara. Özellikle Hıristiyanların teslis inancına bir itiraz var burada, bir eleştiri. Yine Yahudilerden bazı kesimlerin Hz. Üzeyir’e biçtiği oğulluk rolünden, ondan da öte kendi kavimlerine biçtikleri Allah’ın oğulları ve ahbaplarıyız, dostlarıyız diyorlardı. Böyle bir iddiaları var. Seçkin kavim olma iddiasını buna yaslıyorlar.

İşte bütün bu sapıkça düşüncelere bir ilahi eleştiri olarak geliyor. Nasıl çocuk olabilir, çocuk sahibi olabilir, O’nun eşi yok ki diyor.

ve haleka külle şey'* ve HUve Bikülli şey'in 'Aliym; Kaldı ki her şeyi yaratan O’dur ve O her şeyi bilmektedir.


102-) Zâlikümullahu Rabbüküm* lâ ilâhe illâ HU* haliku külli şey'in fa'buduHU, ve HUve alâ külli şey'in Vekiyl;

İşte budur Rabbiniz Allâh! İlâh yok, sadece "HÛ"! Her şeyin Yaratanı'dır (dıştan değil boyutsal derinliklerinden)! O'na kulluğunuzun farkındalığına erin! O, her şeyin Vekiyl'idir. (A.Hulusi)

102 - İşte size bu evsaf ile işaret olunan zâti a'lâdır Allah rabbiniz, başka tanrı yok ancak o, her şey'in halikı o, o halde ona kulluk edin, her şey'e karşı dayanılacak vekil de o. (Elmalı)


Zâlikümullahu Rabbüküm* lâ ilâhe illâ HU La ilahe illallah yani. Kelimeyi tevhid Kur’an da hep bu formla gelir. HU zamiri ile gelir. Zâlikümullahu Rabbüküm İşte rabbiniz Allah budur.

Harika bir ifade üslubu değil mi değerli dostlar. Hatırlayın, rabbimiz Allah’ı tanıtan bugün tefsirini yaptığımız ayetler üç pasajdan oluşuyordu. 83-90 arası ayetler Rububiyyet delillerini sıraladı. 91-94. ayetler arası O’nun rabliğinin en büyük tecellisi olan nübüvvet delillerini, peygamberlik delillerini sıraladı. 95-101. ayetler arası da uluhiyet ve vahdaniyet delillerini sıraladı ve adeta onların hepsini toparlarcasına özet halinde getirdi ve buyurdu ki;

Zâlikümullahu Rabbüküm İşte rabbiniz olan Allah budur. lâ ilâhe illâ HU O’ndan başka İlahta yoktur. haliku külli şey'in her şeyin yaratıcısıdır. fa'buduHU o halde yalnızca O’na kulluk edin. ve HUve alâ külli şey'in Vekiyl; Çünkü O’dur her şeyi koruyup gözeten.



Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
47. videoyu http://kurantefsir.wordpress.com/2011/07/07/islamoglu-tef-ders-en%E2%80%99am-083-10747/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder