6 Haziran 2013 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. FUSSİLET (39 - 45) (151-D)



C sayfasından devam

39-) Ve min âyâtiHi enneke teral Arda haşiaten feizâ enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet* innelleziy ahyâhâ lemuhyil mevta* inneHU alâ külli şey'in Kadiyr;

O'nun işaretlerindendir ki sen arzı (bedeni) huşû hâlinde görürsün... Onun üzerine o suyu (hakikat ilmini) inzâl ettiğimizde, hareketlenir ve uyanıverir! Muhakkak ki onu (bilgisizlikle yaşayan ölüyü) dirilten, (diğer) ölüleri de Muhyi'dir (dirilticidir)! Muhakkak ki O, her şey üzerine Kaadir'dir. (A.Hulusi)

39 - Ve onun âyetlerindendir ki sen Arzı görürsün boynu bükük huşu' halinde, derken üzerine suyu indiriverdik mi ihtizaz eder ve kabarır, şüphe yok ki ona o hayatı veren elbette ölüleri dirilticidir, hakikat o her şey'e kadirdir. (Elmalı)


Ve min âyâtiHi O’nun ayetlerinden biri de şudur. enneke teral Arda haşiaten sen toprağı her şeyden aciz bir halde görürsün. feizâ enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet burada dikkat buyurursanız çorak toprak için Haşiaten kullanılmış, huşû etmiş, boyun eğmiş, bitmiş bir halde görürsün.

Aslında Huşûnun şöyle bir anlamı var. en büyük iddiaya sahip olmak için O’nun dışında ki tüm iddialardan vaz geçmek. Huşû budur. Yani haşyet budur. En büyük iddiaya sahip olmak istiyorsan ey insanoğlu, O’nun dışında ki tüm iddialardan vazgeç. Burada tabii toprak için kullanılıyor, iddiasız toprak. Her şeyden vaz geçmiş bir toprak, yani aciz bir toprak feizâ enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet ama onun üzerine yağmur suyunu indirdiğimiz zaman harekete geçer ve uyanıverir.

Kur’an da hemen her daim su vahyi; kıraç toprak vahiyden mahrum yüreği temsil eder. Vahiy tıpkı çorak toprağı dirilten su gibi ölü yüreği diriltir. Enfal/24. ayetini hatırlayalım;

Ya eyyühelleziyne amenüsteciybu Lillâhi ve lirRasûli izâ de'aküm lima yuhyıyküm. (Enfal/24) Ey iman edenler size hayat bahşeden bir dirilişe çağırdıkları zaman Allah ve resulünün davetine icabet edin, koşun. Hayat bahşeden davet. Yani imansız bir hayatı Kur’an dik bir ölüme benzetiyor, yani ayakta ölüm. Dolayısıyla Kur’an ın sözlüğünde hayat Allah’ı tanımaktır. Kur’an ın lügatına göre ölüm Allah’sız bir hayatı tercih etmektir. Ölüm aklın ölümüdür. Ölüm Akleden bir kalbin ölümüdür. Ölüm aslında dedenin ölümü değildir.

innelleziy ahyâhâ lemuhyil mevta ona hayat veren elbet ölü yüreklere de hayat verecektir. Verecek olanın ta kendisidir. inneHU alâ külli şey'in Kadiyr çünkü o her şeye güç yetirendir.

İnsandan umut kesmek, Allah’tan umut kesmek anlamına geliyor. Bu ayet aslında bize bunu veriyor. Yani toprağa hayat veren, insanın ölü kalbine de hayat verir. Bir önceki sayfada işlediğimiz, biraz önce tefsir ettiğimiz ayetlerle beraber düşünelim. Yani sana düşman dahi olsa umut kesme, onun içinde tezini en güzel yöntemlerle savun sana düşmanlar içinden sımsıcak dostlar çıkabilir. O bununla beraber düşünülmeli.

İki ayet birlikte düşünülürse, aslında insandan umut kesmek, Allah’ın gücünü bilmemekten kaynaklanır. Allah’ın sınırsız gücünü itiraf etmemekten kaynaklanır. İnsandan umut kesme hakkına sahip değiliz. Bize bunu gösteriyor.


40-) İnnelleziyne yulhıdune fiy âyâtiNA lâ yahfevne aleyna* efemen yulka fiyn nari hayrun em men ye'tiy aminen yevmel kıyameti, ı'melu ma şi'tüm, inneHU Bima ta'melune Basıyr;

İşaretlerimizi amacından saptıranlar, bize gizli kalmazlar... Şimdi Nâr'a atılan kimse mi hayırlıdır yoksa kıyamet sürecine güvende olarak gelen kimse mi? Dilediğinizi yapın! Muhakkak ki O, yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basıyr'dir. (A.Hulusi)

40 - Âyetlerimizde ilhada sapan sapkınlar elbette bize gizli kalmazlar o halde ateşe atılan mı hayırlıdır yoksa Kıyamet günü emniyet içinde gelecek olan mı? Düşünün de istediğinizi yapın, çünkü o her ne yaparsanız görür. (Elmalı)


İnnelleziyne yulhıdune fiy âyâtiNA lâ yahfevne aleyna şu kesin ki ayetlerimizi anlam ve amacından saptıranlar asla bizden gizlenip saklanamayacaklar.

İlhat hem insanı kafir, müşrik eden akidede ki şirki, hem de günahkar eden sebeplerde ki şirki ifade eder. Kök anlamı; Bir şeyi anlam ve amacından soyutlamaktır. İlhatın tek anlamı. Dolayısıyla burada Allah’ın ayetlerini anlam ve amacından yoksun bırakmak, onları amacı dışı kullanmak hatta.

Bakınız şirk değilse bile günaha giriyor. Amaç dışı kullanmak. İşte ayetlerle büyü yapmak, muska yapmak su yapmak efendim, amaç dışı kullanmak. Allah’ı ayetleri insan hayatını örsün, inşa etsin, insanı diriltsin diye gönderilmiştir bir üstte ifade buyrulduğu gibi. İnsanı diriltsin diye gönderilen ayetler, insan uyusun diye kullanılmaya başlarsa amaç dışı, amacından boşaltılmış olur. Bu da bu çerçeve de değerlendirilmelidir.

efemen yulka fiyn nari hayrun em men ye'tiy aminen yevmel kıyameh ateşe atılan kimse mi, yani huzuru ilahiye kıyamet günü güven içinde gelen kimse mi daha değerlidir, hangisi? Belli tabii ki ı'melu ma şi'tüm, inneHU Bima ta'melune Basıyr istediğinizi yapın nasıl olsa O yaptığınız her şeyi, her bir şeyi derinliğine görmektedir.


41-) İnnelleziyne keferu BizZikri lemma câehüm* ve inneHU le Kitabun 'Aziyz;

Gerçekten, kendilerine gelen hakikatlerini hatırlatıcıyı inkâr edenlerdir! Muhakkak ki O (hakikatlerini hatırlatıcı - zikir), Aziyz bir BİLGİdir! (A.Hulusi)

41 - Onlar: o zikir kendilerine geldiği vakit ona körlük eden mülhitler, halbuki o misli bulunmaz azîz bir kitab. (Elmalı)


İnnelleziyne keferu BizZikri lemma câehüm şüphesiz onlar kendilerine ulaştığı halde bu ilahi uyarıyı inkar edenlerdir. (Ya da haberini takdir edeceğimiz bire mübteda ise bu eğer o zaman şüphesiz kendilerine ulaştığı halde bu ilahi uyarıyı inkar edenler hüsrana uğrayacaklardır diye parantez içi bir haber takdir edebiliriz.)

ve inneHU le Kitabun 'Aziyz Evet, Çünkü O elbette pek yüce bir kitaptır. Pek yüce bir hitaptır. Yani eğer kendilerine ulaştığı halde bu uyarıyı inkar ederlerse, kitaba bir şey yapmış olmazlar. Vahyin onuru zedelenmez. Kendi onurları zedelenir. Kendilerine kötülük etmiş olurlar.


42-) Lâ ye'tiyhil bâtılü min beyni yedeyhi ve lâ min halfih* tenziylün min Hakiymin Hamiyd;

Önünden de (açıkça), ardından (dolaylı) da olsa boş görüş O'na ulaşmaz! Hakiym ve Hamiyd'den tenzîldir (boyutsal açığa çıkarma)! (A.Hulusi)

42 - Ona ne önünden ne ardından bâtıl yaklaşamaz, bütün kâinatın övdüğü hamîd bir hakîmden indirilme bir tenzil. (Elmalı)


Lâ ye'tiyhil bâtılü min beyni yedeyhi ve lâ min halfih hiçbir anlam ve amacından saptırma çabası, -bir üstteki ayette ifade edilen çaba- ona ne önünden açıkça, ne de ardından ya da gizlice erişemez. Ne iyi niyetle yapılan yanlış anlamına gelir: Önünden. Ya da ne kötü niyetle yapılan tahrif, tezyif, tahrip, tağyir, tebdil çabaları ona hiçbir zarar veremez, bu manaya gelir.

Anlamı belki de zımnen şu, Her ayeti, her çağda onu okuyana anlam ve amaç aktarmaya devam eder. Yani Kur’an her çağın insanına mutlaka söyleyeceği bir şeyler vardır ve onu söyler.

tenziylün min Hakiymin Hamiyd Çünkü neden mi böyledir; Açık onu her türlü övgüye layık, her şeyden haberdar olan Allah tarafından indirilmiştir de ondandır. Yani Hakiym olan bir Allah ve her övgüye layık olan, hamiyd olan bir Allah indirmiştir. Dolayısıyla Hakiym in indirdiğinin hikmeti bitmez. Kur’an ın da anlamını tüketemezsiniz. O asla anlamı tüketilemeyecek bir hitaptır. Ne kadar tefsir ederseniz edin, ne kadar yorumlarsanız yorumlayın Hatta ben Kur’an ın en güzel tefsirini yaptım iddiasıyla ne kadar alim çıkarırsanız çıkarın Hakiym den inmiş bir kitaptaki hikmetleri tüketemeyeceksiniz.


43-) Ma yukalü leke illâ ma kad kıyle lir Rusuli min kablik* inne Rabbeke le zû mağfiretin ve zû ıkabin eliym;

(Ey Allâh Rasûlü!) Senden önceki Rasûllere söylenmiş olandan başkası sana söylenmiyor! Muhakkak ki Rabbin hem bağışlayıcıdır hem de feci azap yaşatandır. (A.Hulusi)

43 - Sana senden evvelki Resullere denilenden başka bir şey denilmiyor ve şüphe yok ki rabbin hem bir mağrifet sahibidir hem de elîm bir ıkab. (Elmalı)


Ma yukalü leke illâ ma kad kıyle lir Rusuli min kablik “Leke” var, belki muhatapların tümüne bireysel olarak bir hitap olabilir ama, öncelikle ilk muhatap olan ey peygamber hitabını görürüz zımnen. Sana söylenenler senden önce ki elçilere söylenenlerden başka bir şey değildir.

İki anlamı var bunun. İnkarcıların sana söyledikleri, önceki peygamberlerin inkarcıları tarafından da onlara söylenmişti. Yani sihirbaz denilen sadece sen değilsin. Dolayısıyla bir anlamı bu. İkinci anlamı da sana indirilenler, senden öncekilere de indirilmiş olan vahyin devamıdır anlamına da gelebilir.

inne Rabbeke le zû mağfiretin ve zû ıkabin eliym şüphe yok ki senin rabbinin bağışlayıcılığı kesindir. Kesindir ama aynı zamanda can yakıcı bir cezanın da sahibidir.


44-) Ve lev ce'alnahu Kur'ânen a'cemiyyen lekalu levla fussılet ayatuh* ea'cemiyyün ve 'arabiyy* kul huve lilleziyne amenû hüden ve şifa'* velleziyne lâ yu'minune fiy azânihim vakrun ve huve aleyhim 'ama* ülaike yünadevne min mekânin be'ıyd;

Eğer O'nu Arapça olmayan bir Kur'ân olarak oluştursaydık, elbette: "Âyetleri anlaşılır olmalıydı! Arapça konuşan (Rasûl) Arapça olmayan (Kur'ân; ne biçim iş bu)?" derlerdi... De ki: "O, iman edenler için hakikate erdirici ve şifadır (sağlıklı düşünce bilgisi)!" İman etmeyenlere gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve O, onlar için anlaşılmaz bir nesnedir! (Bu nedenle sanki) onlar uzak bir mekândan nida olunurlar. (A.Hulusi)

44 - Ve eğer biz onu acemî bir Kur'an yapa idik diyecekler idi ki: âyetleri tafsil edilseydi ya! Araba Acemcemi? de ki: o, iman edenler için hidayet ve şifadır, iman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o onlara karşı körlüktür, onlara uzak bir mekândan haykırılır. (Elmalı)


Ve lev ce'alnahu Kur'ânen a'cemiyyen lekalu levla fussılet ayatuh imdi eğer biz bu Kur’an ı, bu vahyi yabancı bir dille indirmiş olsaydık; Yabancılla okuna bir hitap kılsaydık ya da Kur’an eli bir vasıf olarak anlarsak kesinlikle neden onun ayetleri anlaşılır değil derlerdi. Zımnen eğer anlaşılır olsaydı beki de inanırdık derlerdi. Fakat inkarcı aklın limitsiz mazeretlerine biri daha eklenmiş olurdu. Mazeret mi yok, şimdi böyle diyorlar. Yani eğer bu Kur’an ayetleri açık ve anlaşılır değil derlerdi bir başka dille indirilseydi.

Biz bunun zınnında şöyle bir tasavvurda dahi olsa bir talep olduğunu düşünebiliriz ki, tefsirler bunu kaydetmişler. Eğer bu Kur’an Allah’tan inmiş olsaydı sadece bizim dilimizde mi inecekti, her dilde inmeli değil miydi. Yani her dilde inseydi de biz anlasaydık bunu Muhammed’e, ona yazdırılmamış, birileri tarafından yazdırılmamış, birileri tarafından öğretilmemiş olduğunu. Çünkü o zaman inanırdık ve bilirdik ki o Arapça dışında bir dil bilmiyor, dolayısıyla bu Kur’an da Arapça dışında ki dillerde de indirildi, tamam Allah’tan dır derdik. Fakat böyle gelseydi bu seferde anlamıyoruz diyecektiniz diyor.

ea'cemiyyün ve 'arabiyyun ne yani bir Arap’a yabancı bir hitap mı derlerdi. kul huve lilleziyne amenû hüden ve şifa' de ki bu vahiy iman edenler için bir yol gösterici, bir şifa kaynağıdır. Hidayet; hitabın verdiği, şifa; muhatabın aldığı şeydir.

velleziyne lâ yu'minune fiy azânihim vakrun ve huve aleyhim 'amen iman etmeyenlere gelince onların kulaklarında bir çeşit kurşun vardır, dahası o vahyin ışığı onlara bir tür körlük meydana getirmiştir. Yani vahyin ışığından gözleri kamaşmış ve gözleri görmez olmuştur. Kulağını gerçeğin sesine kapatanın gözü hakikati görmez diyor yani.

ülaike yünadevne min mekânin be'ıyd onlar çok uzak bir yerden seslenilen kişi gibidirler. Yani seslenenin ne dediğini duymak istemezler ve duymazlar.


45-) Ve lekad ateyna Musel Kitabe fahtülife fiyh* ve levla kelimetün sebekat min Rabbike lekudıye beynehüm* ve innehüm lefiy şekkin minhu muriyb;

Andolsun ki Musa'ya Bilgi (kitap) verdik de Onda ayrılığa düşüldü... Eğer Rabbinden bir hüküm verilmemiş olsaydı, onlar arasında elbette hükmolunurdu... Muhakkak ki onlar Ondan kuşkulu bir tereddüt içindedirler. (A.Hulusi)

45 - Celâlim hakkı için Musâ ya o kitâbı verdik de onda ihtilâf edildi ve eğer rabbinden bir kelime geçmiş olmasa idi aralarında iş bitirilirdi ve her halde onlar ondan kuşkulu bir şekk içindedirler. (Elmalı)


Ve lekad ateyna Musel Kitabe fahtülife fiyh doğrusu biz Musa’ya da kitap vermiştik ve onun hakkında da ihtilafa düşmüşlerdi. Böylesine bir hitaba nereden girildi Musa örneği; Yani  bu konuda sen tek değilsin, senden önceki kavimlerde peygamberlerini inkar ettiler. Yani bu konuda Kur’an vahyi de tek değil önceki vahiylere de aynısını yaptılar manasına. 43. ayetin başında söylenen sen ey peygamber, yalnız değilsin, aynısı Musa’ya da gelmiş, yani 43. ayetle birlikte okumak daha doğru olur.

ve levla kelimetün sebekat min Rabbike lekudıye beynehüm ve eğer rabbin tarafından daha önceden konulmuş kesin bir yasa olmasaydı, haklarında ki hüküm hemen infaz edilirdi. Bu yasanın toplumsal bir değişim yasası olduğunu biliyoruz. Yani

innAllâhe lâ yuğayyiru ma Bi kavmin hatta yuğayyiru ma Bi enfüsihim. (Rad’/11) Bir toplumu Allah o toplum kendi benliklerini değiştirmedikçe değiştirmez diyordu ya, işte buna benzer yasalar olmamış olsaydı her toplum isyana sapınca anında ceza infaz edilirdi.

ve innehüm lefiy şekkin minhu muriyb yine de onlar bundan dolayı tedirginlik verici bir kuşku içindedirler. Fiy şekkin muriyb, acaba doğru olabilir mi, ya ahiret varsa. Kuşku var ama aslında vicdanlarının ta derinliklerinde, ya peygamber doğru söylüyorsa, ya gerçekten Allah’ın peygamberi ise. Böyle bir kuşku var.

[Ek bilgi; Hz. Ali (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.)'den şöyle rivayet etmiştir:

«Sahâbe-i kiram, Peygamberimize: «Ey Allah'ın Resulü, senden sonra bu ümmetin mezheplere ayrılacağını, bölük bölük olacağını söylüyorsunuz. O zaman bu ümmetinin kurtuluşunun ne ile olacağım bize haber verir misin?» demişlerdir.

Allah Resulü de onlara şu cevabı verir:

«O zaman kurtuluş aziz kitapladır. Kendisinden önce geçen kitapların hiçbirisi onun gönderileceğini yalanlamadı. Kendisinden sonra da hiçbir kitap gelmeyecektir. O Hâkim ve Hâmid olan Allah katından indirilmiştir.»

Onun hükmünü bırakıp başkalarının hükmüyle amel edenler helak olur. O, nurdur, iman edenleri küfür karanlıklarından kurtarır. Sizden önceki peygamberlerin ve ümmetlerin bir kısmının kıssası onun içindedir. Onda bâtıl söz yoktur. Zamanın geçmesi onun hükmünü eskitemez.

(Ebü'l-Leys Semerkandi - Tefsirü'l-Kur'an)]


Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
151. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder