30 Mayıs 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. TÂHÂ (012-021)(98-C)



B sayfasından devam


12-) İnniy ene Rabbüke fahla' na'leyk* inneke Bil vadil mukaddesi Tuva;

"Kesinlikle ben, ben Rabbinim! Hemen iki nalınını (beden ve bilinç bağlarını terk et; şuur olarak kal) çıkar; gerçekten sen mukaddes vadin Tuva'dasın!" (A.Hulusi)

012 - Ya Musâ haberin olsun benim, ben rabbim, hemen pabuçlarını çıkar çünkü sen mukaddes vadide Tuva’dasın. (Elmalı)


İnniy ene Rabbük benim ben, senin rabbin. O ses. fahla' na'leyk şimdi ayakkabılarını çıkar.

Miskatül Envar (İ.Gazali) da İ. Gazali buna şöyle bir işari yorumla yorumlar. İki ayakkabıyı dünya ve ahiret olarak yorumlar. Dünyanı ve ahiretini arkanda bırak ta gel. Tabii bu işari bir yorumdur. Hatta bu yorum üzerine Ebu’l Kasım el kasi, ya da kıssi (Ebu Kasım ibn Kasiyy) diye de okunur. İsimli zat Hal ün Naleyn diye bir eser kaleme almıştır. Hâl ün Naleyn, ayakkabıları çıkarmak.

inneke Bil vadil mukaddesi Tuva çünkü sen iki kez mübarek kılınmış bir vadidesin. Yani, iki kez mübarek kılınmış, hem Allah’ın kelamını işitmekle mübarek kılınmış, Allah’ın kelamı o vadide tecelli etti. Bu kelamla mübarek oldu. Hem de sana peygamberlik verildi.

Buradaki tuven; Zemahşeri iki ken anlamına gelen tıven veya Tuven kelimesiyle özdeşleştirir ve öyle anlar, tefsir eder. Fakat Tuva’yı vadinin ismi olarak ta anlayan müfessirler olmuş. Tuva vadisi şeklinde.


13-) Ve enahtertüke festemı' lima yuha;

"Ben seni seçtim! O hâlde vahyolunan bilgiyi algıla!" (A.Hulusi)

013 - Ve ben, seni ihtiyar buyurdum şimdi verilecek vahyi dinle. (Elmalı)


Ve enahtertüke işte ben seni elçi olarak seçtim. festemı' lima yuha bundan böyle artık sana vahy olunanı dinle.


14-) İnneniy ENellahulâ ilâhe illâ ENE fa'budniy ve ekımıs Salâte lizikriy;

"Kesinlikle Ben, evet Ben Allâh'ım! Tanrı yok, sadece BEN! Bana (Esmâ özelliklerimi açığa çıkarma işlevinle) kulluk et! Beni hatırlaman için salâtı yaşa!" (A.Hulusi)

014 - Hakikaten benim ben Allah, benden başka ilâh yok. Onun için bana ibadet et ve zikrim için namaz kıl. (Elmalı)


İnneniy ENellah gerçek şu ki ben, evet ben Allah’ım lâhe illâ ENE benden başka ilah yoktur, tanrı yoktur, mabut yoktur, kulluk edecek varlık yoktur. fa'budniy ve ekımıs Salâte lizikriy artık sadece bana kulluk et adımın anılması ve yücelmesi için tüm çabanı sarf et, tüm çabanı seferber et.

Neden ekımıs Salâte lizikriy ibaresini, zikrim için namaz kıl şeklinde bir çok yerde çevrilen bu ibareyi; Adımı yüceltmek için tüm çabanı seferber et şeklinde çevirdim?

Bir kez es salâ, salât kelimesinin kökeni olan es salâ; insanı dik tutan baş kökünden kuyruk sokumuna kadar inen omurgaya verilen isimdir. Salât bu kökten türetilir. Omurga, insanı dik tutan şey, dayanak, destek manasına gelir. Salât kavramının Kur’an da görüldüğü her yerde namazla karşılanması bir adet haline gelmiş.

Fakat bunun adet haline gelmiş olması, Maide suresinde ki 15 – 58 – 106. Hud suresinde ki 87. Meryem suresinde ki 59. ayetler gibi ayetlerde geçen salâtların anlaşılmasını oldukça zorlaştırmaktadır. Ve gerçekten büyük bir sorun çıkmaktadır. Yani namazla çeviremeyeceğimiz Kur’an da salât sözcükleri yer almaktadır. Namazla çevirdiğimizde bir şey ifade etmeyen.

Mesela ..min ba'dis Salati.. (Maide/106) vasiyet için gayri Müslimlerden şahit tutup getirmekten söz eden. Vasiyet halinde, ölüm halindeki bir insanın vasiyetine şahitlik yapmak için gayri Müslimlerden tutupta şahitlik yapmaya getirilen insan için min ba'dis Salat ibaresi geçer. Namazdan sonra diye çeviremezsiniz. Gayri Müslimlerden söz ediyor, sizden olmayanlardan. İşte orada salât doğruluğa ve dürüstlüğe davetten sonra diye çevirmek zorundadır. Başka türlü çevirirseniz problemdir. Dolayısıyla Kur’an da Feveylün lil musalliyn; (maun/4) de olduğu gibi “yazıklar olsun o namaz kılanlara” diye çeviremiyoruz. Çünkü burada söylenen öncelikle müşriklerdir. Bu ayetin muhatabı dini yalanlayandır.

O zaman yazıklar olsun onun dindarlığına diye çeviriyoruz, ya da ibadet diye yaptıklarına. Yani salât’ın en geniş anlamıyla dindarlık ve ibadet. Dolayısıyla salât çok anlamlı bir kelimedir Kur’an da. Zengin çağrışımları arasında destek, yardım, yardım çağrısı, davet, hiyerarşik anlam katmanları arasında da dua, namaz, ibadet, dindarlık gösterilebilir.

Ekım; kalktı anlamına gelen kıyam eden, geçişli bir fiildir. Kaldır, doğrult, yükselt manasına gelir. ekımıs Salâte lizikriy adımı yüceltmek için desteğini ayaklandır, desteğini ver anlamına gelse gerek. Namazın amacı da Allah’ın şanını, namını yüceltmek değil midir zaten. Namazın amacını veren ayet ve lezikrullahi ekber. (ankebut/45) demez mi. Allah’ın şanını yücelten boyutu namazın en büyük boyutudur, en büyük yararıdır demez mi? Devam ediyoruz;


15-) İnnes saate atiyetün ekâdü uhfiyha litücza küllü nefsin Bima tes'a;

Muhakkak o saat (ölüm) gelecektir... Her nefsin, kendisinden açığa çıkanların sonucunu görüp yaşaması için, onun zamanını gizleyeceğim. (A.Hulusi)

015 - Çünkü saat muhakkak gelecek, ben, hemen hemen onu gizliyorum ki her nefis sa'yiyle cezalansın, (Elmalı)


İnnes saate atiyetün ekâdü uhfiyha litücza küllü nefsin Bima tes'a çünkü zamanını gizli tutmuşsam da herkese çabasının karşılığı verilsin diye son saat kesinlikle gelecektir.


16-) Fela yesuddenneke 'anha mel lâ yu'minu Biha vettebe'a hevahu feterdâ;

"Ona (ölüm ertesinde başlayacak sonsuz yaşama) iman etmeyen, asılsız hayallerine tâbi olmuş kimse, ondan (Allâh'a likâ gerçeğinden) seni alıkoymasın; sonra helâk olursun!" (A.Hulusi)

016 - Binaenaleyh sakın ona inanmayıp da kendi hevasına uyan kimse seni ondan alıkoymasın sonra helâk olursun. (Elmalı)


Fela yesuddenneke 'anha mel lâ yu'minu Biha vettebe'a hevahu feterdâ imdi; bu hakikate inanmayıp ta bencilce arzularının tutsağı olan kimse seni yolundan alıkoymasın. Aksi halde kendi değerini düşürmüş olursun.

Bu ayet dikkatinizi çekiyorsa parantez içine alınmış gibi. Konunun dışına taşınmış gibi. Kıssada bir uyarı levhası açılmış aslında. Bir uyarı levhasıdır bu. Doğrudan vahyin ilk muhatabına bir uyarı yapılıp yine kıssaya dönülüyor.


17-) Ve ma tilke Bi yemiynike ya Musa;

"O sağ elindeki nedir yâ Musa?" (A.Hulusi)

017 - O yeminindeki de ne ya Musâ? (Elmalı)


Ve ma tilke Bi yemiynike ya Musa ve o ses devam etti. Nedir o sağ elindeki ey Musa?


18-) Kale hiye 'asaye, etevekkeü aleyha ve ehüşşü Biha alâ ğanemiy ve liye fiyha mearibü uhra;

(Musa): "O, benim asamdır... Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim ve başka ihtiyaçlarımı da karşılar." (A.Hulusi)

018 - O dedi: asâm, üzerine dayanırım ve onunla davarlarıma yaprak çırparım, benim onda daha diğer hacetlerim de vardır. (Elmalı)


Kale hiye 'asay Musa, bu benim değneğimdir dedi. etevekkeü aleyha ve ehüşşü Biha alâ ğanemiy ve liye fiyha mearibü uhra ona yaslanırım onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Tabii ki benim için işe yaradığı başka yerler de var. Dedi.


19-) Kale elkıha ya Musa;

"Onu bırak, yâ Musa!" dedi. (A.Hulusi)

019 - Buyurdu ki bırak onu ya Musâ! (Elmalı)


Kale elkıha ya Musa o ses tekrar duyuldu, onu yere bırak ey Musa dedi.


20-) Feelkaha feizâ hiye hayyetün tes'a;

(Musa da) onu attı... Bir de ne görsün, o kayan bir yılan! (A.Hulusi)

020 - Bıraktı ne baksın o bir yılan olmuş koşuyor. (Elmalı)


Feelkaha feizâ hiye hayyetün tes'a bunun üzerine Musa onu yere bıraktı, bir de ne görsün; o hızla akan bir tür yılan oluvermiş.

Bir tür yılan, hayyetün sözcüğünün belirsizliğinden dolayı anlama katılıyor. Kur’an da bu hadisenin anlatıldığı diğer surelerde ..keenneha cannün.. (kasas/31)(Neml/10) ifadesi de var. Sanki yılan gibi. Bir başka yerde su’dan geçer. O piton cinsi yılanlar için verilen isim, büyüklüğünden dolayı. Yani 3 nitelik;

1- Hayye; Hızla atlayan çok canlı, çok atak, sıçrayan yılanlara verilir.

2 – Caann Küçük ve zehirli yılanlara,

3 – Su’dan; çok büyük yılanlara. Yani yılanların 3 korkutucu vasfıdır. Büyüklüğü, çevikliği, zehirliliği. Onun üçünü de ayrı ayrı anlatımlarda getiriyor. Aslında zihnimizde bildiğimiz anlamda bir yılanın ötesinde bir hadise olduğunu nakşetmek ve bildiğimiz anlamda bir yılanla özdeşleştirmememiz için farklı farklı kavramlar kullanıyor.


21-) Kale hüzha ve lâ tehaf* senu'ıydüha siyretehel ula;

"Onu al ve korkma! Onu sana ilk görünümünde iade edeceğiz!" dedi. (A.Hulusi)

021 - Tut onu, buyurdu: ve korkma biz onu evvelki suretine iade edeceğiz. (Elmalı)


Kale hüzha ve lâ tehaf o ses onu al ve sakın korkma dedi. senu'ıydüha siyretehel ula biz onu ilk haline geri döndüreceğiz. Siyretehel u’la ilk haline. Eşyanın halleri yasasına bir dikkat var. Çok önemli bir ibare bu. Eşyanın halleri yasası. Mucizeleri anlamamız, -ne kadar anlayabilirsek tabii ki- kolaylaştıran anahtar bir ibare bu. Mucize Allah’ın yasalarını daha üst yasalarıyla aşmasıdır.

Bir amacı da şudur; kendi yasasının mahkumu değil, hakimi olduğunu göstermek. Mucizelerle Allah’ın amaçladığı bir şey de budur. Kendi yasasının mahkumu değil hakimi olduğunu göstermek. Allah’ı yasasına mahkum etmek kimin işi, kimin harcı, kimin ağzının işi olabilir. Ama Allah “Ahlaklı” bir Allah’tır. Yasalı bir Allah’tır. Yasasını, yasasıyla aşar. Biz onu bilemeyebiliriz. Bizim için mucizedir zaten. Allah için mucize mi var. Allah’ı aciz bırakacak bir şey Allah için mucize olurdu. Mucize aciz bırakan demektir. Bizi aciz bırakır.

Bazen görende gerçekleşir, bazen görülende mucize. Bazen görende gerçekleşir yani eşyada değil eşyayı görende, algılayanda gerçekleşir. O öyle algılar. Bazen de görülende gerçekleşir onun içinde ki saklı olan enerji Allah’ın açıktan müdahalesiyle ortaya çıkar. Neml/10, Kasas/31 de keenneha cânnün biçiminde geçtiğini daha önce hatırlatmıştım. Sanki çevik bir yılan gibi.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
98. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/05/25/islamoglu-tef-ders-taha-001-05598/ Bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder