2 Mayıs 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. KEHF (037-044)(94-C)



B sayfasından devam


37-) Kale lehu sahıbuhu ve huve yuhaviruhu ekeferte Billeziy halekake min türabin sümme min nutfetin sümme sevvake racüla;

Konuştuğu arkadaşı ona dedi ki: "Hakikatini inkâr mı ediyorsun? Seni topraktan, sonra spermden yaratıp sonra da seni şuurlu insan kıldı!" (A.Hulusi)

037 - Arkadaşı da ona muhavere ederek: dedi ki: sen o rabbine küfür mü ediyorsun ki seni bir topraktan sonra bir nutfeden yarattı, sonra da seni bir adam seviyesine getirdi. (Elmalı)


Kale lehu sahıbuhu ve huve yuhaviruhu kendisiyle söyleştiği adam ona şu cevabı verdi. ekeferte Billeziy halekake min türabin sümme min nutfetin sümme sevvake racüla şimdi sen kalkmış seni tozdan, topraktan yaratan, sonra da seni yarattığı amacı gerçekleştirecek bir donanıma sahip kılarak adam eden Allah’ı inkar ediyorsun öyle mi? Evet, öyle diyor. Seni adam eden, tozdan topraktan yaratan, seni bir damlacık döl suyundan yaratan ve adam eden Allah’ı inkar ediyorsun ha?

Nutfe ve Türab, ayette geçen sözcükler. İnsanın elemen ter hakikatinin basit ve sıradan olduğuna bir ima. Allah’ın müdahalesiyle bu basit elemen ter yapıya sahip bir varlık, nasıl şerefli bir varlık haline geliyor, bu bize ima ediliyor.

Sevvake geçiyor ayete. Seni var oluş amacını gerçekleştirecek bir alt yapıya ve donanıma sahip kıldı anlamı verdiğim bu bir tek sözcük. Kur’an da insanın yaratılışının anlatıldığı diğer surelerde geçer. Yaratılış amacını gerçekleştirecek bir donanıma sahip kılmak;

..fesevvake fe'adelek. (İnfitar/7)

Fiy eyyi suretin ma şâe rekkebek (8) seni, yaratılış amacını gerçekleştirecek bir donanımla donattı. Fe’adelek. Ve seni dengeledi. Madde ve mana, Ceset ve ruh. Akıl ve kalp. Duygu ve düşünce. Böyle dengeledi. Fiy eyyi suretin ma şa’e rekkebek ve seni dilediği surette yarattı. İşte bu gibi ayetlerde ifade buyrulan gerçek şu. İnsan mimar olacak çapta tasarlanmış ilahi bir mimaridir. İnsan yer yüzünün mimarı olması için tasarlanmış ilahi bir mimari şaheserdir.

Burada ilginizi ve dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, ahirete imanla Allah’a iman birbirine bağlantılı olarak gösteriliyor. Çünkü ahireti inkar eden için ekeferte Billeziy halekake şimdi sen seni yaratanı mı inkar ediyorsun diyor. oysa ki yukarıda rabbim demiyor muydu bu adam. Evet 36. ayette rabbim diye bahsediyordu Allah’tan. Fakat şimdi sen onu inkar mı ediyorsun üslubu neye delalet? Ahireti inkar eden Allah’ı inkar etmiş sayılır. İşte bu. Ahirete imanla Allah’a iman arasındaki doğrusal bağ burada böyle vurgulanıyor.


38-) Lakinne HUvAllâhu Rabbiy ve lâ üşrikü Bi Rabbiy ehadâ;

"Bu yüzdendir ki, 'HÛ' Allâh, Rabbim'dir! Rabbime (hakikatim olan El Esmâ'ya) hiçbir şeyi eş koşmam!" (A.Hulusi)

038 - Lâkin benim o Allah, rabbim ve ben rabbime kimseyi şerik koşamam. (Elmalı)


Lakinne HUvAllâhu Rabbiy ve lâ üşrikü Bi Rabbiy ehadâ Fakat bana gelince diyor o güzel insan, bende şundan eminim ki, sen nasıl ondan, o sapmadan eminsen. Tabii yalancı bir eminlik ama benim eminliğim imanımdan kaynaklanıyor. Senin eminliğin ise şeytanından kaynaklanıyor. Bende şundan eminim ki O benim her şeyimi borçlu olduğum Allah’tır ve ben her şeyimi borçlu olduğum birine hiç kimseyi ortak koşmam.

Rab; her şeyini borçlu olduğun kimse. Böyle çevirdim rabbi. Çünkü rab o kadar geniş anlamı olan bir kavram ki; görüp gözeten, besleyip büyüten, var eden yaratan, yarattığının ihtiyacını gideren. İhtiyacını giderdiğinin çevresini de yaratan. Onun ayakta kalması, gelişmesi, ilerlemesi için yasalar koyan demektir. Onun için her şeyimi borçlu olduğum biçiminde çevirmek daha uygun geldi.


39-) Ve levla iz dehalte cenneteke kulte ma şaAllâhu lâ kuvvete illâ Billâh* in terani ene ekalle minke malen ve veleda;

"Keşke cennetine (bağına) girdiğinde 'maşâAllâh {Allâh dilemesinin meydana getirdiğidir}; lâ kuvvete illâ Billâh {bende açığa çıktığı görülen} kuvvet sadece Allâh'a aittir', deseydin... Gerçi sen beni, zenginlik ve evlatça kendinden düşük de görüyorsun." (A.Hulusi)

039 - Bağına girdiğin vakit «maşaallahu la kuvvete illa billah» dese idin olmaz mıydı? eğer malca, evlâtça beni kendinden az görüyorsan. (Elmalı)


Ve levla iz dehalte cenneteke kulte ma şaAllâhu lâ kuvvete illâ Billâh Devam ediyor o güzel bakışlı, güzel görüşlü insan; Oysa ki senin bağına girerken, O’nun hayata müdahil olduğunu görüp; Bu Allah’ın yaratıcı iradesiyle olur ancak. Bu irade sadece Allah sayesinde kullanılan bir güçle gerçekleşir diye düşünmen gerekmez miydi.

Bakınız Maşa’Allah’ı bu; Allah’ın iradesi ile olur diye çevirdim ki tam mota mot harfiyen çevirisi de budur. Allah’ın müdahil olmadığı bir hayat alanı görmem diyor ve bize de görmeyin diyor. Maşa’Allah, budur. Maşa’Allah aslında bir anahtardır ve bu bir tasavvurun eseridir. O tasavvur da şudur; Ben hayatın hiçbir alanında Allah’ın müdahil olmadığını düşünmüyorum. Yani Allah hayatın tüm alanlarına müdahildir. Tüm alanlarına müdahale eder, Allahsız bir hayat alanı yoktur. Kestirmeden böyle. Maşa’Allah budur. Allah’ın dediği olurun karşılığı da budur aslında. Onun için Maşa’Allah Allah hayatın tüm alanlarına müdahil olan bir rabbül alemindir.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ Billâh biçiminde de ezkârımız ve evradımız olmuş olan o müthiş anahtar cümle Havkale diye kısaltılır, hatırlıyorsunuz. Burada lâ kuvvete illâ Billâh şeklinde gelmiş. İşte bu da aslında Allah’ın hayata müdahil oluşunun bir anahtarı. Allah sayesinde inkar edilen dili bile Allah’a borçludur kâfir, inkârcı. Kendi inkâr eden dilini bile Allah’a borçlu iken söyler misiniz Allah’tan alınmamış bir güç yok ki o gücü kullanıp ta insan bir şey yapsın. Bismillah’ta budur aslında. Besmele çeken bir insan bir anda şu tasavvuru dile getirmiş olur.

1 – Ben bunu Allah’tan aldığım güç sayesinde yapıyorum.

2 – Ben bunu Allah’ın izni ile yapıyorum.

3 – Ben bunu Allah’ın rızasına uygun olsun diye yapıyorum.

4 – Ben bu işi Eğer Allah bana bu gücü vermemiş olsaydı yapamazdım demiş olur.

5 – Ya rabbi bu işi yaparken sen müdahil ol, müdahale et, bir ucundan tut ve bana yardım et duası da içinde olmuş olur. Besmele de bu demektir.

in terani ene ekalle minke malen ve veleden. Gördüğün gibi mal ve evlat bakımından senden daha güçsüzsem de. Tabii biraz da belki kinayeten söylenmiş ibare,


40-) Fe 'asa Rabbiy en yü'tiyeni hayren min cennetike ve yursile aleyha husbanen minesSemai fetusbiha sa'ıyden zeleka;

"Olabilir ki Rabbim, bana senin cennetinden (bağlarından) daha hayırlısını verir; senin bağına ise semâdan bir afet irsâl eder de, (bağın) kuru bir toprak hâline gelir." (A.Hulusi)

040 - ne bilirsin belki rabbim bana senin bağından daha hayırlısını verir, seninkinin üzerine de Semadan bir afet indiriverir de yalçın bir toprak ola kalır. (Elmalı)


Fe 'asa Rabbiy en yü'tiyeni hayren min cennetik Kim bilir belki rabbim bana seninkinden daha yararlısını verir. ve yursile aleyha husbanen minesSemai fetusbiha sa'ıyden zeleka seninkine de gökten bir afet indirirde ot bitmez çöle döndürür.


41-) Ev yusbiha mauha ğavren felen testetıy'a lehu taleba;

"Yahut (bağının) suyu dibe çekilir de, bir daha onu bulamazsın." (A.Hulusi)

041 - Yahut suyu çekiliverir de bir daha onu aramakla bulunamazsın. (Elmalı)


Ev yusbiha mauha ğavren felen testetıy'a lehu taleba Ya da bir daha asla elde edemeyeceğin bir biçimde onun suyunu çeker.


42-) Ve uhıyta Bi semerihi feasbeha yukallibü keffeyhi alâ ma enfeka fiyha ve hiye haviyetün alâ uruşiha ve yekulü ya leyteniy lem üşrik Bi Rabbiy ehadâ;

Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi! Sonunda, çardakları üzerine yıkılıp kalmış bağına yaptığı harcamaları dolayısıyla, (hüsranla) ellerini ovuşturarak şöyle diyordu: "Keşke Rabbime (hiç) bir şeyi ortak koşmasaydım." (A.Hulusi)

042 - Derken bütün serveti istîlâ ediliverdi, bunun üzerine ona yaptığı masraflara karşı avuçlarını ovuşturup kaldı, o, çardakları üzerine çökmüş kalmıştı, ah, diyordu, nolaydım rabbime hiç bir şerik koşmamış olaydım. (Elmalı)


Ve uhıyta Bi semerihi ve nihayet berikinin bütün serveti mahvedildi. Evet, o öyle diyor ve devamındaki ayette berikinin bütün serveti mahvedildi, yani bu sonuçta oldu. Çünkü her nankör, nankörlüğünün cezasını, nankörlük yaptığı nimeti kaybederek bulur.

feasbeha yukallibü keffeyhi alâ ma enfeka fiyha ve hiye haviyetün alâ uruşiha ve yekul kökü göğe gelip tarümar olan o bağın karşısında durmuş, heba olan emeğine yanıp ellerini ovuşturarak diyordu ki; ya leyteniy lem üşrik Bi Rabbiy ehadâ Ahh..! nolaydım, keşke nolaydım rabbime hiç kimseyi ortak koşmamış olaydım. Böyle yakınıyordu.

Evet dostlar dünya bağ. Yani burada dolaylı bir anlatımla hepimize bahçe sahibi olduğumuzu dikkat etmemiz gerektiği söyleniyor. Bu ikisinden kime benziyorsunuz deniliyor. Yani seç, kimin adımını izliyorsunuz. Kendinize bir prototip seçin, örnek seçin. Bunlar bunun için anlatılıyor.

Dünya bir bağdır dostlar, sense bahçe sahibisin. Ölüm ise güz mevsimi ve hesap günü gelince, hasat günü gelince, iflas mı? Yani cehennem mi, cennet mi. İşte aslında budur. Kaybetmenin üzüntüsü bir cehenneme bedeldir. Kazanmanın sevinci de bir cennet kadar değerlidir. Varlıkla sınanmak, yoklukla sınanmak anlatıldı bu kıssada;

Femmel'İnsanu izâ mebtelâhu Rabbühu feekremehu ve na'amehu feyekulü Rabbiy ekremen. (Fecr/15) İnsan gelince rabbi ona ikram ettiği zaman, verdiği zaman, sınırsız nimetle sınadığı zaman derki; rabbim bana ikram etti. Bir de böyleleri var. O da daha farklı bir iki kategori, daha farklı.

Ve emma izâ mebtelâhü fekadere 'aleyhi rizkahu feyekulü Rabbiy ehanen. (Fecr/16) fakat rabbi ona nimeti sınırlasa. Nimeti çekip alsa değil, alınca nefesi bile vermemesi lazım. İnsanın rabbinin nimetinden ari olduğu bir dönemi yok ki. Yani sınırlar sadece, çekip almaz. Çekip alsa nefesi bile alması lazım. Onun için sınırlasa rabbim bana ihanet etti der.

Kella..,(17) ey insanoğlu böyle yapma, bu yakışmıyor sana.

Evet sınanmak. Varlıkla ve yoklukla. Aslında yokluğa sabretmek her kişi kârı varlığa sabretmek er kişi kârı. Burada olduğu gibi. Onun için varlığa sabretmek yokluğa sabretmekten daha zordur. İşte görüyorsunuz.


43-) Ve lem tekün lehu fietün yensurunehu min dûnillâhi ve ma kâne müntesıra;

Allâh dûnunda ne bir yardımcısı vardı ne de kendi kendine yetecek gücü! (A.Hulusi)

043 – Allah dan başka yardım edecek bir cemaati de olmadı, kendi kendine de kurtaramadı. (Elmalı)


Ve lem tekün lehu fietün yensurunehu min dûnillâh artık onun kendisine destek çıkacak Allah’tan gayri hiç kimsesi yok. ve ma kâne müntesıra üstelik başının çaresine bakacak durumda da değildi. Zavallı..!


44-) Hünalikel Velayetü Lillâhil Hakk* HUve hayrun sevaben ve hayrun ukba;

İşte fark edileceği üzere, velâyet (El Veliyy isminin zuhuru) yalnızca, Hak olan Allâh'a aittir (velayet yaşamını yaşatan Allâh'tır)! O mükâfat verici olarak da hayırlıdır, sonucu yaşatıcı olarak da. (A.Hulusi)

044 - İşte burada velâyet elhak, Allah’ındır, o sevapça da hayır, ukbaca da hayırdır. (Elmalı)


Hünalikel Velayetü Lillâhil Hakk işte orada, işte o anda. Hünalike zarfı bu iki anlama da birden gelir. Hem mekan, hem zamanı gösterir. İşte o anda da orada gerçek anlamda yar ve  yardımcı olma gücü sadece mutlak gerçeğin ta kendisi olan Allah’a aittir. Yani hesap günü, son gün. HUve hayrun sevaben ve hayrun ukba O hem hak edilen karşılığı vermede, hem de nihai akıbeti belirlemede rakipsizdir. Evet, alternatifsizdir.

Kur’an yeni bir misale daha geçiyor burada. Buraya kadar varlık ve yoklukla sınanmanın örneğini verdi. Yani eşyanın çift boyutlu tabiatını farklı bir açıdan bize gösterdi ve Allah’ın gör dediği yerden varlık ve yokluğun değeri nedir. Servet sahibi olmanın değeri nedir. Yani gerçek servet nedir. Onun için zihnimizde ki oynamış taşları yerine oturttu. Terazimizi yeniden kurdu ve yepyeni bir misale gerdi.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
94. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/04/27/islamoglu-tef-ders-kehf-027-05994/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder