29 Mayıs 2012 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. TÂHÂ (004-011)(98-B)







A sayfasından devam


4-) Tenziylen mimmen halekal'Arda ves semâvatil 'ula;

Arzı (bedeni) ve yüce semâları (Esmâ mertebenden açığa çıkan şuur boyutlarını ve bilinç kademelerini) yaratandan, bölüm bölüm indirilmiştir. (A.Hulusi)

004 - Bir tenzil olarak indirdik o yaratandan ki hem Arzı yarattı hem o yüksek yüksek Gökleri. (Elmalı)


Tenziylen mimmen halekal'Arda ves semâvatil 'ula Yeri ve yüce gökleri yaratan Zat tarafından indirilmedir bu.

Niçin ve neden korkacakmışım diye bir moda çıktı. Allah korkulmazmış, sevilirmiş. Sanki sevdiğinden aynı zamanda korkulamazmış. Yani sevgiyi yitirmekten korkulamazmış. İşte sevgilini sevmekle Allah’ı sevmek arasında ki, yavuklunu sevmekle Allah’ı sevmek arasında ki, oğlunu, kızını sevmekle Allah’ı sevmek arasında ki fark ta bu ya. Korku, umut ve sevginin kendisinde bir araya getirileceği yegane varlık Allah’tır.

Onun için korkutulmamalıymış..! Allah’tan korkmayan ne işe yarar? Allah korkusu olmayan bir yürek şeytan korkusuyla dolar. Çünkü Allah korkusu olmayan bir yürek kula kul olur. Korku insani bir şeydir. İnsanın hamurunda vardır. Her insan korkar ama itiraf etmez. Allah bu zaafı yok saymaz. Ya ne yapar? Terbiye eder. Kendisine teksif eder. Kendisine teksif edilmesini ister. Çünkü bu zaaf terbiye edilmezse insanı esir alır. Allah dışında bir varlıktan korkan gittikçe ona kul olmaya başlar. Korkunuzu istismar etmeyen tek varlık Allah’tır. Allah dışında ki her varlık korktuğunuzu anlayınca korkunuzu size karşı kullanır. Allah ise sizin lehinize kullanır. Çünkü hiçbir çıkarı yoktur, çünkü hiç ihtiyacı yoktur. İstismar etmez, çünkü sizi zaten o var etmiştir. İstismar etmez çünkü sizin rakibiniz değildir.

Ama korkunuzu anlarsa insanlar istismar eder. Hem de sonuna kadar. Sizi köleleştirmek için kullanırlar. Korkunuzun tutsağı yaparlar. Onun için Allah korkusu insanı özgürleştirir. Allah dışında ki herhangi bir şeyden korkmaksa insanı tutsaklaştırır. Dolayısıyla Allah’tan sakınmak sevgisini yıpratırım diye, rabbimi kırarım, gücendiririm diye tir tir titremek korkuyu yenmenin tek yoludur. Neden böyledir? Sorusunun cevabı geliyor.


5-) ErRahmânu alel Arşisteva;

Rahmân, Arş'a istiva etti (El Esmâ'sıyla âlemleri yaratıp hükümran oldu. Kuantum Potansiyelde ilmini seyretti ilmiyle). (A.Hulusi)

005 - O rahmâni Arş üzerine istivâ buyurdu. (Elmalı)


ErRahmânu alel Arşisteva O, sınırsız ve sonsuz rahmet kaynağı ki, mutlak hükümranlık makamına sadece O kurulmuştur. Yani neden yalnızca O’ndan çekineyim diye sorarsanız; Alemlerin otoritesi O’dur da onun için. Yalnızca O’ndan çekinmeyenler bakınız ne pespaye şeylerden korkup tir tir titriyorlar ve korktuklarının kulu haline geliyorlar. Baksanıza, şu yığınlar ve sürüler ve onların tepesine zulümle oturanlar, aslında korkunun ekmeğini yemiyorlar mı? Onların korkularını iktidara dönüştürmüyorlar mı? Onun için Allah’tan korkan, Allah’tan başkasından korkmaz. Allah’tan başkasından; Allah’tan korkmanın iki ceza olduğunu bilmek gerekiyor. Bu korkunun kendisi bir beladır, bir de korktuğunuz başınıza gelir. İkinci bela.

Korkulanın büyüklüğü tanımlanıyor bu ayette. ErRahmânu alel Arşisteva sahte otoriteler karşısında tir tir titreyenlere sahici otorite tanıtılıyor. Kula kul olmayın, karşısında tir tir titremeniz gereken bir tek otorite var, o da Allah’ın otoritesidir deniliyor.


6-) LeHU ma fiys semâvati ve ma fiyl Ardı ve ma beynehüma ve ma tahtessera;

Semâlarda (şuur ve bilinçlerde), arzda (fiile döktüklerinde), ikisinin arasında (hayalinde ve vehminde) ve toprağın altında (bedenin derinliklerinde) ne var ise, O'nun (El Esmâ özelliklerinin açığa çıkması) içindir. (A.Hulusi)

006 - Bütün Semavâttakiler ve bütün Arzdakiler ve bütün bunların aralarındakiler ve bütün yerin dibindekiler hep onun. (Elmalı)


LeHU ma fiys semâvati ve ma fiyl Ardı ve ma beynehüma ve ma tahtessera göklerde, yerde, bu ikisi arasında ve toprağın bağrından ne varsa hepsi, ama hepsi O’na aittir.


7-) Ve in techer Bil kavli feinneHU ya'lemüs Sirra ve Ahfâ;

Sen düşündüğünü açığa vursan (veya gizlesen); (bil ki) kesinlikle O, Sırr'ı da (şuurundakini de) Ahfa'yı da (onu meydana getiren Esmâ mertebeni de) bilir! (A.Hulusi)

007 - Sen bu sözü ilan edeceksen de o hem sırrı bilir hem daha gizlisini. (Elmalı)


Ve in techer Bil kavli feinneHU ya'lemüs Sirra ve Ahfâ düşünceni ister yüksek sesle dile getir, ister getirme. Yan anlamdan bunu çıkarıyoruz tahvel hitaptan. İster getirme bölümü yok metinde ama, metin bize bu anlamı yan anlam olarak taşıyor zaten. Unutma ki O gizli düşünceleri bildiği gibi ondan daha gizli duyguları da bilir.

Sırr; senin başkalarından gizlediğin, sadece dostlarına açıkladığın şeyler. Ahfâ ise sırr dan da gizli, kendine bile itiraf etmekten çekindiğin şeyler. Ya da senin bile bilmediğin, farkında olmadığın gizlilikler. Yani ne diyor bu ayet, insanın gizledikleri sır, insandan gizlenenler de ahfâ ise eğer, yani fark edemedikleri. Seni senden iyi bilir diyor bu ayet. Allah seni senden iyi bilir. Seni sana karşı korur. Seni senin şerrinden korur. Bu ayetin zihnimize çağrıştırdığı sonuçlar böyle.

Bilmesi neyi getirir, yani senin bile kendine itiraf etmekten korktuğun şeyleri bilmesi, senin bile bilmediğin kendin hakkındaki şeyleri bilmesi, seni senden koruması anlamına gelir. Peki ne gerekiyor? Teslim olmak. Teslim ol ki korusun. Müslüman ol yani. Müslüman olmak işte teslim olmaktır. Güven Allah’a. Teslim olamıyorsan Allah’a güvenemiyorsun demektir. İşte iman da güvendir. İman Allah’a güvenmek, İslam Allah’a teslim olmaktır. Güvenirseniz teslim olursunuz. Teslim olursanız korunursunuz. Korunursanız mutlu olursunuz.


8-) Allâhu lâ ilâhe illâ HÛ* leHUl Esmaül Hüsnâ;

Allâh'tır! Tanrılık yoktur sadece "HÛ"! Esmâ ül Hüsnâ O'na aittir (dilediğini o özelliklerle yaratır)! (A.Hulusi)

008 - Allah, başka tanrı yok ancak o Hep onundur o en güzel isimler (esmâ ül Hüsnâ). (Elmalı)


Allâhu lâ ilâhe illâ HÛ Allah, O kendisinden başka ilah bulunmayandır. leHUl Esmaül Hüsnâ en güzel nitelikler, en mükemmel şekliyle hepsi O’na aittir.

Her mükemmellik Allah’a atfedilir. leHUl Esmaül Hüsnâ budur. Ne aklınıza geliyorsa mükemmellik olarak, o Allah’a aittir. Allah dışında hiçbir şeye mükemmellik yakıştırılamaz. Mutlaklık yakıştırılamaz. İnsanın ve diğer şeylerin sahip olduğu güzellikler, O’ndan gelen güzelliklerdir. O’ndan gelen bir güzellik efiltisidir. Mutlak değildir. Onun için en güzel çiçekler bile solarlar, en güzel ağaçlar da kururlar, en güzel insanlar da ölürler. İnsanlar güzeli peygamberler de ölürler. Peygamberler güzeli Muhammed AS. da ölür. Hayatta gördüğünüz ne güzellik var hepsi geçicidir. Kalıcı olan Allah’tır. O nedenle ne mükemmellik geliyor Allah’a atfetmek durumundadır insan. Çünkü O mutlakın merkezidir. Kutsalın kaynağıdır.

Yukarıdaki ayetlerle bağlantısını kuralım; Korkulanın büyüklüğü, işte buraya kadar. Yani neden Allah’tan, sadece O’ndan korkmanız, sakınmanız, tir tir titremeniz gerektiğini anlıyor musunuz. Çünkü O mükemmel olandır. Mükemmel dururken noksandan sakınılır mı? Mükemmelin huzurunda titremek varken, noksanın, yarımın huzurunda titrenir mi, ve burada asıl kıssasına giriyor işte. Surenin anlatmak istediği, inşa etmek istediği, muhataplarının tasavvuru aklı ve şahsiyetine sunduğu Hz. Musa örneği. Tarihin zarından çekip çıkardığı o müthiş örneği insanlığın nazarına sunuyor al gülüm seyreyle dercesine.


9-) Ve hel etake hadiysü Musa;

Musa'nın olayı ulaştı mı sana? (A.Hulusi)

009 - Hem geldi mi Musâ’nın kıssası sana? (Elmalı)


Ve hel etake hadiysü Musa Musa’nın başına gelenlerden haberin var mı? Yani neden böyle bir giriş, Musa kıssasının İsrail oğulları - firavun kıssasının başına neden böyle bir giriş. Allah’tan sakınanların akıbetiyle sakınmayanların akıbetini seyretmek istiyorsan şu örnek olaya bak. İşte bu. Musa’nın başına gelenlerden haberin var mı? Diye girdi kıssaya.

Bu kıssadan önce, ki yaklaşık Tâhâ suresi Kur’an ın iniş sıralamasında 30. surelerine denk gelir. Bundan önce çok kısa atıflar dışında Hz. Musa ve Firavuna karşı yürüttüğü mücadele konusunda ayrıntılı bir atıf yok. İlk ayrıntılı anlatım bu surede. O atıflar da Necm ve A’lâ surelerinde gelmiş. Kısa bir atıf, sadece atıf yapıp geçiyor. Ama bu surede çok ayrıntılı bir biçimde ele alınıyor bu hadise. Hem de çift boyutlu olarak. Yani sadece Hz. Musa’nın Mısır’dan çıkış öncesi mücadelesi değil, Mısır’dan çıkış sonrası mücadelesi de ele alınıyor. Hem içeride ki mücadelesi, hem dışarıda ki mücadelesi. Hem kendine inananların ihanetleri, hem de kendisine inanmamakta direnen Firavun ve adamlarının Allah’a karşı ihanetleri ele alınıyor bu surede.


10-) İz rea naren fekale liehlihimküsû inniy anestü naren lealliy atiyküm minha Bi kabesin ev ecidü alennari hüda;

Hani (Musa) bir ateş gördü de ehline: "Yerinizde durun, muhakkak ki ben bir ateş hissettim... Belki ondan size bir kor parçası getiririm ya da o ateşin yanında bir kılavuz bulurum." (A.Hulusi)

010 - Bir vakit o beni ateş gördü de ehline durun, dedi: benim gözüme bir ateş ilişti belki size ondan bir yalın getiririm, yahut üzerinde bir kılavuz bulurum. (Elmalı)


İz rea naren fekale liehlihimküsû hani o bir tür ateş görmüştü de ailesine hemen; Durun, bekleyin. Demişti. inniy anestü naren lealliy atiyküm minha Bi kabesin ev ecidü alennari hüda ben ateş türü bir şey gördüm. Naren, o tür sözcüğü naren kelimesinin belirsiz, nekra olarak gelmesinin anlama yansımasıdır. Nekranın anlama yansıyan boyutlarından biri de türe delalet etmesidir. Ateş türü bir şey gördüm. Yani bizzat ateş olmadığı, ama görenin ateş gibi algıladığı bir şey oluşuna delalet eder. En naru gelmeyip de  naren gelmesi. Belki size ondan bir kor getiririm, veya onun etrafında bir yol gösterici bulurum. Dedi.

Buradan anlıyoruz ki Hz. Musa ailesi ile birlikte kayınpederi Şuayb peygamberin yanından, Medyen’den çıkıp ülkesine dönmektedir. Yani 10 yıl kaçak olarak yaşamıştır. Elinden çıkan kazalı ölümden dolayı 10 yıl Hz. Şuayb’ın yanında eğitim görmüştür. Sarayda bir prensken, çoban olmuştur. İlginç bir hayat çizgisi. Gerçekten örnek ve ibretlerle dolu bir hayat çizgisi.

İşte Neml/7, Kasas/29. ayetinden de anlıyoruz ki Hz. Musa Medyen’den dönüşte yolunu kaybetmişti gece ve hem soğuktu, hem de karanlıktı. Belki burada mecazi bir atıfta görmek mümkün, manen de yolunu kaybetmişti. Yani yol arıyordu. Ne olacaktı bundan sonra. Kendisini oralara getiren ilahi el, kendisine hangi görevi, hangi rolü biçmişti onu arıyordu, rolünü arıyordu, ilahi senaryo da ki rolünü. Onun oynayacaktı. İşte ona da delalet etse gerektir bu ayet.


11-) Felemma etaha nudiye ya Musa;

Ona (ateşe) yaklaştığında: "Yâ Musa" diye sesleniş algıladı. (A.Hulusi)

011 - Vaktâki ona vardı kendine şöyle nidâ olundu. (Elmalı)


Felemma etaha nudiye ya Musa fakat ateşe yaklaşınca ona gaipten ey Musa diye seslenildi.

Nudiye; mechul, edil gen bir form. Yani kim seslendi, nereden seslendi, nasıl seslendi değil, ne yapıldı siz ona bakın. Hitap dikkatinizi gelen habere çekiyor, geri planına değil. Yani geri planını aklınız almaz demeye getiriyor. Yani vahyin mahiyetine aklınız ermez. Onun için siz sizi ilgilendiren boyutuna bakın. Meçhul gelmesi, edil gen gelmesi bu yüzden.


Devam ediyor C sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder