25 Mayıs 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. MERYEM (82-98)(97-E)



D sayfasından devam


82-) Kella* seyekfürune Bi ıbadetihim ve yekûnune aleyhim dıdda;

Hayır! (O tanrıları) onların tapınmalarını inkâr edecek ve onların karşıtı olacaklar! (A.Hulusi)

82 - Hayır yarın ibadetlerini inkâr edecekler de aleyhlerine zıdd olacaklar. (Elmalı)


Kella ama hayır, seyekfürune Bi ıbadetihim ve yekûnune aleyhim dıdda aksine ahirette onlar kendilerine yönelik tüm tapınmaları reddedecekler ve berikilerin aleyhine zillet ve utanç delili olacaklar. Yani kendilerini ilahlaştıranların aleyhine zillet ve utanç delili olacaklar. Dıdda’yı tersine olacak biçiminde anlayacağız.Zıddı olacak ve bunun zıddı olacak ta yukarıda hani iddia etmişti ya, Yukarıda niçin tanrılaştırmıştı? Statü ve kendisine nüfus kazandırmak için. Oysa ki ahirette kendisine dünyada nüfus ve statü kazanmak için tanrılaştırdığı bu kimseler, ahirette kendisi için zillet ve utanç delili olacaklar.


83-) Elem tera enna erselneş şeyatıyne alel kafiriyne teüzzühüm ezza;

Görmedin mi biz şeytanları, hakikat bilgisini inkâr edenler üzerine irsâl ettik de onları (vehimlerini tahrik ederek) oynatıp duruyorlar. (A.Hulusi)

83 - Görmedin mi biz o Şeytanları o kâfirlerin üzerine salmışız onları kaynatıp oynatıp kıvrandırıyorlar. (Elmalı)


Elem tera enna erselneş şeyatıyne alel kafiriyne teüzzühüm ezza ey insan, şimdi sözü toparlıyor Kur’an ve hepimizi muhatap alarak her birimize tek tek hitap ediyor. Ey insan, ey bu vahye muhatap olan. Küfrü tabiat haline getirenlerin üzerine iç güdülerini kışkırttıkça kışkırtan, şeytanları musallat ettiğimizi görmez misin.

Evet, irade ve seçme ile sınanmaya bir atıf bu aslında. İnsan irade ile, seçme ile sınanıyor. Şeytanın musallat edilmesi, insanın iyiliğe mahkum edilmeyip, iyilikle kötülüğü seçim yetkisinin kendisine verilmesidir. Hani İbrahim/22. ayetini hatırlayın; .. ve ma kâne liye aleyküm min sültan.. (İbrahim/22) diyordu değil mi şeytan. Kendisini bahane edenlere ahirette. Benim sizin üzerinizde herhangi bir gücüm kuvvetim yok. ..illâ en deavtüküm festecebtüm liy. Sadece ben davet ettim sizde benim davetime koşa koşa geldiniz. Gelmeyeydiniz. Yani başınıza vura vura asker yapmadım kendime sizi diyor. Ben davet ettim siz de davetime koştunuz. Ben gözünüzün arkasında ve beyninizin önündeki perdede film oynattım, siz de o filmiş gerçek sandınız.

Ve arkasından müthiş bir şey söylüyor; fela telumuniy ve lumû enfüseküm İbrahim/22 de. Beni kınamayın, beni kınamayın ey dünyada şeytanın arkasına düşenler. Kendinizi kınayın, kendinizi diyor.


84-) Fela ta'cel aleyhim* innema neuddü lehüm 'adda;

Onlar için acele etme... Biz onlar için gün sayarız. (A.Hulusi)

84 - Aleyhlerinde acele etme, biz onlar için ancak bir sayı sayıyoruz. (Elmalı)


Fela ta'cel aleyhim* innema neuddü lehüm 'adda şu halde onların feci akıbete uğramaları için acele etmene gerek yok. Şu kesin ki biz onların günlerini tek tek sayıyoruz. Niye acele edersin. Bizim unuttuğumuzu mu sanırsın buyuruyor rabbimiz.

Unutmadığını biliyoruz Allah’ım. Biliyoruz ama insanız, bazen acele ediyoruz.


85-) Yevme nahşurul müttekıyne ilerRahmâni vefda;

Korunmuş olanları, ikrama nail olmuşlar olarak Rahmân'a haşrettiğimiz süreçte! (A.Hulusi)
85 - Muttakîleri vedf halinde (bir mes'us olarak) huzuru rahmana cem edeceğimiz gün, (Elmalı)


Yevme nahşurul müttekıyne ilerRahmâni vefda o gün gelince o rahmet kaynağının huzurunda sorumluluk bilinci ile hareket edenleri ağır konuklar olarak toplayacak ve ağırlayacağız. Yani Allah’ın misafiri olacaklar. Konuğu olacaklar onlar.


86-) Ve nesukul mücrimiyne ila cehenneme virda;

Suçluları da suya hasret olarak Cehennem'e sevk ettiğimizde! (A.Hulusi)

86 - Mücrimleri de susuz olarak Cehenneme sevk edeceğiz. (Elmalı)


Ve nesukul mücrimiyne ila cehenneme virda fakat günaha batmış olanları bir sürü gibi cehenneme doğru süreceğiz.

Vird, sürünün suya götürülmek için öndeki insanın eline bir tutam ot alarak koca bir sürüyü bir tutam otun arkasında götürmesine denilir Arap dilinde. Ne ilginç değil mi? Ne ilginç bir tasvir. Ne muhteşem bir seçim, kelime tam yerinde. Yani siz dünyada bir tutam otun peşinden giden koyun olmaya razı oldunuz. O halde ahirette dünyada ki gerçek tercihinize bürünün. Dünyada sürü psikolojisiyle hareket ettiniz, şahsiyet olmadınız. Kişiliğinizi yitirdiniz, koyunlaştınız, mallaştınız. Onun içinde kul oldunuz birilerine. Onun içinde kul oldunuz bir tutam ota. Haydi şimdi de sürü olarak çıkın bakalım. İşte bu.


87-) Lâ yemlikûneşşefaate illâ menittehaze 'ınder Rahmâni ahda;

Rahmân'ın indînde ahd edinmiş (hakikati olan bir kısım Esmâ kuvveleri kendinden açığa çıkmış) olandan başkası, şefaat edemeyecek! (A.Hulusi)

87 - Rahmanın nezdinde bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaate malik olamayacaklar. (Elmalı)


Lâ yemlikûneşşefaate illâ menittehaze 'ınder Rahmâni ahda işte o gün o rahmet kaynağı ile yaptığı iman sözleşmesine sadık kalanlar dışında hiç kimse şefaate nail olamayacaktır.

Evet yani hiç kimse kayırılacağını beklemesin. Allah ile sözleşmesine sadık olanlar dışında. Demek ki Allah ile sözleşmesine sadık olanlar, yani iman ve ameli olanların şefaatçisi imanı ve ameli olacaktır. İman zaten Allah ile sözleşme yapmaktır. Bu sözleşmeye sadakat gösterenlerle ihanet edenler aynı olur mu? İhanet edenlerin bir başkasından yardım beklemesi, yataklık beklemesi, O’nun kayırıcılığını umması Allah’ın adaletine aykırıdır demeye getiriyor bu ayet.


88-) Ve kalüttehazerRahmânu veleda;

"Rahmân çocuk edindi" dediler! (A.Hulusi)

88 - O rahman velet edindi dediler. (Elmalı)


Ve kalüttehazerRahmânu veleda bir de çıkıp o rahmet kaynağı kendisine bir oğul edindi dediler.

Başta Hz. İsa’yı putlaştıranlar olmak üzere birini, bir şeyi, ya da bir düşünceyi, bir eşyayı putlaştıran herkes bu ayetin muhatabı. Aslında bir üstteki ayetle de bağlantılı. Putlaştıranlar, putlaştırdıklarını aracı olarak görecekler. Hani müşrikler de öyle diyordu ya; ..illâ liyükarribûna ilAllâhi zülfâ (Zümer/3) bu putlara niçin tapıyorsunuz deyince cevapları bu oluyordu. Bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye. Allah ile aramızda aracı olsunlar diye diyorlardı. Yok diyor, öyle yok. Bu Allah’a en büyük iftira.


89-) Lekad ci'tüm şey'en idda;

Andolsun ki pek çirkin bir şey yaptınız. (A.Hulusi)

89 - Kasem olsun pek ağır pek şeni' bir cür'ette bulundunuz. (Elmalı)


Lekad ci'tüm şey'en idda doğrusu siz öyle dehşet verici bir iddiada bulundunuz ki;


90-) Tekadüs Semavatu yetefettarne minhu ve tenşakkul Ardu ve tahırrulcibalü hedda;

Bu yüzden neredeyse semâlar çatlayacak, arz yarılacak ve dağlar yıkılıp düşecek! (A.Hulusi)

90 - Az daha ondan Gökler çatlayacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecek. (Elmalı)


Tekadüs Semavatu yetefettarne minh bundan dolayı neredeyse gökler paramparça olacaktı. ve tenşakkul Ard ve yer yarılacaktı. ve tahırrulcibalü hedda ve dağlar toz duman olacaktı. İşte böylesine ağır bir iftirada bulundunuz siz.

Görüyor musunuz, Allah’a oğul isnat etmek, işte falanca Allah’ın oğlu, baba, oğul, şu, bu gibi teslis akidesine benzer sapkınlıkları cenab-ı Hakkın nasıl tanımladığını görüyorsunuz. Rabbimizi gerçekten oldukça fazla üzüyor böyle bir yaklaşım. Onun için dağları toz duman eden bir iftira bu diyor. Allah’a öyle bir iftira ediyorsunuz.


91-) En deav lirRahmâni veleda;

Rahmân'a çocuk nispet etmelerinden ötürü! (A.Hulusi)

91 - O rahmana velet iddia ettiler diye,(Elmalı)


En deav lirRahmâni veleda O rahmet kaynağına bir oğul isnat etmek ha?


92-) Ve ma yenbeğıy lirRahmâni en yettehıze veleda;

Rahmân'a çocuk edinmek gibi bir kavram yakışmaz. (A.Hulusi)

92 - Halbuki velet edinmek rahmana yaraşmaz. (Elmalı)


Ve ma yenbeğıy lirRahmâni en yettehıze veleda iyi ama O rahmetin ebedi kaynağının bir oğul edinmesi olacak şey değil ki, akıl kabul etmez ki. Yani aklen muhaldir böyle bir şey. Oğul sahibi olmak soya muhtaç olmak demektir. Allah ise muhtaç olmaktan münezzehtir. Bu O’nu insansılaştırmaktır, bu ise küfürdür. Halık ile mahluk nasıl aynı olabilir. oğla, babaya yaratılmış olan insanın, aciz olan insanın ihtiyacı vardır. Siz Allah’a böyle bir şey isnat etmekle aslında Allah’a hakaret etmiş olmuyor musunuz diyor ayet.


93-) İn küllü men fiysSemavati vel Ardı illâ atir Rahmâni 'abda;

Semâlar ve arzda kim var ise Rahmân'a kulluk eder! (A.Hulusi)

93 - Göklerde ve Yerde hiç bir kimse yoktur ki o rahmana kul olarak gelecek olmasın. (Elmalı)


İn küllü men fiysSemavati vel Ardı illâ atir Rahmâni 'abda hem göklerde ve yerde olan herkes o rahmet kaynağının huzuruna sadece ve sadece bir kul olarak çıkarılacaklardır. Yani peygamberler de, hatta meleklerde, aziyzler de, veliyler de, aliymler de, aklınıza şu çok büyük bir insan diye gelen kimler varsa onlarda hepsi sadece ve sadece O’nun huzurunda birer kuldurlar. Abduhu ve Resulûhu. Ne diyordu efendimiz;

-  La tutruni kema etriyepne Meryem. Meryem’in oğlunu uçurdukları gibi, yücelttikleri gibi beni de uçurup kaçırmayın. Fein nema ene abdün. ben sadece bir kulum. Benim için deyin ki; Abdullah ve resulühu Allah’ın kulu ve resulüdür deyin.


94-) Lekad ahsahüm ve addehüm 'adda;

Andolsun ki (Rahmân) onları çok yönlü tüm detaylarıyla bilir! (A.Hulusi)

94 - Kasem olsun ki hepsini ihsa etmiş, hepsini sayı ile ta'dad buyurmuştur. (Elmalı)


Lekad ahsahüm ve addehüm 'adda doğrusu onların tümünü derin bir bilgi ile kuşatmış ve tek tek saymıştır.


95-) Ve küllühüm atiyhi yevmel kıyameti ferda;

Onların hepsi, kıyamet sürecinde O'na TEK olarak gelir. (A.Hulusi)

95 - Ve hepsi Kıyamet günü ona tek olarak gelecektir. (Elmalı)


Ve küllühüm atiyhi yevmel kıyameti ferda sonunda onların her biri kıyamet günü onun huzuruna tek başına çıkarılacaktır.


96-) İnnelleziyne amenû ve amilus salihati seyec'alü lehümür Rahmânu vüdda;

İman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, Rahmân onlar için bir sevgi oluşturacaktır. (A.Hulusi)

96 - İman edip Salih işler yapanlar muhakkak, rahman onlar için bir meveddet (bir sevgi) verecek gönüllere sevdirecektir. (Elmalı)


İnnelleziyne amenû ve amilus salihati seyec'alü lehümür Rahmânu vüdda imanında sebat eden; ayete bakın ayete dostlar. Ayete bakın. İmanında sebat eden, erdemli ve dürüst davranan kimseler var ya, o sınırsız rahmet kaynağı olan Er Rahman, yani Allah, işte onların yüreğini çok farklı bir sevgi ile donatacak. Evet, Burada ki seyec’alü yu seyahlükup olarak ta anlamış bazı müfessirler. Yani bir sevgi yaratacak. Özel bir sevgi. Ama kendisinden sevgi verince yaratmasına gerek yok. Çünkü O Vedûd’dur, zaten aynı kökten gelen bir sözcük kullanılmış Habbe kökünden gelen bir sözcük değil. Vûd’ kökünden gelen bir sözcük. Vedûd; iki boyutlu bir sözcüktür. Hem ismi fail, hem ismi mefuldür bu kalıptan gelirse kelime. Yani çok seven ve çok sevilen. İşte Vedûd olan Allah’ta iman eden, imanda sebat gösteren ve imanını Salih amelle taçlandıran kimseler için onların yüreğini çok farklı bir sevgi ile donatacak.

Bu çok farklı ibaresini dışarıdan parantez içi katmadım. Vudden kelimesinin nekira, belirsiz olarak gelmesinden dolayı anlama katkısı budur. Çok özge bir sevgi, farklı bir sevgi.

Alemde felek kuvve i pazu ile dönmez.
Bir şem’a ki Mevla yaka, üflemekle sönmez.

Diyordu ya şair. Bir Şem’a ki, bir kandil ki Allah yaka üflemekle sönmez. Söner mi? Bir sevdanın ateşi ki, onu Allah tutuşturmuş olsun, kim söndürebilir. Allah severse, Allah sevgi ile donatırsa, Allah’ın verdiği sevgi ölümsüz sevgi olur. İnsanın sevda dediği bir çok şey aslında tutkudur. Tutku ayrı sevgi ayrıdır. Tutku tutuklar, sevgi özgür kılar. Allah verirse, Allah donatırsa sevgiyle muhabbet, müebbet olur, ebedi olur. İşte burada Allah’ın sevgi ile donattıklarından olmaya bakın diyor. O zaman alemi bir aşk suretinde görürsünüz, eşyaya sevgi ile bakarsınız. Sizi öldürmeye gelen dahi sizde dirilir. O zaman açan çiçeklerin dilini duyarsınız, sesini duyarsınız. O zaman esen rüzgarların sesini duyarsınız, O zaman Yakub’u anarsınız, O zaman Yusuf’u anar, o zaman İbrahim’i anlar, o zaman Muhammed’i anlarsınız. Salâtu selâm hepsine olsun.


97-) Feinnema yessernahu Bi lisanike litübeşşira Bihil müttekıyne ve tünzira Bihi kavmen lüdda;

Biz O'nu, O'nunla korunanları müjdeleyesin ve inatçı bir topluluğu da O'nunla uyarasın diye, senin anlatımınla kolaylaştırdık. (A.Hulusi)

97 - Sırf o Kur'an ı senin lisanınla şunun için müyesser kıldık ki onunla muttakîleri müjdeleyesin inat edenleri de inzar edesin. (Elmalı)


Feinnema yessernahu Bi lisanike litübeşşira Bihil müttekıyne ve tünzira Bihi kavmen lüdda işte sadece bu yüzden biz onu senin konuştuğun dil aracılığı ile kolaylaştırdık ki, sorumluluk bilinci taşıyan kimseleri onunla müjdeleyip, sorumsuzca savrulanları da uyarasın diye.


98-) Ve kem ehlekna kablehüm min karn* hel tuhıssü minhüm min ehadin ev tesmeu lehüm rikza;

Onlardan önce de nice nesilleri helâk ettik... Onlardan herhangi birini hissediyor yahut onların fısıltılarını işitiyor musun? (A.Hulusi)

98 - Hem onlardan evvel nice karn helâk ettik, hiç onlardan birini hissediyor musun, yahut gizli bir seslerini işitiyor musun?(Elmalı)


Ve kem ehlekna kablehüm min karn zira biz onlardan önce nice uygarlıkları helak etmişizdir. hel tuhıssü minhüm min ehadin ev tesmeu lehüm rikza Kur’an da ender kullanılan kelimelerden biridir son kelime. Sen şimdi onlardan herhangi birinin varlığını hissedebiliyor, ya da onların ardından cılız bir sesle de olsa söz edildiğini duyuyor musun? İşte yoklar. Helak ettik. Onca iddialarına rağmen arkalarında isim bile bırakmadılar. Kendilerinin hiç yıkılmayacağını sanıyorlardı. Bilmem kaç bin sene yaşayacaklarını düşünüyorlardı. Surlarını düğmelerini yaparken, ordularını hazırlarken, silahlarını hazırlarken, imal ederken, “bizi hangi güç devirebilir” diyorlardı. Fakat bak, bak şöyle insanlığın tarihine. O beni kim yıkabilir diyenlerin yerinde yellerin estiğini göreceksin.

Onun için hangi uygarlık Allah’a karşı başkaldırı gösterisine soyunmuşsa o uygarlık sonu gelmiş bir uygarlıktır. O kendisinden öncekilerin atıldığı tarihin çöp sepetine büyük bir gürültüyle gümbür gümbür yuvarlanacağı günleri düşünsün diyor rabbimiz ve tabii ki hepimize kendisi karşısında, azameti karşısında,i celali karşısında, cemali karşısında, hiddeti karşısında, gazabı karşısında kendimize dönmemizi ve Allah’sız bir hayattan sakınıp Allah’ı, Sadece Allah’ı razı edecek bir hayatı zimmetlememizi istiyor. Biz de rabbimizden bunu istiyoruz ve diyoruz ki Ya rab, bize razı olacağın bir ömrü çok görme. Tıpkı İsa gibi, tıpkı İbrahim, tıpkı Meryem, tıpkı Musa, tıpkı Hz. Muhammed ve onların yolundan gidenlerin hayatı gibi bir hayat. Hepsine salâtı selâm olsun.

“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


97. videonun sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder