23 Nisan 2012 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. KEHF (001-004)(93-A)







Rabbişrah liy sadriy;

Ve yessirliy emriy;

Vahlül ukdeten min lisaniy;

Yefkahu kavliy; (Taha 25-26-27-28)

Rabbim göğsüme genişlik ver, kolaylaştır işimi. Çöz düğümü dilimden ki anlasınlar beni.

Hz. Musa’nın, Kur’an ın ebedileştirdiği bu duasına canı gönülden amin diyerek Kur’an devletinin yepyeni bir şehrine daha giriyoruz. Kur’an ülkesinin girdiğimiz bu sitesi gerçekten de müstesna bir site. Kur’an sureleri arasında bambaşka bir yeri olan sembolik dili, temsiller ve meselleri ile simgesel üslubuyla KEHF suresi.

Kehf suresi gerçekten de bize meseller ve kıssalarla ebedi hakikatin nasıl anlatılacağını öğreten bir üslup zirvesi, bir usül şahikasıdır. Onun için bu surenin tefsirinde çok daha ayrıntılı ve çok daha detaylı durmak isterdim. Bunu zamanımız elverdiği oranda yine yapmaya çalışacağım. Ama şunu söylemeliyim ki özelde Kehf suresinin, genelde ilahi kelamın insan diline yansıması olan Kur’an ın imkanı tükenmez, anlamı tüketilemez. Hiçbir tefsir, hiçbir yorum, hiçbir müfessir, hiçbir yorumcu ben şu ayetin anlamını ya da anlam imkânını tükettim iddiasında bulunamaz. Kur’an ın mucize oluşunun tezahürlerinden biri belki de birincisi, taşıdığı engin ve okyanusvari anlamın tüketilememesi. Bu imkanın insanoğlu yaşadığı sürece üretilebilmesi ve yeniden konuşması. Her gördüğü insana yeni şeyler söyleyebilmesi. Her zamana, her zemine yepyeni mesajlar taşıması, Kur’an ın mucize oluşunun delillerinden biridir.

Kehf suresi resmi sıralamada, elimizde ki tedvinde 18. sırada yer alır. Hemen isra suresinin ardından. Adını, 12. ve 20. ayetler arasında anlatılan mağara arkadaşları, yani ashabı kehf kıssasından alır. Mekkidir. Firuz Abadi’nin Besairu zevi't-temyiz fi letaifi'l-kitabü'l-aziz’ inde Mekki olduğu konusunda ittifak olduğu iddiası yer alır.

Mekke’nin son döneminde nazil olduğu, sureye şöyle kuş bakışı bakıldığında kolayca anlaşılır. Çünkü Resulallah’ın ruh haritasını okuyan rabbimiz, onun tasavvurunu inşa etmek için bu surede bir çok teselli bahsine başvurur. Kehf kıssası da aslında bunlardan biridir. Bir teselli kıssasıdır. Siz rabbinize samimi olarak inanır ve güvenirseniz Allah sizi destekler ve yarı yolda bırakmaz mesajıdır.

Ğaşiye ile Nahl sureleri arasında indirilmiştir. Konusu Allah-İnsan ilişkisidir. Bu ilişkinin çift kutuplu tabiatıdır. Bir yanda yaratan ve yaratılan arasındaki mahiyet farkı, öte yandan ise Allah-İnsan arasında ki var oluşsal bağlantı. Daha doğru bir ifade ile insanın Allah’a olan muhtaçlığı, ihtiyacı. İşte Allah-İnsan ilişkisinin çift kutuplu tabiatından kastımda bu.

Sure Allah’ın mutlaklığı ile başlar İlk ayeti ebedi ve ezeli olan kâinatın yaratıcısının yüceliği ve mutlaklığı ile başlar ve yaratılmışların zirvesi olan insanın ve insanlığın ufku Hz. Peygamberin beşeri tabiatını, ölümlü tabiatını vurgulayan bir ayetle son bulur. Yani varlığın zirvesi olan Allah’ın mutlaklığı ile başlar, insanlığın zirvesi olan Resulallah’ın ölümlü ve beşeri tabiatını vurgulayarak son bulur. Onun için Allah-İnsan ilişkisini işler dedim.

Kur’an ın en sembolik suresidir girişte de söylediğim gibi. Çünkü bir çok kıssa mesel ve temsil içerir. Söyleyeceğini kıssalar meseller ve temsillerle dile getirir.

Kehf kıssası mesela. 13 - 20. ayetler arasında işlenir.

Zengin yoksul meseli 32  44. ayetler arasında.

Adem İblis kıssasına kısa bir değinir 50 – 53. ayetler arasında.

Musa – Salih kul kıssasına 60 – 82. ayetlerde yer verilir.

En son Zülkarneyn kıssasına ise 83 – 98. ayetler arasında yer verilir.

Bu kıssaların her birinin temsil ettiği bir hakikat vardır. Yani bu kıssalar birer parmaktırlar, ayı gösterirler. Parmak ayı gösterirken parmağa değil aya bakılır. Tabii önce parmağa bakılır ki nereyi gösteriyor. Gördükten sonra da gösterdiği yere bakılır. Onun için bu kıssalar gerçekten de tefsir edilmelidirler. Hatta sadece tefsirle yetinilmeyip te’vil edilmelidirler. Yani ne dediğinden hariç, ne demek istediği de sorgulanmalı, dahası; Kur’an a soru sorulmalı ve cevap alınmalıdır.

Her biri bir hakikate atıf olan bu kıssalardan 1. si olan ashabı Kehf kıssası, varlığın en temel yasası, mahlukatın en temel yasası olan hayat ve ölüm gerçeğine bir atıftır. İnsanoğlunun ölümden sonra dirileceğini işleyen bu mübarek kıssa ölümden sonra dirilişe inanmayanların tasavvurunu inşa eden, yamuk tasavvurlarını imha edip onlarda ölünden sonra bir dirilişin olduğunu inşa etmeye çalışan bir kıssadır.

Ondan sonra gelen zengin-yoksul kıssası ise, iki bahçe sahibi zengin, onun karşısında bir yoksul adam meseli anlatılır. Aslında bir meseldir bu. Yani tarihsel bir olaya atıf değildir, fakat her zaman her yerde yaşanması görülmesi mümkün olan bir misal, bir temsildir. İşte bu temsil de varlık ve yokluk. Varsıllık ve yoksulluk. Zenginlik ve fakirliğin mahiyeti üzerine insanoğlunu derin derin düşünmeye davet eder ve aslında zenginlik dediğimiz, yoksulluk dediğimiz şeylerin görece olduğunu ve bizim zengin dediğimiz insanların gerçekte çok yoksul olduğunu, yoksul gibi gördüklerimizin ise gerçekte çok zengin olduğunu. Varsıllık ve yoksulluğun, zenginlik ve fakirliğin bir de Allah’ça tanımı olduğunu. Allah’ın gör dediği yerden bakıldığında varlıklı gibi görünenlerin özü itibarıyla çok yoksul çok muhtaç olduğunu ve varlık gibi gördüğümüz şeylerin de bir gün elinden uçup gideceğini. Geriye kalanın öz zenginliği, iman zenginliği, kişilik ve şahsiyet zenginliği olduğunu. Yoksul gibi görünen insanların ise eğer içlerinde zengin bir yürek,i zengin bir iç dünyası taşıyorlarsa kaybedilmeyecek bir servete sahip olduklarını bize ima eder.

Daha sonraki temsil ve kıssa ise Adem – İblis kıssası. Kur’an da bir çok yerde anlatılan bu kıssa ki 7 surede anlatılır. İyi ve kötünün tabiatı, Şeytanın; Allah’ın insanın dostu oluşunun aksine, insanın ebedi düşmanı oluşu dile getirilir.

Ve Musa bir kul kıssası haddi zatında eşyanın görünen ve görünmeyen iki boyutu olduğu, yani çift boyutlu tabiatı dile getirilir ve hikmetle bilgi arasında ki derinlik farkı, iki ayrı bakış açısının aynı olayı nasıl değerlendirdiği. Dolayısıyla hakikatin, eşyanın gördüğümüz kabuğundan müteşekkil olmadığı, onun altında yatan bir boyutunun daha olduğu ve tabii buradan yola çıkarak hiç kimsenin ben her şeyi biliyorum iddiasında bulunmaması gerektiğini ve bilmediği bir boyutunun mutlaka olduğunu ve en son nihayetinde Allah’ın kâinata yönelik fiillerinin, eylemlerinin taa..! arka planında, temelinde çok farklı nedenler ve hikmetler yatabileceğini. Bu hikmetleri kavramadan, kavrayamadan Allah’ın yaratışı, Allah’ın müdahalesi, Allah’ın fiilleri üzerinde son sözü söylemememiz gerektiğini ima ve ihsas eder.

En son olarak ta Zülkarneyn kıssası, ki bu serinin son kıssasıdır. Maddi iktidar, manevi bilgelik ve bir açıdan da yerellik, evrensellik arasındaki farkı vurgular. Zülkarneyn’in şahsında doğuya ve batıya hükümdar olmuş, sahip olmuş bir cihangir, bir dünya hükümdarı, imparatorunun şahsında, aslında neyin geçici, neyin kalıcı. Hangi iktidarın geçici, hangi iktidarın kalıcı olduğunu bize ima eder.

Gördüğünüz gibi gerek ashabı kehf, gerek zengin yoksul, gerek Adem ve iblis. Gerekse Musa ve bir kul ve nihayet Zülkarneyn kıssalarının hepsinin bir ortak boyutu var. O da eşyanın çift kutuplu tabiatı. Yani hakikat iki kutba sahiptir. İşte doğum ve ölüm. Bu hayat ve öte hayat. İyilik ve kötülük. Bir yüzünde o, diğer yüzünde o. Gece ve gündüz, yine bilgi ve hikmet. Görünen ve görünmeyen. Bir başka kıssanın verdiği dünyevi iktidar, uhrevi iktidar. Yerellik ve evrensellik hepsinde gördüğümüz müşterek nokta hakikatin çift boyutluluğu.

Surenin makro hedefi insanın hayat bilgi ve iktidarının geçici, Allah’ın hayat bilgi ve iktidarının ise kalıcı olduğunu söylemektir. Bunu Musa - bir Kul kıssasında ki bilgi felsefesiyle. Ashabı kehf kıssasında ki ölüm ve hayat bakışıyla. Zülkarneyn kıssasında ki iktidar bakış açısıyla bize söyler sure.

Ve bir tasavvur inşa eder bu sure, muhatabının tasavvurunu yeniden inşa eder. Yani sizin bilgiye nasıl baktığınızı veya nasıl bakmanız gerektiğinizi. Hayata mevcut bakışınızla, aslında bakmanız gereken arasında ki fark. Yine iktidara nasıl baktığınızı ve ideal olarak bakmanız gereken yeri öğretir, gösterir.

İşte böylece inşa eder ve tabii ki sadece Tasavvurunu inşa etmez, aynı zamanda ahiretini imar ve mamur eder. Yani hem dünyada hayatı inşa edecek insanı eder, hem de bu insanın ahiretini inşa eder vahiy. İşte bütün bu nedenlerden dolayı sure tüm insanlığa şu ebedi mesajı vererek son ayetinin son cümlesi şöyle son bulur;

femen kâne yercu Lıkae Rabbihi felya'mel amelen salihan ve lâ yüşrik Bi 'ıbadeti Rabbihi ehadâ (110) kim rabbine kavuşacağına inanırsa, bunu yürekten kabul eder ve buna hazır olur, hatta buna iştiyak duyarsa felya'mel amelen Saliha mutlaka iyi bir şeyler yapsın. İyi eylemler ortaya koysun.

Kim gibi diye sormazsınız değil mi? İşte mağara arkadaşları gibi. İyi eylemler ortaya koysun. Yani şeytan gibi kötü eylem değil, Adem gibi iyi eylemler. Yani işte bu surede meseli ve kıssası anlatılan o iyilerin eylemleri. Onların izini sürsün, yoksa şeytanın izini sürmüş olur. ve lâ yüşrik Bi 'ıbadeti Rabbihi ehadâ ve rabbine, özellikle rabbine, rububiyeti öne çıkarmış ayet. Yani kendisini terbiye eden, koruyup gözeten, koruyup kollayan, öğreten, yaşatan, yaşaması için gerekli olan her şeyi temin eden rabbine de hiçbir şeyi ortak koşmasın. Yani Allah’a ait hiçbir niteliği Allah dışında hiçbir varlığa yakıştırmasın. Mükemmelliği Allah dışında birine izafe etmesin diyerek son bulur.

Bu kısa ve muciz girişten sonra şimdi surenin tefsirine başlayabiliriz.




1-) El Hamdu Lillâhilleziy enzele alâ abdiHİl Kitabe ve lem yec'al lehu 'ıveca;

HAMD o Allâh'a mahsustur ki, kuluna Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsini (KİTAP), kendisinde hiçbir tutarsızlık olmaksızın inzâl etti. (A.Hulusi)

001 - Hamd o Allaha ki kuluna kitap indirdi, hem ona hiç bir yamukluk yapmaksızın.(Elmalı)


El Hamdu Lillâhilleziy enzele alâ abdiHİl Kitabe ve lem yec'al lehu 'ıveca Hamdolsun Allah’a ki kuluna ilahi mesajı indirdi ve onda hiçbir çarpıklığa yer vermedi. Hiçbir karmaşaya, hiçbir yamukluğa, hiçbir çapraşıklığa yer vermedi.

Iveca; Çarpıklık diye çevirdim Türkçeye, ki karmaşa, yamukluk aynı anlamlara gelir. Bakara suresinin girişindeki ayette de hatırlayacaksınız;

 Zâlikel Kitâb'u lâ raybe fiyhi hüden lil muttekıyn (Bakara/2) ifadesi var. Bu ayeti kerimede lâ raybe fiyhi, kendisinde şüphe bulunmayan bu kitap Allah bilincine ulaşanlar, daha doğrusu var oluş bilincini yitirmemiş herkes için bir yol gösterici, bir yol haritası bir kılavuzdur. Oradaki lâ raybe fiyhi ile birlikte düşünmek lazım Iveca’yı. Yani yamukluğa, kuşkuya yer vermeyen bir kitap.

Yine Nisa/82. ayetteki eğer o Allah dışında bir kaynaktan gelmiş olsaydı; ..levecedu fiyhıhtilafen kesiyra (Nisa/82) buyruluyordu ya. Onda bir çok karmaşık şey bulurdunuz. Birbiriyle çelişen nokta bulurdunuz, çelişki bulurdunuz. Onun için bunu bulamazsınız diyor Kur’an ilahi kaynağına atıf yaparak Kur’an vahyin.

Yine İsra/105. ayetinde, ki bir önceki surede, derste işlemiştik; Ve Bil Hakkı enzelnahu ve Bil Hakkı nezel (İsra/105) biz onu hakikate bir atıf olarak, kaynağından geldiği gibi indirdik ve o da hakikate bir atıf olmak üzere kaynağından indiği gibi insanlara ulaştı.

İşte bütün bunlarla, bu ayetlerle birlikte düşündüğümüzde burada ki ıvecen kelimesinin ne demeye geldiği daha iyi anlaşılır.


2-) Kayyimen, li yünzire be'sen şediyden min ledünHU ve yübeşşiral mu'miniynelleziyne ya'melunes salihati enne lehüm ecran hasena;

Dosdoğru (bir Kitap'tır) da... O'nun ledünnündendir; şiddetli bir sıkıntıya karşı uyarmak ve de imanın gereği çalışmalar yapan iman edenlere, kendileri için güzel bir karşılık olduğunu müjdelemek içindir. (A.Hulusi)

002 - Dosdoğru, ledünnünden şiddetli bir beis ile inzar etmek, ve Salih, Salih ameller yapan müminlere şunu müjdelemek için ki kendilerine cidden güzel bir ecir var. (Elmalı)


Kayyimen, li yünzire be'sen şediyden min ledünH aksine onu dosdoğru, dolambaçsız kıldık ki, inkarcıları kendi katından gelecek şiddetli bir ceza ile uyarsın. ve yübeşşiral mu'miniynelleziyne ya'melunes salihati enne lehüm ecran hasena yararlı ve erdemli davranan müminlere ise kendilerini bekleyen güzel bir karşılığı müjdelesin diye indirdik.


3-) Makisiyne fiyhi ebeda;

Ki (bu iman edenler) onun içinde sonsuza dek kalacaklardır. (A.Hulusi)

003 - Ebediyen onda arâm edecekler. (Elmalı)


Makisiyne fiyhi ebeda içinde ebedi kalacakları bir karşılığı. Yani geçici olmayan bir karşılığı.

Neden böyle bir ilaveye ihtiyaç duyulmuştur derseniz, aslında bir üstteki 2. ayet, bu karşılığın sadece ukbada değil dünyada da bir biçimde verildiğini zaten ima ediyor ve biraz sonra gelecek mağara arkadaşları kıssası bunun tipik bir örneği. Bakın Allah severse kendisini razı eden, kendisini sevindiren, yani aslında kendilerini sevindirdiler onlar. Yoksa insanoğlunun imanından Allah’ın hiçbir çıkarı olmadığı gibi, inkarından da hiçbir kaybı olamaz.

Allah insanı sevdiği için kendi lehine yaptıklarından dolayı da sevinir. Yani insanın kendi kendisine ikram etmesine sevinir. Zulmetmesine ise razı olmaz. Çünkü Allah’a zulmetmez, edemez zaten. ve mâ zalemûna ve lâkin kânû enfüsehum yazlimûn. (Bakara/57) Bize zulmetmediler zaten bu mümkün de değil. Fakat kendilerine, bizzat öz benliklerine zulmettiler, haksızlık yaptılar.

Peki burada ki 3. ayetin muradı nedir dersek, bu dünyada ki Allah’ın ödülünün yanında bir de kalıcı ebedi bir ödül beklediği ifade buyruluyor ve devam ediyor. Aslında bunlar duraklarıyla birer ayet olsalar da mâna ve mânanın aslı olan cümle devam ediyor, şu 4. ayeti de kapsıyor;


4-) Ve yünziralleziyne kalüttehazAllâhu veleda;

"Allâh çocuk edindi" diyenleri de uyarmak için. (A.Hulusi)

004 - Hem şunları inzar etmek için ki «Allah velet edindi» demekteler. (Elmalı)


Ve yünziralleziyne kalüttehazAllâhu veleda  bir de Allah çocuk edindi diyen kimseleri uyarsın için indirdi.

Bu uyarının doğrudan muhatabı Hıristiyanlaşan Hz. İsa müminleridir. Çünkü hemen bir üstte 2. ayette müşrikler uyarılmıştı. li yünzire be'sen şediyden (2) biçiminde uyarılmıştı. Onun için burada ki özellikle ehli kitap içerisinden Allah’a oğul isnat etmesi ile ünlü, belki bir takım yorumlarla, bir takım te’villerle bir takım dolaylı yollardan ama teslis akidesinin temelde taşıdığı şirk unsuruna dikkat çeken bir ayet bu.


Devam ediyor B sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder