3 Nisan 2012 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. İSRA (025-029)(90-B)




A sayfasından devam


25-) Rabbüküm a'lemu Bima fiy nüfusiküm* in tekûnu salihıyne feinnehu kâne lil evvabiyne Ğafûra;

Rabbiniz (hakikatiniz olarak, bilincinizi {nefsinizi} meydana getiren El Esmâ bileşiminiz) nefslerinizdekini (bilincinizdekini) daha iyi bilir! Eğer siz sâlihler (hakikate imanın gereğini yaşayanlar) olursanız; muhakkak ki O, yetersizliklerinden dolayı tövbe edenlere Ğafûr'dur. (A.Hulusi)

025 - Rabbiniz nefislerinizdekini daha iyi bilir, eğer siz ehli salâh iseniz; Şüphesiz ki o çok tövbekâr olanlara bir gafûr bulunuyor, (Elmalı)


Rabbüküm a'lemu Bima fiy nüfusiküm* in tekûnu salihıyn ey insanlar rabbiniz içinizde olan biteni çok daha iyi bilir. Yeter ki siz iyiliği özümseyenlerden olun. Salihlerden, yani iyilik yapmayı artık hayatının bir tarzı haline getirenler den olun. Salih olmak bu demektir. İyiliği hayat tarzı haline getiren.

Bu hemen anne babaya iyi davranma talimatının arkasından böyle bir cümlenin gelmesi, bize hemen şunu hatırlatılıyor ki; Kasıtsız kusur ve sana karşı kırılıp gücenmelerini Allah görür zaten. Yani onların gücenikliğinin haklı ya da haksız sebebe dayanıp dayanmadığını Allah bildiği için sen özünde iyi olmaya bak. Özünde iyi olursan, iyiliği içselleştirir, iyiliği hayat tarzı haline getirirsen onların; senin kastetmediğin halde yanlış anlamalarından dolayı kırılıp gücenmeleri, ya da bir takım başka nedenlere dayalı olarak sana karşı tavır koymalarının gerçek nedenini Allah çok iyi bilir.

Hatta bu ayetin bu yorumunu ayetin son cümlesi çok daha güzel onaylıyor; feinnehu kâne lil evvabiyne Ğafûra hiç aklından çıkarma ki O, hatada ısrar etmeyip kendisine yönelenler için fazlasıyla bağışlayıcıdır. Evet, neden? İşte burada deminki yaptığım yorumda olduğu gibi; Eğer özünüzde iyiyi kastetmişseniz, iyiyi istemişseniz, iyiliği içselleştirmişseniz; sizin tavır ve davranışlarınızdan olmayacak sonuçlar çıkaran ve bunu da bahane kılarak size tavır koyan anne babanın bu tavrına Allah aldırmaz. Çünkü Allah tavır ve davranışların özüne, sebebine, taa! Yüreğin içinde, tasavvur da akılda yatan ilk sebebine bakar.

Onun için evvabiyn sözcüğünü Said bin Cübeyr; evladın tavrının, ebeveyni tarafından nasıl algılandığı değil, özünde hayır ve iyilik taşıyıp taşımadığı ile açıklamıştır. Yani özünde iyilik ve hayır taşıyorsa o evvabiynden dir. Allah’a yönelenlerden dir. Hatta bazen öyle olur ki Allah’ın razı olduğu bir amelden anne babanızı razı edemeyebilirsiniz. İkisi arasında sıkışıp kaldığınız durumlar bile olabilir. Bu durumda onlara güzel söz söylemek, ama ameli, eylemi; Allah’ın razı olduğu biçimde koymak, onların gönlünü almak, fakat Allah’ın razı olacağı, gönüllerin özünü bilen Allah’ın razı olacağı istikamette bir tavır koymak.


26-) Ve ati zelkurba hakkahu velmiskiyne vebnes sebiyli ve lâ tübezzir tebziyra;

Yakınlara hakkını ver; yoksula ve yolda kalmışa da... (Fakat) ölçüsüz de dağıtma! (A.Hulusi)

026 - Karabet sahibine de hakkını ver, miskîne de, yolda kalmış da, bununla beraber saçıp savurma. (Elmalı)


Ve ati zelkurba hakkahu velmiskiyne vebnes sebiyli ve lâ tübezzir tebziyra Yine insanoğluna yönelik uyarılar bunlar. Sadece Hz. Peygambere yönelik saydığımızda Kur’an ın muhatap alanını bir kişiyle sınırlamış oluruz ki bu hiçte doğru değil. Kaldı ki bu tavırlar, bu hitap yukarıda da olduğu gibi Resulallah’ın yanında besleyip büyüteceği bir anne babasının olmadığını biliyoruz. İnsan oğlunun tümüne hitaptır. Onun için biz de; Ey insan.! hitabıyla anlıyoruz bunu.

Yakınlık sahibine hakkını ver. Düşküne ve yolda kalmışa da hakkını ver. Fakat sakın ola ki elinde, avucundakini amaçsız bir biçimde saçıp savurma.

Akrabanın düşkün ve yoksulu zaten burada ki miskiyn ve vebnes sebiyl yolda kalmış içine girer. Yani akraba da olsa düşkünse, yoksuldan daha öte bir şey miskiyn. Bir çok ayırım getirilmiş bu iki kavrama ama en makul ayrım fakirle miskin arasındaki şudur. Fakîyr, bizde fakir dediğimiz şey; yoksulluğu açık olan ve herkesin bildiği. Miskiyn ise dışarıdan yoksulluğu bilinemeyen,varsıl gibi görünüp ama hakikatte içeriden yoksul olan. Onun için akraba da olsalar bunlar zaten kapsama dahildir.

Burada ki Hakk o zaman Ve ati zelkurba hakka yakınlık sahibi olanların hakkını verin emrinden kasıt daha başka bir şey olsa gerek ki, akrabalık ilişkisinden dolayı oluşan hukukun istismar edilmemesi emrediliyor. Mesela miras hadiselerinde. Mesela ortaklık hadiselerinde, mesela akraba ile alış veriş. Amcadır, yeğendir amca çocuklarıdır, bu gibi yakın akrabalıklarda, güçlü akraba, güçsüz akrabanın hakkını kimi zaman gaspeder. Akrabalık bağlantısından dolayı da güçsüz olan sesini çıkaramaz. Yani diğeri akrabalık bağlantısını istismar ederek hak gaspına yönelir. İşte burada söylenen odur asıl.

Burada ki tebziyr; yasaklanan, yani saçıp savurma deniliyor ya, elinde avucundakini amaçsız biçimde. Aslında bziyr; çekirdek demek. Hatta kuru üzüme de denilir. Her şeyin çekirdeğine de verilebilir. En küçük olan demek. Fakat burada miktarla ilgili değil demiş büyük müfessir Mücahit. Burada ki tebziyr aslında nitelikle ilişkilidir, nicelikle değil. Yani verilen şey az da olsa, çokta olsa amacı nedir. Amaçsızca harcamaktır tebziyr demiş. Amaçsızca, saçıp savurmak, amaçsızca yele vermek. Hedefiyle ilgili yani.

Ne olurmuş amaçsızca saçıp savrulursa. Amaçsızca saçıp savurmak neden yasak olsun derseniz bu israf olur. İsraf haramdır. “Benim değil mi?” diyecekse biri, tam da kapitalist mantığıdır. Hayır senin değil, sana emanet. Emanete ihanet olur. Mutlak değildir hiçbir mülkiyet, mukayyettir. Onun içinde benim değil mi diyerek, servet sana ait olsa bile istediğini yapamazsın. Çünkü o sana emanettir. Fakat bunu bir kapitaliste nasıl izah edersin, nasıl açıklarsın. Servet benim değil mi istediğimi yaparım diyen bir mantık, bir akıl israfı anlayabilir mi.

İşte rabbimiz akılları terbiye ediyor vahiyle. İşte Kur’an aklı ve tasavvuru inşa ediyor, yani adam yontuyor, adamı adam ediyor. Yoksa izah edemezsiniz, açıklayamazsınız. Ne olurmuş? Bakın yine Kur’an dan öğreniyoruz.


27-) İnnel mübezziriyne kânu ıhvaneşşeyatıyn* ve kâneş şeytanu liRabbihi kefura;

Değer bilmedikleri için boş yere saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir! Şeytan ise Rabbinin nimetine nankörlük edenlerden oldu! (A.Hulusi)

027 - Çünkü saçıp savuranlar Şeytanın ihvanıdırlar, Şeytan ise rabbine çok nankör bulunuyor. (Elmalı)


İnnel mübezziriyne kânu ıhvaneşşeyatıyn çünkü amaçsızca saçılıp savrulanlar ve savuranlar çok geçmeden şeytanın kardeşleri olup çıkarlar.

Burada ki olup çıkarlar, kardeşleridirler diye de çevirmek mümkün kısa yoldan. Fakat olup çıkarlar diye çevirmemin sebebi, gerekçesi; Kânu, nakıs fiiline, yardımcı fiiline Keynunet değil de sayruret anlamı vermem yüzünden. Yani kökende öyle değil daha sonradan bir fiil, bir eylem dolayısıyla o sonuç elde edilmiş. Olup çıkarlar. Önceden şeytanın dostları değildiler ama saçıp savurmaya amaçsızca harcamaya başladıklarında şeytanın dostu olurlar.

Neden ve nasıl? Çok basit.Çünkü günah sektörü rantiye tarafından beslenir. Rantçılar besler günah sektörünü. Saçıp savuranlar besler. Saçıp savuranlar kolay yoldan kazananlardır, hatta haksız kazananlardır. Bedel ödemeden kazananlardır ve her yerde günah sektörünü bunlar besler ve finanse ederler. Günah sektörünün finansörleri kolay yoldan para kazananlardır, emeksizce kazananlardır. Rantçılardır, haksız kazanç sahipleridir ve tabii faizciler, tefecilerdir. Faizin yasaklanmasının temel sebebi de budur zaten.

Onun için israfta yasaktır çünkü günah sektörünü besler. Fuhuş, kumar, içki, uyuşturucu ve her türlü buna benzer toplumsal ve bireysel kokuşmuşluğun finansörlerine bakın, kolay yoldan kazananları göreceksiniz.

Zaten bu sektörler kolay yoldan kazananların sırtından yine kolayca kazananları bedava kazananları doğurur ve günah sektörü, küfür sektörüne dönüşür. Artık o toplumu kangren eden bir yara gibi sarıp sarmalamaya başlar ve sonunda toplum kötürüm olur. Toplumu teslim alır. Günah sektörünün besledikleri beslemeler, ayak iken baş olur ve o toplumda artık dürüst, helal kazanan, namuslu, alnının teri ile kazanan insanlar değil, günah sektörünün beslediği insanlar el üstünde tutulmaya başlar ve o toplumun ciğerpareleri olan çocuklar kendilerine helal kazananları değil, günah sektöründen kazananları örnek olarak alırlar. İşte o toplumun geleceği de böylece yok olur, helak olur.

ve kâneş şeytanu liRabbihi kefura zira şeytan rabbine karşı pek nankör idi. Yani, şeytanın dostu olmaya kalkıyorsunuz, Allah’ın değil. Şeytanla iş birliğine kalkıyorsunuz. İşte buna da Allah’ın; sizi sınamak için verdiği servet neden oluyor. Tıpkı Karun örneğinde olduğu gibi. Servet, size emanet ve imtihan için verilmiş bir imkanı Allah’a karşı kullanmaya kalkmak. Aslında size karşı, kendinize karşı kullanmaya kalkmak.


28-) Ve imma tu'ridanne anhümübtiğae rahmetin min Rabbike tercuha fekul lehüm kavlen meysura;

Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti beklemekten ötürü onlardan (ashab-ı suffa) yüz çevirir isen, o takdirde onlara yumuşak, gönül alıcı bir söz söyle. (A.Hulusi)

028 - Ve eğer rabbinden ümit ettiğin bir rahmeti aramak için o müstahaklardan sarfı nazar etmek mecburiyetinde isen o vakit da onlara yumuşak bir söz söyle. (Elmalı)


Ve imma tu'ridanne anhümübtiğae rahmetin min Rabbike tercuha ve eğer sen kendin umut katın olan rabbin katından gelecek bir rahmet ve lûtfu arama çabasında olduğun için muhtaçları geri çevirme durumundaysan, yani senden isteyenin ihtiyacını karşılayamayacak, şu anda yok ama gelirse veririm diyecek durumdaysan, böyle sen de biraz muhtaç durumdaysan fekul lehüm kavlen meysura en azından onlara gönül alıcı bir söz söyle.

Değerli dostlar, koca ilahi vahyin işi gücü yokta yoksulların gönlünü mü görüyor demezsiniz değil mi, insanın gönlünü görüyor. Vahyin merkezi insandır. Vahyin amacı insanın mutluluğudur. Bakınız, Allah’a güzel söz söyleyin demiyor, insana, üstelik hor görülen, yoksul, toplumun en düşkün tabakasına. Bir çift güzel sözü esirgemeyin diyor. İnsan onurunu ve haysiyetini korumayı esas alıyor. Bize asıl dikkat edeceğimiz noktanın o olduğunu söylüyor.

İnsanlara iyilik yapmak için varsıl olmak şart değil diyor bu ayet. Yani servetinizin olması şart değil iyilik yapmak için. Servetiniz olmasa da iyilik yapabilirsiniz. Onların onurunu koruyarak, insanca davranarak bu şart. Varsıl olmak şart değil, insanca davranmak şart.

Bu ayetin muhatabı herkestir. Zaten Hz. Peygamber daha önceden rabbinden rızk garantisi almıştı. Taha suresinin 131-132. ayetleri bunun delilidir. Onun için bu ayetin muhatabı önceki ayetler gibi hepimiz, bizleriz yani.

Sen diyor ey bana muhatap olan kişi lâ nes'elüke rizkan* nahnu nerzük..; (Taha/132) diyordu mezkur ayetler. Senden biz rızk istemiyoruz. Yani rızk kazanmak için çaba göstermeni istemiyoruz, seni biz doyuracağız.


29-) Ve lâ tec'al yedeke mağluleten ila unukike ve lâ tebsutha küllelbastı fetak'ude melumen mahsura;

Elini boynuna bağlanıp asılmış kılma (Arapça deyim = cimrilikten kaçın)! Onu büsbütün açma da (müsrif de olma)... Yoksa pişmanlık içinde oturup kalırsın. (A.Hulusi)

029 - Hem elini bağlayıp boynuna asma, hem de onu büsbütün açıp saçma ki pişman olur, açık kalırsın. (Elmalı)


Ve lâ tec'al yedeke mağluleten ila unukik yine sen ey insan ne ellerini boynuna bağlayıp cimrilik yap ve lâ tebsutha küllelbast ne de onları büsbütün açarak saçıp savur. fetak'ude melumen mahsura o takdirde sen kınanmış olarak gözden çıkarılıp pişmanlık içinde bir köşede kalakalırsın.

Dengeli davranış, bakınız; ne elini açıp saçıp savur, ne de sık suyunu iç dengeli davran servet konusunda. Servet emanettir. Ne emanete ihanet et, israf et günaha ver, ne de kendini yoksul bırakacak kadar dengesiz bir harcama sistemi. Ya da sadaka bile olsa. Zekat alacak duruma gelecek şekilde zekat vermek hiç kimseye önerilmemiştir. Aksine bir ömür boyu zekat verebilecek şekilde zekat vermek. Çünkü zekat vermek, zekat verecek gelire sahip olmaktır. Bir insan zekat vermekten düşürecek bir şekilde tasadduk etmemeli. Çünkü süt veren ineğin kesilmesi anlamına gelir. O sürekli zekat makinesi, sürekli veren el olmalı. Onun için de dengeye davet eden muhteşem bir ilke. Aslında bu sadece servet konusunda değil, harcama rejimi konusunda değil, her alanda dengeyi öngören bir vahiy, Kur’an var.


Devam ediyor C sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder