18 Nisan 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. İSRA (090-095)(92-C)




B sayfasından devam

90-) Ve kalu len nu'mine leke hatta tefcüre lena minel Ardı yenbû'a;

Dediler ki: "Bizim için arzdan bir pınar fışkırtmadıkça sana asla iman etmeyeceğiz.” (A.Hulusi)

090 - Ve biz dediler: sana ihtimali yok inanmayız, tâ ki bizim için şu yerden bir memba' akıtasın. (Elmalı)


Ve kalu len nu'mine leke hatta tefcüre lena minel Ardı yenbû'a Nitekim, nasıl inkar ettiler, nasıl nankörlük ettiler biliyor musunuz. Mesela bir dönemde somut örnekleri görüldü bunun. Vahyin ilk muhatapları arasından inkarcılar, insanoğlunun nankörlüğünün tipik örneklerini verdiler, şu gibi. Demişlerdi ki; “Ey Muhammed. Bize yerden kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.


91-) Ev tekûne leke cennetün min nehıylin ve ınebin fetüfeccirel'enhare hılaleha tefciyra;

"Yahut senin hurma ağaçlarından ve üzümden bir bahçen olmalı, onların arasından gümbür gümbür nehirler fışkırtmalısın." (A.Hulusi)

091 - Yahut senin için hurmalıklardan ve üzümlüklerden bir bahçe ola da aralarında şarıl şarıl çaylar akıtasın. (Elmalı)


Ev tekûne leke cennetün min nehıylin ve ıneb veya senin hurma ağaçlarıyla, asmalarla dolu bir bahçen olmalı. fetüfeccirel'enhare hılaleha tefciyra dahası onların arasından gürül gürül ırmaklar çağıldatmalısın demişlerdi. Daha başka şeylerde demişlerdi.


92-) Ev tüskıtasSemae kema ze'amte aleyna kisefen ev te'tiye Billâhi vel Melaiketi kabiyla;

"Yahut tehdit ettiğin gibi semâyı parça parça üzerimize düşürmelisin veya Allâh'ı ve melekleri karşımıza kefil olarak getirmelisin." (Allâh ismiyle işaret edileni anlamayıp, O'nu gökte bir tanrı olarak düşündükleri için bunu söylüyorlar.) (A.Hulusi)

092 - Yahut zu'mettiğin gibi üzerimize Semayı kıt'a kıt'a düşüresin, yahut Allah ı ve Melekleri kefil getiresin. (Elmalı)


Ev tüskıtasSemae kema ze'amte aleyna kisefe daha beter şeyler. Ya da göğü iddia ettiğin gibi paramparça edip üzerimize indirmeli ev te'tiye Billâhi vel Melaiketi kabiyla ve nihayet Allah’ı ve melekleri getirip karşımıza dikmelisin.

Şuna bakınız, insanoğlu görmek istemeyince gözlerini gerçeğe nasıl kapatıp körleşiyor. Tıpkı geçmişte Yahudileşen İsrail oğullarının Büyük İslam peygamberi Hz. Musa’ya yaptıkları gibi. Hani onlarda demişlerdi ki;

Ve iz kultüm ya Mûsâ len nu'mine leke hatta nerAllâhe cehra.. (Bakara/55) Hani demiştiniz ki ey Yahudileşen İsrail oğulları, Ey Musa Allah’ı bize açıkça göstermedik çe sana asla iman etmeyeceğiz. Ama ilginçtir hatta nerAllâhe cehraten açıkça göstermedikçe. Neden açıkça? Allah’ın lütuflarını öylesine görmüşlerdi ki, aslında görmüş gibi olmaları lazımdı. O mucizeler, o asa-yı Musa, o yedi Beyza, o men ve selva, o denizden geçme, o firavunun zulmünden kurtulma ve daha bin bir türlü mucize yetmemiş gibi nankörlüğe bakınız, insanın Allah’a karşı gösterdiği o nankörlüğün büyüklüğüne bakınız ki; açıkça görmek.

Aslında bu geçinmeye gönlü olmamak demek. İman etmeye gönlümüz yok demek. Onun için de bin bir dereden su getireceğim demektir. Ki aslında Resulallah’a yapılanda buydu ve bugün de Kur’an vahyine karşı direnenler aynı mantığı sergilemiyorlar mı? Eğer gören bir göz varsa zaten görülecek hakikat göz önündedir. Mucize arayanlar aradıklarını aynaya bakınca görürler. Onun için görmek istemeyen göze kimse gösteremez. Anlamak istemeyen insana kimse anlatamaz. Duymak istemeyene kimse duyuramaz. Onun için kördürler, sağırdırlar, dilsizdirler demiyor mu. Ve dönemezler demiyor mu Kur’an.


93-) Ev yekûne leke beytün min zuhrufin ev terka fiys Sema'* ve len nu'mine lirukıyyike hatta tünezzile aleyna Kitaben nakrauh* kul subhane Rabbiy hel küntü illâ beşeran Rasûla;

"Yahut senin altından bir evin olmalı ya da semâda uçmalısın... (Ayrıca) senin göğe uçmana da biz asla iman etmeyiz; tâ ki, kendisini okuyacağımız bir yazılı madde kitabı gökten bizim üzerimize indirinceye kadar!"... De ki: "Subhan'dır Rabbim! Rasûl bir beşerden başka neyim ki?" (A.Hulusi)

093 - Yahut senin altından bir evin olsun, Yahut Semaya çıkasın, ona çıktığına da aslâ inanmayız tâ ki üzerimize okuyacağımız bir mektup indiresin, de ki: Sübhanallah ben ancak beşer bir Resulüm. (Elmalı)


Ev yekûne leke beytün min zuhruf devam ediyorlar isteklerine. Veyahut ta senin altından bir köşkün olmalı. Peygamber değil İmparator tasavvur ediyorlar. Bazı şeyleri karıştırıyorlar. Peygamberler, servetleri vahiy onların. Onlar insanlık için yaşadılar, hakikat uğruna ömür sürdüler ve vahiyden başka, haktan başka bir şeyi de miras bırakmadılar. Ama onların tasavvurunda peygamber değil, bir kral var. Altın taçlı, sırma kaftanlı, yakut tahtlı bir peygamber.

Aslında bu tasavvur bu günün bir çok Müslüman’ının zihninde de yok mu. Öyle bir peygamber tasavvur ediyor ki; Aslında tasavvurundaki peygamber bir kral, peygamber değil. Onun için galiba bizimde düzeltmemiz gereken bir çok yamuk tasavvurumuz mevcut. Buna bakıp düzeltmek gerekiyor.

ev terka fiys Sema'* ve len nu'mine lirukıyyike hatta tünezzile aleyna Kitaben nakrauh veya göğe çıkman gerekir, göğe çıkmalısın. Fakat göğe çıkman durumunda dahi oradan bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe yine de sana inanmayacağız.

Şuna bakınız sevgili Kur’an dostları, göğe çıkmalısın diyorlar, bu da yetmez. Göğe çıktığını görsek yine olmaz, kabul etmeyiz. Beylerin keyfine bakınız, oradan bize kitap indirmelisin.

Kul De ki; hakate karşı kör davranan bu güruha karşı subhane Rabbiy hel küntü illâ beşeran Rasûla kudret ve yüceliğinde sınır olmayan sadece rabbindir. Ben fani bir elçiden başka neyim ki..! De. Sanırım bunu yüreğimizin taa..! derinlerinde duymamız gerekiyor. Alemlere rahmet, Hz. Muhammed’e söyleniyor. Ben fani bir elçiden başka neyim ki..!

Ya kendisi bir şey zannedenler ya onlar, ya Allah’a karşı isyan edenler. Allah’la ayaklaşanlar. İlahlığa kalkışanlar boyuna posuna bakmadan, ya onlar..! Evet bu ibare tüm mucize taleplerinin reddi içindir aslında. Açıkça anlaşılıyor. Burada anlaşılan gerçek şu;

1 - Mucize Allah’tandır. Yani peygamber istediği zaman mucize veremez. Yukarıdaki taleplere karşı bunu de, emri ile bu anlatılıyor. Benim elimde değil ki. Mucize Allah’tandır. Zaten;  Mucizenin mucizelik vasfı Allah’tan olduğu içindir. Allah’ın peygamber elinde yarattığı harikuladelikler, olağanüstülükler, sıra dışılıklardır.

2 – Mucize Kur’an dır. buradan 2. çıkarsadığımız şey de budur.

Ankebut/51. e bakınız. Ve tabii bu surenin isra suresinin 59. ayetine bakınız. Orada da göreceksiniz ve gelecek şimdi inşallah. Ankebut/51 de; “Onlara mucize olarak bu Kur’an ı göndermemiz yetmedi mi?” diyor. Senden mucize talep edenlere de ki; Onlara mucize olarak ellerinde okudukları bu vahyi göndermemiz yetmedi mi. Onun için bize yetti ya rabbi demek lazım.


94-) Ve ma meneanNase en yu'minu iz caehümül hüda illâ en kalu ebeasellahu beşeran Rasûla;

Kendilerine hakikat geldiğinde, insanların iman etmelerine mâni olan: "Allâh, rasûl bir beşer bâ's etti!" demeleridir. (A.Hulusi)

094 - Kendilerine doğru yolu gösteren hidayetçi geldiğinde nâsın iman etmelerine ancak şöyle demeleri mani' oldu: Allah bir beşeri mi Resul gönderdi? (Elmalı)


Ve ma meneanNase en yu'minu iz caehümül hüda illâ en kalu işte kendilerine doğru yol bilgisi geldiği zaman insanları, ona inanmaktan alıkoyan şey sadece şöyle akıl yürütmeleriydi. Nasıl görelim bakalım. ebeasellahu beşeran Rasûla ne yani şimdi Allah fani bir insanı mı elçi olarak gönderdi.

İşte tasavvur bu. Yamukluk orada başlıyor. Tüm inkarcı toplumlar melek peygamber istemiştir biliyor musunuz. Kur’an ı açınız helak olmuş toplumların hikayesini okuyunuz, o kıssalarda gördüğünüz ortak gerçek şu olacaktır. Her helak olmuş toplum peygamberlerinden melek bir peygamber istemiştir.

Peki melek bir peygamber gelse idi mucizeleri gördükleri halde, Allah’ı açıkça göstermedikçe iman etmeyiz diyen bu kafa iman eder miydi sanıyorsunuz. Tabii ki etmeyecekti. Fakat etmeyeceği halde neden bunu istedi? İşte bu soru çok önemli. Anahtar bir soru. Buna bir tek cevap bulabiliriz. Eğer melek gönderilseydi bu insan, o melek, biz insanız deyip vahyi hayatına koymamanın kendince gerekçesini bulacaktı. Biz onu örnek alamayız. Haklı olarak, biz onu takip edemeyiz, biz onu üretemeyiz. Çünkü mahiyetimiz ayrı. Onun için insanoğlu kurnazlığını bu dille dile getiriyordu. Aslında vahyi takip etmemek için kendisine bir bahane üretiyordu. O nedenle tüm inkarcı kavimler risaletin örnekliğinin yükünden kurtulmak için melek peygamber isteriz dediler.

Tabii onlar melek peygamber istediler, biz ise tarihte böyle bir istek yapmaya fırsat bulamadığımız için kendi tarihimizde peygamberi melekleştirmeye kalkan çizgiler ortaya çıkardık. Onun bir başka versiyonunu. Melek peygamber isteme fırsatını kaçıranlar ellerinde ki insan peygamberi melekleştirdiler. Melekleştirince hayattan dışlamış oldular. Bir peygamberi taşlayarak hayattan kovmakla, melekleştirerek, yücelterek, uçurarak, insan üstüleştirerek hayattan kovmak aynı şey. Neticede ikisi de aynı kapıya geliyor,i ikisinde de peygamberin örnekliği kayboluyor. Artık hayatınızda yok o. O zümrüt-ü anka gibi, bir masal kuşu. Sadece masallarda olur, ama hayatta asla, olamaz.

Olamaz çünkü insan üstüleştirdiniz. O nedenle sevgili efendimiz bu tehlikeye daha baştan işaret ederek;

La tutruni kema etrıyyet me Meryem..! beni Meryem’in oğlunu insanüstüleştirdikleri gibi siz de beni insanüstüleştirmeyin. Uçurup göçürmeyin. Fe innema ena abduh..! ben yalnızca bir kulum. Deyin ki Allah’ın kulu ve elçisi. Fe kulu Abdullah ve rasuluhu..! Evet, Allah’ın kulu ve elçisi. Onun için burada eski toplumların yaptığını bizim efendimize yapmamamız gerekiyor işte burada ki uyarı da bence odur. Kur’an ın verdiği ebedi mesaj bize budur.


95-) Kul lev kâne fiyl' Ardı Melaiketün yemşune mutmeinniyne le nezzelna aleyhim mines Semai meleken Rasûla;

De ki: "Eğer arzda yaşayanlar yürüyen melekler olsaydı, elbette onlar üzerine semâdan melek bir Rasûl indirirdik." (A.Hulusi)

095 - Söyle onlara eğer, Arzda hep uslu uslu yürüyen Melâike olsa idi elbette onlara Semâdan Melek bir Resul gönderdik. (Elmalı)


Kul lev kâne fiyl' Ardı Melaiketün yemşune mutmeinniyne le nezzelna aleyhim mines Semai meleken Rasûla Onlara de ki; eğer yer yüzünde salına salına dolaşan melekler olsaydı, elbet biz de onlara elçi olarak gökten bir melek indirirdik. Ama yeryüzünde salına salına dolaşan melekler değil insanlar. Biraz önceki yorumumun tasdiki değil midir bu. Yani yer yüzünde salına salına dolaşan insanlar ise, insanların arasından biri onlara peygamber olarak gönderilmeli. Çünkü peygamberler izlenmesi gereken örneklerdir.



Devam ediyor D sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder