6 Nisan 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. İSRA (040-052)(90-E)





D sayfasından devam.


40-) Efeasfaküm Rabbüküm Bil beniyne vettehaze minel Melaiketi inasâ* inneküm letekulune kavlen azıyma;

Rabbiniz sizi seçti oğullar için de, (kendisi) meleklerden dişiler mi edindi? Muhakkak ki siz çok aziym laf ediyorsunuz! (A.Hulusi)

040 - Ya şimdi rabbiniz sizi oğullarla mümtaz kıldı da kendisi Melâikeden dişiler edindi öylemi? Hakikaten siz çok büyük bir söz söylüyorsunuz. (Elmalı)


Efeasfaküm Rabbüküm Bil beniyne vettehaze minel Melaiketi inasâ ne yani şimdi rabbiniz sizin için oğullar seçip ayırırken kendisine meleklerden kızlar edindi öyle mi?

Yeni bir pasaja girdik burada. Burada cahiliye insanının çok temel bir sapması dile getiriliyor. Aslında modern cahiliye insanının da sapması bu. Ne diyordu Kur’an Necm/21 de;

Elekümüzzekeru ve lehül ünsâ (Necm/21) erkek size, kız ona ait. Burada aziym bir çelişki var. İnsan Allah ilişkisinde insan Allah’a küfrederken, Allah’a isyan ederken çelişkiye düşer. Bu bir çelişkidir. Nedir? Erkekler iyidir, kız kötüdür diyorsunuz, kötü olanı da Allah’a veriyorsunuz. Yani aslında bu hükmünüz yamuk bir hüküm. Hani daha önce söylemişti ya burada;

Ve evfülkeyle izâ kiltüm vezinu Bil kıstasil müstekıym (35) Yani tartıp değerlendirirken doğru tartıp değerlendirin. Ölçün demişti 35. ayette. Yanlış yamuk ölçüyorlar. Tasavvur ve akıl yamuk çalışıyor, istikamet açısı yamuk. Önce yamuk ölçüyorlar, kadını düşük görüyorlar. Oysa ki insan olarak baksalar Allah’ın yarattığı bir bütünün iki yarısı kadardır kadın ve erkek. İnsan erkek olmaktan dolayı üstün, kadın olmaktan dolayı da aşağı değildir. Bir bütünün iki yarısıdır.

Önce böyle yamuk bir temel inşa ediyorlar, onun üzerine de şu binayı inşa ediyorlar, şirk binasını ve kızları Allah’a veriyorlar oğlanları kendilerine. Allah sizin için değerli ise, tapılmaya layık bir varlıksa sizin için değerli gördüğünüzü O’na versenize. Bu bir çelişki. Yani küfrün ve şirkin çelişkisine dikkat çekiyor ve bir örnek gösteriyor, sadece bir örnek bu.

inneküm letekulune kavlen azıyma şu bir gerçek ki siz pek dehşet bir söz söylüyorsunuz.


41-) Ve lekad sarrefna fiy hazel Kur'âni liyezzekkeru* ve ma yeziydühüm illâ nüfura;

Andolsun, şu Kurân'da (hakikati) temsillerle, türlü anlatım yollarıyla açıkladık ki düşünüp hatırlasınlar; fakat bu, onların ancak uzaklaşmalarını arttırıyor. (A.Hulusi)

041 - Biz bu ihtarı bu Kur'an da türlü şekillerle ifade ettik ki düşünüp akıllarını başlarına alsınlar, halbuki o onların ancak ürkekliğini artırıyor. (Elmalı)


Ve lekad sarrefna fiy hazel Kur'âni liyezzekkeru doğrusu biz bu Kur’an da hakikati tüm boyutlarıyla ortaya koyduk ki düşünüp öğüt alabilesiniz. ve ma yeziydühüm illâ nüfura fakat gel gör ki bu onların sadece nefretini artırdı.


42-) Kul lev kâne meahu alihetün kema yekulune izen lebteğav ila ZilArşi sebiyla;

De ki: "Eğer onların dedikleri üzere O'nunla beraber tanrılar olsaydı, o vakit elbette Arş sahibine bir yol ararlardı." (A.Hulusi)

042 - De ki: Allah ile beraber dedikleri gibi ilâhlar olsa idi o takdirde onlar o Arşın sahibine elbet bir yol ararlardı. (Elmalı)


Kul lev kâne meahu alihetün kema yekulune izen lebteğav ila ZilArşi sebiyla De ki, eğer iddia ettikleri gibi O’nunla birlikte başka tanrılar olmuş olsaydı, onlarda otorite sahibine yakın olmak, ya da O’na galip gelmek için bir yol bulmaya çalışırlar, çabalarlardı elbet.

Burada lebteğav ila ZilArş otorite sahibi, arş sahibi, ki arş; otoriteden kinayedir. Arş sahibine bir yol bulmaya çalışmak ne manaya gelir? Taberi; yakın olmak için çırpınırlardı ondan başka da ilah olsaydı sizin iddia ettiğiniz gibi. Diye anlamış ama ilk tam tefsir sahibi Mukatil b. Süleyman; Galip gelmek için, onu alt etmek için bir yol bulmaya çalışırlardı diyor, böyle anlamış.


43-) SubhaneHU ve te'âla amma yekulune ulüvven kebiyra;

"O, Subhan ve yücedir; yüceliği onların laflarından ölçüsüz büyüktür (yüceliğini akıl kavramaz)!" (A.Hulusi)

043 - O sübhan, onların dediklerinden çok münezzeh ve çok yüksek, hem pek büyük bir yükseklikle yüksektir. (Elmalı)


SubhaneHU ve te'âla amma yekulune ulüvven kebiyra her noksandan beri, her şeyden yüce ve aşkın olan O; onların söylediklerinin de çok çok ötesinde sonsuzca yücelik, sonsuzca büyüklük sahibidir. ulüvven kebiyra.


44-) Tüsebbihu leHUs Semavatüs seb'u vel Ardu ve men fiyhinn* ve in min şey'in illâ yüsebbihu Bi hamdiHİ ve lâkin lâ tefkahune tesbiyhahüm* inneHU kâne Haliymen Ğafûra;

Yedi semâ (yedi bilinç mertebesindeki tüm yaratılmışlar), arz (bedenler) ve onların içindekiler O'nu tespih eder (Esmâ'sının özelliklerini açığa çıkaran işlevleriyle her an hâlden hâle dönüp dururlar)! Hiçbir şey yok ki, O'nun Hamdı olarak, tespih etmesin! Fakat siz onların işlevini anlamıyorsunuz! Muhakkak ki O, Haliym'dir, Ğafûr'dur. (A.Hulusi)


044 - Onu yedi Semâ ile Arz ve bütün bunlardaki zevil'ukul tesbih eder ve hattâ hiç bir şey yoktur ki onu hamdıyla tesbih etmesin ve lâkin siz onların tesbihlerini iyi anlamazsınız, o, cidden halîm gafur bulunuyor. (Elmalı)


Tüsebbihu leHUs Semavatüs seb'u vel Ardu ve men fiyhinne yedi gök ve yer ve onlar arasında yaşayan her bilinçli varlık onun sonsuz yüceliğini dillendirmektedir.

Burada ki yedi gök; kinayedir. Çok katlılığa. 7 rakamı Araplarda genellikle kinayeten kullanılır, çok katlılığa, dereceliliğe ifade eder. Bunu da burada böyle anlamak daha doğru bir anlayıştır.

ve in min şey'in illâ yüsebbihu Bi hamdiHİ ve lâkin lâ tefkahune tesbiyhahüm daha da öte lisanı hal ile “hâl lisanı ile” O’nun ululuğunu övgü ile dile getirmeyen bir tek nesne dahi bulunmamaktadır ve fakat siz onların ululayan dilini anlamakta acze düşmektesiniz, anlamakta zorlanmaktasınız. Yani anlamamakta ısrarcısınız diye çevirmek daha doğru olur. Varlık; âlem. Âlem;alem, alem;işarettir. Çünkü bilgiye konu olan şey, ilme konu olan şey âlemdir. Bilgi ise izdir.

Varlık bir kitaptır, O yazar, O’nu yazar. O kitabın yazarı Allah’tır, ve bu kitap Allah’ı gösterir.

Mahlûkat bir şahittir, Allah’a şahadet eder. Eser müessirine, fiil failine işaret eder. Onun için her şey kendi dilince ilahi bir şarkıyı söylemektedir. Ey insan bir tek sen çatlak ses çıkarıyorsun demek ister gibidir Kur’an burada.

[Ek bilgi; "Bir rivayette; müezzinin sesinin ulaştığı her yerde ki kuru-yaş, (canlı-cansız) eşyanın, onun lehinde tanıklık edeceği bildirilmiştir.
Ayet ve hadisler bu tarz bilgilerle doludur Biz ise böyle rivayetlere inanmakla birlikte bu inanca keşfi de ekledik. Bu meyanda gözümüzle görerek ve kulaklarımızla duyarak tşların Allah’ı dille zikrettiğini duyduk. Taşlar Allah’ın yüceliğini bilen kimselerin konuşması olarak her insanın algılayamayacağı şekilde bize hitap etmiştir.
O halde Allah’ın yaratıklarından her cins belirli bir ümmettir. Allah onları kendilerine özgü bir ibadete göre yaratmış nefislerinde bu ibadeti onlara bildirmiştir. (İbn. Arabi F.Mekkiye/1-426)]

      [Ek bilgi-2; ilginç bir haber; http://cennetnamzeti.blogcu.com/her-sey-allah-i-zikreder/4544412 ]

inneHU kâne Haliymen Ğafûra Çıkarsan ne olur ki, sen çatlak ses çıkarsan ne olur ki, buna rağmen O size hep hoş görü göstermekte, sürekli bağışlayıcı davranmaktadır. Sen koroyu bozuyorsun ama O bağışlamaktan vazgeçmiyor.


45-) Ve izâ kare'tel Kur'âne ce'alna beyneke ve beynelleziyne lâ yu'minune Bil ahireti hıcaben mestura;

Sen Kurân'ı okuduğunda, seninle, gelecekteki sonsuz yaşamlarına iman etmeyenler arasına gizli perde oluşturduk. (A.Hulusi)

045 - Bir de sen Kur'an ı kıraat ettiğin vakit biz seninle Âhirete inanmayanların arasına görünmez bir hıcab çekeriz. (Elmalı)


Ve izâ kare'tel Kur'âne ce'alna beyneke ve beynelleziyne lâ yu'minune Bil ahireti hıcaben mestura hem ne zaman onlara Kur’an okusan, seninle ahirete inanmamakta ısrar eden o kimseler arasına görünmez bir perde çekeriz. Kâinat ayetini okuyamayan bir göz; Kur’an ayetini işitemez. Kâinatın dilini anlamayan bir yürek, kitabın dilini de anlayamaz. Görünmeyen perde, bağ kuran İslam aklından yoksun olmaktır. Tevhitten yoksun olmaktır. İşte burada ki anahtar da budur aslında. Tevhitten yoksun olan bir akıl; eşya ile Allah, insan ile tabiat, tabiatla Allah arasındaki bağı kuramaz, bir perde olmuş olur, vahyi de anlayamaz.


46-) Ve ce'alna alâ kulubihim ekinneten en yefkahuhu ve fiy azânihim vakra* ve izâ zekerte Rabbeke fiyl Kur'âni vahdeHU vellev alâ edbarihim nüfura;

Şuurlarını (kalplerini), Onu anlamalarına engel olan (bâtıla kilitlenme) örtüsüyle örter; kulaklarına da ağırlık koyarız (algılayamazlar)! Kurân'da, Rabbini TEK'liği ile andığında, nefretle geriye dönüp giderler. (A.Hulusi)

046 - Ve kalplerinin üzerine onu iyi anlamalarına mani' kabuklar geçiririz ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Rabbini Kur'an da vahit olarak andığın vakit de ürkerek arkalarına döner giderler. (Elmalı)


Ve ce'alna alâ kulubihim ekinneten en yefkahuhu ve fiy azânihim vakra akleden kalplerinin üzerine onu anlamalarını engelleyen bir kapak, kulaklarına ise bir tıkaç yerleştiririz. Göz tek başına ışıksız yetmez. Işık ister görmek için. Akıl tek başına yetmez, vahit ister. Evet, kulak tek başına yetmez, ses veren bir dudak ister ki duysun. Onun için yürek tek başına yetmez, ona sahip olan bir kudret parmağı ister.

ve izâ zekerte Rabbeke fiyl Kur'âni vahdeHU vellev alâ edbarihim nüfura bu yüzden sen ne zaman Kur’an okuma anında rabbini birleyerek ansan, rabbini tek olarak ansan, nefretle gerisin geri dönüp senden uzaklaşırlar.


47-) Nahnu a'lemu Bima yestemiune Bihi iz yestemiune ileyke ve iz hüm necva iz yekuluz zalimune in tettebiune illâ racülen meshura;

Sana kulak verdiklerinde nasıl dinlediklerini; aralarında fısıldaşırlarken de, o zâlimlerin: "Sihirlenmiş bir adama tâbi oluyorsunuz" dediklerini biz iyi biliriz. (A.Hulusi)

047 - Biz pek âlâ biliyoruz seni dinlerken ne suretle dinliyorlar? Birbirleriyle fısılda şırlarken de ve o zalimler derlerken de: başka değil, sırf bir sihirli adama tâbi' oluyorsunuz. (Elmalı)


Nahnu a'lemu Bima yestemiune Bihi iz yestemiune ileyk Ey Muhammed sana kulak verdiklerinde, aslında onların neye kulak verdiklerini, kulak kabarttıklarını ve iz hüm necva iz yekuluz zalimune in tettebiune illâ racülen meshura ve kendi aralarında ki gizli kapaklı görüşmeleri sırasında o zalimlerin; eğer ona uyarsanız, yalnızca büyülenmiş bir adama uymuş olursunuz dediklerini biz çok iyi biliyoruz. Sihirlenmiş diyorlar dikkat buyurun fakat sihirbaz, büyücü diyemiyorlar. Çünkü gösterecekleri bir tek olağan üstü örnek yok. Büyücü diyecekler ama bir örnek gösteremiyorlar, onun için de büyülenmiş diyorlar.


48-) Unzur keyfe darebu lekel'emsâle fedallu fela yestetıy'une sebiyla;

Bak senin için nasıl benzetmeler yaptılar da bu sebeple saptılar! Artık (Hakikate götüren) bir yol bulamazlar! (A.Hulusi)

048 - Bak seni nelere kıyas ettiler de nasıl dalâlete düştüler, onun için bir yol bulmağa tab-ü tüvanları yok. (Elmalı)


Unzur keyfe darebu lekel'emsâl şunların seni neye benzettiklerine bir bak hele fedallu fela yestetıy'une sebiyla işte iyice sapıtmış bunlar. Artık doğru yolu görecek, ona girecek mecalleri bile yok.


49-) Ve kalu eizâ künna ızamen ve rufaten einna lemeb'usûne halkan cediyda;

Dediler ki: "Kemik yığını ve toz toprak olduktan sonra, biz mi gerçekten yepyeni bir yaradılış ile bâ's olunacaklarız?" (A.Hulusi)

049 - Bir de dediler ki: biz bir sürü kemik olduğumuz ve ufalanıp tozduğumuz vakit mı cidden biz mi yeni bir hilkatle ba's olunacağız? (Elmalı)


Ve kalu eizâ künna ızamen ve rufaten einna lemeb'usûne halkan cediyda Birde tutmuş diyorlar ki; Ne yani şimdi biz kemik yığınına dönüşüp ondan da toza toprağa karıştıktan sonra tekrar yepyeni bir yaratılışla diriltileceğiz öyle mi? Yani bütün yukarıda ki problemlerin en temelinde yatan problem, ahirete iman etmemek.


50-) Kul kûnu hıcareten ev hadiyda;

De ki: "Taşlar (dabbe beden) ve demir (ruh beden) olun (isterseniz)!" (A.Hulusi)

050 - De ki: muhakkak, ister taş olun ister demir. (Elmalı)


Kul kûnu hıcareten ev hadiyda de ki ister taşa dönüşün, ister demire;


51-) Ev halkan mimma yekbüru fiy suduriküm* feseyekulune men yu'ıydüna* kulilleziy fetareküm evvele merretin, feseyünğıdune ileyke ruusehüm ve yekulune meta hu* kul 'asa en yekûne kariyba;

"Yahut içinizden kendinizi olağanüstü (dünyanızda çok büyük bir yaratık; bilinç) olarak hayal edin (yine de ölüm sonrası bâ's olacaksınız)!"... Diyecekler ki: "Bizi kim (hayata) iade edecek?"... De ki: "Sizi ilk defa yaratmış olan!"... (Alayla) sana kafalarını sallarlar ve derler ki: "Ne zaman olacak?"... De ki: "Çok yakın olabilir!" (A.Hulusi)

051 - İsterse gönlünüzde büyüyen her hangi bir halk, o halde bizi kim iade edebilir? Diyecekler, sizi, de: ilk defa yaratmış olan kudret sahibi, o vakit sana başlarını sallayacaklar da «ne vakit o?» Diyecekler, de ki «yakın olması me'mul».(Elmalı)


Ev halkan mimma yekbüru fiy suduriküm ya da mahlukat içerisinde aklınıza gelebilecek hayata en uzak başka bir varlığa, feseyekulune men yu'ıydüna* kulilleziy fetareküm evvele merrah bundan sonra da kalkıp; bizi kim yeniden diriltecek diye soracak olurlarsa de ki; Sizi ilk defa yaratan kimsedir. Böyle cevapla. feseyünğıdune ileyke ruusehüm ve yekulune meta huve bunun üzerine kafalarını kinayeli kinayeli sallayarak; peki bu ne zaman gerçekleşecekmiş diye soracak olurlarsa kul 'asa en yekûne kariyba de ki; kim bilir belki de çok yakında gerçekleşecek.


52-) Yevme yed'uküm fetesteciybune Bi hamdiHİ ve tezunnune in lebistüm illâ kaliyla;

Sizi çağıracağı zaman (ölümü tattığınızda), O'nun Hamdı olarak (değerlendirmesine göre) olayı yaşayacak ve zannedeceksiniz ki (kabirlerinizde - beden yaşamında - dünyada) ancak pek az kaldınız! (A.Hulusi)

052 - O sizi çağıracağı gün derhal ona kemali tazîm ile icabet edeceksiniz ve zannedeceksiniz ki pek az bir müddet kaldınız. (Elmalı)


Yevme yed'uküm fetesteciybune Bi hamdiH ister istemez derhal siz de O’nu överek bu çağrıya uyacaksınız o gün. ve tezunnune in lebistüm illâ kaliyla üstelik dünya hayatında çok kısa bir süre oyalandığınıza aklınız işte o zaman yatacak.

Rabbim ahirette uyanmadan dünyada uyanan ve vahyin soluğunu ruhunda hissedenlerden kılsın.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

İddiamızın, davamızın, ömrümüzün tüm hasılatı ve son sözümüz Rabbimize “Hamd” dir.


90. videonun sonu.
90. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/03/30/islamoglu-tef-ders-isra-022-05290/  bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder