B sayfasından devam
30-) İnne Rabbeke yebsütur rizka limen yeşau ve yakdir* inneHU kâne Bi 'ıbadiHİ Habiyran Basıyra;
Muhakkak ki Rabbin dilediğine, yaşam gıdasını (rızkı) genişletir veya daraltır! Muhakkak ki O kullarını Habiyr'dir, Basıyr'dir. (A.Hulusi)
030 - Çünkü rabbin hem dilediğine rızkı bast eder, hem de sıkar, çünkü o kullarına habîr, basîr bulunuyor. (Elmalı)
İnne Rabbeke yebsütur rizka limen yeşau ve yakdir kuşkusuz senin rabbin hak edenin rızkını kolaylaştırmayı, hak etmeyenin rızkını da sınırlandırmayı diler.
Aslında mota mot harfiyen bu ibarenin manası şöyle gibi gözükür. Senin rabbin istediğine rızkı sınırsız açar, istediğini sınırlar. Fakat burada ki yeşa’ fiili iki faili birden görür.rızkının genişlemesini isteyenin rızkını genişletir. Elleri ile rızkını daraltanın rızkını daraltır. Yani kişinin eylem, irade ve çabası, Allah’ın kendisi hakkında ki dilemesinin temelidir. Onun için de benim çevirim yeşa’ fiilini iki failin gördüğü anlamındadır. Vermeyi dilemeseydi, dilemeyi vermezdi sözü ne kadar doğru.
Onun için Kur’an da bir çok yerde, mesela yudıllu men yeşau ve yehdiy men yeşa' (Nahl/93) istediğini saptırır diye çevirmem, sapmayı isteyeni saptırır. Doğru yola gelmeyi dileyeni de doğru yola yöneltir diye çeviririm. Çünkü oradaki yeşa’ fiilleri de iki fail, iki öznelidir.
Kapitalizm; açlık evrenseldir, kaynaklar sınırlıdır mantığının ürünüdür. İslam’ın ekonomi mantığı ise rızk evrenseldir, Allah rezzaktır, Allah sınırsızdır. vAllâhu Vasi'un 'Aliym (Bakara/261)Buna dayanır. Ve tarih boyunca, insanlık tarihinin bize verdiği tecrübe, bir yerde nüfus artışından dolayı insanlar aç kalmamışlardır. Aç kalışları başka nedenlerden. Ya sömürüye maruz kalmışlar, ya günah toplumu olmuşlar, ya tembel olmuşlar, ya israf toplumu olmuşlar, ya Allah’a asi olmuşlar, ya ellerine verilen imkanı çar çur etmişler, har vurup harman savurmuşlar, ya da zalimle onların ellerindekini haksızca almışlar, yani dengesiz gelir dağılımına maruz kalmışlar ve sömürüye muhatap olmuşlardır.
Onun için İslam ekonomisinin temel mantığı rızk evrenseldir, Allah rezzaktır, Allah sınırsızdır. Dolayısıyla rızk sınırsızdır. Uzmanların hesaplamalarına göre dahi bugün yer yüzündeki topraklar üzerinde beslediği nüfusun kimi zaman 10 katını, kimi zaman 20 katını, kimi zaman 60 katını besleyebilecek bir potansiyele sahip olduğunu işin uzmanları söylüyor zaten. Allah ona o potansiyeli yerleştirmiş. Onun için de bitkiler ıslaha açık yaratılmış, kültüre açık yaratılmış Bir bitkinin kültürünü elde ettiğiniz zaman. Ya da aşıya açık yaratılmış. İnsanı doğduktan sonra aşılayamazsınız. Fakat bir ağacı kendi familyası içerisinde bir başka, yemişsiz bir ağacı yemişli bir ağaca aşılayabilirsiniz. Meyve vermez bir ağaç olarak çıkmışken aşınızdan sonra meyve verir bir hale dönüşür. Hatta her aşı o ağacın verimliliğini kat kat artıran bir hale gelir.
Bu da gösteriyor ki aslında kaynaklar sınırlı değildir. Fakat insan nankördür ve günümüzde yeryüzünde ki gelir dağılımı ve 800 milyon insanın açlıkla burun buruna yaşaması ve yılda 3 milyon çocuğun yetersiz beslenmeden ölüyor olmasının sebebi rızk yetersizliği değil. Allah yer yüzüne rızkı yetesiye takdir eder. Fakat yer yüzünün sakinleri birilerinin rızkına da konar. Haksızca saldırır. Yoksulun hakkını vermez, vermediği için de açlık baş gösterir. Bunun sorumlusu, yer yüzüne Allah’ın yetesiye takdir ettiği rızkı adil bir biçimde paylaşmayanlardır. İnfak etmeyenlerdir. Allah’ın ısrarla emrettiği infak, sadaka, zekat emrini yerine getirmeyenlerdir. Serveti Kur’an ın dediği gibi devlete dönüştürüp tekeline alanlardır. Ve servetin üzerine oturup rantıyla har vurup harman savuranlar, günah sektörünü besleyenlerdir. Allah; (haşa) hiç de değil.
Rızk konusunda zaten insanın çabasının öncelikli olduğu Talak suresinin 3. ayetinde güzel ifade edilmiş.
[Ek bilgi: Ona ummadığı bir taraftan yaşam gıdası verir! Kim Allâh'a tevekkül ederse, O, ona yeter! Muhakkak ki Allâh, emrini yerine ulaştırandır! Gerçekten Allâh, her şey için bir kader meydana getirmiştir!(Talâk/3)(A.Hulusi)]
inneHU kâne Bi 'ıbadiHİ Habiyran Basıyra çünkü O kullarının durumundan haberdardır, her şeyi görmektedir.
31-) Ve lâ taktülu evladeküm haşyete imlak* nahnu nerzükuhüm ve iyyaküm* inne katlehüm kâne hit'an kebiyra;
Evlatlarınızı yoksulluk korkusu ile öldürmeyin... Biziz onların da sizin de yaşam gıdasını veren, biz! Onları katletmek muhakkak çok büyük suçtur! (A.Hulusi)
031 - bir de Züğürtlük korkusuyla evlatlarınızı öldürmeyip, onlara da rızkı biz veririz size de, elbette onları öldürmek büyük cinayet bulunuyor. (Elmalı)
Ve lâ taktülu evladeküm haşyete imlakın şu halde çocuklarınızı yokluk endişesiyle öldürmeye kalkmayın.
Dikkat buyurunuz, yoklukla değil, açlıktan değil. Yokluk korkusu ile Haşyete imlak. Aç olan doyar, açlık korkusu çekeni kimse doyuramaz. Açlık bir bela, açlık korkusu bin beladır ve açlık korkusunu en çok çekenler açlar değil, toklardır. İşin trajedik tarafı, belki bir boyutuyla dramatik tarafı budur ve dahası traji komik tarafı budur. Onun için açı doyurursunuz fakat açlık korkusu çekeni doyuramazsınız.
Açlık korkusunu cinayetle eşdeğer kılan bir uygulama işte. Cahiliye de çocukları öldürme sebebi, diri diri toprağa gömme uygulaması az da olsa görülürdü. Bu uygulamanın nedenlerinden biri de açlık korkusuydu, açlık değil, korkusu. Onun için açlığın korkusu öyle bir bela ki, kişiyi evlat katili yapabiliyor.
nahnu nerzükuhüm ve iyyaküm onları da sizi de besleyecek olan biziz. İşte bu. Aslında rızkın kime ait olduğunu unutanlar bu korkuyu çekerler. Aslında yasak olan bu korkunun kendisi değil, bu korkunun da temelinde yatan Allahsız düşünce. Allah varsa ne gam diyemiyor. Seyrani nin dediği gibi.
Anandan doğunca çulun,
Var mıydı paran pulun.
Mevla’m yarattığı kulun,
Verir rızkın koymaz naçar. Diyordu ya ozan Seyrani.
Onun için anasından çıplak doğduğunu, fakat Allah’ın beslediğini unutuyor, görmüyor. Görmüyor çünkü; inneHU kâne Bi 'ıbadiHİ Habiyran Basıyra (30). İşte burada sırrı. Çünkü O kullarının durumundan haberdardır, her şeyi görmektedir. Allah’ın seni de gördüğüne inanmazsan açlık korkusu çekersin.
Ve lâ taktülu evladeküm haşyete imlak* nahnu nerzükuhüm ve iyyaküm* inne katlehüm kâne hit'an kebiyra; Şüphesiz onları öldürmek büyük bir suç, büyük bir cürümdür. Bieyyi zenbin kutilet (Tekviyr/9) diyordu ya Kur’an. Hangi suçundan dolayı öldürüldü o yavrucak.
Aslında bugün açlık korkusundan dolayı yapılan kürtajlar da bir cinayet değil de nedir. Modern insan, cahiliye de uygulanan bir vahşeti modern yöntemlerle uygulayınca modern mi olmuş oluyor. Modern cinayet; suç ve günah olmaktan çıkıyor mu? Modern insanı vahşi olmaktan kurtarır mı cinayetin modern araçlarla işlenmesi. Değil tabii ki.
32-) Ve lâ takrabüzzina innehu kâne fahışeten, ve sae sebiyla;
Zinaya (evlilik dışı ilişkiye) yaklaşmayın! Şüphesiz o bedenselliğin azgınlığıdır! Sonu kötü yoldur! (A.Hulusi)
032 - Zinaya da yaklaşmayın, çünkü o pek çirkin, yolca da pek fena bulunuyor. (Elmalı)
Ve lâ takrabüzzina innehu kâne fahışeten, ve sae sebiyla Sakın zinaya yaklaşmayın, çünkü o arsızca bir hayasızlık ve çirkin bir yoldur.
Zina evli olsun bekar olsun, gayrimeşru her tür cinsel ilişkidir. Burada yaklaşma diyor. Çok ilginç. Ma yueddi ilel haram fe hüvel haram. Fıkıh usullerinin temel kurallarından biridir bu. Bir şey ki harama götürüyorsa, sonu harama mutlak anlamda açılıyorsa harama götüren o araçta haram olur. Onun için zina etmeyin diye değil, zinaya yaklaşmayın formunda geliyor ayet. Onun için kadın erkek ilişkilerinde İslam; Eğer sonu zinaya açılıyorsa illetine bağlı olarak bir takım sınırlar koymuş. Fakat bu illet kalktığında o sınırları da kaldırmış.
Genç bir sahabi mesela, geliyor soruyor; “Oruçlu iken eşimi öpsem ne lazım gelir.” “Sen öpme.” Diyor. Yaşlı biri geliyor soruyor; “Bir beis yok diyor.” Yani illetine mebni yasak neden konulur, neden kaldırılıra bir örnek veriyorum. Birbiri ile çelişen bu iki haberin ikisini de araştırmacılar araştırınca sonuçta buraya ulaşıyorlar. Bakıyorlar ki izin verdiği yaşlı, izin vermediği genç. Bir beis yok dediği yaşlı, sen yapma dediği genç. Çünkü genç olanın psikolojisi farklı, durumu farklı. Onun içinde ona farklı bir hüküm veriyor Resulallah. Yani illet kalkınca yasakta kalkıyor. Ona bir örnek olarak verdim.
[Ek bilgi; Zinadaki Kötülükler
Zina, pek çok çeşit kötülük ve fesadı kapsamaktadır:
1) Neseblerin karışması ve kaybolması. Böylece insan, o zâniye kadının doğurduğu o çocuğun, kendinden mi yoksa başkasından mı olduğunu bilemez Böylece de, onun terbiyesi ite de ilgilenmez ve onu uhdesine almaz. Bu da, (böyle doğan) çocukların zayi olmasını gerektirir. Bu zayi oluş da, neslin tükenmesini ve âlemin harâb olmasını gerektirir.2) Falan adamın falan kadına sahip olması meşru bir esasa dayanmazsa, geriye kalan tek çare kavga olur. Bu da, karışıklık, hercümerc ve vuruşup dövüşme kapılarının açılması neticesine götürür. Biz, tek bir kadının zinaya yönelmesi sebebiyle nice yaygın kavgaların ve ölümlerin meydana geldiğini çokça duyduk.
3) Kadın, zinaya bilfiil teşebbüs edip bunu alışkanlık haline getirdiğinde, fıtrat temiz ve ruhu müstakim olan hiç kimse, o Kadından hoşlanmaz. Bu durumda da ülfet ve sevgi diye bir şey bulunmaz ve böylece de, helâl cinsî münasebetten meydana gelen ruhî tatmin ile izdivaç tam olmaz. İşte bundan dolayı, kadının zina yaptığı alenen bilinirse, insanların çoğunun fıtratı, ona yaklaşmaktan nefret eder.
4) Zina kapısı açılıp yaygınlaştığında, bu durumda, hiçbir erkeğin herhangi bir kadınla özel bir durumu kalmaz. Kadın ister istesin isterse istemesin, her erkeğin her kadına çullanması, üzerine atılması mümkün olur. Bu durumda da, insan türü ile diğer hayvanlar arasında bu konuda bir fark kalmaz.
5) Kadından maksat, sırf şehveti teskin etmek değildir. Tam aksine o kadının ev işlerini düzene koyma, yeme içme ve giyim gibi şeyleri hazırlama hususunda erkeğin bir ortağı ve evin mürebbiyesi, kapının koruyucusu, çocukların ve kölelerin işlerini yerine getiren bir kimse de olmasıdır. Bu işler İse, ancak o kadının, tek bir erkeğe ait olması, diğer erkeklerden ise arzu ve rağbetinin kesilmesi ile tam olur. Bu ise, zinayı haram kılmak ve bu kapıyı tamamen tıkamakla mümkün olur.
6) Vat' (cinsî münasebet), şiddetli bir zilleti gerektirir. Bunun delili şudur: İnsanlar nezdinde sövmenin en şiddetlisi, cinsî münasebet (sin-kâf) lâkırdısı etmektir. Şayet vat\ zilleti, aşağılanmayı gerektir meşeydi, bu durum böyle olmazdı. Hem, bütün insanlar bu işe, ancak kapalı yerlerde ve kimselerin muttali olamayacağı zamanlarda yönelirler. Yine bütün insanlar, onlar onlan vat1 ettikleri için, kızlarının, kız kardeşlerinin ve annelerinin kocalarının ismini anmayı dahi istemezler. Şayet "vat' " zillet olmasaydı, bu böyle olmazdı.
Bunun böyle olduğu sabit olunca biz diyoruz ki: Vat', aslında bir zillet olduğu için, onu azaltmaya çaba sarf etmek, insanlara yakışan bir hareket olmuş olur. Binâenaleyh, tek bir kadının tek bir erkeğe hasredilmesi, bunu azaltma hususunda bir çaba olmuş olur. Hem, nikâhta meydana gelen menfaatler sebebiyle, bundaki zillet, aşağılanma durumu da onarılmış olur.
Ama zinaya gelince bu, o çirkin işin kapısını açmak olduğu gibi, bu zillet de, herhangi bir menfaatle onarılmamış olur. Binâenaleyh, zinanın, men ve nehy aslı üzere kalması gerekir. Selim akılların, zinanın kötülüğüne hükmettiği.anlatmış olduğumuz bu delillerle sabit olmuş olur.
Bunun böyle olduğu sabit olunca biz diyoruz ki: Cenâb-ı Hak, zinayı şu üç vasıfla,
a) Hayasızlık olmak;
b) Bir başka ayetinde "makt" (buğz-İ ilahî sebebi) (Nisa. 22) olmak;
c) Ve, kötü bir yol olmakla tavsif etmiştir.
Onun bir hayâsızlık (fahişe) olmasına gelince, bu, onun âlemin harâp olmasına yol açan ve dövüşmeye ve ırz namusa tasallutta bulunmaya götüren nesep bozukluklarını kapsadığına bir işaret olmuş olur ki, bu aynı zamanda âlemin harâp olmasına da sebep olur.
Zinanın bir "makt"(Vuruş) olmasına gelince, biz, zina yapan kadına öfke duyulduğunu ve ondan hoşlanılmadığını söylemiştik. Bu, ona meyletmemeyi, onunla evlenmemeyi ve hiç kimsenin, herhangi bir meselesi hususunda ona itimat etmemesini gerektirir.
Onun kötü bir yol olmasına gelince, bu da bizim, erkeklerin kadınlarla evlenip yuva kuram amaları hususunda, böylesi insanla hayvanlar arasında herhangi bir farkın kalmadığı görüşüne varıp dayanır. Hem, bu işin zilleti, ayıbı, ân ve utancı, herhangi bir menfaatle onanlamaksızın, kadın üzerine kalakalır.
Biz, zinanın çirkinliği hususunda, altı izah yaptık. Allah Teâlâ ise, bu hususta, bahsettiğimiz bu üç lafzı zikretmiştir. Böylece biz, bu üç lafızdan her birini, bu altı izahtan iki şeye hamletmiş olduk. Allah ne murad ettiğini en iyi bilendir. (Fahruddin Razi)
[Ek bilgi- 2 ; Çocuğunuz baba yerine ilk erkeğe benzeyebilir.
Rusya’da polemik yaratan
kuantum genetiği uzmanı Pyotor Garyaev’in iddiasına göre çocuklar, annenin ilk
sevgilisi olmak üzere önceden ilişki yaşadığı erkeklere benzeyebilir.
Kadının ilk ilişkisi bir siyahlaysa, bir beyazdan olan
çocuğunun siyah olabileceğini iddia eden genetikçiye göre bunun açıklaması DNA
zincirinin yaydığı manyetik dalgalar.
RUSYA’da büyük polemikler
yaratan ilk cinsel birleşmenin insan DNA’sında ömür boyu genetik iz bıraktığını
iddia eden kuantum genetiği doktoru Pyotor Garyaev, Hürriyet’e konuştu.
Garyaev’e göre bir kadın, ilk ilişkisinden bir çocuk dünya getirmese de yıllar
sonra dünyaya getirdiği çocukta ilk ilişki yaşadığı erkeğin genetik izleri de
bulunuyor.
‘TELEGONYA’ ETKİSİ
Dr. Garyaev’in bakirelik ve
ilk geceyle ilgili ortaya attığı hipotez aylar önce Rus televizyon kanallarından
birinde yayınlanan programda gündeme düşmüştü. Moskova’da yaptığımız görüşmede
Garyaev, “Telegonya” diye adlandırılan genetik etkiyi şöyle anlattı:
“1985 yılında Moskova Genetik
Enstitüsü’nde bir DNA numunesi üzerinde deney yapıyorduk. Sovyetler zamanında
çok pahalı cihazın potasına numuneyi koymuş, lazer tarayıcıyla kodları kayda
alıyorduk. Okuma işlemi tamamlandığında potadan numuneyi çıkardığımızda lazer
tarayıcısının hâlâ sanki orada DNA örneği bulunmaya devam ediyormuş gibi
sinyaller verdiğini gördük. Durumu nasıl düzeltiriz düşüncesiyle cihazın
potasını sıvı azotla temizledik. Cihazı tekrar çalıştırdığımızda, her şey
yoluna girmişti. Ancak birkaç saat geçtikten sonra okuyucu lazer tekrar aynı
DNA varlığını göstermeye başladı. Durum bu şekil 40 gün devam etti. Yani 40 gün
boyunca potada olmayan DNA hayaletini (fantom) görüntüsünü izlemeye devam etmiş
olduk.”
DNA’DA BİYOMANYETİK ETKİ
Bir rastlantı soncu tespit
edilen bu olayın o güne kadar bildiklerini alt üst ettiğini söyleyen Garyaev,
“İşte bu olaydan sonra çalışmalarımın yönünü değiştirdim. DNA zincirinin sadece
klasik anlamda madde değil, aynı zamanda biyomanyetik dalga saçma özelliği
bulunduğunu anlamış oldum. Bu da zaten birçok yönüyle esrarengiz kalan kuantum
fiziğinin araştırma konuları arasına giriyor” diye konuştu.
Yumartalar ilk ilişkinin
belleğini taşıyor.
İKİ beyazdan siyah çocuğun
doğması gibi şaşırtıcı sonuçların DNA zincirinin sadece fiziki madde yapısı
değil, yaydığı biyolojik dalgalarda gizli genetik koddan kaynaklandığını bir
daha anımsatan Dr. Garyaev, “Kadın bedeninde bildiğiniz gibi tüm hayatı boyunca
kullanılacak yumurtalar doğuştan vardır. Sayıları 500-600 olan bu yumurta
hücreler ilk cinsel ilişkide fiziki olarak çocuk dünyaya getirmese bile o ilk
kişinin DNA siluetini (Hologram) şeklini belleğine yerleştirmiş oluyor”
açıklamasını yaptı.
İki attan zebra, iki beyazdan
siyah doğdu Garyaev DNA’da gözlenen (fantom yaratma) özelliğine 198 yıl önce
Lord Morton’un at-zebra çiftleştirmesine rastlıyor. Dr. Garyaev’in (DNA
fantomu) teorisini kanıtlayan gelişme Morton’un aynı dişi atı bu sefer normal
soylu bir atla çiftleştirmesinden sonra yaşanıyor. İki atın çiftleşmesinden
zebra desenli sıpa doğuyor.
10 yıl önceki ilişkinin izi Benzer bulgunun sadece
havyanlar için değil, insanlar için de geçerli olduğunu belirten Garyaev bir
örnek verdi:
“Rusya’da ilginç olay yaşandı.
Slav ırkından karı-koca dünyaya siyah çocuk getirdi. Genetik testlere göre
çocuk çiftindi. Derinlemesine bir araştırmaya girildiğinde kadının 10 yıl önce
üniversitede Afrikalı bir erkekle kısa süreli ilişki yaşadığı ortaya çıktı”. (Hürriyet
Planet)]
(Ben flörtü de zinaya yaklaşma olarak gördüğüm için linkteki yazıyı ek bilgi olarak öneriyorum.) http://ekabirweb.blogspot.com/2012/02/sosyal-kanser-flort.html ]
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
90. Videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/03/30/islamoglu-tef-ders-isra-022-05290/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder