Sayın Mustafa İslamoğlu’nun Kur’an tefsir dersleri videolarını, yazıya dökme, A. Hulusi Kur'an çalışması ve Elmalı mealinin yanında emin kaynaklı ek bilgilerle oluşturulan derleme çalışmalarımın paylaşımı.
4 Ocak 2012 Çarşamba
İslamoğlu Tef. Ders. Yusuf (068-075)(77-C)
B sayfasından devam
68-) Ve lemma dehalu min haysü emerehüm ebuhüm* ma kâne yuğniy anhüm minAllâhi min şey'in illâ haceten fiy nefsi Ya'kube kadaha* ve innehu lezû ılmin lima allemnahu ve lâkinne ekseren Nasi lâ ya'lemun;
Babalarının emrettiği şekilde ayrı kapılardan girmeleri, Allâh hükmünü değiştirecek değildi... Ne var ki bu, Yakup'un gönlünün duasıydı; onu açığa çıkardı... Muhakkak ki O, kendisine bizim talim etmemiz dolayısıyla ilim sahibiydi... Fakat insanların çoğunluğu (bu gerçekleri) bilmezler. (A.Hulusi)
68 - Vaktâ ki babalarının emrettiği yerden girdiler, o, onlardan Allahın takdirinden hiç bir şey'i defetmiyordu ancak Yakub’un nefsindeki bir haceti kaza etmişti, şüphe yok ki o muhakkak bir ilim sahibi idi, çünkü biz kendisine talim etmiştik ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler. (Elmalı)
Ve lemma dehalu min haysü emerehüm ebuhüm ve onlar her ne kadar babalarının kendilerine emrettiği gibi şehre girdilerse de ma kâne yuğniy anhüm minAllâhi min şey'in bunun Allah’tan gelecek olana karşı bir yararı olmadı. Tedbir güzel şey, tedbir aldılar fakat yine gelecek olan geldi. illâ haceten fiy nefsi Ya'kube kadaha
Bu ibare de çok derin bir ibare; Ne ki bu Yakub’un içinden geçeni dile getirme ihtiyacını duyduğu bir temenniden başka bir şey değildir. Yani o bir endişesini dile getirdi. Ki endişe insani bir şeydir. Hiç kimse endişe duymakla kınanamaz. Yavruları için, evladı için endişe duymuş olmasından dolayı Yakub’da kınanmıyor zaten burada. Doğal karşılanıyor. Fakat Allah’ın son sözü söylediğini ve söyleyeceğini bilerek. Hz. Yakub bunu biliyor. İşte rabbimiz bu kıssayla da hepimize bu dengeyi korumamız gerektiğini ima ve işaret ediyor. Allah’a rağmen bir şeyin olamayacağını, bir başarının olamayacağını dile getiriyor bu örnekler.
ve innehu lezû ılmin lima allemnahu ve lâkinne ekseren Nasi lâ ya'lemun; ve gerçekte kendisine öğrettiğimiz üzere Allah’ın hayata müdahil olduğunun (bu metinde yok ama bu açıklamayı koymamız gerekiyor buraya) Allah’ın hayata müdahil olduğunun tam bir bilincindeydi Yakub. Fakat insanların çoğu bunu dahi bilmez. Bunun farkında değil. Neyin; Allah’ın hayata aktif ve aktüel olarak sürekli müdahil olduğunun bilincinde değil. Yani insanların kusuru tedbir düşünmeleri değil, tedbir düşünürken Allah’ı hesaba katmamaları demek istiyor burada. Allah’ın mutlak yargısıyla insan iradesi arasında ki işte altın denge, dengeli tavır bu.
69-) Ve lemma dehalu alâ Yusufe ava ileyhi ehahü kale inniy ene ehuke fela tebteis Bima kânu ya'melun;
(Kardeşler) Yusuf'un yanına vardıklarında, (Yusuf) kardeşini (Bünyamin'i) yanına getirtti ve: "Ben senin kardeşinim... Olanlardan dolayı üzülme!" dedi. (A.Hulusi)
69 - Vaktâ ki Yusuf’un yanına girdiler, kardeşini kendini aldı ve ben, dedi: ben haberin olsun senin kardeşinim, sakın yapacaklarına göcürgenme. (Elmalı)
Ve lemma dehalu alâ Yusufe ava ileyhi ehah ve Yusuf’un huzuruna girdiklerinde o kardeşini bağrına bastı. kale inniy ene ehuk tabii ki diğerleri duymadan, diğerlerinin duymadığı bir ortamda; Evet ben dedi, ben senin kardeşinim. fela tebteis Bima kânu ya'melun; artık geçmişte onların yaptıklarına üzülmene gerek yok diye uyarıda bulundu.
70-) Felemma cehhezehüm Bi cehazihim ce'ales sikayete fiy rahli ehıyhi sümme ezzene müezzinün eyyetühel ıyru inneküm le sarikun;
(Yusuf) onların erzaklarını yüklettikten sonra bir su içme kabını kardeşinin yükü içine koydurttu... Sonra bir haberci ve adamları arkalarından koşup: "Ey kervan halkı... Siz hırsızsınız!" diye bağırdı. (A.Hulusi)
70 - Sonra onları bütün hazırlıkları ile teçhiz ettiği vakit su kabını kardeşinin yükü içine koydu, sonra da bir münâdi bağırdı: ey kârban siz her halde hırsızlık etmişsiniz. (Elmalı)
Felemma cehhezehüm Bi cehazihim ce'ales sikayete fiy rahli ehıyh tabii ki bütün bunlar olup bitti ve en sonunda yüklerini yükleme işlemleri tamamlanınca su kabını öz kardeşinin denkleri içerisine yerleştirtti, koydurttu. Su kabını, es sikayete. Su kabı anlamına gelir. Burada bu emri Hz. Yusuf’un verdiğine dair hiçbir işaret bulunmamakta. Ne burada ne Kur’an ın başka yerinde. Yani bazı tefsirlerimizde İsrailiyattan nakledilerek anlatıldığı gibi bu Hz. Yusuf’un bir mizanseni, bir planı veya bir düzeni olarak anlaşılmamalı. Böyle bir işaret yok burada.
Şöyle de olmuş olabilir ve öyle olmadığına dair hiçbir delilimiz yok. Hz. Yusuf kendisine ait değerli bir kabı, ki Bünyamin’le ilk defa buluşuyor uzun yıllar sonra ona bir hediye vermiş olabilir ve diğer kardeşlerine bunu duyurmadan, yakışık olmayacağını düşünerek, onların hasetliklerini kabartmamak için, onun yükleri arasına yerleştirilmesi gerektiğini bu hediyenin. Belki Bünyamin’e dahi haber vermeden, sürpriz olsun diye. Çünkü daha önce nasıl onların getirdiği bedelleri, onlardan habersizce çuvallarının içine koydurmuşsa ve onlar oraya varınca ancak bundan haberdar olmuşlarsa, bu kez de Bünyamin’e böyle bir hediye vermiş olabilir ki, böyle düşünmememiz için hiçbir neden yok.
Tabii ki tas arayan görevlilerin aradığı tas, bence farklı bir tas. Çünkü burada es sikayete diyor. Aşağıda ise suvaalmelik, kralın su kupası, ya da kralın ölçeği. Tahıl ölçen değerli bir ölçeği kaybolmuş. Şimdi iki şey aynı değil. İsimler farklı. Yusuf’un yerleştirttiği şeyle, kaybolan şeyin isimleri farklı. Ben bunun tefsirde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum ve daha aşağıda bulunan kap, kaybedilen kralın kabı değil. Çünkü kullanılan zamir müzekker değil müennes zamir. Eğer Kralın kabı olsaydı oradaki zamir müzekker, eril zamir olması lazımdı. Bulunan kab, Hz. Yusuf’un yerleştirttiği kap. Ona gidiyor zamir, onun içinde müennes.
Bütün bunlara dayanarak b u iki kabın aynı olamayacağını düşünmek daha doğru olur diyorum.
sümme ezzene müezzinün eyyetühel ıyru inneküm le sarikun; ardından bir görevli; Siz ey kervancılar, evet kesinlikle siz yapmış olmalısınız bu hırsızlığı diye bağırdı.
71-) Kalu ve akbelu aleyhim mazâ tefkıdun;
Onlara döndüler: "Nedir kaybolan?" dediler. (A.Hulusi)
71 - Bunlara döndüler de dediler: ne arıyorsunuz?(Elmalı)
Kalu ve akbelu aleyhim onlara yönelerek şöyle seslendiler. mazâ tefkıdun; Nedir kaybettiğiniz? Kardeşleri Belki de kervanla birlikte.
72-) Kalu nefkıdu suvaalmeliki ve limen cae Bihi hımlu beıyrin ve ene Bihi zaıym;
Dedi ki: "Melik'in su içme tası kayboldu... Onu bulan için, bir deve yükü ödül var... Ben bu ödüle kefilim." (A.Hulusi)
Melikin dediler: suvaını arıyoruz onu getirene bir deve yükü bahşiş var, ve ben ona kefilim. (Elmalı)
Kalu nefkıdu suvaalmelik Kralın su kupasını ya da; suvaı aslında sae’ den geliyor diyenlere bakarsak sae’, hurma ya da onun benzeri olan tüm yaş ve kuru yiyeceklerin, erzakın ölçüldüğü bir Arap ölçü birimi veya Sami ölçü birimi daha doğrusu. Tüm Sami kavimlerin kullandığı. Onun için zahire yi de, yani erzakı da bununla ölçüyorlardı diyor müfessirler. Su kabı, kupası, ya da ölçü birimi ama çok önemli bir şey. Yukarıda Hz. Yusuf’un Bünyamin’in yükleri arasına koydurttuğu hediye ile bu kabın ismi farklı. Onun için burada gelenler Kralın kaybedilmiş suvaı nı, su kupasını arıyorlar.
Kralın su kupasını kaybettik dediler. ve limen cae Bihi hımlu beıyrin ve ene Bihi zaıym; ve eklediler; Onu getiren kimseye bir deve yükü tahıl ödül verilecektir, ben de buna kefilim dedi o görevli.
73-) Kalu tAllâhi lekad alimtüm ma ci'na li nüfside fiyl Ardı ve ma künna sarikıyn;
(Kardeşler) dediler ki: "TAllâhi! (hayret ihtiva eden yemin türü) gerçekten bilirsiniz ki biz buraya bozgunculuk için gelmedik... Hırsız da değiliz." (A.Hulusi)
73 - Tallahi, dediler: size muhakkak ma'lûmdur ki biz Arzda fesad çıkarmak için gelmedik, hırsızda değiliz. (Elmalı)
Kalu tAllâhi hayret vallahi dediler. Çünkü vallahi yemindir. Tallahi olarak gelirse, “T” ile gelirse; teaccüp, şaşkınlık belirten yemin anlamını taşır.
lekad alimtüm ma ci'na li nüfside fiyl Ardı ve ma künna sarikıyn; doğrusu ülkede bozgunculuk çıkarmak gibi bir amaçla buraya gelmediğimizi ve bizim hırsızlık yapan birileri olmadığımızı siz de biliyorsunuz dediler kardeşler.
74-) Kalu fema cezauhu in küntüm kâzibiyn;
(Mısırlılar) dediler ki: "Eğer yalan söylüyorsanız onun cezası nedir?" (A.Hulusi)
74 - Şimdi, dediler: yalancı çıkarsanız cezası ne?(Elmalı)
Kalu fema cezauhu in küntüm kâzibiyn; Evet ama, eğer yalan söylüyorsanız bunun cezası size göre nedir diye sordular gelen görevliler.
75-) Kalu cezauhu men vucide fiy rahlihi fehuve cezauh* kezâlike necziz zâlimiyn;
(Kardeşler) dediler ki: "Onun cezası: (Melik'in su tası) kimin yükü içinde bulunursa o (yükün sahibi) tutuklanır... Zâlimleri işte böyle cezalandırırız!" (A.Hulusi)
75 - Cezası dediler: kimin yükünde çıkarsa işte o, onun cezası, biz zalimlere böyle ceza veririz. (Elmalı)
Kalu cezauhu men vucide fiy rahlihi fehuve cezauh onun cezası dediler kardeşler, Hz. Yusuf’un üvey kardeşleri; Kimin denkleri arasında bulunursa onun ona karşılık rehin alınmasıdır. kezâlike necziz zâlimiyn; biz bu suçu işleyen zalimleri işte böyle cezalandırırız dediler.
Bu son cümlenin kime ait olduğu konusunu Müfessirimiz Razi tartışmış, diğerlerinden farklı olarak şöyle bir ihtimal öne sürüyor; Bu son cümle Mısır’lılara ait diyor. İşte biz de böyle cezalandırırız anlamına gelir diyor Razi’ye göre, böyle bir yorum yapıyor Razi.
Tabii ki Tevrat’a baktığımızda çıkış bölümünde buna benzer bir ceza görüyoruz hırsızlar için. Demek ki Hz. Musa şeriatından daha önce, İbrani şeriatında böyle bir ceza. Hz. İbrahim şeriatında böyle bir ceza biçimi var.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
77. Videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/12/30/islamoglu-tef-ders-yusuf-058-08777/ bulabilirsiniz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder