3 Mayıs 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. ZÜMER (68 – 75) (146- E)



D sayfasından devam


68-) Ve nüfiha fiys Suri fesa'ıka men fiys Semavati ve men fiyl Ardı illâ men şaAllâh* sümme nüfiha fiyhi uhra feizâ hüm kıyamun yenzurun;

Sur'a üflenmiştir! Bu yüzden, Allâh'ın dilediği müstesna, semâlarda ve arzda kim varsa çarpılıp baygınlık geçirmektedir... Sonra ona ikinci (defa) nefholundu; işte onlar ayaklanmışlar bakıyorlar. (A. Hulusi)

68 - Ve sur üflenmiştir de Göklerde kim var, Yerde kim varsa çarpılıp yıkılmıştır, ancak Allahın dilediği müstesnâ, sonra ona bir daha üflenmiştir, bu kere de hep onlar kalmışlar bakıyorlardır. (Elmalı)


Ve nüfiha fiys Sur sûra üflenecek. Aslında mazi fiil, yani geçmiş zaman kipi kullanılmış, sûra üflendi. Fakat kıyametle ilgili tüm ayetlerde, hemen hemen tamamında geçmiş zaman kipi kullanılır ki o hadisenin mutlaka gerçekleştiğine delalet eder bu. Onun içinde gelecek zaman şeklinde Türkçeleştirmemizde bir sakınca yok. Ya da Ve nüfiha fiys sûver diye de okuyanlar olmuş, Katade böyle okumuş ilk otoritelerimizden. Buna göre mana şöyle olur suretlere ruh üflendiğinde. Yani cansız suretler canlandırıldığında, can verildiğinde.

fesa'ıka men fiys Semavati ve men fiyl Ardı illâ men şaAllâh Allah’ın diledikleri dışında göklerde ve yerde bulunan herkes dehşetten çarpılmışçasına düşüp bayılacaktır. Son saatin dehşetinden korunanlar burada istisna tutulmuş İllâ men şaAllah, yani sadece onlar dışında göklerde ve yerde bulunan herkes son saatin dehşetinden çarpılmışçasına düşüp yıkılacaklar, bazılarının ödleri kopacak, sanki bazıları çıldırmış gibi olacak. Bazıları gerçekten gidecekler, bazıları bayılacaklar. Yani burada böyle bir dehşet sahnesi son saat sahnesi ele alınıyor.

Büyük bir dehşet karşısında nutku tutulmayı ifade ediyor ayet adeta. Küllü men 'aleyha fan. Ve yebka vechu Rabbike ZülCelâli vel'İkrâm (Rahman/26-27) O gün herkes, ama herkes fani olacak. Sadece baki kalacak olanda benim zatımdır diyor ya. Evet bu çerçevede algılamak lazım. Allah’ın Kahhar isminin tecellisi adeta bu ayette anlatılan. Bu surenin başka ayetlerinde de göndermeler var bu hadiseye.

sümme nüfiha fiyhi uhra feizâ hüm kıyamun yenzurun sonra sûra bir daha üflenecek. İşte o zaman onlar yerlerinden doğrulup gerçeği görecekler. Bu da kıyametin, yani yeniden kalkışın sûru. Peygamberimiz sûra 3 kere üfleneceğine dair bir hadisi şerifi var.

1 - Biri bütün canlıların, insanların ve bütün bilinçli varlıkların öldüğü, yere serildiği, yok olduğu. İkinci Sûr, işte ona son saat diyoruz birincisine.

2 - İkinci sûr bütün varlıkların dirildiği, hesaba çekildiği, hesaba çekilmek için dirildiği.

3 - Üçüncü sur ise bütün varlıkların hesap sonucunda yerlerine yerleştiği, herkesin akıbetini bulduğu şeklinde izah edilmiş.


 69-) Ve eşrakatil Ardu Bi nûri Rabbiha ve vudı'al Kitabu ve ciy'e Bin Nebiyyiyne veş Şühedâi ve kudiye beynehüm Bil Hakkı ve hüm lâ yuzlemun;

Arz, Rabbinin nûru ile parıldamış, Bilgi (hakikat) açığa çıkmış, Nebiler ve şüheda getirilmiş, onlar haksızlığa uğratılmaksızın aralarında Hak olarak hükmedilmiştir. (A. Hulusi)

69 - Ve Arz rabbinin nuruyla parlamıştır, kitab konmuş, Peygamberler ve şahitler getirilmiş ve beyinlerinde hak ile hüküm verilmektedir hem hiç zulüm olunmazlar. (Elmalı)


Ve eşrakatil Ardu Bi nûri Rabbiha ve yer rabbinin nûruyla aydınlanacak. Bu yer yer yüzü şeklinde de anlaşılabilir. Bu yerden başka bir yer yani ahiretin, daha doğrusu hesap gününün üzerinde dizayn edileceği, mahşerin, hesabın görüleceği, bizim bilmediğimiz bambaşka bir boyut olarak ta anlaşılabilir ki, Razi 2. şekilde anlamış. Bambaşka bir yer. Yani yerler o gün başka yerlere döndürülecek ayetine dayanarak. Ama daha başka müfessirlerde bu yer yüzü yeniden dizayn edilecek ve mahkeme görülecek şeklinde anlamışlar.

Varlık, var oluş ışığını , enerjisini Allah’tan alır. Burada da o var. Ve eşrakatil Ardu Bi nûri Rabbiha rabbinin nûruyla yer aydınlanacak. Evet, Allâhu Nûrus Semâvâti vel Ard. (Nûr/35) diyordu ya ayet, Allah göklerin ve yerin ışığı, aslında enerjisi. Yani, gökler ve yer hayatiyetini, varlık sebebini Ondan alır. Onun için hayat ışığı O’dur. Kimse karanlığa sığınamayacak anlamı da var aslında burada. O gün mahkeme yeri öyle aydınlatılacak ki, kimse bir sütrenin, bir ağacın, bir duvarın arkasına kaçıp ta gizlenemeyecek.

ve vudı'al Kitab tutulan hesaplar ortaya konulacak, ve ciy'e Bin Nebiyyiyne veş Şühedâ peygamberler ve diğer tüm şahitler huzura getirilecek. ve kudiye beynehüm Bil Hakkı ve hüm lâ yuzlemun onlar arasında adaletle hükmedilecek ve  kendileri asla zulme uğramayacaklar. İlahi mahkemede hesap görülecek bu ayet o hesaba ilişkin. İkra' Kitabek.(İsra/14), oku sicilini, oku senin için tutulan bu defteri. Daha doğrusu hayat filmini seyret kefa Bi nefsikel yevme aleyke Hasiyba. (İsra/14) Hesap görücü olarak bugün sana sen yetersin. Yani başka bir muhasip arama, hiç kimseye gerek yok. Sen, senin hesabını göreceksin.

Nebiler ve diğer sehiydler, şahitler huzura getirilecek. Yani peygamberler ve risalet emanetine onların izini sürerek sahip çıkanlar şahit olacaklar. Peygamberlerin mesajını insanlığa ulaştıran her insanda onlarla birlikte anılıyor ayette çok ilginç ve vurgu yapılması gereken nokta.


70-) Ve vuffiyet küllü nefsin ma amilet ve HUve a'lemu Bima yef'alun;

Her nefse yaptığının karşılığı tam verilir... O, onların yapıp işlediklerini (yaptıklarının yaratanı olarak) daha iyi bilir. (A. Hulusi)

70 - Ve her nefis ne amel yaptı ise tamamen ödenmiştir, ve her ne yapıyorlarsa o alemdir. (Elmalı)


Ve vuffiyet küllü nefsin ma amilet herkese tüm yaptıklarının karşılığı eksiksiz olarak verilecek. ve HUve a'lemu Bima yef'alun nasıl olsa onların yaptığı her şeyi O bilmektedir. Yani Allah onların yaptığı her şeyi bilmektedir.

Femen ya'mel miskale zerretin hayren yerah. Ve men ya'mel miskale zerretin şerren yerah. (Zilzal/7-8) kim zerre kadar bir hayır yapmışsa onu görecek. Yani atlanmayacak, iç bir şeyin üstü örtülmeyecek, görecek. Ama Allah rahmetiyle muamele edecek. Zerre kadar da bir şer de yapmışsa onu da görecek. Ama Allah merhametiyle muamele edecek o ayrı. Fakat hiçbir şey atlanmayacak. Atlatamayacaksınız O’nu diyordu ya, Allah’ı atlatamayacak insan.


71-) Ve siykalleziyne keferu ila cehenneme zümera* hattâ izâ cauha fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha elem ye'tiküm Rusülün minküm yetlune aleyküm âyâti Rabbiküm ve yünziruneküm Lıkae yevmiküm hazâ* kalu bela ve lâkin hakkat kelimetül azâbi alel kâfiriyn;

Hakikat bilgisini inkâr edenler de sınıflar hâlinde cehenneme sevk olunmuştur... Nihayet oraya geldiklerinde, onun kapıları açıldı ve onun bekçileri onlara: "Sizden, Rabbinizin işaretlerini size bildiren, bu sürece kavuşacağınız hakkında sizi uyaran Resûller gelmedi mi?" dedi... Dediler ki: "Evet"... Ne var ki, azap sözü, hakikat bilgisini inkâr edenler üzerine gerçekleşmiştir." (A. Hulusi)

71 - Ve küfredenler zümre zümre Cehenneme sevk edilmektedir, nihayet ona vardıklarında kapıları açılır ve bekçileri onlara şöyle der: size rabbinizin âyetlerini okur ve sizi bu günün» likasından korkutur Resuller gelmedi mi içinizden sizlere? Evet derler: geldi velâkin kâfirler üzerine «kelimei azâb» Hakk oldu. (Elmalı)


Ve siykalleziyne keferu ila cehenneme zümera küfürde direnenler ise gruplar halinde cehenneme yollanacaklar. Cehennem; Allah’ın insana olan sevgi, yatırım ve ilgisinin büyüklüğünün tersinden ifadesi. Allah tarafından terk edildiğini anlayan ruhun içine düştüğü bin yangından beter bir yangın, yürek ateşi. Sırtını hakka dönen yüzünü cehenneme döner. Onun için cehennem Allah’ın insanı terk ettiği durumdur. Allah tarafından terk edilmiş  insan, kendisi bizzat cehennemdir.

hattâ izâ cauha fütihat ebvabüha oraya vardıklarında cehennemin kapıları açılacak. ve kale lehüm hazenetüha elem ye'tiküm Rusülün minküm yetlune aleyküm âyâti Rabbiküm ve yünziruneküm Lıkae yevmiküm hazâ ve oranın muhafızları onlara size aranızdan rabbinizin ayetlerini ulaştıran ve sizi hesap vereceğiniz bugüne karşı uyaran elçiler gelmedi mi diye soracaklar.

kalu bela ve lâkin hakkat kelimetül azâbi alel kâfiriyn Onlar, hayır elbette geldi diyecekler. Ne var ki kafirler hakkında ki azab hükmü o zaman kesinleşmiş olacak. Yani iş işten geçtiği için hiçbir şeye yaramayacak.


72-) Kıyledhulu ebvabe cehenneme halidiyne fiyha* fe bi'se mesvel mütekebbiriyn;

Denildi ki: "Girin cehennemin kapılarından, orada sonsuza dek kalacaksınız... Kibirli, benliklerinden vazgeçemeyenlerin kalacakları yer ne kötüdür!" (A. Hulusi)

72 - Denilir: girin Cehennemin kapılarına; ebediyen içinde kalmak üzere, bak ne fenadır mevkii mütekebbirlerin. (Elmalı)


Kıyledhulu ebvabe cehenneme halidiyne fiyha onlara denilecek ki: içinde yerleşip kalmak üzere cehennem kapılarından girin. fe bi'se mesvel mütekebbiriyn sahi mütekebbirler, küstahça böbürlenenler için ne berbat bir yerdir orası.

Mütekebbiriyn; Mütekebbir, tegebbür, kibir, küstahlık, küfrün Allah cihetinden okunuşudur dostlar. Küstahlık ve kendine yetme sahte duygusu. Kendine ait hiçbir şeyi olmayıp sahip olduğu her şey ilahi bir emanet olan insanın Allah’a muhtaç olmadığını sanması, işte tekebbür bu. Ne büyük ihanet tekebbür.


73-) Ve siykalleziynet tekav Rabbehüm ilel cenneti zümera* hattâ izâ cauha ve fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha Selâmün aleyküm tıbtüm fedhuluha halidiyn;

Rablerinden ittika edenler (bedenselliklerinden korunanlar) ise sınıflar hâlinde cennete sevkolunmuştur... Nihayet oraya geldiklerinde ve onun kapıları açıldığında, onun muhafızları hitap eder: "Selâmun aleyküm! Ne hoş olmuşsunuz... Sonsuza dek kalmak üzere girin!" (A. Hulusi)

73 - Rablerine korunmuş olan muttakîler de zümre zümre Cennete sevk olunmaktadır, nihayet ona vardıkları ve kapıları açılıp bekçileri onlara «selâm sizlere ne hoşsunuz! (Elmalı)Haydin girin onlara ebediyen kalmak üzere» diye selâm durdukları. (Elmalı)


Ve siykalleziynet tekav Rabbehüm ilel cenneti zümera rablerine karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar ise gruplar halinde cennete yollanacaklar. Cennete; güzelliğin üretildiği merkez olan cennete. Tekamülün son halkası olan cennete. İnsanın yücelip yücelipte mükemmele ulaştığı mükemmel mekana.

hattâ izâ cauha ve fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha Selâmün aleyküm tıbtüm fedhuluha halidiyn oraya vardıklarında cennetin kapıları açılıp ta oranın muhafızları kendilerine selam olsun size selam olsun, hoş safa geldiniz siz. Haydi buyurun yerleşip kalmak üzere cennete girin diyecekler, böyle karşılanacaklar. Yani karşılayanları melekler olacak, onları tebrik edecekler.

Cennet; sadakatin ödüllü, sadakatin bedeli değil, ödüldür. Güzelliğin üretildiği merkez demiştim ya, insanın kemale yürüyüşünün mükemmel son durağı. Fela ta'lemü nefsün ma uhfiye lehüm min kurreti a'yün. (Secde/17) diyordu ya Kur’an, hiç kimse, ama hiç kimse cennette kendisini nasıl göz kamaştırıcı sürprizlerin beklediğini hayal dahi edemez. İşte bu, söylenecek tek söz var cennet hakkında, o da bu.


74-) Ve kalül Hamdu Lillâhilleziy sadekanâ va'deHU ve evresenel Arda netebevveü minel cenneti haysü neşa'* fe nı'me ecrul 'amiliyn;

(Cennetlikler) dediler ki: "Hamd o Allâh'a ki, vaadini gerçekleştirdi ve bizi şu arza (ortama) vâris kıldı... Cennetten dilediğimiz makamda yaşıyoruz... (İmanın gereğini) uygulayanların karşılığı ne güzelmiş!" (A. Hulusi)

74 - Onlar da: hamd o Allaha ki bize vaadini doğru çıkardı ve bizi Arza vâris kıldı, Cennetten istediğimiz yerde makam tutuyoruz» dedikleri vakit... bak artık ne güzeldir ecri o âmillerin. (Elmalı)


Ve kalül Hamdu Lillâhilleziy sadekanâ va'deHU ve evresenel Arda netebevveü minel cenneti haysü neşa' onlar da şöyle mukabele edecekler kendilerini karşılayan ve tebrik eden meleklere; Bize olan vaadini gerçekleştiren, bizi bu uçsuz bucaksız mekana varis kılan ve bizi cennette dilediğimiz gibi yere yerleştirecek olan Allah’a sonsuzca hamd olsun. fe nı'me ecrul 'amiliyn işte çalışıp çabalayanların ödülü böyle güzeldir. Gözün aydın olduğu andır bu an. Mutluluğun ete kemiğe büründüğü andır bu an. Her bir hücrenin sevinçten ağladığı andır bu. sevincin, yüzleri ayın on dördüne çevirdiği andır bu. Meleklerin bile insanoğluna gıpta ve imrenerek baktığı andır bu. Onun içindir ki;


 75-) Ve teral Melâikete hâffiyne min havlil 'Arşi yüsebbihune Bi Hamdi Rabbihim* ve kudıye beynehüm Bil Hakkı, ve kıylel Hamdu Lillâhi Rabbil 'alemiyn;

Melekleri de; Arş'ın (hükümranlık tahtının - El Esmâ özelliklerinin açığa çıkma/seyri makamının) her yanından kuşatmışlar ve Rablerinin hamdini, münezzeh oluşunu dillendirirlerken görürsün... Herkes hakkında Hak olarak hükmolunmuş ve: "Hamd, Rabb-ül âlemîn olan Allâh'a aittir" denilmiştir.(A. Hulusi)

75 - Melâikeyi de görürsün Arşı etrafından donatmışlar rablerine hamd ile tesbih ediyorlardır ve halk arasında Hakk ile hüküm icra edilip denilmektedir: «elhamdulillahi rabbil alemîn»(Elmalı)


Ve teral Melâikete hâffiyne min havlil 'Arşi yüsebbihune Bi Hamdi Rabbihim sen, meleklerin o gün Allah ın hükümranlık makamının etrafında halkalanıp hamd ile rablerinin sonsuz yüceliğini dile getirdiklerini görürsün. İnsanoğluna verilen ödül meleklerin dahi gözünü kamaştıracak ve bu manzara karşısında cuşu huruşa gelip o gün işte Allah’a hamd edecekler. İnsanoğluna olan bu büyük lütfundan dolayı.

ve kudıye beynehüm Bil Hakkı, ve kıylel Hamdu Lillâhi Rabbil 'alemiyn ki herkes hakkında adaletle hüküm verilmektedir o gün ve şöyle denilmektedir. Hamd olsun alemlerin rabbi olan Allah’a.

İnsanı yaratan onu donatan, onu seven ve sevgisini cennetle ödüllendiren Allah a biz de sonsuzca hamd ediyoruz ve bir Hamdi de bize bu vahyi gönderip bizi muhatap aldığı, ve bizi bu vahiyle inşa edilecekler arasında kıldığı için O’na sonsuzca hamd ediyoruz.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

146. videonun sonu.
146. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder