30 Mayıs 2013 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. FUSSİLET (14 - 19) (150-D)



C sayfasından devam

14-) İz caethümur Rusulü min beyni eydiyhim ve min halfihim ella ta'budu illAllâh* kalu lev şâe Rabbuna leenzele Melaiketen feinna Bima ursiltüm Bihi kâfirun;

Hani onlara Rasûlleri önlerinden (bildiklerine dayanarak) ve arkalarından (bilmediklerini bildirerek) gelip: "Başkasına tapınmayın; sadece Allâh'a kulluk, ibadet edin!" (dedi)... Onlar da dediler ki: "Eğer Rabbimiz dileseydi elbette melekler inzâl ederdi... Zaten biz, kendisi ile irsâl olunduğunuz şeyi (hakikat bilgisini) inkâr edenleriz." (A.Hulusi)

14 - Onlara Allah dan başkasına tapmayın diye Resuller önlerinden ve arkalarından geldiği vakit, «rabbimiz: dilese idi Melâike gönderirdi, onun için biz sizin gönderildiğiniz şeylere inanmayız» dediler. (Elmalı)


İz caethümur Rusulü min beyni eydiyhim ve min halfihim ella ta'budu illAllâh hani elçiler onlara önlerinden ve arkalarından gelerek Allah’tan başkasına kulluk etmeyin demişlerdi.

Önlerinden ve arkalarından gelmek, ikna için her yolu denemek anlamına gelebilir. Ya da İlerisini gerisini, geçmişini geleceğini. Helak olmuş kavimleri ve kendilerini bekleyen akıbeti bir bir anlattılar anlamına da gelebilir.

kalu lev şâe Rabbuna leenzele Melaikeh Onlar; Rabbimiz böyle bir şey isteseydi kesin melekler indirirdi dediler. Evet, eğer rabbimiz vahyini bildirmek isteseydi, melekleri indirerek bunu yapardı dediler. feinna Bima ursiltüm Bihi kâfirun şu halde biz sizinle gönderildiğini iddia ettiğiniz şeyleri ısrarla reddediyoruz dediler.

6. ayetle birlikte anlamak gerekiyor bu ayeti. Ben de sizin gibi bir beşerim deniliyordu o ayette. Hayata müdahil olmayan bir peygamber tasavvuru var müşriklerin Onun içinde melek indirilmeli değil miydi diyorlar, melek bekliyorlar. Olağan dışı varlıklar bekliyorlar. Çünkü hayat standartlarının bozulmasını, keyiflerine keder gelmesini istemiyorlar. Eğer ilahi vahyi bir insan getirirse o insan bu vahyi aynı zamanda pratiğe dönüştürecek. Bu pratikte onları bağlayacaktır. Onlar kendi hayat tarzlarından asla vazgeçmek ve fedakarlık yapmak istemiyorlar. Onun içinde gelen vahyin pratiğe dönüşmesini arzu etmiyorlar. Yani bir insan peygamber arzu etmemelerinin temelinde böyle bir mantık yatıyor.


15-) Feemma 'Adün festekberu fiyl Ardı Bi ğayril Hakkı ve kalu men eşeddü minna kuvveten, evelem yerav ennAllâhelleziy halekahüm huve eşeddü minhüm kuvveten, ve kânu Bi âyâtiNA yechadun;

Ad'a (Hud'un kavmine) gelince, Hak'sız olarak arzda benlik tasladılar ve dediler ki: "Kuvvetçe bizden daha güçlü kimdir?"... Görmediler mi ki kendilerini yaratmış olan Allâh, kuvvetçe onlardan daha şiddetlidir! Bilerek (kasten) işaretlerimizi inkâr ediyorlardı! (Esmâ kuvvelerimizi vehmettikleri benliklerine ait sanıyorlardı.) (A.Hulusi)

15 - Sonra Âd, Arzda bigayri Hakk kibirlenmek istediler ve bizden daha kuvvetli kim var? dediler, ya kendilerini yaratmış olan Allahın onlardan daha kuvvetli olduğunu bir düşünmediler de mi? Fakat âyetlerimizi inkâr ediyorlardı. (Elmalı)


Feemma 'Adün Ad kavmine gelince festekberu fiyl Ardı Bi ğayril Hakk nitekim onlar da haksız yere büyüklendiler. Büyük olmadıkları halde büyük görünmek, büyüklenmek işte. Haddini bilmemektir bu. Büyük değilsiniz ama büyük görünmeye çalışıyorsunuz. Haddini bilmeyenler, kendini bilmeyenler böyle yapar. Bu kendini kaybetmektir, dengesini yitirmektir. Onun için Ad kavmi de dengesini yitirdi. Büyük değildi ama, Allah’ın büyüklüğünü göz ardı ettikleri için kendilerine tanrılık izafe ettiler. Medeniyetlerini, uygarlıklarını tanrılaştırdılar. Her şeye güçlerinin yeteceğini düşündüler. Büyüklük tutkusuna düştüler, kapıldılar. Ve ne oldu?

ve kalu men eşeddü minna kuvveten ve ne dediler? Bizden daha güçlü kim var ki dediler. Evet, büyüklük tuzağına düşen herkesin yaptığı şey bu. Bizden daha güçlü kim var ki..!

Süper güçlülük iddiasında bulunuyor Ad kavmi. Güç ahlakı yok. Ahlaksız güç var. Onun içinde Allahuekber’i bilmiyorlar. Allahuekber’i kavrayamıyorlar. Güç ahlakından mahrum oldukları için güçlüyü haklı sanıyorlar. İşte bu ayet güç ahlakının, ahlaksız gücü daima alt ettiğini, tarihte ahlaksız gücün ilelebet yaşamadığını ve yerini mutlaka güç ahlakına bıraktığını ifade eden ayetlerden biri.

evelem yerav ennAllâhelleziy halekahüm huve eşeddü minhüm kuvveten öyle mi, ne yani onları yaratan Allah’ın kendilerinden daha güçlü olduğunu da mı düşünemediler. Kendilerini yaratan Allah’ın onlardan daha güçlü olduğunu akıllarına getirmediler mi? ve kânu Bi âyâtiNA yechadun bir de kalkmışlar ayetlerimizi bile bile inkar ediyorlar.


16-) Feerselna aleyhim riyhan sarsaren fiy eyyamin nehısatin li nüziykahüm azâbel hızyi fiyl hayatid dünya* ve leazâbül ahireti ahza ve hüm lâ yunsarun;

Bu yüzden, dünya hayatında onlara rezillik - zillet azabını tattıralım diye, o bahtsız günler içinde, onların üzerine dondurucu bir rüzgâr irsâl ettik! Sonsuz gelecek yaşamının azabı elbette daha rezil - rüsva edicidir... Onlar yardımcı da bulamazlar! (A.Hulusi)

16 - Biz de kendilerine Dünya hayatta zillet azâbını tattırmak için nuhusetli günlerde üzerlerine bir sarar rüzgârı salıverdik ve elbette Âhıret azâbı daha zilletlidir, hem de onlar kurtarılamayacaklardır. (Elmalı)


Feerselna aleyhim riyhan sarsaren fiy eyyamin nehısatin li nüziykahüm azâbel hızyi fiyl hayatid dünya nihayet bu dünya hayatında alçaklığın azabını kendilerine tattırmak için kara günler boyunca üzerlerine iliklere işleyen bir rüzgar gönderdik.

Evet sarsaren diyor. Homurdayan bir rüzgar anlamına da almış dil alimleri, ama iliklere işleyen bir soğuk rüzgar veyahut ta yüreği üşüten bir belanın soğuğu, bu anlama da gelebilir. Ama bir bela tasvir ediliyor burada. Ahkaf, Ad kavminin yaşadığı yer. Kum tepeleri Hadramevd; ölü yeşil, adı üstünde. Hadramevd, ölü yeşil.

Bu yüzyılın 2. yarısında kazılar yapıldı bu yerde. Bu medeniyetin kalıntıları bulundu. 12 m. Kum dağlarının altından çıkartıldı bu kalıntılar. Koca bir medeniyetin nasıl büyük bir bela ile kütür kütür gittiğinin canlı şahidi olarak gidip görenler bu kalıntılarda bu belayı bin yıllar sonrasına kalmış bir öğürt, bir uyarı olarak hala seyrediyorlar.

ve leazâbül ahireti ahza ve hüm lâ yunsarun ama ahiretin azabı kesinlikle daha alçaltıcıdır ve onlar yardım da göremeyecekler.


17-) Ve emma Semudü fehedeynahüm festehabbül 'ama alelhüda feehazethüm sa'ıkatül azâbilhuni Bima kânu yeksibun;

Semud'a (Sâlih'in halkına) gelince, biz onlara hidâyet ettik de onlar âmâlığı (körlüğü) sevip, hüdaya (hakikate) tercih ettiler... Bu hâlleri yüzünden kazandıkları ile horlayıcı - alçaltıcı azabın yıldırımı kendilerini yakaladı. (A.Hulusi)

17 – Semûd’e gelince; biz onlara yolu gösterdik de onlar hidayete karşı körlüğü sevmek istediler, derken ve kendilerini kesibleri sebebiyle o hor azâb saikası alıverdi. (Elmalı)


Ve emma Semud Semud kavmine gelince. Semud kavmi de Ad kavminin tam zıddına, yeni Ad derlerdi Semud a. Ad a da eski Semud denilebilir. Yani Ad-ı Seni diye de bilinir, 2. Ad. Ad kavminin kalıntılarından, ya da belayı görenlerden. Ya da belanın kendisine erişmediği kimselerden bu bela üzerine kuzeye göç edip vadil kura da kendilerine yepyeni bir  mekan tutan insanlar yine orada bir uygarlık oluştururlar. Önceleri sahih akideye sahipken sonradan bozulurlar ve yine tarihin yasası onlar içinde işler. İşte Semud kavmi bu.

fehedeynahüm festehabbül 'ama alelhüda çok ilginç bir ifade. Nitekim biz onlara da yol göstermiştik. Ama onlar doğru yolu görmektense körlüğü tercih ettiler. Doğru yol dururken, yani görmek dururken körlüğü tercih etmek. Görmek için göz yetmez sevgili Kur’an dostları görmek için ışıkta yetmez. Göz de ışık ta şart.

Fakat görmek için bambaşka bir şey daha gerektir, görme iradesi. Görmeyi isteyeceksiniz. Görmek istemeyene kimse Hakkı gösteremez. Duymak istemeyene kimde hakkı duyuramaz. Her şey görene. Köre ne? Demişler ya. Aslında körlük gözle, gözün yapısıyla fiziki olarak ilgili bir şey değildir. Görmek insanın tasavvuru ile ilgili bir şeydir. O hakikati görmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz İradesi ile ilgili bir şeydir. Görmek istemediği bir hakikati birine kimse gösteremez. İşte burada olduğu gibi.

Körlüğü görmeye tercih etmek nasıl bir şey? Görmemeyi görmeye tercih etmek, körlüğü görmeye tercih etmek. İşte bunlar için Kur’an kör kelimesini kullanıyor. Gözü görmeyen görme özürlü olanlar Kur’an a göre kör falan değil. Asıl hakikati görme iradesi sergilemeyenler kör. Körlük; zihni, akli bir olaydır, bedeni bir olay değildir.

feehazethüm sa'ıkatül azâbilhuni Bima kânu yeksibun sonuçta yapa geldikleri şeylere karşılık onları onur kırıcı bir azab yıldırımı çarptı. Evet, Azab yıldırımı, ya da Allah’ın gazabı çarptı.


18-) Ve necceynelleziyne amenû ve kânu yettekun;

İman edip korunanları kurtardık. (A.Hulusi)

18 - İman edip de korunur olanları ise kurtardık. (Elmalı)


Ve necceynelleziyne amenû ve kânu yettekun Ama biz iman eden ve sorumluluk bilinciyle davrananları kurtardık. Yani bir bela, bir gazap, bir azab inkardan dolayı geliyorsa sadece inkar edenleri pençesine alır. Rabbimiz bir biçimde kendisine güvenenlerin güvenini zedelemez. Onlara yardımını ulaştırır.


19-) Ve yevme yuhşeru a'daullahi ilen nari fehüm yuze'un;

O süreç geldiğinde Allâh düşmanları hep beraber toplanırlar ve Nâr'a sevk olurlar. (A.Hulusi)

19 - Allah düşmanlarının toplanıp ateşe sevk olunacakları gün ise onlar baştan âhire hep tevkif olunurlar. (Elmalı)


Ve yevme yuhşeru a'daullahi ilen nari fehüm yuze'un ve Allah düşmanlarının ateşe doğru sevk edildikleri o gün baştan sona zapturapt altına alınırlar. Ya da tutuklanırlar. Yani zincire vurulurlar diye de çevirebiliriz.

a'daullah Allah düşmanları, Allah’a savaş açanlar tabii ki. Yoksa Allah’ı tanımayanlar değil. Yani her Müslüman olmayan Allah düşmanı değildir. Allah düşmanı, Allah’ı bile bile Allah’a savaş açanlardır. Zaten hiç tanımayan ona savaşta açmaz. Bile bile Allah’a karşı savaş açanlar. Allah’ın ayetlerine karşı savaş açanlar tersi evliyaullah, Allah dostları. Onlar da Allah’a kayıtsız şartsız teslim olanlardır.

Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
150. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder