16 Mayıs 2013 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. MÜ’MİN (37 - 43) (148-D)



C sayfasından devam

37-) Esbabes Semavati feattali'a ila ilâhi Musa ve inniy le ezunnühu kâziba* ve kezâlike züyyine li fir'avne sûü amelihi ve sudde anis sebiyl* ve ma keydü fir'avne illâ fiy tebab;

"Semâların sebeplerine... Bu sayede Musa'nın tanrısını anlayabilirim! Kesinlikle Onun yalancı olduğunu düşünüyorum!"... Böylece Firavun'a yaptığı işin kötülüğü süslendirildi ve (hakikatine giden) yoldan engellendi... Firavun'un yöntemi hüsrandan başka bir şey sağlamadı! (A. Hulusi)

37 - Semaların esbabına da Musâ’nın tanrısına muttali' olurum ve her halde ben onu yalancı sanıyorum» İşte bu suretle Firavuna kötü ameli süslendirildi de yoldan çıkarıldı, Firavun düzeni hep hüsrandadır. (Elmalı)


lealliy eblüğul esbab Esbabes Semavat birlikte okuyalım, çünkü birlikte mana verilmeli; Belki böylece amacımı gerçekleştirecek araçlara ulaşırım. Gökleri aşacağım araçlara. İşte firavunun mantığı. Yani firavunca bir akıl nasıl olur diye soruyorsanız eğer o aklı ele veren ayetleri okuyoruz şu anda. Bana gökleri yaran bir kule yap belki göklerin perdesini yırtar öte tarafa geçerim. Ne yapacak peki geçince? Devamından öğreniyoruz.

feattali'a ila ilâhi Musa ve inniy le ezunnühu kâziban böylece Musa’nın ilahına ulaşabilirim, erişebilirim. Hoş, ben onun bir yalancı olduğundan kesinlikle eminim ya, yani tavrı bu. Kendi içinde de tutarlı değil. Hem öyle diyeceksiniz hem de göklere ulaşmayı düşüneceksiniz. Göklere ulaşmaktan da Musa’nın ilahını belki görebilirim. Yani bu aslında soyutlayamayan bedevi aklının firavunca ifadesi. Allah’ın göklerde olduğunu kim söyler?

Her mekanı yaratan bir mekana sığar mı? Zaten firavunun zihninde ki tanrı tasavvuru yüzünden firavun Hz. Musa’nın mesajını anlayamadı. Çünkü o zihninde ki tanrı tasavvuru kendisi gibi, ki kendi tanrılığını iddia ediyordu. Ene rabbükümül ‘alâ diyordu. Ben sizin en büyük rabbinizim. O kendisi gibi bir tanrı arıyordu aslında. Aslında o zihnini, tasavvurunu, düşüncesini yüceltememiş, düşüncesi cüce birisiydi. Onun için düşüncesi yücelik Allah’a ulaşamadığı için tanrıyı küçültmeye kalkıyor, kendi şahsında düşünüyordu.

ve kezâlike züyyine li fir'avne sûü amelihi ve sudde anis sebiyl işte kötü davranışı firavuna böylesine güzel göründü ve doğru yoldan alı konuldu. Sudde; Sedde diye de okunur bir kıratta o zaman doğru yoldan uzak durdu, doğru yoldan uzaklaştı manasına da gelir. ve ma keydü fir'avne illâ fiy tebab netice de firavunun düzeni çöküşü hızlandırmaktan başka hiçbir işe yaramadı. Yani onun kurduğu tuzaklar, onun kurduğu düzen, onun kurduğu nizam; kendi çöküşünü hızlandırdı.

Hep böyledir. Allah’tan bağımsız bir iktidar düşlerseniz eğer ve sizi uyaran herkesi de düşmanınız olarak görürseniz ve gücün sözünü, sözün gücünden üstün tutar güçlü olduğunuzu, haklı olduğunuzun belgesi olarak sunarsanız, varıp toslayacağınız gerçeğin duvarı çöküştür. Çöküş mukadder ve kaçınılmazdır. Çünkü büyürken aynı zamanda sorununuzu da, ölümünüzü de büyütürsünüz. Çünkü hasta bir akıl, hasta bir güç, hasta bir tasavvur, hasta bir iktidar büyüdükçe hastalığını da büyütür. Kendi ölüm sebebini kendi içinde taşır. İşte firavunun problemi de bu olmuştur.


38-) Ve kalelleziy amene ya kavmit tebiûni ehdiküm sebiler reşad;

(Firavun'un ailesinden) o iman eden dedi ki: "Ey halkım... Bana uyun, sizi olgunluğa erdirici yola yönlendireyim." (A. Hulusi)

38 - O iman eden zat ise: ey kavmim, dedi: Gelin ardımca size Reşat yolunu göstereyim. (Elmalı)


Ve kalelleziy amene ya kavmit tebiûni ehdiküm sebiler reşad derken iman eden o kimse, hani bir mü’min yiğit vardı ya, ona söz geldi yine. O kimse; Ey kavmim dedi. Aslında biz de onun hitap ettiği kitleler arasında olup hepimiz onun verdiği bu tarihler üstü öğüde kulak verelim ne demiş diye. Ey kavmim dedi bana uyun ki ben sizi aklı selim yoluna yönelteyim. Siz bu mü’min şahısla yine ismi verilmeyen, kimliği meçhul bırakılan bunun gibi tarihler üstü bir davete sahip olan yasin sahibini karşılaştırın, kıyaslayın. mesajları ne kadar da bir birine benziyor. Yani keşke kavmim benim şimdi burada Allah’ın nimetlerine gark olduğumu bilseydi diyen o yasin sahibinin mesajıyla bu mü’min suresinde ki bu yiğidin mesajı arasında ki benzerliğe dikkatinizi çekerim.


39-) Ya kavmi innema hazihil hayatüd dünya meta'* ve innel ahırete hiye darul karâr;

"Ey halkım... Şu dünya hayatı sadece geçici nimetlerden yararlanma ve keyif sürmedir! Sonsuz gelecek yaşam daimî kalma yurdunun ta kendisidir!" (A. Hulusi)

39 - Ey kavmim! Bu Dünya hayatı ancak (bir meta') bir kazançtan ibarettir, Âhiret ise (Dârülkarar) durulacak yurttur. (Elmalı)


Ya kavmi innema hazihil hayatüd dünya meta'un ey kavmim bu dünya hayatı sadece kısa vadeli tadımlık bir lezzet, kısa vadeli bir haz, geçici bir zevktir. ve innel ahırete hiye darul karâr ve bir de öteki dünya vardır ki, işte kalıcı olan hayat orasıdır.


40-) Men 'amile seyyieten fela yücza illâ misleha* ve men 'amile salihan min zekerin ev ünsâ ve huve mu'minun feülaike yedhulunel cennete yurzekune fiyha Bi ğayri hisab;

"Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun misli ile cezalanır! Erkek veya kadın, imanlı olarak kim imanın gereğini uygularsa, işte onlar cennete dâhil olurlar... O yaşamda, türlü sınırsız yaşam gıdasıyla beslenirler!" (A. Hulusi)

40 - Her kim bir kötülük yaparsa ona onun gibi kötülükten başka karşılık olmaz, gerek erkekten, gerek dişi her kim de mü'min olarak iyi bir iş işlerse işte onlar Cennete girerler, orada hesapsız merzuk olurlar. (Elmalı)


Men 'amile seyyieten fela yücza illâ misleha kim bir kötülük işlerse sadece yaptığı kadarıyla cezalandırılır. ve men 'amile salihan min zekerin ev ünsâ ve huve mu'minun feülaike yedhulunel cennete yurzekune fiyha Bi ğayri hisab ama kim de imanlı olarak güzel davranışlar sergiler kadın olsun erkek olsun fark etmez, işte bu gibiler cennete girecek ve orada haddi hesabı olmayan nimetler ikram edilecektir.

Rızkın en alt derecesi bedeni besler, en üst derecesi ruhu besler. Onun için rızık deyince sadece boğazımızdan giren lokmalar aklımıza gelmesin. Ruhumuzun gıdaları da rızıktır, aklımızın gıdaları da rızıktır. Onun için maddi manevi insanın elde edince sevindiği her yararlı şey rızıktır. İşte burada cennete girince haddi hesabı olmayan nimetler ikram edilecek denilirken bu ikramın içinde sadece boğazdan geçecekler değil gönül huzuru, kalp itminanı, yani cennetle tatmin olmada bulunacak.


41-) Ve ya kavmi maliy ed'uküm ilennecati ve ted'uneniy ilen nar;

"Ey halkım... Ne biçim iş ki, ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni Nâr'a davet ediyorsunuz!" (A. Hulusi)

41 - Hem ey kavmim! Neye ben sizi halâsa davet ederken siz beni ateşe davet ediyorsunuz? (Elmalı)


Ve ya kavmi maliy ed'uküm ilennecati ve ted'uneniy ilen nar ey kavmim nasıl olup ta ben sizi kurtuluşa çağırırken siz beni ateşe çağırıyorsunuz. Yani nasıl oluyor da ben sizi kurtuluşa çağırırken siz beni ateşe, batışa, bitişe çağırıyorsunuz. Bu revamıdır, bu adalet midir. Bir mü’min ya da her mü’min, kurtuluşa çağıran bir davettir. Verilen mesaj bu. Nerede oluyorsanız olun, nerede bulunuyorsanız bulunun, isterse Firavunun sarayında olun eğer size düşmüşse söz, eğer iş başa düşmüşse hakkı ve hakikati korkmadan ifade edin, kurtuluşa çağırın. İnsanlığa gönül günül hidayeti sunun. İşte bu mü’min temsil ediyor.

Firavunun ailesinden de olsa. Tarihin aktığı iki yatak var zaten, biri cennete diğeri cehenneme akan iki yatak. Bu mü’min cennete akan yatağın üzerinde duruyordu ve cennete akan yatakta yüzmek isteyenlere yol gösteriyordu.


42-) Ted'uneniy li ekfüre Billâhi ve üşrike Bihi ma leyse liy Bihi 'ılmun ve ene ed'uküm ilel 'Aziyzil Ğaffar;

"Siz bana, Esmâ'sıyla hakikatim olan Allâh'ı inkâr etmemi ve hakkında bilgim olmayan şeyi O'na ortak koşmamı öneriyorsunuz! Ben ise sizi Aziyz, Ğaffar'a çağırıyorum." (A. Hulusi)

42 - Siz beni Allaha küfretmeğe ve bence hiç ilimde yeri olmayan şeyleri ona şerik koşmağa davet ediyorsunuz, ben ise sizi o azîz, gaffara davet ediyorum. (Elmalı)


Ted'uneniy li ekfüre Billâhi ve üşrike Bihi ma leyse liy Bihi 'ılmun ve ene ed'uküm ilel 'Aziyzil Ğaffar siz beni hem Allah’ı inkar etmeye, hem de hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya çağırırken, ben ise sizleri yüceler yücesi, affı sınırsız olana çağırıyorum. Yukarıdaki ayetin bir devamı. Buradaki ma leyse liy Bihi 'ılm ifadesi, ibaresi biraz farklı formlarla da Kur’an da başka yerlerde de gelir. Yani tanrısal bir nitelik taşıdığı hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyler manasına gelir.


43-) Lâ cerame ennema ted'uneniy ileyhi leyse lehu da'vetün fiyd dünya vela fiyl ahireti ve enne mereddena ilAllâhi ve ennel müsrifiyne hüm ashâbun nar;

"Hakikat şu ki: Sizin beni kendisine davet ettiğinizin ne dünyada ve ne de sonsuz gelecek yaşamda bir daveti yoktur... Muhakkak ki bizim dönüşümüz Allâh'adır... Muhakkak ki (ömrünü) israf edenler Nâr arkadaşlarıdır!" (A. Hulusi)

43 - Hiç kabili inkâr değildir ki hakikatte sizin beni davet ettiğinizin ne Dünyada ne Ahirette bir davet hakkı yoktur ve hepimizin varacağımız Allah dır, ve bütün müsrifler nâra yanacaktır. (Elmalı)


Lâ cerame ennema ted'uneniy ileyhi leyse lehu da'vetün fiyd dünya vela fiyl ahireh kesinlikle sizin beni çağırdığınız şey ne dünyada, ne de ahirette kendisine çağırılmaya layık bir şey değildir. ve enne mereddena ilAllâhi ve ennel müsrifiyne hüm ashâbun nar zaten dönüşümüz de Allah’a dır ve elbet kendini harcayanlar ateşin dostlarıdır, ateşin yaranıdır, ateşin taraftarlarıdır.


Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
148. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder