27 Mayıs 2013 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. FUSSİLET (01 - 04) (150-A)






El Hamdu Lillahi Rabbil'Alemiyn Vesselatü Vesselâmü alâ Resulüna Muhammedin ve alâ alihi ve ashabihi ecmaiyn.

Rabbişrah liy sadriy;

Ve yessirliy emriy;

Vahlül ukdeten min lisaniy;

Yefkahu kavliy; (Tâhâ 25-26-27-28)

Rabbim, göğsüme genişlik ver, kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni, amin.

Değerli Kur’an dostları bu dua ile yeni bir dersimize, yeni bir sure ile daha giriyoruz. Bugün tefsirini yapacağımız surenin ismi Fussilet. Fussilet suresinin tefsirine geçmeden sure hakkında kısaca genel bilgiler vermek istiyorum.

Eldeki Mushafta 41. sırada bulunan Fussilet suresi adını 3. ayetinden alır. Ayrıntılı olarak açıklandı manasına gelen Fussilet, bu surede belirgin bir kelime olarak kullanıldığı için sureye bu isim verilmiş. Sure Buhari ve Tirmizi’de ki bir rivayette ha, mim üs secde, Hamim es secde ismi ile anılır. Ki surenin akvât ve mesabiyh 10. ve 12. ayetlerde geçen ilgili kelimelerden aldığı iki ismi daha var.

Surenin iniş sırası Ha, mim ailesinin 2. suresi olarak indirilir sure. Tüm sureler gibi ki bu Ha, mim ailesinin diğer üyeleri gibi bu sure de Mekki. Mü’min suresi ile eş ya da art zamanlı diyebiliriz. Ki eğer mü’min suresi ile eş ya da daha kuvvetle muhtemeldir ki art zamanlı olarak indirilmişse hicretin öncesinde, nübüvvetin, peygamberliğin 9. yılı gibi tarihlemek mümkün.

Fussilet suresi iniş sıralamasında 61. sıraya denk düşer. Kûfe okuluna göre surenin ayet sayısı 54. diğer okullara göre 53 ya da 52 olarak ta taksimat yapılmış.

Surenin ana teması iman ve inkarın tabiatı. İndiği dönemle uyumlu bir tema arz eder sure. Ön yargı aklın kör kuyusudur. Gözü görmez, kulağı işitmez eder. 4 ve 5. ayetlerden biz bunu öğreniriz.

İnsan kozmik koroya gönüllü katılmalıdır. Gökler ve yer ilahi irade ile bu koroya katılmışlar ve o ilahiyi söylemektedirler. İnsandan da göklerin ve yerin katıldığı bu koroya iradeli bir biçimde, kendi tercihi ve arzusuyla katılması istenir. 11. ve 12. ayetler bunu ifade eder.

İrade şeytani benliğin güdümüne girerse, bilinç; bilinç altı tarafından, iç güdü tarafından yönetilir ve yönlendirilirse bilinç altı bilinci esir alır. Bilinç altının bilinci esir alması, şeytanın insanı esir almasına, günahın sevabı esir almasına, nefsin ruhu esir almasına benzer. Dolayısıyla bu gerçeği 25. ayetin söylediklerinden çıkarırız. Böyle biri gerçeği aramaz. Onu gürültüye getirir. Gerçeği ne kadar gürültüye getirirse, kendisinin hayatını üzerine oturttuğu yalan da o kadar değer bulacağını düşünür. Bu hakikati de 26. ayet söyler. Bunlar Yaptıklarının en kötüsüyle cezalandırılacaklardır der 27. ayet.

Bu küfre dönüşmüş ön yargının çelik duvarını delecek tavsiye gelir arkasından Ve lâ testevil hasenetü ve les seyyieh (34) kötülükle iyilik asla bir olmaz. idfa' Billetiy hiye Ahsen sen tezini güzel savun. Muhatabınla güzel mücadele et. feizelleziy beyneke ve beynehu adâvetün keennehu veliyyün hamiym (34) muhatabınla senin aranda bir düşmanlık olabilir. Böyle ise dahi eğer tezini güzel savunursan bu düşmanlık sımsıcak bir dostluğa dönüşecektir der 34. ayet. Ve sure gerçeğe karşı direnenlerin bir gün hakikati içlerinde ve dışlarında. İç dünyalarında ve dış dünyalarında göreceklerini beyanla hitama erer. ki bu ayet;

Senüriyhim âyâtina fiyl afakı ve fiy enfüsihim hattâ yetebeyyene lehüm enneHUl Hakk (53) Biz onlara ayetlerimizi iç dünyalarında ve dış dünyalarında göstereceğiz. Onları gösterdiğimiz zaman, onlar da bu ayetlerin som bir gerçek, hakikatin ta kendisi olduğunu ayan açık, ayan beyan bilecekler, ortaya çıkmış olacak buyurur. Surenin konusu kısaca böyle. Bu özetten sonra surenin tefsirine geçebiliriz.




1-) Haa, Miiiym;

Ha, Miim. (A.Hulusi)

01 - Hâ Mîm. (Elmalı)


Haa, Miiiym mukaddaat harfleri. Daha önce de defaatle geldiği için uzun izahat vermeye gerek duymuyorum. Başında geldiği surelerin hemen tamamında yüce manaların sıradan harflerden oluşmuş kelimelerin kalplerine indiğini işaret eder. 1 – 5 arasında harflerden oluşur. Kur’an ın tamamında ki 29 surenin başında gelir. Mesela Kâf gibi tek harften, ha, miym gibi, bu surede olduğu gibi 2 harften. Elif ram lâ gibi üç harften, Elif, lâm, mim ra gibi dört haften Kâf ha ya ayn sad gibi 5 harften oluşan kombinezonlardır.

Neden 5 harfe 1 ile 5 harften oluşur diye sorulacak olursa cevabı açık. Çünkü arap dilinde bir kelime en az bir harfli, en çok 5 harfli olabilir. Buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz ki bu harfler genellikle sureler vahye atıf yaptığı zaman gelirler. Vahye atıf yapan surelerin başında gelirler.

Bu da bize şunu söyler; İşte bu ulvi manalar bu sıradan harflerle oluşmuş kelimelerin kalbine Allah tarafından indirildi. Siz kelimelerden müteşekkil ayaklarına değil, siz vahyin göğe değen manalarına, başına bakın. Dolayısıyla onun size taşıdığı manalar üzerinde durun ve anlayın, anlamaya çalışın. Yani vahyin kabuğunda kalmayın özüne geçin, anlamaya çalışın, anlayın. Çünkü asıl olan Allah’ın size gönderdiği o manalardır. O manalar anlaşıldığı zaman işlevi ifa edilmiş olur mesajını alırız.


2-) Tenziylün miner Rahmânir Rahıym;

Rahmân ve Rahıym'den tenzîldir (tafsile indirme)! (A.Hulusi)

02 - O rahmânı rahîmden indirilme. (Elmalı)

Muhteşem bir indiriliş miner Rahmânir Rahıym rahman, rahiymden. Muhteşem bir indiriliş diye mana verdim Tenziylün’e. Belirsizlik, tazim için gelmiş. Muhteşem anlamını buradan çıkarıyoruz. Öyle muhteşem ki vahiy, indiği geceye 30.000 kat günün değerini vermiş. İndiği geceyi 30.000 kat daha değerli kılmış. Yani bir ömre bedel kılmış.

İnnâ enzelnaHU fiy LeyletilKadr. (Kadr/1)
Ve mâ edrake mâ LeyletülKadr. (2)
LeyletülKadri hayrün min elfi şehr. (3) Kadir gecesi, kader gecesi, takdir gecesi, kıymet gecesi, kıymetine yeter olmayan o mübarek gece 1000 aydan daha hayırlıdır derken Kur’an, o gece de Kur’an ın inmeye başladığını ifade ediyor. İnmeye başladığı geceyi 1000 aydan, yani 83 yıllık bir ömürden daha değerli kılan Kur’an, muhatabına zımnen şöyle diyor. Ya sana, ya senin aklına, ya senin yüreğine, ya senin hayatına inerse bu vahiy, seni ne kadar değerli kılar hiç düşündün mü? Sana ne kadar değer yükler, senin değerini ne kadar artırır hiç düşündün mü. İşte biz Muhteşemlikten, ihtişamdan bunu çıkarıyoruz. Muhteşem bir indiriliş.

Rahman, rahıymden. Bu da yoğun bir anlam dolu olan iki esma. Özü merhamet, işi merhametli olanın, insanlığın önüne açtığı bir gök sofrasıdır vahiy. Yani vahye atıf yapan bir sure, daha ilk ayetinde neden Allah’ın bu iki ismine vurgu yapıyor? Rahman ve Rahıym. Başka esması değil. Çünkü vahiy O’nun rahmetini bir tecellisi. O’nun rahmetinin bir eseri, O’nun rahmetinin bir göstergesidir. O’nun insanlığa olan merhametinin sonucunda vahiy inmiştir.

Vahiy insanlığın önüne Allah’ın açtığı bir gök sofrasıdır demiştim. Hakka ki öyledir. Bu sofra insanlığın mutluluğunun reçetesini içerir. Bu sofradan yiyen mutluluğun yolunu bulur. O nedenle Rahman, Rahıym den inmiş bir sofradır. O’ndan inmiş muhteşem bir kelamdır ve sevginin ifadesidir. Allah’ın insana olan sevgisinin.

Vahye sırt dönmek bu durumda Allah’ın sevgisine sırt dönmektir. Vahye hayır demek, Allah’ın sevgisine hayır demektir. Sevgiye hayır diyen nasıl iflah olur.


3-) Kitabun fussılet ayatuhu Kur'ânen 'Arabiyyen likavmin ya'lemun;

Anlayabilen bir toplum için, Arapça bir Kur'ân olarak işaretleri tafsil edilmiş Bilgidir! (A.Hulusi)

03 - Öz Arapça bir Kur'an olmak üzere âyetleri ayırt edilmiş bir kitab, bilecek bir kavim için. (Elmalı)


Kitabun fussılet ayatuhu Kur'ânen 'Arabiyyen likavmin ya'lemun öyle bir kitap ki O’nun ayetleri kavrayabilen bir topluluk için Arapça bir hitap olarak, ayrıntılı ve apaçık kılınmıştır. Ya da; Ayrıntılı bir biçimde açıklanmıştır. Kur’an ın Arapça oluşuna vurgu yapan tüm ayetler, vahyin amacının insan tarafından anlaşılma olduğunu ima eder. yani Kur’an ın Arapça oluşu bir insan diline atıftır. Yani insan oğlunun konuştuğu bir dille indirilmiştir. Zaten Kur’an bir başka ayetinde; “Biz her peygamberi kendi lisanı ile gönderdik” derken (İbrahim/4) bunun ilahi bir ilke olduğunu da dile getiriyordu.

Fakat Arapça oluşuna atıf yapan ayetlerin farklı bir vurgusu vardı ki o da bu kitap yer yüzünde var olan insanların bir bölümünün dili ile indi. Yani yer ehlinin dili ile indi. Gök ehlinin değil. Dolayısıyla bu kitabın iniş amacı sizin anlamanızdır. Onu anlayıp uygulamanızdır. Eğer anlamayacaksanız, anlaşılamayacaksa nasıl yaşayacaksınız. Dolayısıyla Kur’an da Arapçalığına, Kur’an ın, vahyin Arapça oluşuna atıf yapan her ayet zımnen; Ey muhatap anlamıyorum özrün geçersizdir. Çünkü bu kitap meleklerin dili ile değil, insanların dili ile indirildi anlamını verir.


4-) Beşiyran ve neziyra* fea'reda ekseruhüm fehüm lâ yesme'un;

Müjdeleyici ve uyarıcı olarak... (Ne var ki) onların çoğunluğu (bu gerçeklerden) yüz çevirmiştir! Onlar işitmezler! (A.Hulusi)

04 - Hem müjdeci olarak hem gocundurucu onun için çokları başını çevirmiştir de onlar işitmezler. (Elmalı)


Beşiyran ve neziyra bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak. fea'reda ekseruhüm fehüm lâ yesme'un ama uyarılanlar var ya uyarılanlar, onların çoğu yüz çevirmiştir. Artık onlar işitmezler. İşitmedikleri için yüz çevirmemişlerdir. Yüz çevirdikleri için işitmezler. Buradan o çıkıyor. Yani işitmedikleri için dinlemiyor değiller, dinlememek istiyorlar, duymamak istiyorlar. Hakikatin bizzat kendisinden kaçıyorlar. Anlayıp dinledikleri bir şeyi inkar etmiyorlar. Anlayıp dinlemedikleri bir şeyi inkar ediyorlar. Onun için küfürleri küfri inadi oluyor.

Sözün kulağa ulaşması için sesin işlevi ne ise, Hakikatin kalbe ulaşması içinde bilginin işlevi o. Yani burada ses dinlemiyorlar, sese kulak vermiyorlar. Dolayısıyla bilgiye de değer vermiyorlar. Onun için sonuçta işitmiyorlar, yani anlamıyorlar.

Devam ediyor B sayfasına geçiniz
150. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder