12 Şubat 2013 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. SEBE (24-30) (135-B)



A sayfasından devam

24-) Kul men yerzukuküm mines Semavati vel Ard* kulillâhu ve inna ev iyyaküm leâla hüden ev fiy dalâlin mubiyn;

De ki: "Semâlardan ve arzdan (bilinç katlarınız ve bedeniniz itibarıyla) yaşam gıdanızı veren kimdir?"... De ki: "Allâh! Muhakkak ki biz ya da siz (birimiz) hakikat üzereyiz; (diğerimiz de) apaçık bir sapkınlık içindedir!" (A.Hulusi)

24 - Size, de: Göklerden ve Yerden kim rızık veriyor? Allah, de: ve her halde biz veya siz mutlak bir hidayet üzerindeyiz veya açık bir dalâl içinde, (Elmalı)


Kul men yerzukuküm mines Semavati vel Ard De ki; göklerden ve yerden size rızık veren kimdir? kulillâhu ve inna ev iyyaküm leâla hüden ev fiy dalâlin mubiyn Allah’tır diye cevap ver bu soruya. Göklerden ve  yerden sizi besleyen kimdir sorusuna Allah’tır diye cevap ver ve ekle, şu takdirde biz ya da siz ama mutlaka ikimizden biri doğru yoldaysa diğeri de sapıklığa gömülmüş olmuyor mu. Diğeri de sapıklığa gömülüp gitmiş demektir. Yani burada düşünceye davet ediyor Kur’an muhatabını. Eğer ikinizden biri sapıksa bunun kim olduğunu siz düşünün. İkimiz aynı değiliz. Çünkü ikimiz aynı düşünmüyoruz. Allah’a, yalnız Allah’a kulluk edenle, Allah ile beraber başkalarına da kulluğunu paylaştıran nasıl bir olur. Allah’a ait bir vasfı başka varlıklara yakıştıranla, Allah’a ait niteliklerin tamamını O’na hasreden ve Allah dışında ki hiçbir varlığa kul olmayan, kula ve eşyaya kul olmayan nasıl bir olur.

İşte bu iki varlık tasavvuru, iki ayrı Allah tasavvurunun sahibini aynı kategoriye koymayacağı, aynı akıbetle akıbetlendir meyeceği bu kıyas eşliğinde anlatılıyor.


25-) Kul lâ tüs'elune 'amma ecramnâ ve lâ nüs'elü 'amma ta'melun;

De ki: "Suçlarımızdan size sorulmaz... Yaptıklarınızdan da bize sorulmaz!" (A.Hulusi)

25 - De ki: siz bizim cürümlerimizden mesul edilmezsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan mesul olmayız. (Elmalı)


Kul lâ tüs'elune 'amma ecramnâ ve lâ nüs'elü 'amma ta'melun yine de ki ne siz bizim suçlarımızın hesabını verecek siniz, ne de biz sizin işlediklerinizin hesabını vereceğiz.

Galiba; ve ma edriy ma yüf'alu Biy ve lâ Biküm. (Ahkaf/9) ayetiyle bağlantı kurmamız gerekecek. Öyle diyordu efendimiz veya ona; öyle de deniliyordu rabbimiz tarafından ben yarın bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum. Yani bana ve size nasıl muamele edileceğini bilmiyorum de, deniliyordu. Dolayısıyla burada Resulallah’ın bile iddia etmediği bir şeyi, başkalarının bilmesi, onların; yarın kendilerine nasıl muamele edileceği konusunda spekülasyonlar yürütmesi, bir takım dedi kodular yapması, gaybı taşlaması, ahiret hakkında fikir jimnastiği yapmaya kalkması aslında meseleyi sulandırması, belki daha öte akideyle bir parça dalga geçmesi anlamına gelir ve onun içinde burada ciddiyete davet ediliyordu bu ayetle.


26-) Kul yecme'u beynena Rabbüna sümme yeftehu beynena Bil Hakk* ve "HU"vel Fettahul' 'Aliym;

De ki: "Rabbimiz bizi bir araya getirecek ve Hak olarak aramızı (isâbet edenler ve yanılanlar olarak) açacaktır... "HÛ"; Fettah'tır, Aliym'dir." (A.Hulusi)

26 - De ki: rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra da hak hükmü ile aramızı ayıracak, o öyle Fettah, öyle alîmdir. (Elmalı)


Kul yecme'u beynena Rabbüna sümme yeftehu beynena Bil Hakk De ki;

Dikkat buyurunuz sure hemen hemen de ki suresi tamamıyla. Yani aslında bir diyalog, Allah insan diyalogu. Rabbimiz insana ne diyeceğini öğretiyor. Gerek insanın kendi iç suallerine karşı, gerek dışarıdan gelecek suallere karşı, gerek aklının üreteceği kuşkulara karşı, gerek dışarıda üretilip kendisine gelen kuşkulara karşı adeta cevaplar silsilesi bu sure. Onun için hep de ki diye gidiyor. Yani bu deki ler bazen cevap ver, bazen sor,bazen karşı çık, bazen itiraz et, bazen delil getir, bazen kıyasla gibi bir çok manaya gelir. Yani bu “Kul” de sözcüklerinin içeriği bir çok mana ile dolu olabilir bağlamına göre.

Kul yecme'u beynena Rabbüna sümme yeftehu beynena Bil Hakk de ki rabbimiz bizi bir gün bir araya getirecek ve aramızda hükmünü adaletle verecektir. Nihai söz bu, yani çok söze gerek yok. Bir gün nasıl olsa bir araya geleceğiz, bir gün nasıl olsa mahşerimiz oluşacak ve bir gün tüm eteklerimizde ki taş dökülecek, traşımız olacak ve saçımız ağarmış mı, siyah mı göreceğiz. Ve aramızda hükmünü adaletle verecektir.

ve "HU"vel Fettahul' 'Aliym Zira O en adil hüküm verendir, her şeyi layıkıyla bilendir.


27-) Kul eruniyelleziyne elhaktüm Bihi şürekâe kella* bel HUvAllâhul 'Aziyzül Hakiym;

De ki: "O yanı sıra var sandığınız ortaklarınızı gösterin bana! Hayır, hâşâ! Bilakis yalnızca "HÛ"; Aziyz, Hakiym (olan) Allâh'tır." (A.Hulusi)

27 - De ki: ona şerik diye takıştırdıklarınızı bana gösterin bakayım: hayır öyle şey yok, doğrusu bu: Allah yegâne azîz, yegâne hakîmdir. (Elmalı)


Kul eruniyelleziyne elhaktüm Bihi şürekâe de ki O’na ortak olarak tasavvur ettiklerinizi, şu kimlerse O’na ortak olarak tasavvur ettiğiniz. Mesela bana yardımcı olacak dediğiniz aziyz, veliy, peygamber hatta, her kimse onları bana bir gösterin bakayım, gösterin.

Kella asla, yok böyle bir şey bel HUvAllâhul 'Aziyzül Hakiym aksine O yüceler yücesi olan sonsuz merhamet sahibi olan Allah’tır, sonsuz hikmet sahibi olan, sonsuz hüküm sahibi olan ve hükmünde hiç kimsenin ortak olmadığı hükmünü de hikmetle icra eden Allah’tır. Yani O’nun hükmüne kimse, sadec kötüler değil varlık içinde ki iyiler de ortak değildir  anlamına geliyor burada. Şirkin en ufak kokusuna karşı Kur’an ın ne kadar hassas olduğunu hep beraber görüyoruz değil mi?


28-) Ve ma erselnake illâ kâffeten linNasi beşiyran ve neziyran ve lâkinne ekseren Nasi lâ ya'lemun;

Seni, tüm insanlar için müjdeci ve uyarıcı olarak irsâl ettik... Ne var ki insanların çoğunluğu anlamazlar (bunun ne demek olduğunu)! (A.Hulusi)

28 - Seni de başka değil, ancak bütün insanlara şamil bir risaletle rahmetimizin müjdecisi, azâbımızın habercisi gönderdik ve lâkin insanların ekserisi bilmezler. (Elmalı)


Ve ma erselnake illâ kâffeten linNasi beşiyran ve neziyra ey nebiy biz seni ancak bütün bir insanlık için müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. ve lâkinne ekseren Nasi lâ ya'lemun  ne ki insanların çoğu bunların farklına dahi varmamış olacaklar ki, Devam edelim, çünkü müteakip ayet buraya dahil;


29-) Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn;

"Eğer sözünüzde sadıksanız, bu vaat (ölümü tadarak söylenenleri yaşamak) ne zaman?" derler. (A.Hulusi)

29 - Ve «ne vakit bu vaad eğer gerçekseniz?» diyorlar. (Elmalı)


Ve yekulune meta hazel va'dü in küntüm sadikıyn bu vaad edilen vakti, bu vaad edilen kıyametin, son saatin ya da vakti ne zaman, eğer doğru sözlüyseniz söyleyin diyorlar.

beşiyran ve neziyra müjdeci ve uyarıcı bütün bir insanlık için. Aslında peygamberlerin ve onların sertacı olan Allah Resulünün müjdelediği ve uyardığı her şey insanlığa bir rahmettir. Onun için her peygamber Allah’ın insanlığa bir sadakasıdır. Allah’ın insana olan merhametinin tecellisidir. Ama son nebi Hz. Muhammed Mustafa (SA.) bütün bir aleme rahmettir. Uyarısıyla alemlere rahmettir, müjdesiyle alemlere bir rahmettir. Uyardığı şeyler insanı cehennemden uzaklaştırır, müjdelediği şeyler de cennete yaklaştırır. Bu manada o alemlere, yani bütün bir insanlığa rahmettir, bütün bir insanlığa merhamettir.


30-) Kul leküm miy'adü yevmin lâ teste'hırune 'anhü sa'aten ve lâ testakdimun;

De ki: "Sizin için tespit edilmiş bir süreç vardır ki, onu ne erteleyebilirsiniz ne de öne alabilirsiniz." (A.Hulusi)

30 - De ki: size bir gün mîadı ki ondan bir saat geri de kalamazsınız, ileri de geçemezsiniz. (Elmalı)


Kul leküm miy'adü yevmin de ki sizin için bir gün tespit edilmiştir. lâ teste'hırune 'anhü sa'aten ve lâ testakdimun o gün geldiğinde ne onu bir an erteleyebilirsiniz, ne de atlatabilir, savuştura bilirsiniz. Cevabı aslında verilmiştir yukarıdaki sorunun. Yani o son saatin zamanı ne zaman diye soruyorlardı ya, ne zaman gelecek diye? Onun cevabı Kur’an da farklı yerlerde zaten verilmişti.

A’raf suresine bakıyoruz kul innema ılmuha 'ınde Rabbiy.. (A’raf/187) de ki son saatin bilgisi sadece Rabbimin katındadır, sadece O bilir.

Yine Lokman suresine bakıyoruz 34. ayet İnnAllâhe 'ındeHU ılmüs saah.. (Lokman/34) son saatin bilgisi sadece Allah katındadır. Hatta bu meyanda Kur’an efendimize, onun şahsında hepimize  Fiyme ente min zikraha. (Nazi’at/43)  onun vaktini haber vermek kim sen kim. Yani insanın bilgisi son saatin vaktini haber vermeye yetmez. Dolayısıyla bu konuda daha sonra gelip de haddini aşacak olanları bu ayetlerle uyarmak gerekiyor.


Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
135. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder