21 Şubat 2013 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. FATIR (10-12) (136-D)



C sayfasından devam

10-) Men kâne yüriydül 'ızzete feLillâhil 'ızzetü cemiy'a* ileyHİ yas'adül kelimüt tayyibü vel amelüs salihu yerfe'uh* velleziyne yemkürunes seyyiati lehüm azâbün şediyd* ve mekru ülaike huve yebur;

Kim izzet diliyorsa, (öncelikle bilsin ki) izzet tümüyle Allâh'ındır (kendini Allâh'tan ayrı birim kabullenende yaşadığı şirk hâli nedeniyle izzet olmaz)! Güzel, temiz yaratılmışlar O'na ulaşır! İmanın gereği fiiller onu yükseltir... Kötülükleri mekr (hile) yapanlara gelince, onlar için şiddetli bir azap vardır... Bunların mekri boşa çıkar! (A.Hulusi)

10 - Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah’ındır, ona hoş kelimeler yükselir onu da ameli sâlih yükseltir, kötülükler kuranlara gelince onlara şiddetli bir azâb vardır, ve onların tuzakları hep tarumar olur. (Elmalı)


Men kâne yüriydül 'ızzete feLillâhil 'ızzetü cemiy'a kim kalıcı şeref ve itibar arıyorsa, iyi bilsin ki bütün bir şeref ve itibarın kaynağı Allah’tır. ve Lillâhil 'ızzetu ve liRasûliHİ ve lilmu'miniyn.. (Münafikun/8) ayeti ile birlikte düşünürsek, şeref ve itibarın tamamı Allah’a, Resulüne ve mü’minlere aittir. Bu ayetle birlikte nasıl telif edeceğiz, açıklayacağız? Aslında kaynağı deyince her şey halloldu. Yani mü’minler de Resul de itibarı, şerefi Allah’tan alırlar. Dolayısıyla şeref ve onurun kaynağı O dur. Gerisi sahte ve yalandır. O’na yakınlığınız oranında şeref kazanırsınız, O’na uzaklığınız oranında da şerefinizi kaybedersiniz. Çünkü Allah’a kul olmak, kula kul olmamanın tek garantisidir. Eşyaya kul olmamanın tek garantisidir. Nefsine kul olmamanın tek garantisidir. Nefsine kul olacak, şerefli olacak öyle mi? Kula kul olacak, onurlu olacak öyle mi? Kula kul olanda onur kalır mı? İnsanlık onuru kalır mı? Eşyaya kul olanda hele, servete, şöhrete, makama kul olanda. Bütün bunların garantisi Allah’tır, Allah’a kul olmaktır.

ileyHİ yas'adül kelimüt tayyibü vel amelüs salih O’na sadece güzel sözler yükselir, o sözleri yücelten ise güzel amellerdir.

Ayete bakınız, işte berceste ibarelerden biri de bu. O’na sadece güzel sözler yükselir, o sözleri yükselten, yücelten ise güzel amellerdir. Belki burada ki ileyHİ yas'adül kelimüt tayyibü vel amelüs salihu yerfe'uhu O yerfe’uhu da ki “H” zamiri Allah!a da gidebilir o zaman onu, ameli salih’i o yükseltir. El kelim et Tayyibe de gidebilir güzel sözler ameli salihi yükseltir manasına gelir o zaman. Ama benin tercih ettiğim: o sözleri yücelten ise güzel fiillerdir. Yani burada ki el kelimüt tayyib o sözleri yücelten güzel fiillerdir. O’na gittiği tercihidir ki bu daha Kur’an ın geneline uygun. Mesela ..lime tekûlûne ma lâ tef'alun. (Saff/2) niçin yapmadığınız şeyleri söyleyip duruyorsunuz. Ayetiyle de örtüşüyor gibi.

Evet, bütün güzel sözler O’na yükselir..! ne muhteşem bir ibare gerçekten. Her güzel söz Kelamdır. Kelam yaralamak kökünden türetilir kel. Nasıl? Ya bir yara bırakmak, ya yarayı iyi etmek için neşter olmak. Evet, yani etkili söze kelam denir, etkisiz söze kavl denir Arap dilinde. Her kelam etkili söz duadır. Ya duadır, ya bedduadır. Her dua davettir. O’na yükselir her davet. Sesi değil sözü yükseltin diyor bu ayet. Sesinizi değil sözünüzün kalitesini yükseltin. Sözünüzün kalitesini yükseltirseniz, sesinizi yükseltmekten daha etkili olur. Sözün itibarını eylem korur diyor aynı zamanda. Yani sözünüzle eyleminiz çelişmesin. Eğer sözüm O’na yükselsin diyorsanız sözünüzden iki tane kanat takın uçursun. Dua, dua onun için fiili duaya dönüşmeli ki iki kanatlı bir kuş gibi menziline uçsun.

velleziyne yemkürunes seyyiati lehüm azâbün şediyd gizliden gizliye çirkin tuzaklar kuranlara gelince. Çirkin tuzaklar tasarlayanlara. Belki iyi paketlere kötü şeyleri saranlara, paketçilere gelince, onları şiddetli bir azab beklemektedir. Hani yukarıda kötülükleri süslü püslü yapıp ta pazarlamaktan söz edildi ya, onunla bir ilişkisi var gibi görüntüyle mahiyet arasındaki farkı 12. ayette deniz örneği ile göreceğiz. Görüntüyle mahiyet, yani iki su yan yana, faka biri tuzlu, biri tatlı. Biri kandırır, biri yandırır. Denizin ortasında kaynak suyu.

Şimdi geriden bakınca bilemeyebilir siniz. Mahiyeti farklı iki şey bazen yan yana da duruyor olabilir. O ayet gelince orada işleyeceğiz, ama burada bunu bir tuzak olarak da veriyor ayet.

ve mekru ülaike huve yebur ve bu gibilerin tuzakları boşa çıkarılacaktır.


11-) VAllâhu halekaküm min türabin sümme min nutfetin sümme ce'aleküm ezvaca* ve ma tahmilu min ünsâ ve lâ teda'u illâ Bi 'ılmiHİ, ve ma yu'ammeru min mu'ammerin ve lâ yünkasu min umurihi illâ fiy Kitab* inne zâlike alAllâhi yesiyr;

Allâh sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden yarattı; sonra sizi çiftler (ikili genetik sarmal) olarak meydana getirdi. O'nun (genetik sarmaldan açığa çıkan) ilmi dışında hiçbir dişi (üreten) ne hamile kalır (üretim aşamasına geçer) ve ne de doğurur (yeni bir canlı meydana getirir)... Bir yaşam sahibinin ömür süresi muhakkak bir kitapta (yaratılış genetik kodlarında) yazılıdır! Muhakkak ki bu Allâh üzerine çok kolaydır. (A.Hulusi)

11 - Hem Allah sizi bir topraktan, sonra bir nufteden yarattı, sonra sizi çiftler kıldı, onun ilmine iktiran etmeksizin ne bir dişi hâmil olur ne de vazeder, bir yaşatılana çok ömür verilmek de, ömründen eksiltmek de behemehal bir kitapta yazılıdır, şüphe yok ki o Allaha göre kolaydır. (Elmalı)


VAllâhu halekaküm min türabin ve Allah sizi topraktan yaratmıştır. Bunun 3 anlamı var.

1 - Kur’an ın neresinde gelirse gelsin birincisi elementer kökene bir atıftır. Yani insanın elementer kökeni topraktır. Doğa da tabiatta ne kadar element varsa 145 – 146 (hayır 118) insanda da aynen o kadar element vardır.

2 – ikincisi biyolojik bağımlılığına atıftır. Bakın ne yiyor olursanız olun topraktan beslenirsiniz. İster karbon hidratlar cinsinden olsun, ister protein cinsinden olsun. Hayvansal gıdalar da yine toprağa aittir. O oradan alır, siz ondan alırsınız. Yani biyolojik varlığınız toprağa bağımlıdır.

3 – Üçüncüsü embriyolojik varlık, yani anne karnında ki gelişim süreci yine toprağa bağlıdır. Yani anneden beslenir cenin ama, anne de yine topraktan beslenir. Her halükarda burada; Ey insan bağımlısın, kendi kendine yetme iddiası da nereden çıktı. Topraktan bile bağımsızlaşamazken sen Allah’tan nasıl bağımsız olursun. Hadise bu.

sümme min nutfetin sonra bir damlacık hayat suyundan sümme ce'aleküm ezvacan sonra size, birbirinize eş olacak cinsel bir kimlik vermiştik. ve ma tahmilu min ünsâ ve lâ teda'u illâ Bi 'ılmiH hiçbir dişi ne O’ndan habersiz hamile kalabilir, ne de doğum yapabilir. ve ma yu'ammeru min mu'ammerin ve lâ yünkasu min umurihi illâ fiy Kitab dahası hiçbir hayat sahibi O’nun kayıtlı yasası dışında ne ömrünü uzatabilir, ne de kısaltabilir.

Allah insanın hayatının sona ermesini yasalara bağlamış. O’nun yasalara bağladığı şekilde insan hayatı sona erebilir. Yani kelle koltukta gezmez. Kelle yerinde olursa hayat devam eder. Bu yasadır. Dolaşım sistemi, kan dolaşımı sistemi, sinir sistemi, solunum sistemine hasretmiştir bunu bir çok İslam kelamcısı ki Bakıllani de bunların başında gelir.

inne zâlike alAllâhi yesiyr hiç şüphe yok ki bu Allah için çok kolaydır.


12-) Ve ma yestevil bahran* hazâ azbün furatün saiğun şerabühu ve hazâ milhun ücac*ve min küllin te'külune lahmen tariyyen ve testahricune hılyeten telbesuneha* ve teral fülke fiyhi mevahıre litebteğu min fadliHİ ve lealleküm teşkürun;

İki deniz eşit olmaz! Biri tatlı mı tatlı, susuzluğu giderir, içimi hoş ve kolaydır... Diğeri ise tuzludur, acıdır... Her birinden taze et yersiniz ve giyeceğiniz bir süs çıkarırsınız... O'nun fazlından talep etmeniz ve şükretmeniz için, gemileri onda yara yara gidenler görürsün. (A.Hulusi)

12 - Hem iki deniz müsavi olmuyor, şu tatlı, hararet keser, içerken kayar, şu da tuzlu, yakar kavurur bununla beraber her birinden bir taze et yersiniz ve bir ziynet çıkarır giyinirsiniz, gemileri de görürsün onda yarar yarar giderler, fadlından nasip arayasınız diye ve gerek ki şükredesiniz. (Elmalı)


Ve ma yestevil bahran işte söylediğim ayet geldi. Dahası iki büyük su kütlesi bile aynı olmayabilir. Yani burada bir uzun parantez açıp ayetin mealini parantezle açıklamak lazım. O’nun benzerler arasında farklılıklar yaratması da zor değildir. Ne gibi? Birbirine benzer gibi görünen iki su kütlesi içinden bakınca aynı olmayabilir, dışından bakınca aynı gibi durur. Aslında;

Meracelbahreyni yeltekıyan, (Rahman/19)

Beynehüma berzahun lâ yebğıyan. (Rahman/20) ayetini hemen hatırlamamız gerekiyor. Evet, iki denizin birleştiği yer. İki deniz birleşmiş, fakat su birbirine karışmıyor. Sanki ikisinin arasında bir duvar var, bir engel var gibi. Beynehuma berzahun lâ yebğıyan. Bir boşluk bir aralık bir duvar, bir engel var. Ünlü deniz bilimci Captain Cousteau su araştırmaları sırasında gerçekten çok tipik özellikler veren ve çok derin farklılıklar barındıran iki su kütlesinin Cebeli Tarık’ta özellikle birbirine kavuştuğunu fakat, sanki arada bir duvar varmış gibi birbirine girmediğini keşfeder. Bu keşfini ünlü Fransız bilim adamı ve mühtedi Morris Ponce’ ye açtığında ki Müslüman olmuştu Morris Ponce, o da bir şey mi der Morris Ponce sen bunu yeni mi keşfettin. Kur’an bunu 1.400 yıl önce keşfetmiş ve söylemiş. Sen çok geç kalmışsın. Ve bu ayeti okur, gerçekten o da dehşete düşer. Gerçek olduğunu görünce gerçekten hayrette kalır.

Evet, oraya bir atıf. Eşyanın görüntüsü ile mahiyeti arasındaki farka dikkat çekiyor. Ayetin iması bu. 10. ayette ki Mekr ile birlikte anlaşılabilir. Tuzak. Ya da 1. ayette ki yeziydü fiyl halkı ma yeşa' hani eşyanın kapasitesini artırır, istediğinin kapasitesini artırır demiştik ya. O yaratıkların kapasitesinde dilediği artışı gerçekleştirir demiştik ya. Varlığın çeşitlilik ve çift kutupluluğuna bir atıfta sayılabilir, öyle de okunabilir. Öyle ki aynı görürsünüz fakat içine girdiğinizde gerçekten çok farklı şeylerle karşılaşabilirsiniz.

hazâ azbün furatün saiğun şerabühu ve hazâ milhun ücac şu biri tatlı susuzluğu giderici, içimi kolay billur gibi bir su. Öbürü ise tuzlu ve acı ve min küllin te'külune lahmen tariyyen ve testahricune hılyeten telbesuneha ne ki her birinden hem taze deniz ürünleri yersiniz, hem de takı olarak bir takım takılar kullanırsınız, kullandığınız süs eşyaları çıkarırsınız. ve teral fülke fiyhi mevahıre litebteğu min fadliHİ ve lealleküm teşkürun ve Allah’ın lütfünden nasibinizi aramanız ve şükretmeniz için onun bağrında gemilerin dalgaları yararak yol aldıklarını da görürsünüz.

Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
136. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder